AktüelAnalizGenelGündemKöşe YazılarıMalatyaManşetÖne ÇıkanlarSiyasetVitrin

Düşününki Koca Bir Şehir İncinmişliğini Anlatamamış 

Şehrin hali perişan. Talan olmuş, yerinde olmayan bir tarla görünümünde şimdilerde. Binlerce ticaret hane, ekmek kapısı, karınca misali insanların geçmek için sıra beklediği sokaklarda bir kaç kedi, başı boş köpekler, tek tük kenarda üstü örtünmüş araçlar, tuhaf hayalet bir görüntü kalmış geriye. 1944 Stalingrad’ının aynısı. Sanırım yıkılması gereken tüm binalar ortadan kaldırıldığında 1850 yıllarındaki Aspazu’lu arazi halini alması elde değil. 

O dönem her yanı yeşillik, üzüm bağları, bostanlar, su pınarları ile örtünmüştü. Şimdi enkaz betondan çevreye sinmiş aspes zehirli madde. 

İşin en ilginç ve kötü tarafı hatta berbat yanı ülkemizde halimizin nice olduğunu bizden başka kimse bilmiyor. Kendi içimizde dönderip durduğumuz bir zehirli acı biçimi.  

Elidor’un deprem bölgelerinde kadınlara yönelik kurduğu destek merkezleri listesinde bile ısrarla Malatya’ya yer vermemesi çok incitici. Elidor kozmetik bir şirket, pek mühim değil. Mecliste bilmiyor, medya bilmiyor, ülke gündemi hiç duymadı, yöneticiler bilmiyor. Yani bir Antalyalı burada olup biten yıkımdan bi’haber. İzmir’e git sokakta çevir herhangi birilerine sor, eminim şaka yaptığını zannedecektir. İstanbulda halen kayısı’nın başkenti olarak hafızalarda kalmış, yanıbaşımızdaki Kayseri sdeprem oldu ama o kadar değil deyip geçiyor. Samsun’da yo aslında hiç bir sorun yok, işler gayet yolunda, abartıyorlar biraz diye bir iç güdü hakim. İç Anadolu’da sıradan bir kasabaya gidin Malatya’yı sorun deprem oldu ama o kadar mı diye yüzünüze şaşkınlık içinde bakacaklar. 

Peki, deprem dramı nerde oldu? Sadece Hatay ve Kahramanmaraş’ta.  Geçerken az biraz da Adıyaman’ı vurdu geçti o kadar.  

İşte bunun nedeni donanımlı bir medya teşebbüsü üretemedik. Rantçı değilde şehri için çırpınan siyasetçi-bürokrat kadroları belirlemede kişisel çıkarlarımızı öne sürme bencilliğimiz… Siyasilerin kirli ego savaşları… Marjinal grupların siyaseti parmağında kukla gibi oynatmaları… Kilit-entelektüel, birikimli, kalifye eleman yetiştirememe… Ulusal cartel konularında sesimizi duyuracak alt yapı sisteminin gerekli imkanlarını zamanında geliştirmemişiz, onun eksikliğinin yan etkisi… Dışarıdaki gelişmiş (gelişti zannettiğimiz) iş insanı nüfusumuzun doğdukları topraklara ahde vefada gösterdiği reaksiyon eksiklikleri ve toplumun büyük kesiminin bilinçsiz, futbol takımı tutar gibi siyasi parti holiganlığı yapma, siyasi figürleri kutsanması vb kaynaklı kendimizi uluslararası arenada bir türlü anlatmadık/anlatamadık. 

Malatya gibi tarihin önemli bir kavşak noktasında yer alan verimli coğrafya üzerinde; önemli ilim, kültür, ticaret, tarihsel formlar oluşturmuş ve Mezopotamya’ya uzanan serüveni 2023 yılına geldiğimizde bir çırpıda yok olması riskiyle karşı karşıya kaldı. 

Çünkü bu serüveni ayakta tutacak argümanlar geliştiremedik. Korkarım hiç bir siyasi, kurum, akademik isim, yetkili ve şehre gönül bağı bulunanlar neler olduğunun hala farkında değil. 

Şimdi ne olacak? 

El cevap: yapılacak pek fazla bir şey yok. Hiç bir değişiklik olmayacak. Yukarıdaki saydığımız tüm eksikliklerin teknik ve psikolojik sonuçlarının faciasını yaşamaya devam edeceğiz. Tepeden belirlenmiş sunni bir proje şehir dediğimiz vücudun AQ’süne Karadeniz mütehait kafasını otomasyon (yukarıdan indirme) bir algı ile yerleştirilecek. İktidarın belirlediği bir mütehait firma yine ağızlarından rant salyaları akan obur bir iştah eşliğinde, artık onların beton aşkının insafına güzel Malatya’nın terk edileceğini bilmemek için falcı olmaya gerek yok. 

Ne doğal doku, ne ünik hafıza, hacmi oldukça küçültülmüş olsa da kendine özgü bitki örtüsü, meyve bahçeleri, su çeşmeleri-kanalları, ne de kültürel haz sınırları hassasiyetini gözetecek kimse. 

Mehmet Çınar, Osman Güder, Selahattin Gürkan bu görkemli serüvenin sürekli göze çarpan mahşerin üçlü atlısı olarak işaret edilmekte.  Muhatap oldukları sentez doğal işleyişin dışında bir olgu. Onların bir suçu yok. Menajerler var üst akıl menajerleri. Çok başka isimler onlar. Görmediğimiz, bilmediğimiz, tanımadığımız ve bizimle de muhattap olmayacak kişiler. Pazarlamayı asıl onlar yapacaktır. Bu yüzden Gürkan, Çınar, Güder üçlüsü üzerine çok gitmek fayda etmez. Tekkeden süt sağılmaz. Bunlar belediyeci, politikacı değil. Adamların zaten standartları belli hatta bazen bu standartları zorluyorlar. Belediye gereksinemleri olan asfalt, park, kaldırım, peyzaj, çöp toplama, çevre düzenlemesi vs işlerini yapıyorlarki. Hepsiyle de konuşmuşluğum var, özünde çok iyi insanlar. Sohbet etmişiz. Hepsi bizim Malatya’nın içimizde büyümüş çocukları. Bizden birileri.

İddiaya girerim, şimdi Osman Güder’i arayın belediyesel ile ilgili hemen üstesinden gelebilecekleri bir sorun iletin derhal ilgileneceğinden kuşku etmiyorum.. Mehmet Çınar’da öyle, bakmayın öyle bazen yerden yere vurduğumuza. Gerçekten elinden geleni yapar. Zaten aileden varlıklı, paraya pula ihtyacı yok ve küçük hesapların peşine koşacağını sanmıyorum. Gürkan mesela bir eğitimci, öğretmen. Ne olursa olsun istisnalar çıksada öğretmenlerin vicdan muhakemeleri yüksek kişilerdir. Ben öğretmenlerin vicdan seslerini olduğundan daha çok dinlediklerine inanırım. 

Sonuçta bunlarda insan, ellerinde sihirli sopa gezdirmiyorlar. Altlarında bir kaç daire amiri var, sonuçta talimatla yaptırmaya çalışmaktalar. Ya o daire amirinden biri bozuksa, ayağının altını kazıyor, başka bir grubun güdümüne girmiş onların talimatları uyguluyor Başkan talimatını ard niyet katıyorsa. Neler duyuyoruz neler, hepsini yazmaya kalkarsak kan gövdeyi götürür inanın. 

Amacım kimseyi övmek, aklamak, yermek değil, burada söylemek istediğim başka şey: Yani potansiyelleri ölçüsünde görevlerini yerine getirmeye çalışıyor her biri. Uğraşıyorlar gerçekten. Çünkü toplumun gözü üzerlerinde. Verdikleri oy’un karşılığını görmek istiyor. En küçük zaaflarını halk gözüne sokacağından hata yapma şansları pek yok gibi bi’şey. . 

Asıl dediğim şey; bunlar üst düzey politika geliştiremezler, ulusal bir kanala çıkıp bir konu hakkında saatlerce tartışmalara giremezler, şehri baştan planlama gibi fizibilitik fikir üretemezler, belediyecilik ile ilgili tez yazıp akademik alt yapı elde edemezler, şehrin haklarını mecliste masaları yumruklayarak alamazlar demek istedim. 

Merhum Mevlüt Aslanoğlu bir politikacıydı örneğin. Bülent Tüfenkçi siyasetçi, Öznur Çalık, Mehmet Fendoğlu siyasetçi, İhsan Koca Başbakan olsa bile potansiyeli bir il başkanı statüsünün oralarında kaldı sürekli, Ölmeztoprak hanım efendi ile Babacan henüz ‘Millet’ rütbesine haiz alamamış ‘vekil memur’ konumundalar ama bakalım yarın eğer ‘Millet’ bölümle terfi ederlerse bizlerde yazılarımızda değişiklik yapacağız elbet. 

Bu konu itibari ile biraz geçmişe götüreceğim sizleri/ 1952 yılında İsmet İnönü Paşa olmayan bizim Kubbe dağ keçi yolundan benim köyüme (BAKIMLI-Hıraba) ziyarete gelmiş, ‘Horç’ marka otomobili Şiro çayında karşıya geçmeye çalışırken suya kapılıyor. İnsanlar sırtına İsmet Paşayı alıp karşıya geçirerek hayatını zar-zor kurtardıkları anlatılır. Eşini de tabiki. Sonra eşi İsmet’e dönerek ‘ilk işin buraya bir köprü yapmak olsun’ der ve Şiro çayı köprüsü o günün koşullarında yapılmış henüz kullanılan bir köprümüzdür. O günün koşulların da Anadolu’yu köy köy gezmiş birini taktir etmemek tarihe saygısızlık olur. İsteseydi Çankaya köşkünde oturur kimse bir şey söyleyemezdi. Şimdi klimalı, dört tekerlek bağımsız süspansiyon sistemli, güçlü 250 beygir HP’li oldukça lüks konforlu, deri döşemeli araçlarında lütfedip jilet gibi asfalttan vekiller şunun şurasında bi uğramaya tenezzül etmiyor. Nerdeyse seçim üzerinden geçmiş 3 ay…

Diyeceğim o ki; şansa kalmış işimiz. Siyasiler nerde bir rant, ihale buluruz derdinden başka düşüncesi olmadı. Bir işin düşer yapmazlar. Malatya iniltili bir sessizliğe bürünmüş. Arabaların insanlardan çokluğu şahsen beni ürkütücü bir endişeye sevk ediyor. Ekonomik krizi de dahil ettiğimizde hazin bir hikayenin bizleri beklediğini hissediyorum son günlerde. Yinede herkes herkese itimat etmeli ve herkes elini vicdanına koymalı artık. Cenaze yerde, el birliği ile hepimiz ortaklaşa kaldırmalıyız. Bu ölü bizim, vebal de bizim. Yarın öbür gün korkunç büyüklükte bir kaosa dönüşürse kimse üstesinden gelemez. İşte o vakit her şey için geç kalmış olmaz mıyız?

İlçe Başkanının Kendi Kalesine Golü

Sosyal medya mecraların birinde gördüm. ‘YRP Partisi Battalgazi ilçe başkanı İbrahim Uzun’un yönetimi ile birlikte toplu istifa etti’ haberini. Gazeteci Recep Peri sosyal medya sayfaları üzerinden konuyu en ince ayrıntısına kadar işledi. Daha sonra Malatyahaber.com haber sitesi habere ayrıntılı yer verdi. 

Battalgazi yönetiminin şehrin en mide sancılarından kıvrandığı kritik bir dönemde makam sorgulama hevesinin peşine düşmesi doğrusu beni düşündürtmedi değil. malatyahaber.com’da yayınlanan haber içeriğinin çok acımasız, kişisel bir hırs kavgası sürdürmenin afaki şekilde göze çarptığı halde kendine göre bilmediğimiz, haklı yönleri vardır elbet gerekçesiyle haberi pek fazla kurcalama gereği duymadım. 

Malatya’da olan biten siyasi gelişmelerle yakinen ilgilendiğimizi, mercek altına aldığımızı herkes bilir. Haliyle YRP gibi şehirde yıldızı hızla parlayan siyasi bir partinin Battalgazi ilçesi gibi kale denilecek bölgesinde toplu istifa haberi elbet ilgi çekici olmalıydı. Ancak kendi penceremizden yorumlamak gerekirse: İlçe başkanı yönetimi ile birlikte il yönetimini devirmek için bir darbe girişimidir şeklinde ele alınması gerekiyordu. İstifa gerekçesinden ortaya çıkan özet bu. Topa vurulmuştu bir kere, haber sosyal medya ve Malatya ilinin en yüksek tirajlı haber sitesinde yayınlanmış, story paylaşımlarını 5000 civarı vatandaşımızın izlediği gazeteci Recep Peri sosyal medyasına konu etmişti. 

Dakika 1 gol 1 top ağlardaydı ama o da ne!? Golü kendi kalesine atmıştı ilçe başkanı. Darbe girişimi olarak kodlarının ilk başlarda okuduğumuz toplu istifa haberi meğer basit düzmece bir reklam provasıymış. Bir sonraki gün; hedef gösterdiği, vahşi siyasi hırs uğruna karaladığı, belkide dolaylı yollarla ‘ben il başkanı olmayı beklerken yine Bilal Yıldırım nerden çıktı?’ deme fantezisinin başka anlatma biçimiydi. Buna istinaden Uzun’un gerekçe olarak istifa betimlemesi kolektif bir eleştiri yapmaktan ziyade YRP il Başkanı Bilal Yıldırım siyasi duruş ve üslübunu red ettiği, onun İçin kamuoyundan özür talebinde bulunduğu açıklamalarının hemen bir gün sonrasında bu kez kahkaha’lı poz’u ile ortaya çıkması ‘U’ virajı Malatya siyasi tarihine adını çoktan yazdırdı bile. 

Nezaket, özür, siyasi bir strateji gereği olsaydı eğer; gerçek bir siyasetçi gibi yönetimini arkasına alır, Bilal başkanla birlikte toplu ve ayakta samimiyet çerçevesinde bir tablo çizilir, ayrıca kamuoyuna yapmış olduğu özür diyetini ters orantıda tekrarlasaydı o vakit gerek İl başkanı Bilal Yıldırım ekibini konsülide etme yeteneğindeki başarısını, gerek ilçe başkanı İbrahim Uzun’u destur bilme tavrını bizlerde ayakta alkışlardık.  

Ki, YRP il başkanı Yıldırım’ı izlediğimiz kadarıyla mütevazi bir kimlik sürdürmeye çalışıyor Malatya’da. Çizgisi, savundukları net ve ortada. Konuklarını ise genelde ayakta, takım elbise yada ceket düğmeleri iliklenmiş halde devlet terbiyesi almış bir bürokrat zarifliğinde objektiflerin karşısına geçerdi. 

Bu kez baştan sona fiyasko kokan istifa trajedisinin finish bölümü de klişe bir halde bitmiş.

Salt, birileri veya bir yerlere subliminal mesaj vermek, bir önceki gün basına verdiği demeçte sarf ettiklerinin arkasından durmayıp, makas değişikliğinin neticesinde hiç bir şey olmamış gibi başarısız darbe girişiminini ‘olmadıysa kaldığımız yerden devam’ saflığına vurmak entiljansı neticesinde soluğu il başkanını sofrasından almak bir siyasetçinin kendi kendini lagv etmesinin açık bir kayıtlı örneği. ‘Yönetimi adına toplu istifa ettik!’ açıklamasından beri tek başına bireysel olarak bu kez dönüp Yıldırım’a sadakini bir kare ile ilan etmesinin faturası hadi toplumu ve oy verenlere yaptığı saygısızlık boyutu neysede yönetimini ezip geçmesi sorunsallığıns kapılmış gidiyor İbrahim Uzun. Battalgazi ilçe yönetimi ve yedek yönetimi derhal yeni bir ilçe başkanı tayini belirleme rutin prosedürünü başlatması mecburiyeti hasıl olmuştur. Hiçbir siyasi makam kimsenin babasının çiftliği olmamalı. Hak eden kalmalıdır. Samimiyetlerini böyle kurtarmış olurlar ancak. Siyasette hiç bir şey olmamış gibi davranmak dava arkadaşları arasında dava hukukunun  bertaraf eder. 

Battalgazi Maski Su Arızalarını Gidermiyor mu?

Battalgazi ilçesi Bahçelievler mah. tren demiryoluna yaklaşık 1 km kalan bölgede tam asfaltın yani yolun ortasında bir su arızası. Geçen yıl 2022’de orada oturan yakınlarımı ziyarette bulunduğumda patlamış su asfaltın ortasından akıyordu. Bir yıl aradan sonra tekrar gittim aynı şekil su patlağı devam ediyor. Şu rahatlığa bakın hele. Tam bir yıl boyunca arıza giderilmemiş. Sordum kimse yapmadı, tüm başvurularımıza rağmen ilgilenmiyorlar cevabını aldım. Arıza Maski müdürü Süleyman bey isminde birine defalarca bildirilmiş. Arıza fotoğrafları defalarca gönderilmiş ama sorun hep beklemiş yerinde. Çok çalışan bir yol burası, feribot ile Baskil yönüne geçen araçlar hepsi bu yol güzergahını kullanır. İşlek olduğu halde arıza defalarca bildirilmesine rağmen müdehale yapılmamış. Minik bir soru Battalgazi Maski’ye: ‘Ne zamana kadar beklemeyi düşünüyorsunuz?’

Bölgenin halkı vicdanı el vermemiş, asfalt bozulmasın diye küçük toprak bir set ile sızıntıdan çıkan suyun yönünü toprak üzerine vermiş. Bu kez toprak ser araçlara tehlike yaratır diye kaldırılmış vs. Anlayacağınız işini yapmamış oradakiler. Su boşuna akıp gidiyor. Sonra yüksek fatura kesip cezasını  suçsuz günahsız halktan tahsil ediyorlar. 

Son Günlerin En Değerli Sözü

Son günlerin diye başlık attım ama içinde bulunduğumuz yüzyılın olarak düzeltebilirsiniz. Prof. Dr. Celal Şengör hoca’nın bir sözünden bahsediyorum. YouTube’de en çok izlediğim takip ettiklerimin başında gelir Celal Hoca. Son günlerde sarf ettiği bir sözü var. Daha doğrusu yeni yayınladığı kitabının kapak başlığı, okumak henüz nasip olmadı en kısa sürede temin edip okumayı planlıyorum. Çok değerli bulduğum o sözü sizlerle paylaşmak istedim. ‘Senin cahilliğin benim yaşantımı engelliyor!’ Ne kadar müthiş bir aforizma. Sizce de bu söz üzerinde biraz durup düşünmek gerekmez mi? Ben öyle yaptım. Etrafımızdaki cahilliğin cahillerin şu bizi getirdikleri halin sizlerde farkındasınız değil mi? 

Not: kitap reklamı değildir.

[email protected]

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

Başa dön tuşu