GenelGündemKöşe YazılarıMalatyaManşetMedyaSağlık

Büyük Yıkım ve İçimizdeki Enkaz

Memlekette aylardır beklenen kâr. Dışarda soğuk, sıcak yuvalarımızda büyük mutluluk. Cam kenarında kâr taneleri eşliğinde yudumlanan sıcak çay ve dilimizde şükür… Rahmetine hamd-ı senalar…

6 Şubat gece yarısı içimizde bir kasvet. Bitmeyen gece tan yeri ağarmasını bekleyen kul. Ve o an büyük bir sallantı. Odalara koşan Anneler, babalar. Bir birine sarılıp şahadetler getiren yürekler. Ve durdu. O an kimi için zaman durdu, kimi için her şey. Kimimizin başına yıkıldı sıcak çatılar. Kimimizin yüreği kas katı kesildi. İndik, kimimiz sokakta ateş başında kimimiz biraz daha şanslı araçta…

Şehirde bir kaç yıkım muhabbeti ama herkes iç muhakemesinde. Bumuydu bize reva? Ateşin etrafında hepimizde aynı cümleler birbirimizi bile yıllardır tanımayan komşu muhabbetleri. Tam yanı başımızda mekruh bir bina içinde Suriyeli kardeşlerimiz. Herkes aynı muhakemede, bunları bile görmüyorduk cümleleri dillerde. Herkes daha lüksün peşinde herkes daha gösteriş meraklısı. Kimimiz üstünde pijama, kimi ne bulmuşsa giymiş. Böyle çıktı her sokakta şafak… Bir çok yerde hasar yok muhabbeti. E hadi çıkalım çatımıza…

Çıktık bir çoğumuz aklımızda bir sürü tedirgin düşüncelerle yuvamıza. İnsan bu beşer acıktık çoğumuz ve uyumak istedik günlerce. Az daldırdık gözlerimizi. Sonra kudretinden sual olmaz hâk ikinciyi reva gördü bize. Kulağımızda iki yaşındaki kızımızın sesi “Baba” çıkart!!! Aklımız dondu, kalbimiz dondu kapandık yere. İlk kez kendini bukadar aciz görmüştür belkide birçok baba. Çıkartamayacaktır yavrusunu ilk göz ağrısını belkide birçok baba. Korkusu kendisi değildir artık bir çok babanın. Korkusu Annesinin adını taşıyan kızıdır, birçoğunun göz bebeği oğludur veyahut mis kokan kundaktaki sabisidir.

Kiminin yatalak Annesi, kiminin engelli göz bebeğidir. Bir çoğuna fırsat vermiştir artık Rahman. Şükürler edilip semaya dualar edilmiştir hâkkâ ulaşsın diye. Yine herkes eşittir sokakta. Yukarda gök kubbe çatıdır artık. Çatıdan da Rahman beyaz bir örtüyle örtüyordu kullarını. Ama ısınamıyordu hiç kimse. Bir mahşer yeri sanki o sokaklar, her yerde delirten bir uğultu. Canımız için tekrar bütün şükürler. İşte böyleydi büyük Yıkım…

Sıra içimizdeki enkazda; yıkılan bir şehir, sonra duyduk ki onlarca şehir. Sadece bize reva görmemiş yaradan. Bir çok beşerle aynı kader. Helâk mı olduk yoksa olacağız fikirleri artık zihnimizde. Belkide yıllarca bu muhakeme… Diğer yanda bunu fırsata çevirmeye çalışan müptezeller, bizi şov malzemesine dönüştürmeye çalışan hokkabazlar. Mahalle yanarken saçını tarayıp kahkaha atan orospular. Başımıza yıkılan şehirlerimizin daha enkazı üstümüzdeyken ırkçılık yapan kürsüden naralar atan dengesizler. Ateşe körükle gitmeye çalışıp bana burdan nasıl siyasî bir rant çıkar fikrindeki zer-zavatlar. Ekranlar önünde riya-reklam-takiye peşinde koşarken kalabalığı yaran zevatlar. Beceriksizliklerini corba karıştırıp, çadır ziyaretleri cenaze ziyaretleri vb defin işleriyle fotoğraflayıp sosyal bloklarında çerçeveletip asan asalaklar. Yettim gayri deyip dırt çıkan arkadaşlar. Vs. Vs…

İçimizdeki enkazı yaratan bir güruh tayfası…

Bunların karşısında içimizi rahatlatan Yüce Milletimiz…

Şov yapmayan tandırlar başında bir ekmek için yanan, kumbarasını patlatan, ineğini satan, kefen bileziğini bozan, bir odun için eli parçalanan, molozları tırnaklarıyla kazan vs. hikayeļeriyle yüreğimizi saran Yüce Milletimiz…

Büyük Yıkımdan sağ çıkan bizler, İçimizdeki enkazdan ders çıkartan fikirler ümidiyle…


(Fakir fikirlerin kısır döngüsü)

Ferhat Güzel

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

Başa dön tuşu