TÜFEKÇİ VE ÇAKIR NEDEN YENİDEN VEKİLLİK İSTİYOR
Malatya’nın yaralarını gerçekten sarmak istiyorsak ve şehrin beka sorununu arıyor, çözüm bulacaksak depremin ortaya koyduğu sonuçlara iyi bakmalıyız.
Halihazırdaki elde kalan siyasilerin deprem boyunca gösterdikleri performansa bakılırsa halkın pek bir umudu yok; yerel yöneticiler ile merkez yönetimin sorunlarla başa çıkma kabiliyeti sürekli tartışıldı, duruldu. Aklı başında vatandaşlar aslında kimin hangi çabayı harcadığı, hangi yerel siyasetçinin vatandaş için neler yaptığı, bu esnada halkı sakinleştirmek için siyasilerin çoğu ‘pek kendini savunma’ refleksinden uzak dururken bazıları en küçük eleştiriyi kabul etmeyerek mahkemenin yolunu aşındırdılar.
Örnek: Mv. Hakan Kahtalı bir twitimden dolayı avukat ordusuna talimatla hakkımda dava açmaktan çekinmediği gibi… Can havlinin yaşandığı bir ortamda bir depremzedeyle uğraşmayı meslek edinecek kadar çıtayı ve seviyeyi aşağı çekmeyi marifet saymaları, diğer yandan Ak parti oy kadranına asılarak bilinçli şekilde aşağı çekme hamlesi demek olmaz mı bu durum? Yani Kahtalı bir depremzedeyi mahkemeye vermekle sadece hesap sormuyor aksine Ak parti misyonlarına ve şehirdeki hacmine balta indiriyor tek hamlede.
Hemde öldürücü bir hamle…
Toplumdan kopuk veya kendilerinin toplumun üzerinden gören Kahtalı vb siyasileri izleyen halkın bu salt ve tutarsız, çelişkilerle dolu, artık tahammül edilemez halleri karşısında elbette kendilerine yeni adresler aramak zorunda kaldıklarını dilerim birileri fark eder… temennisini buraya bırakalım şimdilik.
Çünkü çözüm önerileri sorunlar karşısında cılız kaldı sürekli ve sunulan seçenekler doğrusu halkı tatmin ettiğini söyleyemeyiz. Özelikle Malatya’da deprem ardından gelen sel felaketinden sonra vatandaşımız hangi siyasiyle yola devam etmek konusunda endişeleri git gide arttığına tanık olmakla birlikte; depreme dayanıklı bir şehir inşa etme programında dahi çok hassas ve duygusal bir ruh haline büründüğü aşikar.
Yeni bir rant çılgınlığı ve fırsatçı mütehaitlerin şehrin altını üstünü köstebek yuvasına çevirecekleri konusunda taviz vermemek için her bireyin kendi çapında tetikte beklediğini biliyor musunuz? Paranoyak olmuş bir toplum elinde son kalan değerlerini ne yapsın bir şekilde korumak istiyor.
Malatya halkı böyle, büyük bir sükunetle işlerin normale dönmesi açısından sabrını zorluyor adeta. Siyasileri yeri geldiğinde eleştiriyor ama kalp kıracak, rencide edici, kişiliklerine saldırı mahiyetinden bir tutumdan itina ile uzak durmaları sürecini hep birlikte izliyoruz. Canı yanmış, sevdiklerini kaybetmiş, evi-işi gitmiş, mülkleri telef olmuş. Elbette sorumlulara hesap sormak her cihetle içinde geçiriyor olması normal değil midir sizce? Yine de bu eleştiri hususunda haddini aşmıyor, illeri gittiklerini asla söyleyemeyiz. Sosyal medya sayfalarını taradığımızda kişisel taleplerden çok hâlâ şehrin iyiliğini hedef gösteren beklentileri her şeyden önde. Kifayetsiz muhterislerin sıklıkla başvurduğu yöntemleri özenle ayıklıyor, iktidarın sunduğu projeler ile birlikte yerelde siyasiler sahne performanslarını değerlendirmek için ise önümüzdeki seçimi ‘elimdeki son ve tek koz’ insiyatifinde sıkıca tutmakta.
Yani halkımız görevini fazlasıyla yaptı/yapıyor. Siyasiler de yaptı mı diye bir sual yöneltsek, ‘kesinlikle HAYIR!’ Bir şeyler aklandı, bazı şeyler görmezden gelindi, şehrin hakları bir kaç kez ulusal arenada sabote edildi, kapı gibi karşısında duracak kimseyi bulamadı Malatya’lılar…
Lakin depremin tüm olumsuzluklarına rağmen seçime hazırlanan halkın iki isimle seçimde karşılaşmaya dahi tahammül edemeyecek boyuta ulaştığınıda deklare etmek lazım. Kim diye sorarsanız Ak Partiden mevcut Malatya milletvekili Bülent Tüfekçi ve Ahmet Çakır’ı tekrar vekil aday adaylığı için başvurduklarının öğrenilmesi ile eş zamanlı ortaya çıkan tepkisel patlamalarınında konuşulması gerekmektedir. Şehrin iyiliği için konuşmalıyız. Halkın umutları için belkide.
Malatya’nın muhtelif ilçeleri ve merkezde şiddetli deprem(ler)in yaşandığı dönemde ve konuya ilişkin kimin ne yaptığını tam olarak tahlil eden seçmen, geçmişten kalan şehre ilgisizliklerini de bildiğinden, Tüfekçi ve Çakır’ın ‘mütehait kimlikleri’ doğal olarak şehrin yıkılmasında da sorumluluklarının bulunduğuna olan inançlarından ötürü net olarak kalemlerini kırmış artık.
Malatyanın böyle bir gerçeği yokmuş gibi, başkaca büyük felaketler yaşamayacakmışız gibi, yakın ya da orta vadede şehrin başına gelenlerden dolayı duyarsızlığını iki müteahhit kökenli mevcut vekili en azından önümüzdeki yeni dönemde azletmeyi kafaya koymuş bir kere. Şayet Ak parti dayatmayı sürdürürse, ‘illa bir daha bu iki ismi veya birini bir daha seçtireceğim’ politikasını ortaya koyarsa sandıklara yansıyacak ciddi bir oy farkının müsebbipleri kendilerinden başka kimse olmayacak.
Üstelik son depremin hikayesini aklından çıkarmayan seçmenin talepleri sadece bunlar değil ama seçim girmeden öncelikli gördükleri bunlar.
Burada, ‘iki vekile’ neden sardığım şeklinde komplikasyonel bir düşünce biçimi sakın aklınıza gelmesin. Halkın duygu ve düşüncelerinin evrildiği yönü görmenizi istiyorum, görmeliyiz diyorum. Dahası ne Çakır, ne Tüfekçi’yle hiç bir kişisel meselemin bulunmadığınıda kendileri çok iyi bilir, bunun ayrıca kayıt altına alınmasını hatırlatırım. Hayatımda Tüfekçi ile sadece bir kez Çakır ile asla karşılaşmış değilim. Gerçi Çakır ile (Bld başkanlığı harici) kimse karşılaşmamıştır, zannetmiyorum. Zaten pek Malatya’yla alakadar olduğunu da düşünemeyiz. Geçmiş dönemler boyunca toplumun kalıcı sorunlarına –fransız– kalmış iki mevcut vekilin tekrar adaylık başvurusunda yer almalarının ortaya çıkması toplumda şoke etkisi ile birlikte derin bir teessür yaratmış, hatta ‘hangi yüzle’ şeklinde sert bir tepkiye neden olmuş, Çakır’ın orta halli bir esnafken bir inşaat devine ‘nasıl’ dönüştüğü henüz tüm Malatya’nın dilinde cevaplanması beklenen soru iken; Tüfekçi’nin ise bir çok ticari iştirakinin bulunduğu ile ortak olduğu şirketler/firmalarla hayli varlık birikimine ulaştığı kamuoyunca bilinen bir şey.
Bülent Tüfekçi’nin geçmiş siyasi hayatı boyunca araya sıkıştırdığı 5 aylık bir bakanlık halinin bulunması ise her alanda avantajlı hale getiriyor. Ve Malatya’da ‘bir dönem daha vekilik yapmalıyım’ cesaretini gördüğü adres işte bu bakanlık vasfının ismiyle ilişiğinin ortak anılması bölümüdür. Fakat Tüfekçi asıl hayati hatasını işte milletvekilliğinden bakanlığa terfi ederken, bakanlığı düşürülüncede atacağı adımları kestirememiş, tahmin ettiğim kadarıyla bakanlık görevi düşünce ‘vekillikle-bakanlık’ arasında bir safhada kalmış; yeni bir yol haritası oluşturamadığı gibi başkaca neler yapılabileceğini halka bir türlü yeterince anlatamaması ile oluşageldi. Şahsi fikrim hiç anlatmadı. Bir dönem vekillik daha yapsa bile anlatmaya hiç niyeti yok.
Lafı dolandırmadan yazmalı bazı şeyleri; deprem şehrimizi her alanda paramparça etti. Siyasetinde dengesini bozdu. Halkın maddi manevi kayıplarının zirve yaptığı böyle kritik bir zaman diliminde bazı siyasiler maalesef halk itibarında silindi. Görevlerini yerine getiremedi yada getirmedi, halkın sorunlarına bakmayı gerek duymadı, bir şeyleri beceremedi, işini yapamadı, vatandaşıyla içten haspihal edemedi. Binlerce mağdur, yoksul-dar gelirli yurttaş çaresizlik içinde depremi geçiştirmeye çalıştığı esnada onlar halkın acısını görmediler duymadılar.
Hatta siyasilerin hiç umrunda olmadı. Ve yine aynı açıklıkta eklemek gerekir; halk bunu fark etti ve tavır aldı. Tavrı bu kez sert ve acımasızca vekillik adaylıklarına şerh düşecek kadar konuyu ana gündem haline getiriyor. Öncesinden bunu dile getirip bildirecek kadar dürüst, bilinçli, âkil! Kendimizi bildik bileli aynı isimlerin kahrını çekmek zorunda hissetmeyen Malatya halkının memleketlerinin iyileştirilmesini istiyor bir an önce. Sağlıklık bir ortama kavuşmak en büyük isteği. Sadece cebini, koltuğunu, servetini bir ‘tık’ daha yukarı taşımak isteyenleri; o yüzden, tasfiye etmeyi gerçek bir beka sorunu olarak gördüğünü bire bir yaşıyoruz işte.
Siyasiler açısından bakıldığında ise olay başka. Gerekli mahalle sokak gezmeleri yapıldı, merkez yönetimin ilgisine layık olabilecek ölçüde görsel kareler sosyal medyada paylaşıldı, Beştepe-Cumhurbaşkanı Erdoğan twitlerde kodlandı, 5-10 gün sakallar kesilmedi, renkli saha kabanı giyildi, onlara göre sosyal medyada bir kaç kendini bilmez yarım akıllı zibidinin boş yaygarasını kulak asmadan, örneğin yine diğer gün benzer veriler girilerek nasıl çalışıldığı yukarıya bildirilmesi yeterli görülürken; yıkılan binalar, kaldırılamayan moluzlar, insanların temel ihtiyaçları, barınma koşulları, eğitim ve sağlık alanındaki boşluklar bir depremde can vermiş on binlerce insanın enkaz altından çıkaramamak ilgi alanına girmesi asıl sorumlulukları değil nedense.
Zamanın her an’ın halkın aleyhine geçtiği şu günlerde yardım ve destek beklediği siyasiler nerde, kendilerini seçim çalışmalarına kaptırmış. Yeniden vekil olmak üzere saha çalışmalarıyla görüyoruz. Ne hazindirki deprem unutuldu gitti. Halkın doğru dürüst barınma sorunu çözülemeyen bir şehirde, koca koca siyasetçiler değilde sanki ergen rantçı kafalılar oturmuş halkın kafasına nasıl kendi reklam algısını sokacaklarının gevezeliğini yapıyor, şehrin bölük börçük olmuş 600 bin gibi nüfusunun izini süreceğine kalkmış ‘beni vekil yapın ihale alayım, inşaat yapayım, rant koşturayım-zengin olayım’ diye bas bas bağırıyor algısını geride bırakıyorlar birileri. ‘Beş kardeşiz beşimiz birbirimizi biliriz’ misali hepimiz birbirimizi iyi tanırız burada koçum.
Senin oy kullanacak halkın kalmamış, kalacak çadırın yok, ölüm kokusu sinmiş moluzların sokaklarına dağılmış, ticaret tamamen durmuş, insanların psikolojisi yerinde durmuyor, daha binlerce bina yıkılacak, yardımlar kesilmiş, şehrinin adını depremle anılan tüm verilerden kaldırmışlar haberin yok senin haberin! Tüm bunları görmeyip kalkıp yazıp çizenlerini mesai sarf edip mahkemeye vermeyi biliyorsun ama…
Diğer yandan bunları görmeyen halen vekil olanlar sanki milletin başına gül çiçeği takmışçasına ‘beni bir kez daha vekil yapın, bir daha yapın, yoksa küserim’ şımarık misafir çocuğu gibi davranmayı kalkıp şimdi nasıl anlatmalıyız bu acılı insanlara. Ahanda siz söyleyin ne yapalım? Siz görevinizi yapsaydınız bu halk sizi zaten talep ederdi. Zorla getirir koyardı yanı başına. Ne varki halkı hiç görmediniz bile. Var yok kendi cebiniz. O yüzden Ahmet Çakır ve Bülent Tüfekçi şansı kalmadı, maalesef bu haklarını toplum gözünde yitirdiler sonra tamamen kaybettiler. Seçilseler bile neo-liberalizmin fırsat eşitliğinin öne sürdüğü aparatlar olarak; rutin şık takım elbiseli, kaliteli saatleri kollarında, pahalı arabaları ile banka hesapları oldukça şişkin kahramanları olarak tarihteki yerini almaları haricinde bir şey yok ortada önergemizi bi zahmet sunuyoruz. Kabul edenler, etmeyenler? Kabul edilmiştir.
Tamam, tamam kızmayın yine. Yazı uzadı farkındayım.
Velevki söyleyeceklerim de bitmedi, yaşamını yitiren 50 bin insan, ilimizde ise 1500 kadar vatandaşımızın acısı orda dururken siyaset konuşulması taraftarı bile değiliz biz. Yasını tutan insanlara azcık saygı duymayı bilsek bari. Saniyeler içinde yıkılan şehrin yarınları yok olmuş ama geri tarafta hala koltuk savaşı verenlerin amacı ne ola diye durup düşünmemiz gerek. Ve hâlâ ‘Malatya’ denildiğinde bundan salt rant anlamı devşirenler diğer yandan sağa sola efelenenlerin düştükleri psikolojik ve vicdan çıkmazlarındaki yerini saptamak üzere konumlanmalıyız aslında. Gardımızı ona göre alaraktan. Depremde şık vaziyetlerinden, ticaretinden, tek kuruşundan taviz vermeyenler tekrar vekil olmak istiyorsa hasılı-niyeti seninle gülmek-seninle ağlamak değil aa iyi niyetli okurum benim.. elinde kalmış belki son arsayı, son tuğlayı, son çuval çimentoya, son kürek kuma ulaşmayı amaç edindiğidendir.
Size ne yazık ki son üç yıl boyunca hemen her gün depremle yatıp depremle kalkan bir coğrafyadan yazmaya çalıştım. Her türlü imkansızlık içinde, durdurulmaya çalışılarak, susturulmak istenerek, tehdit edildiğim halde. Ve sürekli depremi gündeme getirdim, yine getirmeyi sürdüreceğim. Ayrıca depremin acı yüzünü tartışan son üç beş kişi kaldık sosyal medyada. Diğerleri safını belli edip siyasette benim adamım, senin… Benim mahallem, senin… diyerek burada yaşanan çılgınlığı görmeyerek perdesini örttü üzerine tüm gerçeklerin. Malatya’yı yaşamayanların kavgasını neden ilgilendirsin bu şehir, memleketin çoğunluğu futbol takımı tutar gibi parti tutar şımarıklığında kavga ederek geçiriyor ömrünü. Doğru, ancak ne yazık ki nüfusun nerdeyse dörtte üçünün olmadığı bu şehri kime soralım biz, bu mahvedilmiş şehrin yeniden ayağa kalkması lazım. Sanayi ve ticaret tekrar buraya yığılması gerekiyor. Sokaklar cıvıl cıvıl olsun istiyoruz ve hâlâ kalan son vatandaşlarımız kaçıp gidiyor bu şehirden. Şimdi sormak istiyorum. Sayın Tüfekçi, sayın Çakır tamam harika bir duygu, yeniden vekil olmak istiyorsunuz iyi güzelde bir projeniz, bir Ar-Ge planlamanız, toplumun ve şehrin yenilenmesi için nasıl bir çalışmanız yer alıyor? Fahri Kayahan ve Bostanbaşı’da inşaat dizmekten başka. Var ise çıkıp bunu kamuoyu ile paylaşır mısınız? Ama sizde bizde iyi biliyoruzki asla böyle bir programınız yok, işte insanlar tam olarak bu yetersiz, sorumsuz, rahat ama konforlu halinizden dolayı tekrar vekillik çıkışınıza ‘dur’ diyor. Dilerim sizde anlamışsınıdır.