GenelGündemKöşe YazılarıMalatyaManşetMedyaÖne ÇıkanlarSanatSiyasetVitrin

Abi Malatyamı Önemli Siyasiler mi? 

Çok hararetli geçen seçim sonrası tüm siyasi etiketler, yazar-çizer-gazetecilerinin aniden çekildikleri yer altından çıkmaya hiç niyetleri yok gibi görünüyor. Eleştiri yazıları hiç yok denilecek sayıda oranları düştü. Basın dersen bir iki reklam, bir kaç hazır bülten ile günü kurtarıyor. Şehrin entelektüelleri çil yavrusu gibi dağıldı; kimi Bursa’da, kimi İstanbul, kimi başka şehirde hayata tutunma çabasında. 

Yurttaşın kendisinden gayrı umut kaynağı olabilecek hiç bir varyant yok şimdilik. Makası almış kendinden kesiyor sadece. Malumunuzdurki yönetici tebası dediğimiz ayrıca da şehrin aristokratları bir şehri yönettiklerini, sayıları yüzbinlerle tarif edilen insanlardan sorunlu olduklarını ve devlet işleyiş mekaznizmasına göre halkın yetki verdiği seçilmişler her gün sonrası toplumla bağlarını biraz daha askıya aldıklarından haberleri yok sanırım. 

Hatırlatmış olalım…

Sanayi olmadan, tarım olmadan, köylü olmadan dahası insan olmadan, yurttaş olmadan, toplum olmadan bir şeylerin olmayacağını anlamayacak kıt bir bakış açısına sahip olmak ne zaruri bir şey. 

Şıkları çoğaltabiliriz. Deprem felaketi şehrin % 70’ni tahrip ederek haritadan silmiş, mafyatik sokak Savaşları’nın bilançosunda hortlama yaşanmış, uyuşturucu denilen illet her alanda kol geziyor, hırsızlık olayları Malatya tarihçesinde en zirvede olduğu çağını yaşıyor, fuhuş ile diğer suç oranları artmış bir hinterlantta siyasetten, sevgiden, barıştan, toplumsal bir mutabakattan söz edebilmek ne denli talihsiz bir sav olur. 

Burada, yıkılan sadece şehir değil, ‘toplumsallığımızın-aidiyetlerimizin ürünü olan biz’lerde yıkıldık, yok olduk. Artan sadece mafya çatışmaları değil gasp edilen kültürümüzün uğradığı erezyon modeli asıl burada bizi endişedirmesi gereken.  Fuhus artması demek aile gibi bir kavram kurşuna diziliyor demektir. Suç oranlarının artmasına eş zamanlı olarak halkımızın sokakta sağ duyulu şekilde, rahatça gezip özgürlüğünü tehdit ediyor yaşanılan her hadise. Vs. 

Ve tüm bu kocaman yamayı tamir edecek ne İğne ipliğimiz, ne bir projemiz, ne de özgüvenimiz kaldı. 

Hatırlatmasında bir daha fayda görüyorum, siyasiler şehri kaderine terk etmiş halde. Yöneticiler toplumun tüm kritik reaksiyonlarını görmezden geliyor. Yöneticiler birazda toplumsal hassasiyet gözetilen konuların üzerine eğilmeliler. İki adet üniversitemiz var ve bunların toplum merkezine hitap edecek kaynaştırma, hasar almış gönülleri onarma da hiç bir çalışmaları yer almıyor. Hatta çiçeği burnunda bir milletvekilimiz akademisyen(miş). Şimdiye dek hiçbir sofistike çıkışına rastlayamadık. Onlarca siyaset yapan avukatımız var. Neden hukuk ilkeleri dahilinde bir sentezi çevresine aşılamıyorlar? Belediyelerin görevleri sadece köprü, bulvar, yol asfaltlama yapmak değil, haricinde; sosyal, ahlaki, kültürel, değer motiflerimizi muhafaza etmeye yönelik yani konjukturel bir hakimiyet algısı kurmaları da asıl görevleri arasındadır. 

Sorarım şimdi; hangi siyasi aktörümüz toplumu pozitif yönde yönlendiren, saygın, entelektüel, birikimli, liderlik vasfını yüreğinde taşıyor? Bir isim söylemenizi ne çok isterdim. 

Hele de yerel seçimler yaklaşırken yeni aday ve saha elemanlarının el altından belirlendiği kritik bir zamanın henüz arafesinde Malatya halkı olarak duygusal, inanç, ideoloji, ahbap-çavuş ilişkisi üzerinden değilde; şehre blöf yapmayacak, adaletli-vicdanlı-liyakatli, halkın düşüncelerini sabote etmeyecek isimlere öncelik tanınması gerektiği artık en berrak ideolojimiz olmalıdır. 

Şehrimizin bundan sorumlularını tespit esnasında çoklukla siyasetçilerin geçmiş ve gelecek kimliklerini göz önünde bulundurmak hakkında belki daha uzun uzun konuşacağız. Konuşmalıyızda! Aslında garip bir durum değil, anne babamızdan vazgeçmekte değildir. Haşa ayetle sabitte değiller bazı isimler. Gitmesi gereken gider, getirilmeyi hak eden gelir oturur o koltuğa. Nedeni çok açık şekilde ortada duruyor. Yöneten konumuna tabi olacaklarından, bizler ve onbinlerce diğer yurttaşlarımızın yaşamımıza dair karar mercileri sadece onlar olacaklarından burada devreye girecek matematik çok özel bir içerik oluşturur. Güneşi balçıkla sıva sıva nereye kadar. 

Ancak, Malatya üzerine konuşmadık hiç bir zaman. Sadece isimler, kişiler, olaylar üzerine enerjimizi tükettik. Biraz dürüst olalım. Malatyayı ne zaman konuşacağız? Gerçekleri birbirimize haykırabilelim. Birazda olsun şehrin menfaatleri için dil dökelim, kalem oynatalım, şiirler yazalım, resimler yapalım. Amaç şu olsun: 8 ay sonra yapılacak yerel seçimlere katılacak mevcut isimlerin hepsini üç aşağı beş yukarı bildiğimize göre… Henüz yönetimi devam eden belediye başkanlarımız var, Meclis üyeleri, yeni ekiplerde yer alacak pek aşina olmadığımız isimler, daire başkanları, amirleri…Milletvekillerinin seçime müdahelesi olacak daha, önceki dönem vekil olup bu dönem dışarıda kalan isimlerin gücünün halen Malatyada siyaseti üzerindeki tahakkümü var. Diğer yandan cemaatlerimiz var, tarikatlarımız, örgütler, lobiler her şey var oğlu var.  

İşte şehrin geleceği ve yönetiminde bunca karmaşalı birbirine dolanmış legal-illegal ilişkiler ağının içinden vatandaşın (az hasarla) sıyrılabilmesi ve gelecek adına özgürce bir karar verebilmesi yetisi şu ya da bu ölçüde kısmen etkili olabilmesi için profesyonel bir tutumu en başından sonuna kadar sergileyebilmesi lazım. 

Tam olarak yurttaşımızın özlük hakları ile birlikte şehrin konumlanmasında söz sahibi olması açısından. 

Nihayetinde siyasetin dediği olacağını anamızın ak sütü gibi biliyoruz. Tepeden seçilecek aday veya adayların dayatılmasına kim karşı çıkabilirki? Onun İçin mevcut yada eskileri de yeniden değerlendireceğiz. Anlatacakları, ekibi, varsa yeni projelerini uyarlayıp yeniden şans verilmesi gerekiyorsa verilir. Sosyal medya etkisi bu minvalde iyi kullanılmalı. Her gelen ekibi, iş adamı, ihalesi, basını, mafyası velhasıl hatta hastanesi ile geleceğinden halkın dikkatli olması, bu kez didik didik etmesi, kimi seçiyor yada seçecek olmasının kararını şimdiden belirleyecek. 

Bu açıdan, siyasetçiler halkımızın vermiş olduğu yetkinin farkındalığında hareket etmesi sağlanacak. Rant peşinde koşan, menfaat devşiren, belli bir yerden sonra sistemin kendilerinden ibaret olduğunu düşünen ve kabul eden isimler tek tek kodlanmalıdır. Ne yazık, sosyolojimiz hiç bir zaman siyasileri eleştirme gücü ve cesareti kendinde bulamadı. Buna cüret edenler ise yine parti silahşörleri tarafından derhal saldırı yedi, akabinde susturuldu yada pasifize edildiler. Siyasiler de eleştirilme kültürüne haiz olmadıklarının geçmiş bir çok dönemde örneklerle sabit olduğundan; kendisine yöneltilen en küçük eleştiri karşısında ya mahkemeye koştu yada avukatlarına aracılığı ile göz dağı vermekle sonuçlandı. 

Gereğinden çok önem verdiğimiz ve umut bağladığımız siyasal mecralar sonucunda da yüzbinlerce insanın aslında yurttaş filan olmadığı-olmasına izin verilmediği sonucuna ister istemez varabiliyoruz. 

Ne çok hazin bir gerçek değil mi? 

Malatya bizim, hepimizin, bu şehirde sadece sayıları 300’ü geçmeyen siyasiler tek söz mercisi olamaz. Yada bir cemaletin tapulu malı değil şehrimiz. Evet, bizlerde varız ve halk olarak her yerdeyiz. Herkesin kendi camiasına yönelik teşekkülü ortam oluşturma çabalarına karşı halkı düşünen şimdilik yok. Sorgulayan yok. Suç ortakları, siyasi çekişme, cemaatlerin adaletsizliği ile doğal afetler, ekonomik çarkı dişlileri arasına sıkışıp kalmış zavallı halk ne yapsın. Şu an itibari ile kendini amorti edecek hiç bir araç elinde bulunmuyor.

Sonuç ortada, enkaza dönüşmüş bir hayalet şehir. Tek milli gelir kaynağı endüstriyel bir ürün kayısı üç beş hırsızın tekelinde can çekişmekte, bürokrasi dersen kimin kimseden haberi yok, siyasi fraksiyon koltuğun derdine düşmüş, yurttaş ise şehrin geleceği hakkında bir bilgi sahibi değil, olmayacakta. Tam bir keşmekeşlik hali. 

O yüzden, stabil-rutin sorgulama yeteniğimizi tekrar bir yerden bulup çıkarmamız mecburi oldu. Lütfen aklımızı başımıza toplamalıyız. Artık bir değil bir kaç kez düşünmeliyiz. Gördüğünüz üzere yara aldık. Telafisi mümkün olmayan bir yara. Sebebi istikrarsız politikacılar. Canlarımızı yitirdik. Neden, kimse kimseyi düşünmüyor? Ne olur; mezhebi, inancı, siyasi görüşü, etnik yapısı üzerinden yargılamaktan vazgeçelim diyorum. Hepimiz okumuş, kültürlü, üniversite mezunu değiliz. Cahil, hiç okula gitmemiş, küçük bir köyde de yaşamış/yaşıyor olabiliriz. Ama hepimiz Malatyalı’yıx. Bu bereketli toprakların ekmeğini yedik. Övündük, yerdik, küstük ama sevmekten vazgeçmedik. Zaten Malatya’da yaşamak bir akademi. Dolayısıyla hepimiz zaten akademik eğitimimizi böylece almış olmuyor muyuz? 

İlkokul çocuğuna anlatır gibi yazmamın gerekçesi, bizi hep kandırdılar, kullandılar, ‘alavere dalavere Kürt memo nöbete’ misali safsata vaatlerle sürekli yalan söylediler bizlere. Filmin sonunda holding olmuş siyasiler, evine tuz şeker alamayan çaresiz halk. Yıllardır bu böyle, seçim öncesi yöneltilen yalanları bir sonraki seçimde tekrarlanması ve bize ıstılıp yeniden sunulmasını alkışladık. Üstelik hep aynı insanların, aynı cemaatin figüranları, liyakatli isimler gözümüz önünde doğranırken sesimiz çıkmadığı gibi. Hepimize yöneltilen yazımın konusu İşte ‘bu durumlarla’ ilgili. 

Muhterem insanlarımız ‘durumlarla’ bölümünü biraz daha açarsak eminim 30 sayfalık bir yazı metni daha oluşacağından “Abi Malatya’mı önemli siyasiler mi?” başlığına çok şey sığdırmak yine hadi işin en trol boyutu olsun. Her zaman söylediğim gibi ve yazmamın tek nedeni olan İşte o slogan ‘temiz bir toplum, temiz siyaset, temiz bir gelecek için’ atılan bazı adımlarımız olmalıdır. Olsun artık! Bu adımları sadece siyasetten beklemek gördüğünüz üzere yıkılmış bir şehrin enkazından öteye gitmedi. Birlik beraberlik, ortak akıl, salt bir düşünce sistemi oluşturmak, faydalı fikirler etrafında birikmek, yanlışlar karşısında susmamak, sorgulamak öngördüğümüz değişimin temel prensipleridir. Yoksa daha çok diz döveceğiz. Ya bir gün dövecek diz de kalmasa. Ne olur iyi şeyler yapalım, çünkü makul olana kimse ses çıkarmaz. 

Yani, yanisi ‘bana dokunmayan yılan bin yaşasın’ ne kadar tehlikeli bir düşünce biçimi. ‘Her koyun kendi bacağından asılmıyor.’ Bir birey koca toplumun hayatını ilgilendiren kararlar altına imza atabiliyor. Artık şehrimizde bir şeyler değişsin. Değişin istiyoruz. Unutulmasınki siyasiler asla şehrimizden kıymetli değil. Biri gider bin geliriz ama yerine yeni bir şehir kuramıyoruz şekil ‘A’da gördüğünüz gibi. Heyhat ne acı!!

Herkesin iyi bir hayatı olsun… dileklerimle. 

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

Başa dön tuşu