DünyaGenelGündemKöşe YazılarıÖne ÇıkanlarSanat

ZOR AMA MÜMKÜN OLAN İŞLERİ YAPMAK İNSANI YÜCELTİR

Ama olumlu, ama olumsuz, her bir tepkimiz, duygu ve düşüncelerimizin psiko doğal ve davranışsal birer ürünü ve üretimidir.

Bu bağlamda, yanlış olan olaylara veya bize yanlış yapan birilerine, yazılı ya da sözlü tepki vermek en doğru ve doğal, en tabii hakkı ve görevidir insanın.

Aksine, tepki vermemektir, garip ve yanlış olan.

Doğrusu, burada ve bunda herhangi bir sorun da yok.

Sorun, tepki kantarının topuzunu kaçırmakta, ölçüsüz ve kontrolsüz tepkiler vermekte.

Sorun, tepkilerin sorunları çözmekten çok, daha bir çoğaltması ve karmaşık hâle getirmesinde.

Sorun, kaş yapayım derken gözleri çıkarmakta, kafayı gözü kırmakta.

Oysa her sorun, yeni öğrenmelerin, yeni kazanımların pek ala fırsatı dâhi olabilir.

Çinliler, sorun sözcüğüne ‘fırsat‘ tanımı vermişler lügâtlarında, ki bizce de yanlış değil.

Demek ki, mesele tepkilerimizi kontrollü şekilde yönetebilme yeti ve yeteneğimizde.

‘Hırs gelir göz kararır, hırs gider yüz kararır.’ kadim deyimimiz ne demek istediğimizin ana fikri aslında.

ETKİSİZLİK TEPKİSİZLİKTİR

Tepkisizlik ise sâdece ölülerin özelliğidir.

Tepki vereceğiz, ama kontrolümüzü kaybetmeden.

Tepki vereceğiz, ama yıkmadan, yakmadan ve isyan etmeden.

Tepki vereceğiz, ama ölmeden ve öldürmeden.

Duygu ve düşüncelerimizi, eleştiri ve önerilerimizi, yazarak ve konuşarak orta yere koyacağız, ama ölçüleri de edep içinde koruyacağız.

Diyorum ki, elimizin yazdığını aklımız almalı, ağzımızın söylediğini kulaklarımız duymalı.

İnsanlığın paratoneri, doruk insan Hz.Muhammed ( Selam olsun ona) diyor ki; “Gerçek pehlivan rakibinin sırtını yere getiren değil, hırslandığında hırsını yenendir”

Gerçek maharet de, yiğitlik de bu değil mi?

Peki, kolay mı bu?

Elbette değil, ama mümkün.

NASIL MI?

♤ Başkasının yanlışlarını ve noksanlarını eleştirirken, kendimizin de yanlışlarının ve eksiklerinin olduğunu göz ardı etmeyerek.

♤ Kendi gözümüzde ki mertekleri görerek, yâni empati yaparak.

♤ İnsanı eleştirirken, insan olduğumuzu da unutmayarak.

♤ Birey olarak, önce kendi üzerimize düşen görev ve sorumlulukları ne kadar yerine getirdiğimizi düşünerek.

♤ Başkasının camlarını taşlarken, kendimizin de camlı bir evde oturduğumuzu hatırda tutarak.

♤ Mücadele etmenin gerekliliği kadar, sabretmenin ve tevekkül göstermenin rahmetini düşünerek.

♤ İsimler ve şahsiyetler üzerinden değil, nitelikler, yanlışlar ve doğrular üzerinden konuları ve sorunları işleyerek, irdeleyerek ve sorgulayarak. (Ki, bu Kur’an’i bir yöntem ve öğretidir)

♤ Günahkâr bir kadını taşlamak isteyen ahâliye, Hz. İsâ’ ın; “İlk taşı günahsız olanınız atsın.” sözünün hikmetini düşünerek.

ŞİMDİ.

İlâhi ve evrensel, hükümler ve nitelikler
üzerinden, önce kendi insanlığımızı, dindarlığımızı, görev ve sorumluluklarımızı hesaba çekmeye var mıyız?

Yâni, insan olarak ezelde verdiğimiz sözümüzü hatırlayarak fıtrat ayarlarımıza dönmeye var mıyız?

Gerçekte mesele bu.

Abdulkadir TÜRK

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

Başa dön tuşu