AktüelKöşe YazılarıMalatyaSiyaset

MALATYA’NIN GELECEĞİ

Şehirlerin oluşumu yüzlerce, binlerce yıldan süregelen kendi içinde tasarımını tamamlayarak sabırla meydana gelmiş, insanların temel nitelikli ihtiyaçlarını karşılayan merkezlerdir. Onun için bir çırpıda, bir kaç yılda ortaya bir şehir çıkarmak imkansız bir durum. 

Diyarbakır, Paris, Roma, Varşova, İstanbul, Bakü, Moskova vs belli başlı şehirlerin hepsi uzun sayılacak bir zaman katmanında oluşumunu tamamlamış ve bir plan dahilinde günümüze ulaşarak, insanlığa hizmetini sürdürmekteler.  

Her şehrin bir dili, felsefesi, tarihi, aklı ve hatıraları vardır. Tıpkı bir insan gibi şehirler canlı birer organizmadır denilmesi mümkün. Yeri geldiğinde hüzünlenir, kah zaman sevinçli olur, bazen de gözyaşlarını akıtır. Barındırdığı insan yaşantısıyla orantılı gelişen duygusal yönü değişkenlik göstermesi bu yüzden. Böylesine çok teferruatlı insan yaşantısının yoğun olduğu yerleşkeler bir malikin, Partinin veya grubun insiyatifine bırakmak o şehrin geleceğini ipotek altına almak sayılır. 

Bügün bizim şehrimiz Malatya’nın baştan sona inşa edilmesi gündemde. Bir kaç yüz yılda meydana gelmiş şehrin ufkunu daha modern, daha pratik, entegrasyonu güçlendirilmiş şekilde sil baştan dizayn edeceğini iddia ediyor bir kesim. Elbette böylesine mega bir projenin yolu siyasetten geçer. Siyaset aslında diğer yandan rant mekanizmasına dönüşmüş bir aygıttır. O halde şehrin yeniden yapılması siyasiler açısından bir fırsat olsa gerek. 

Şunu rahatlıkla söyleyebilir miyiz? Şehrin yeniden imalatı siyasiler açısından yüksek bir gelir elde edecekleri saha olduğunu gösteriyor. 

Geçen cumartesi günü projelerinin lansmanını yapan Ak Parti adayı Sami Er belliki masa başında en kaliteli teknolojik cihazlarla hazırlanmış bol kepçeden sıfır hatasız projelerini açıkladı. Seçilmek üzere her aday ve parti “projelerim” diyerek oy avına çıktığı sır değil. 

Alanı gereği beton menşeli projeleri sıralanırken; şunu söylemeden edemiyor insan, “madem bunca başarı, liyakat ve beceriyi gerçekleştirecek güce sahiptiniz bunca yıl neyi beklediniz? Yada tersinden soralım soruyu. 2020 Elazığ depremini yaşamış şehri 2023 depreminden korumak için neden herhangi bir projeniz devreye geçmedi? İllaki şehirin depremde yok olması, binlerce insanın ölmesi mi gerekiyordu?”

Raylı sisteme geçmeyi akıl etmek için 2024 yılı seçimini beklediniz anlaşılan…

Önceki belediye başkanları hepsi Ak Partili ve şehrin raylı sisteme büyük oranda ihtiyacı olduğu halde her dönem halı altına süpürülen bir gerçek olarak kaldı beride. Ahmet Çakır’la resmen şehrin geleceğine tecavüz niteliğinde proje olan “trambus” dayatması kaybedilen yılların faturası ancak. Şehrin raylı sisteme kavuşması dilerim seçimi kazanma aparatı olmakla sınırlı kalmaz. 

Er’in projelerinden anladığımız kadarıyla betonu dök, çık işin içinden. Yap+sat trafiğini şehrin başına ucube bir çorap olarak geçirmek. Şehrin başlıca problemleri ile ilgili olarak hangi proje vardı? Mesela hıızlı nüfus artışı, ulaşım, çevre ve hava kirliliği, barınma, içme suyu sorunu ile ilgili ekstra bir başlık duydunuz mu? Kişi başına düşen yeşil alan miktarı ne kadar olacak, gürültü gibi unsurlarla alakalı bir çözüm olacak mı? …

Birde 40 yıldır her seçimde konu edinen ama bir türlü bitmek bilmeyen Kuzey Çevre Yolu yine Er’in projelerinde karşımıza çakması şaşırtmadı doğrusu.

Yapılması düşünülen bu şehirde elbette insanlar yaşayacak, yaşamanın ve çalışma koşullarının çok hızlı iyileştirilmesi-işlemesi, buna bağlı olarak tüketimden beslenmek yerine üretim kaynaklarının artırılacağı türünden bir proje neden şimdilik bahsedilmiyor? 

Sadece arsalar üzerine betondan inşaatlar dikmek yeterli mi bilemiyorum? Arsa sahipleri de bu aşamada araştırılabilir. Şehri hızlı yapıp bitirmek değil önemli olan, aynı zamanda insan hayatının da hızlı kazanmasına öncelik tanınmamalıdır. Şehrin ruhu, bilimi, bilgeliği, sözlüğü, kadim kültürü, yarınları nasıl korunacak örneğin? Gri renkli beton kütleleri arasında bunu nasıl sağlamayı düşünüyorsunuz? Mekanlk, oldukça çağa uygun modern yapıtlar arasında insanların fiziksel, psikolojik ve ruhsal sorunları yaşama riskini karşı ne tür bir uygulama olacak?

Cetvelle çiz, ardından inşaat şirketinin insafına terk et! Sonrasında ortaya çıkacak karmaşık ve yoğun köşebenti labirentin kanalları arasında insanlar yeni arayışlara ve yeni yaşam yollarına nasıl ulaşacak? 

Her sokağın bir adı, her caddenin hikayesi, birbiri içinde geçmişle özdeş devasa bir kültür seramonisi bırakır ardında. Caddeler, semtler, ara sokaklar hepsi toplumun tarihsel formunu tanımlamaya sirayet eder. 

Şehir bir dinamikler zinciridir. Ve bu dinamikleri toplumun sosyo-kültürüne göre inceleyip yeni yapılar inşa edilmelidir. 

Malatya yeniden kurulurken şık, bol  neon ışıklı, AVM formatında yapay bir efektif oluşturmak ve şehir yapısına dayatarak siyasi rant uğruna bir çok detayı görmezden gelinmesi korkunç bir trajedi olur. O zaman şehir olur ama medeniyet olmaz. Gelecekte bizlere yol gösteren hâkim anlayışın felsefi etkileri nasıl ve ne aşamada dahil edilecek? Anadolu’da hangi medeniyet iddiasında somutlaşmış bir şehrin ana grameri örnek alınacak mesela? Bilgisayar destekli resimler çizmek değildir asl olan. Çünkü yapılacak olan yeni Malatya’da bundan böyle tarihi, siyaseti, mantığı, ticareti dönüştürecek olan aklın bir kurgu olarak öne süreceği veriler önemli bir yer tutmalıdır. 

Aile geleneğinin yaşatılması hangi proje içerisinde yer alıyordu, şahsen ben görmedim. İnanç merkezlerinin korunması fazlasıyla stratejik bir taleptir. Örneğin Söğütlü Caminin yerinin değiştirilmesi şehrin hafızasını silmekle alakalı bir durum olur. Bakırcılar, zahireciler, kadayıfçılar, yeni caminin önü, kuyumcular hepsi bir bütün halinde Malatya’nın hafızası denilebilecek; insanların örgütlü, iş bölümü ve uzmanlaşma alanlarında kendine özgü, şehir sosyolojisi ilişkilerinin güçlenmesini sağladıkları ortak bir mekan olduğunu görüyorduk. 

Konya ili kentleşme planlaması Anadolu şehirleri arasında yenilikçi, yaşanılır ve modernitenin tarihle iç içe geçtiği bir yerleşim yeri olması hasebiyle örnek alınabilir. Malatya kozmopolit yapısı kent kültürünün gelenekleri, görenekleri, kültürü doğrultusunda yeniden yaşam bulacak şekilde inşa edilmelidir. 

Yeni Malatya kendi bireyleriyle, yabancılarla, turistik amaçlı şehre geziye gelmiş kişilerin ortak mekanı olduğunun  kanıtı referanslar ortaya konulmalı. Can güvenliği, mal güvenliği, adaletin tecelli ettiği bir topluluk olarak yeni arterler oluşturulmalı. Bunun için şehirle birlikte topluluklar arası ilişkilerin de yeniden şehir inşası ile eş zamanlı yürütülmeli. Sami Er projeleri arasında rasyonel davranışlar geliştirmenin öncelikli bir başlığı var mıydı hatırlamıyorum! 

Dolayısıyla bu süreçten sonra her 10 yılda bir yeni bir şehir yapamayacağımıza göre ileri düzeyde toplumsallaşmanın mekânlarını rant ve siyaset aç gözlülüğüne kurban vermeden başarmalıyız. İnsanlarımızın başına gelen deprem felaketinden sonra sağ duyu, empati, duygusal kavramların geliştiği aşikar. Tüm bunlara bağlı olarak artık ikinci bir şanslarının olmadığını bilmekteler. Onun için yeni Malatya’dan ciddi düzeyde beklentileri olduğu kesin. Daha farklı bir düşünce, acıyı sevgiyi hisseden ve tepki gösteren, çalışan, ekmek kazanan yaşanılır bir adres talep etmekteler. 

Zaman az, siyasetin de kazanması gerekli. Bu iki salt döngü arasında sıkışmış kalmış “insanlarla-Malatya geleceği” haklı olarak çok iyi düşünen insanlara ihtiyaç durmakta. Sadece bir kişinin seçim piar çalışması olamaz  Geri dönüşü yoktur çünkü. Malatya geleceği. 1.5 milyon insanın ortak yaşadığı bir yerleşim yeri, bu yerleşim yerinin kent sosyolojik hatları vardır, kent sosyolojisi ise sosyal davranışları ortaya koyar, insan ilişkilerin, ticaretin, ortak paydanın böylece devam edeceği ilişkiler ve ilişkileri çözümlemeye çalışan güçlü bir kültür sentezi oluşursa yeni bir şehir inşa edilmiş olur. 

Yoksa “proje yaptım, seçimi kazanayım da bakarız…” anlayışı hele bu süreçte çok tehlikeli sonuçlar doğurur. Her şey siyaset değildir. Oy hiç değildir. Demografik yapısıyla, dinamikleriyle, doğal kaynaklarıyla, bölgesel konjektörüyle ele alındığında ancak şehir kendiliğinden açığa çıkar. Yani bir tek Partinin, bir adayın, bir grubun bakış açısıyla değil ortak bir anlayış devreye girerse en üst seviyede olağan bir eser ortaya çıkar. Yoksa ben yaptım+oldu+bitti demek hem bu şehrin geleceğine hem insanlarına ihanet olur. 

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

Başa dön tuşu