Köşe Yazıları

ÜÇÜNCÜ DÜNYA SAVAŞINA DOĞRU SEYREDEN BOP SÜRECİ

​​​​​​​​​​Dr.Kadir ÇETİN

İsrail’in Gazze’deki soykırımı sürerken, 1 Nisan’da Suriye’deki İran Başkonsolosluğunun yine İsrail tarafından bombalanması ile başlayan II. dalga diyebileceğimiz bölgemizdeki sıcak gelişmeler endişe ile izlenmektedir. 

İsrail’in bu saldırısı sonucu, İran’ın Devrim Muhafızları komutanının da bulunduğu üst düzey görevlerdeki 7 kişi hayatını kaybetmiştir.

Birleşmiş Milletler (BM) Uzmanının raporuna rağmen dünyanın ve BM’in İsrail’in Suriye’deki İran Konsolosluğunu vurmasına tepkisi pek duyulmamıştır 

Son yıllarda daha yaşanabilir dünyanın inşasını ve devletlerarası ilişkilerin geliştirilmesini önceleyen, “Kural Temelli Dünya”söylemini hiçe sayan ve uluslararası kuralları ihlal eden İsrail’in bu saldırısına, İran 13 Nisan’da 300 civarında dron, seyir füzesi ve balistik füze ile karşılık vermiştir. 

İran’ın önceden bilinen bu saldırısı, İsrail, ABD, Fransa, İngiltere, Ürdün işbirliği ile İsrail sınırına ulaşmadan havada bertaraf edilmiştir.

Saldırıda yalnızca, İsrail’in Nevaim askeri üssünde altyapının zarar gördüğü ancak üssün çalışır vaziyette olduğu belirtilmiştir…

İsrail’in başında bir Gazze-Filistin sorunu varken, 1 Nisan’daİran’ın Suriye’deki konsolosluk binasını bombalayarak niçin hedef büyüttüğü merak konusudur? Yani İran’ı da bu işe dahil etmeyi nasıl göze almıştır İsrail? sorusunu sormamız gerekir… 

İsrail’in İran’a saldırısı ile bölgede gerilimin yüksek seyretmesini İsrail kendi lehine iyi değerlendiriyor. Yani İsrail’in Gazze’de işlemekte olduğu soy kırım haberlerini, İran-İsrail gerginliği gölgede bırakıyor.

Ekim 2023’te Gazze’ye saldıran ve bütün uluslararası camianın kabul ettiği suçları Gazze’de işleyen İsrail, ABD hariç, Birleşmiş Milletlerde ve bütün dünyada büyük tepkilere sebep oluyordu…

Ancak İran’ın 13 Nisan’da İsrail’e karşılık veren saldırısı dikkatleri bir anda İran-İsrail krizine kaydırdı. İsrail’in Filistinlilere Batı Şeria’da ve Gazze’de uyguladığı zulüm gölgelendi. 

İşte bu durumu hemen fırsata dönüştüren İsrail ikinci kez, yani 19 Nisan’da İran’a saldırdı. 

Açık kaynaklardan gelen bilgiler çerçevesinde İsrail’in, İran’ın nükleer tesislerinin bulunduğu özellikle Isfahan’ı ve bazı askeri alanları hedef aldığı anlaşılıyor. Bunun yanında İran’ın desteklediği Suriye, Irak ve Lübnan’da bulunan milis güçlerin de İsrail tarafından bombalandığı bildirildi.

Bugün başta ABD olmak üzere İngiltere, Fransa ve Almanya’nın desteğini arkasına alan İsrail bölge ülkeleri ve hatta üçüncü dünya savaşına sebep olabilecek saldırgan tutumu nedeniyle bütün bir insanlık için büyük bir tehlike arzetmektedir.

İran-İsrail krizinin arka planında neler var?

Malum İsrail bir ırk ve aynı zamanda bir din devletidir. Din devleti olması hasebiyle kendileri için Muharref Tevrat kitabındaki şu ifadeler bugün yaptıkları zulmün ve bölge ülkelerine yönelik saldırgan tutumlarının arka planını gösteriyor…

Yahudi inanışına göre, Tevrat’ta Arz-ı Mevud (NİL-FIRAT ırmakları arasındaki topraklar) Tanrı tarafından Yahudilere bahşedilmiştir. Arz-ı Mevud (Kutsal Topraklar veya Yahudiler için Vaad Edilmiş Topraklar) ideali İsrail hükümetlerini hep heyecanlandırmış ve politikalarını bu hedefe kilitlenerek belirlemelerine sebep olmuştur.

Bununla birlikte Tevrat’ın Yeremya Kitabının 1. Fasıl, 10. Cümlesinde: “Bak bugün milletler üzerine ve ülkeler üzerine, kökünden sökmek ve yıkmak için, helak etmek ve yok etmek için, bina etmek ve dikmek için seni koydum.” 

İşte bu inanış İsrail’i, bugün kendisinden olmayanları insan olarak görmeme, yok edilmesi gereken bir haşere gibi kabul etme noktasına taşımıştır.

İsrail’in kutsal toprakları ele geçirme ve bu bağlamda öncelikle soy kırım suçunu da işlemeyi göze alarak Filistin topraklarını gasp etme politikası ve bölgedeki pervasız saldırgan tutumunun arka planında bu sapkın inanış var.

Anlaşılan o ki, ABD’yi ve bazı batı ülkelerini de arkasına alan İsrail, yukarıda bahsettiğimiz Kutsal Toprakları elde etmenin bir ilk adımı olarak gördüğü Büyük Ortadoğu Projesini (BOP) adım adım uygulama sürecindedir. 

BOP’un nihai hedefi malum; Fas’tan Malezya’ya kadar olan bölgedeki ülkelerin siyasi sınırlarının değiştirilerek küçük devletçiklere bölünmesi ve İsrail’in genişleme politikasının (Nil’den Fırat’a kadar olan coğrafyaya hakim olma amacı) önündeki engellerin kaldırılması olarak ortaya konulmuştu…

Bu bağlamda gelinen noktada Libya, Sudan, Yemen, Irak, İran, Suriye BOP sürecinde bölünmüş/parçalanmış durumda. 

Gelsin sıradaki ülke ve ülkelerden biri olan İran… Şimdi işte İran hedef tahtasına konmuş gözüküyor.

İsrail-İran krizinin sonuçları:

1. Bu olay ABD ve Batı ülkelerinin desteğini arkasına alan İsrail’in elini daha da güçlendirmiştir.

2. Aynı şekilde İsrail’in silah, teknoloji ve finans konusunda ABD’den sınırsız yardım almasının yolunu açmıştır. 

3. İsrail’de Netenyahu hükümetinin iç siyasette elini güçlendirmiştir.

4. İsrail bu saldırısı ile “İslam Dünyası” diye bir dünyanın olup olmadığını test etmiş ve olmadığını ispat etmiştir.

5. Tabiiki 7 Ekim 2023 tarihinden beri Filistin-Gazze’de soykırım uygulayan ve 34 binin üzerinde Filistinliyi katledenİsrail’in bu zulmü ikinci plana itilmiştir.

6. İran-İsrail karşılıklı silah kapasitelerini ve alınması gereken önlemleri test etmişlerdir.

Sonuç olarak bölge ülkeleri için, İsrail gerçeğinin ve Amerika’nın öncülüğünde BOP uygulama sürecinin doğru okunması ve gerek iç gerekse dış ilişkilerde aralarındaki ayrılıkları değil, birliktelikleri öne çıkarmalarının zamanıdır.

Bu konuda fazla geç kalınmamalıdır. 

Yoksa iş işten geçmiş olur, Allah korusun…

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

Başa dön tuşu