Yeniden Refah partisi II’ci olağan kongresi Malatya Ramada-Altın Kayısı otelinde dün (cumartesi) itibariyle saat 14’de başladı. Katılım gösterdiğim esnada atmış olduğum bir twitte “değerlendirmelerimi yazacağımı” ifade ettim. İşte o değerlendirmelerim:
Ülke siyaseti gittikçe hareketlendiği şu günlerde siyasi partiler il ve ilçelerde PR çalışmalarına başladıklarına tanık olmakla birlikte doğrusu seçimlerin artık yaklaştığını gösteren bir çok ayrıntı elde ediyoruz.
Geçen cuma günü ise Cumhurbaşkanı yardımcısı Fuat Oktay şehrimizi ziyareti ve bir dizi çalışmalarda bulunması da yine seçimlerin kapıda olduğunu teyit eder hale getiriyor.
Bu gelişmelerle birlikte Türkiye siyasi haritasını kabataslak halde incelediğimizde bir seçim arefesinde olduğumuzu söylemek mümkün artık. İktidar ve muhalefetin takındığı tavırlar şimdilik geleceğimizin temin etmek konusunda herkesin heybesindekileri döktükleri, ortaya çıkan verilere bakılırsa puslu bir hava içerisinde kalmış halkın, etrafını görmeye çalışma esnasında net bir manzarayı kimin tayin edeceğini tanımlamakla meşgul.
Onun için siyasi partilerin sunmuş olduğu argümanlar titizlikle tahlil ediliyor. Yeniden Refah Partiside bu yarışa dahil olduğuna göre; genel başkan oğul Fatih Erbakan merhum baba Necmettin Erbakan’ın Türkiye tarihçesine neşter atan “Milli görüş” çizgisini yarınlarla buluşturmaya kararlı ve inançlı olduğunu Malatya II’ci olağan kongrede bire bir izleme şansı buldum.
Bu nedenle Erbakan’ın 56 dakikalık konuşmasını çok dikkatlice dinledim, bazı altı çizilmesi gereken notlar tuttum. Salonda bulunan 1500 civarı insanın hangi duygular içerisinde olduğunu anlamaya çalıştım. insanların yüzlerine baktım. Konuşmasının satır aralarında iktidar kanadına vermeye çalıştığı mesajların olumsuz yönlerini sağduyulu bir eleştiri üzerinden ele alan Erbakan’ı izleyenler üzerindeki etkisine takıldım. Cumhurbaşkanı Erdoğan’a atıfta bulunurken yakın zaman diliminde kullandığı örneklemelerin içerisindeki pasif siyaseti de değerlendirdi.
En dikkatimi çeken bölüm ise; özelikle Fatih Erbakan’ın konuşmasını promterden okumadan, önünde herhangi bir not kağıdından asla faydalanmadan salt akıcı bir dille dinleyicilerine aktarması harikulade şekilde olduğunu bir yazar gözüyle belirtmek isterim.
Genel başkan 56 dakika boyunca konuştu ama il başkanı Bilal Yıldırım konuşması 3 dakika ile sınırlı kaldı. Kendi kongresinde kendisine gönül bağı bulunan hemşerilerinin destek sağlamak amaçlı geldiği kongrede sadece 3 dakika yangından mal kaçırmak gibi bir şey olmadı mı? Malatya ile ilgili projelerini, redüksiyonlarını, bazı sofistike söylemlerini tam aktarmaya sıra geldi dediğim anda “haydi bana eyvallah” deyip kürsüye veda etti. Hay Allah, biz başkan Bilal Yıldırım’dan çarpıcı bir sentez beklerken hemde…
Neyseki, Prof. Dr. Doğan Aydal hocanın kulak arkası mikrofonu ile bir encürmen havasında 14 dakikalık sinopsis tarzı konuştukları durumu tahvil etmeye yetti.
Ama Bilal Yıldırım’ın şurada hakkını vermek gerekiyor, duygulu bir şiirle girişi de kongresinde heyecan çıtasının epeyce yüksek tuttuğunu gösteren geniş bir projenin fragmanı gibiydi.
Akabinde genel başkanın meşhur “Milli görüş” baş parmak işaretiyle konuşmasına başlaması ve özellikle sürekli vurguladığı “bizim iktidarımızda” menşeli siyasi misyonlarını sıralaması tam bir gövde gösterisiydi aslında. “Bizim iktidarımızda” kombini aslında şu demekti, iktidar partisine; –siz gidiyorsunuz biz geliyoruz– sürmanşeti ile yoksulluğu, yolsuzluğu ortadan kaldıracaklarını, fakirleşen halkın seçimden sonra zenginleşeceğini, enflasyon rakamlarının tek hanelere çekileceğini, halkın refah içerisinde yaşayacağını siyasi bir söylemin ötesinde çok daha samimi ortama ithafen sarf edilen sözler olduğunu itiraf etmeliyim.
Hitapı, cümle kurma biçimi, kelimeler arasında geçişlerde kendine has konuşma metodu, ses tonu ve anlattıkları esnasında kelime hatalarına takılmadan “eeee”, “ıııı” şeklinde cümleyi bir bekletme kalıbına sokmaması genç bir lider için önünün siyasette ne kadar açık olacağını gösteriyordu.
Zaten Yeniden Refah Partisi çiçeği burnunda genç bir siyasi parti. Sanırım 4’cü yılına adım atmak üzere. Dolayısıyla iktidarın 20 yıldır çözmekte aciz kaldığı sorunlar yumağı önümüzde durduğuna kısa süre önce kurulmuş bir parti vecibesiyle değinirken, 20 yılın verdiği metal yorgunluk ve tükenmişlik sendromu yaşandığına atıfta bulunmuş, seviyeli bir muhalefet anlayışı ve çözüm önerilerinin sunulmasıyla iktidarın değişimi çok kolay görülmektedir gibi “kilit” başlıklara değindi.
Yeniden Refah Partisi İl yönetiminin gerçekleştirdiği kongreden Erbakan’ın konuşması esnasında sarfettiği bir çok kelimenin açılımını yaparak sizleri sıkmak istemem. Lakin özelikle şuna vurgu yapmak istiyorum. İstanbul sözleşmesi’ni ilk kez çok tatmin edici, net ve anlaşılır bir açıklamasını Erbakan’dan dinlemek güzeldi. Bir de SMA hastalarının içinde bulunduğu şartları çok güzel bir dille sıraladı.
İl yönetimine gelince “Hazırız” sloganı muhteviyatı ve barındırdığı mesaj açısından başarılı buldum. En azından Tokat ilimizde Ak Partinin düzenlemiş olduğu bir çalıştayda “vakit Tokat vakti” gibi kafaları karıştıran kaosmatik türden bir slogan değil…
Programın en nokta atışı cümlesi hangisiydi diye sual ederseniz şayet “kasa başındakiler ile masa başındakiler” cümlesi doğrultusunda -içeriğine- çok şeyi sığdırabilir noktasında sınırsız imtiyazlar sağlıyor olması. Başka daha neler neler…! “Kasa başındakiler”den kasıt kimler olduğunu burdan tekrar etmeyeceğim ama “masa başındakiler” bölümünü biraz açtığında, son 6 ayda kaç toplantıda birbirilerine kaç çay ısmarladıkları haricinde arpa boyu yol alamayan cenahın vizyonsuzluklarına değindiği esnada İYİP il başkanı yardımcısı Selahattin Dağıstanlı’nın programdan ayrılması da gözden kaçmayan önemli bir başlıktı bence.
Konuşma bittikten sonra Pütürge ilçe yönetimini sanırım takılmayacak rozetler için sahneye rozet takılmaya çağrıldığında sahne bir anda ana baba gününe dönmüş; kimi fotoğraf çekiyor, kimi rozeti bekliyor, kimi kalabalık arasında kaybolmuş arkadaşlarının yanına ulaşmak üzere canşırah şekilde gayret sarfederken haliyle baktım işler karıştı, dışarıda biriken kalabalık arasına karışma gereği duydum bende.
Pütürge ilçe yönetimi demişken, ne kadar olağanca bir çaba içinde çalıştıklarına şahidim. Yeniden Refah Partisi Pütürge ekibinin samimiyeti gerçekten tartışılmaz. Bir hayranlıkla izliyordum.
O arada bir otel çalışanı gözüme takıldı ve konferans salonunun kaça tutulduğunu sordum. Ortalama 30 bin TL fiyat verdi. Ama salonu tutacakların ses sistemi, dev tv panelini kendileri kuracaklarını söyledi. O halde arka dev ekran tv ne kadar diye soru listeme eklemede bulundum. Kiralanıyor… 15 bin TL dedi. Sırf konferans salonuna gelen misafirlerin sinevizyon görüntülerini izlemeleri için 15 bin feda ediliyormuş. Toplamda sırf salona 45/50 bin ödenmiş demekki. Bunun yanında afişler, günler öncesinden yapılan promosyonlar, misafirlerini ağırlama, konaklama, araçlar, medya tanıtım vs için ayrılan bütçe, şu bu derken iki saatlik bir kongrenin Yeniden Refah Partisi il başkanına maliyeti 150 bin lira civarı olduğunu hesapladım.
Promosyon demişken; kilit tv yazarlarından Salih Sarıcalı’nın Bilal Yıldırım’ın “Büyükşehir belediyesi neden işçilerin promosyonlarını ödemiyor?” açıklaması sonrası peşpeşe iki yazı yazmış, promosyonun faiz olduğuna defaatle değinerek Bilal Yıldırım’ın başında bulunduğu partinin çizgisi sebebiyle yaptığı açıklamayı red etmişti. Dün kongre’de Fatih Erbakan’ın üzerine basa basa “biz faize karşı bir partiyiz” sözleri yazarımızın haksız olmadığını tescilliydi adeta.
Ve konferans salonu önüne çekilmiş lüks araba filosundan da bahsetmeden edemeyeceğim. Plakası üzerine çekilmiş kırmızı zemin üzerine gold renginde “ERBAKAN” yazılı Mercedes araç her ne kadar genel başkan şahsına münhasır araç olarak vitrine konulmuş olsa da, Erbakan’ın asıl özel aracı 34 ile başlayan sivil plakalı araç olmalıydı. 2009 veya 2010 model olabilecek Mercedes S-320’nin günümüz ülke koşullarında piyasa değeri 1.2 milyon civarı. Yani, Yeniden Refah Partisi genel başkanı evet iyi bir araç kullanıyor lakin 12 yıllık kısmen yaşlanmış bir araç tercihi ile mütevazi bir siyaset çizgisinde olduğu mesajını veriyor anlamını çıkartabiliriz bundan.
Gözüme çarpan diğer bir ayrıntı emniyet biriminin işini her şeyiyle eksiksiz yaptığı. Gerek salona giriş çıkışlarda bulunan polis memurlarının görevlerini itinalı bir şekilde yerine getirmeleri gerek hava muhalefetinden dolayı keşmekeş hale gelmiş şehrin trafiğine rağmen trafiği çok iyi şekilde yönettikleri Malatya’mızın misafirlerine ne denli misafirperver olduklarını esefle gösterdi. Buradan il emniyet müdürümüz Ercan Dağdeviren’in göstermiş olduğu duyarlılığa (kendi adıma) teşekkür etmek isterim.
Her ne kadar direk heyecana gelmiş gençlerin tezahürat hakkıdır gibi yorumlasak bile şahsımca biraz abartılı gibi geldi. Şöyle; genel başkan Erbakan’ın konuşması esnasında salonun arka sıralarına konuşlanmış gençlerden oluşan bir grubun zamansız şekilde patlak veren tezahüratları belliki önceden hazırlanmış sloganlardan oluşması ve bu sloganları atması hem Erbakan’ın sözlerini ikide bir kesiyor hem de genel başkanının konuşma akışıyla slogan biçimi sürekli çelişiyordu. Ortaya çıkan amatörce durumu garipsemedim değil.
Diğer göze çarpan en önemli husus; meslektaşlarımız işini en iyi şekilde icra ediyordu lakin basın ekibi kamera ve çekim teçhizatlarını misafirlerin en önüne yumak şeklinde biriktirme yaptığından kamera yığınağından arka sıralarda oluşan misafirler Erbakan’ı izlemekte zorluk çektiğini söylemekte fayda var. Günümüz teknolojisinde üretilen kameraların zoom özelliği gelişkin olduğundan, telsiz mikrofonları sayesinde en arkada olsalar dahi rahatça çekim yapabilirken ön tarafı komple işgal etmelerine gerek yoktu.
Hadi şunu da ekleyeyim diğerleri arasına. İl başkanı Bilal Yıldırım’ın Yönetimini belki bir gözden geçirmesi gerekecek. Çok daha profesyonel bir yapılanmaya gitmesi öncelikli bir çalışması olmalıdır.
Bu söylemelerin hepsi göz önünde bulundurunca Malatya gibi orta segment bir Anadolu kasabasında siyaset, insan, gelişmeler arasında ciddi bir ilgi, bağlantı, kurumsal kimlik arayışı dahası samimiyetin her zaman siyasetin ana iskeletini oluşturduğunu hatırlatmak lazım. Muhalefetten gelen mesajlar ile iktidarın bilançolarını orta segment bir Anadolu kasabasında kesişmesi ve kesişme üzerine biçimlenen siyasi varyasyon modeli kati suretle ülkemiz ana siyasi ortalamasını oluşturduğunu veya oluşturacağını…
İktidarın yanlışını muhalefetin beklentileri üzerine ortaya çıkan sonuçlar, sonuçlarsan taşan sorunları düzeltebilecek seviyede söylemler ya da projeler geliştirilmesine bu toplumun ihtiyacı olduğunu artık siyasi teba mutlaka anlamalıdır. “İki dönüm bostan yan gel yat osman” benzeri 50 yıllık siyasi solta halkın gözünde çok fazla bir şeyler vadetmiyor artık. İyisi mi samimiyet nerde ise halk oraya gidecek. Yani, önümüzdeki dönemlerde siyasiler samimiyeti uygulayacaklar. Samimiyet yoksa siyasi aritmetik ne olursa olsun çökmeye mahkumdur. Yeniden Refah Partisi samimi mi diye bir soru gelse. Erbakan’ın anlatıkları doğrultusunda hiç çekinmeden “evet” derim. Evet…