Ahir Zamanın Ağır- Acı Gerçekleri
İzlemeye yürek isteyen Ağır Roman filmine bile dayanamazken ahir zamanın ağır acı gerçekleriyle karşı karşıyayız. Ne roman, ne de film değil yaşanan insanlık dışı vahşet. Sözün bittiği, kelimelerin kifayetsiz kaldığı ve gözyaşlarının herşeyi anlatamadığı zamanlar.
İnsanlık tarihi boyunca hep olduğu gibi, yine yürek dayanmaz çocuk- anne, masum insan katliamları. Sadece fotoğraf, video karelerinde gördüğümüz halde üstelik. Ya içinde olanlar!.. Acı duyma yetilerinin yok olmuş olmasını umudetmekten başka birşey gelmiyor durma noktasındaki aklımıza. Bu apacı gerçeklere dayanamama korkusuyla kaçıp saklanacak güzel duygulara ihtiyaç duyuyoruz ancak nafile…
Uzun, zor sürece dayanabilmek, selâmete çıkabilmek adına çok bilinçli, temkinli, uyanık, aklıselim olmak zorundayız. Olanların perde arkasını, peşinen gelişebilecek riskleri görebilmeliyiz. İmtihan dünyasında olduğumuzu ve herşeyin imtihan olduğunu unutmamalıyız. Sabırla, metanetle ve illa birlik içinde, iman gücüyle bu ağır, zor zamanların geçeceği umuduyla…
Savaşlar, katliamlar hep olmuş. Dayanabilmeyi kolaylaştırmak adına fani dünyada herşeyin geçici, önemli olanın olaylar karşısındaki tavrımız, safımızı iyi belirlemek, bilerek bilmeyerek küffarın hain emeline hizmet etmemek olduğunu; niyetimiz ve gayretimizle değerlendirileceğimizi de aklımızda tutalım.
Ayetle sabit varoluş sebebi; “O hanginizin daha güzel iş yapacağını görmek için ölümü ve hayatı yarattı. O üstündür. Bağışlayandır.” Mülk/2 Önce ölüm, sonra hayat!!!
Yüce Rab’bimizin büyük lütfu ve hangimizin daha güzel iş yapacağını görmek için yaratılmış olduğu ayetle bildirilmiş olan hayatımızın temel gayesi, Yaradanımıza kulluk, ibadet ve okuyarak, yaşayarak, hissederek öğrendiklerimizle tekamül etmemiz; daha iyi, daha olgun, daha huzurlu, kendimiz ve çevremiz için daha hayırlı insan olmamız. Bunun da yaşı, sınırı yok. Doğumdan ölüme kadar bir süreç. Her birimiz için takdir edilmiş koşullarda, herşeye rağmen başarmamız gereken asıl görevimiz bu.
Ve yine her birimiz için takdir edilmiş farklı koşullarda, herşeye rağmen Rab’bimizin lütuflarının farkındalığıyla, coşkuyla, şükürle, illa aşkla yaşamak. Dünyanın ve insanlığın geldiği hale, etrafımızı sarmış ateş çemberine rağmen.
Yaratılışla birlikte bunca sürede helak olan toplumlar neden helak olmuş, kurtulanlar nasıl kurtulmuş/kurtarılmış iyi tefekkür etmek zorundayız.
Asıl gayeyi unutarak dünyalık heveslere kapılanlar, Allah’ın kurduğu nizamı bozma cüretine kalkışanlar kısa vadede kazançlı görünseler de sonuçta kaybedenler olmuş.
Allah’ın kendi iyilikleri için koyduğu kurallara riayet ederek, belirlenen güzel ahlak, helal koşullu rıza dairesinde, kanaatin zenginliği ve şükürle yaşayanlar yapılan bir gemi ya da afet öncesi, arkalarına bakmamaları koşuluyla topluca yola çıkarılarak bir şekilde kurtarılmış.
Firavun örneğinde olduğu gibi, Allah’a kendilerini eş koşanları, kaleleri, orduları koruyamamış. Burnundan giren bir sinek dolayısıyle başını duvarlara vura vura, kendi fiilleriyle ibretlik sonları insanlık tarihine altın harflerle kazınmış.
Bu farkındalıkla; içinde bulunduğumuz ahir zaman hengamesinde, Kuran’ı Kerim Âyetleri, sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa sav’in hadisleri ve İslam alimlerimizin, Mustafa Kemal Atatürk’ümüz gibi Atalarımızın, büyüklerimizin altın öğütleriyle ne yapmamız, nelerden kaçınmamız gerektiğini biliyor olmamız gerekiyor. İlk emre uyarak okumuş isek elbette…
Dilimizi, dinimizi, kültürümüzü koruma konusundaki acı gerçeklerimiz, siyasi, ekonomik, sosyolojik karşı karşıya olduğumuz hayati riskler, badireli bir sürecin bizi beklediğini açıkça gösteriyor.
Bu akibetten, bıçak sırtından kurtuluş babından dönüşümüz de ancak içinde bulunduğumuz gafletten çıkabilmemiz ve her birimizin teker teker kendimizi düzeltmemiz, günde beş vakit namazlarımızda, her rekatte okutulması önemindeki Fatiha sûresinde dilediğimiz gibi, sıratı müstakime, dosdoğru yoluna yönelmemizle, her alanda eğitim, gelişimle mümkün.
Geleceğimizin, sahip olduklarımızın garantisi ve mazlum ülkelerin sigortası olabilmemiz, dünyadaki zulümlere dur diyebilmemiz birey ve millet, devlet olarak güçlü olmamıza bağlı. Bunun yolu da kaybettiğimiz ruhu yeniden canlandırmak. Özümüze dönmek.
Her birimiz kendimize yönelip eksiklerimizi tamamlamak, aşırılıklarımızı törpülemek. Olması gerektiği gibi öğrenen, öğrenci olmak. Hakikate talip, talebe olmak.
Zamanımızın Nuh’un gemisi ehlibeyt demiş büyüklerimiz. Ehlibeyt sevgisi ve seven sevdiğine benzer kuralı bağlamında ehlibeyt ahlakıyla ahlaklanmak…
İnsanlık sırat köprüsünde. Köprü kıldan ince. Geçiş ancak aklı selimle, iman gücüyle…
Yüce Rab’bimiz yardımcımız olsun. Birlik içinde imanımıza, geleceğimize, vatanımıza sahip çıkabilmeyi, hepbirlikte asrı saadete erişebilmeyi ve insanlık alemini de asrı saadete taşıyabilmeyi, bu uğurda güzel hizmetlerini de nasip eylesin. Amin ya Rabbi!..
Adevviye Şeyda Karaslan
19 Ekim 2023 Salihli /Manisa