BİR ŞEHİR BİR KİMLİK VE ATİLLA KANTARCI
“İnsan yaşadığı coğrafyanın çocuğudur” ifadesi her ne kadar İbn-i Haldun’a mal edilse de doğru değildir. Kendimi iyi bir “Mukaddime” okuru olarak tanımlarım. Bu kon uda mütevazi olmayacağım. Bu ifade muhtemelen İbn-i Haldun’dan sonra ona izafe edilmiştir. Öğrencileri İbn-i Hacer ve İmam Makrizitarafından kullanıldığı kuvvetle muhtemeldir. Tanım kime ait olursa olsun; salt bir gerçekliği ifade ediyor.
Coğrafya insanı kendine benzetir. Bölge ve şehir üzerinde yaşadığı insanlara “kimlik” kazandırır. Bu kimlikle insan o şehre ait olduğunu hisseder. Aidiyet hissi “O” nu “Oralı” eder. O şehre aittir; şehirde O’na…
Şehirler üzerinde yaşayan “Şehirliler” ile gelişir. Şehirli şehre “katma değer” katar; şehirde O’ na.!
Bir şehrin adı söylenildiğinde ilk önce o şehre “Anlam-değer” katan isimler akla gelir. Şehir “O” dur çünkü; O’ da şehir…
Şehir ve İnsan… Evet…
Malatya ve Malatya Kültürü denilince akla ilk gelen isim Atilla Kantarcı’ dır. Tabi “kültür” ve “medeniyet” eyoğunlaşan insanlar için geçerlidir bu tanım.
Atilla Kantarcı şehrin “anlam-değer” dünyasına sayısız katkı sunan münzevi bir aydın. Ama kimin umurunda derseniz, hiç kimsenin diyebilirim. Modern dünyada “Malatyalılık” kimliğiyle kendini ve şehri var eden; unutulmaya yüz tutmuş şehrin kültürünü diri tutan “diri bir zihin”.
Politize olmuş Malatyalılarla arasına kültürden bir sınır çizmiş! Seçimden seçime Malatyalılık damarı kabaran şehirlilerden hiç olmadı. İstese siyaseten şehri çok iyi temsil edebilirdi; ama O siyaseti değil “kültür” seçti. Malatya’yı cadde cadde, sokak sokak sakinleriyle tanır. Hangi dükkânda kimin çalıştığını, çalışanların isimlerini, lokantalarda çalışan garsonların isimlerini dahi unutmayacak kadar çevresiyle ilgili bir şehirlidir Atilla Kantarcı. Son asırda Malatya’nın tüm tüccarlarını, komşuluk ilişkilerini ve çalışanlarını dahi aileleriyle birlikte tanımış, fotoğraf ve belgelerle zenginleştirilmiş değerli bir şehir arşivine sahiptir.
Yerel kültürün “Son Mohikan” ı dır benim gözümde. Tüm çalışmalarını kitaplaştırmış, zamanının çoğunu Malatya kültürüne adamış mütevazi bir aydın. Malatya’nın ünlü delilerini tanımış ve tüm ülkeye de tanıtmıştır. 1923’den bugüne şehirde görev yapan bütün Belediye başkanlarını ve bütün valileri isim isim not alarak kayıtlara geçirmiştir. Bürokratların aralarında mizahi ilişkileri bile kayıt altına almayı başarmış, Yerel ağzı en güzel kullanan, yazılarında dahi yerel ağız ile yazmaktan vazgeçmeyen “dil” tutkunu bir kültür adamı.
Her seçim öncesi ofisi siyasilerin uğrak yeri olmuştur. Şehrin en köklü ailelerindendir. Ulusal değerde olması gereken yerel bir aydını anlatmak pek kolay değil. Kendisinden müsaade alarak yazmak istedim.
Neden yazma ihtiyacı duyuyorum Atilla Beyi?
Depremden sonra yeni bir şehir kuruluyor. Evet yeni bir Malatya kuruluyor. Ve yeni Malatya kurulurken Atilla Kantarcı yok. Malatya’nın kültür abidesi yok. Bir şehre yapılan en büyük ihanet benim gözümde bu! Şehri sadece beton yığınından ibaret sayan zevat, şehrin kültürü için Atilla Kantarcı’ ya ihtiyaç duymamış demek! Her şeyin doğrusunu bilen “Çok bilmiş” zevat şehrin kültür temelli olmasına ihtiyaç duymayacak kadar “alleme” sanırım. Atilla Kantarcı’nın olmadığı bir şehir yarımdır. Atilla bey olmadan kurulan Malatya bizim yaşadığımız Malatya olmayacak eminim.
Son depremde Atilla bey de depremzede olarak şehir dışında yaşıyor. Uzaktan memleketinin dertleriyle dertlenerek şehri gözlemliyor. Birkaç kez telefonla konuştum; yeni şehir kurulurken sizin olmanız lazım masada dediğimde ne kadar üzgün, kırgın ve sitemkâr olduğunu hissettim. Şehrin kültürü ve geleceği için en ufak bir “fikri” olmayanlar Atilla Beyin fikrine ihtiyaç duymuyorlar demek. Yazık.!
Nezaketin, kibarlığının ve entelektüel birikiminin zekatını dağıtılsa, eminim tüm Malatya’ lı siyasilere yeter ve artar bile.
Yıllarca gözü dönmüş siyasilere Malatya’nın kültürünü, tarihini, dokusunu ve geleceğini anlattı. Üniversite de çalıştaylar düzenledi Çin’in “Bir Kuşak Bir Yol” projesinde Malatya’nın alması gereken pozisyon için herkesi ayağa kaldırdı. Hatta Bir Kuşak Bir Yol çalıştayına beni de davet etmişti. Kısaca şehre kendini adamış bir şehirli… O nu anlamak için şehrin yükünü taşımak lazım, şehrin dertleriyle dertlenmek lazım. Maalesef ne şehrin dertleriyle dertlenen, ne de şehrin yükünü taşıyanlar var. Tüm vebal şehrin “rantı” nıtaşıyanlarda…
Tek başına bir şehrin yükünü taşıyan bir entelektüel… Malatya’nın “Son Mohikan” ı benim kalbimde… Tanış olmakta onur duyduğum gönül insanı. Malatya çok şey borcu bu hemşerisine. Kadrini kıymetini bildik mi? Sanmıyorum. Kırdık, üzdük ve bıraktık. Kim kaybetti sorusuna verilen cevap can acıtır; kim kaybetsin tabiki Malatya kaybetti. Çok geç mi deseniz hayır geç değil. Atilla Kantarcı hemen orada yanı başınızda. Alın gönlünü, özür dileyin affınızı isteyin ve şehre Malatya’ya davet edin. Çok şey kaybettiniz, depremden sonra da kaybedecek o kadar az şeyiniz kaldı ki.! Bu kaybınızın adı Atilla Kantarcı olmasın. Ne kadar çok şey kaybederseniz edin, kaybınızın adı Atilla Kantarcı olmasın. Ona değil size yazık.
Malatya olarak kadir kıymet bilmeyen bir şehiriz maalesef!
Malatya neden gülüyorsunuz ve umursamazsın anlattığım senin hikayen.
Fatih Mehmet Turhan