GenelGündemKöşe YazılarıManşetMedyaSiyaset

SALALAR EŞLİĞİNDE GÖKTEN ZAM YAĞDI

Bu gece yarısı okunan salalarla halkın başına zam yağmuru yağdı.

Gerçi Perşembe’nin geleceği Çarşamba’dan belliydi. Bunun böyle olacağını aklı başında olan herkes ifade ediyordu, uyarıyordu. Aklını kullanmayanlar bunları basit birer politik mülahazalar olarak değerlendirip geçiyorlar.

Masal deyip geçmeyelim. Bazı masallar var ki, bir meseleyi uzun uzun anlatmak yerine onu nakletmeniz yeterli olur. Annem bize şu masalı anlatırdı:

Eskiden insanlar buğdaylarını un ve bulgur haline getirmek için uzun yolculuklar yaparak uzak diyarlardaki değirmenlere götürürlermiş. Köyde yaşayan Ali de buğdayını yüklemiş at arabasına, düşmüş yola. Gece yarısı olunca yolda müsait bir yerde mola verir ve orada yatar. Bir rüya görür, bakar ki, bir düğün dernek kurulmuş herkes halay çekiyor. Bu da yanlarına giderek halaya dahil olur. Bakar ki, halay kolunun başındaki “Çarşamba ha Çarşamba” diye türkü çığırıyor, diğerleri de ona uyuyor. Bizim Ali de onlara uymuş, o da başlamış “Çarşamba ha Çarşamba” demeye. Halay başı bundan çok mutlu olmuş. Ali’nin kamburu varmış. Halaycı başı diğerlerine talimat vermiş; Alın Ali’nın kamburunu! Onlar da kesmişler, almışlar. Rüyadan uyanınca bakmış ki, gerçekten kamburu gitmiş. Bu sevinçle döner tekrar köyüne. Köylü merak etmiştir sorar, nasıl oldu böyle? O da aynen anlatır. O köyde kamburu olan bir de Veli var. O da heyecanlanır ve hemen yola düşer. Anlatılan mıntıkaya gelince o da Ali’nin mola verdiği yerde mola verip yatar. O da aynı rüyayı görür ve o da gelip halaya dahil olur. Ancak Ali ona şu tembihatı yapmış: “Onlar ‘Çarşamba ha Çarşamba’ derler, sen de onlara uy. Ve o da tembihata uyarak halaya girer girmez başlamış ‘Çarşamba ha Çarşamba’ demeye. Halbuki o gün Perşembe ve halayın nakaratı da ‘Perşembe ha Perşembedir.’ Veli bu tekerlemeye uymayıp “Çarşamba ha Çarşamba” deyip halayın ahengini bozunca halaycı başı hiddetlenir ve adamlarına talimat verir; “Getirin Ali’nin kamburunu da yükleyin buna!” Onlar da aynen talimatı uygularlar. Ve böylece ortama uymadığı için, ezberle hareket ettiği için kambur üstüne kamburla köyüne döner.

Galiba bizler de söz dinlemediğimiz için iktidar kambur üstüne kambur yüklüyor sırtımıza!

Elbette bir de çekilen ahların, acıların, bedduaların payı var. Eğer bu ekonomik ve sosyal süreç böyle devam ederse insanların pek çoğu “ağaç kökü” yemeye mahkum olacaklar. Çünkü suçsuz günahsız o kadar insan için “ekmek bulamazlarsa ağaç kökü yesinler” denildiği dönemde kaç vicdanlı insan çıkıp itiraz etti. Bir insanın suçu neyse onun karşılığı ceza da bellidir. Onu aşacak her ceza zulümdür ve her zulümde yokluktur, sefalettir.

Bir de Allah aşkına ne yapacaksanız yapın da artık bırakınız bu dinin yakasını! Gece yarısında sala okumanın rantına duyamadınız mı? Çoluk çocuğun uykuda olacağı bir saatte rahatsızlık vermenin bir anlamı var mı? Dini değerlere nefret ettirmekten zevk mi alıyorsunuz? Bu kafayla dini değerlerin dibine kibrit suyu döktünüz

Bari gece yarısı okuttuğunuz salaların sonunda bir de açıklama yapsaydınız; “Yapacağımız zamlarla ölüme mahkum ettiğimiz vatandaşlarımızın ruhlarına bir Fatiha” deseydiniz!


Fahrettin Dağlı

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

Başa dön tuşu