Köşe Yazıları

Malatya Notları 5

1996 yılında Malatya’da Koyunoğlu Mahallesi Sümer Tekstil işçi evlerinin bulunduğu yerde kiralık ev tutmuştum. Bu evler 4 katlıydı, depremde ağır hasar almamış.

Mühendislik galiba geri gidiyor. Yüksek katlı olmayan birisi eski binaların ayakta kalması binaların yıkılmasının Bir nedeni olmalı Ayrıca Mühendislik bölümünden mezun olan bir mühendisin pratik bir tecrübe kazanmadan hemen bir Plaza bir AVM projesi çizmesi ne kadar doğru? hiçbir eğitimi olmayanların, müteahhit olması veyahut da sırf formalite icabı inşaata ruhsat veren belediye çalışanlarının uğradığımız can, mal kaybında kusurun nedir? çöken bir inşaatın tek suçlusu olarak müteahhiti görmek o inşaatın bitimine kadar 50 imza sahibini hiç görmemek doğru mu?

33 yıl önce Malatya’da 2+1 bir daire almıştım bu şehri o kadar sevmiştim ki 27 yıl önce ayrılmış olmama rağmen satmamış Malatya ile manevi bağın devam etsin diye kiraya vermiştim,, kirası 700 lira idi ,Arkadaşlar “bu kirayla burada tek gözlü bir gecekondu bile olmaz” diyorlardı bu ev depremle hasar gördü hiçbir şey garibime gitmedi depremden sonra mahalleye dadanan yankesicilerin su, elektrik saatlerini söküp götürmeleri, oldu, satsalar ellerine ne kadar para geçecekti ki? Kapıyı da zorlamışlar ancak açamamışlardı. Deprem felaketine uğramış insanların malını çalmak Aman Allah’ım ne korkunç şey!

Malatya’daki evimi dünya iyisi bir insan olan rahmetli Kasım Melek amca aldırmıştı. Bir kooperatif eviydi. Bu kooperatifin yıllık toplantıları olurdu. Çok tartışmalı kavgalı geçerdi. En çok müteahhite yüklenirlerdi. Müteahhit “inanın kar etmedim” diyordu. Adam binayı gerçekten sağlam yapmış. DASK’tan gelen exper bina sağlam fakat zemini çürükmüş! buradaki kabahat hiç zemin yoklaması yapmadan eskiden bir kayısı bahçesi olan bu yerlere ruhsat veren Belediyenindi. Malatya’da Kasım amcanın evladı Hasan Melek ve öğrencim olan Zeynep Sireci ve kardeşi Esra Melek Kara’yı abilerinin evinde ziyaret ettim. Onlara da “geçmiş olsun” dedim.
Tevfik Temelli ise maalesef bir tarla haline dönüşmüş durumda. Ayakta kalan binaların birçoğu yıkımı bekliyor burada yapıldığı yıllardan Malatya’nın en seçkin Kur’an kurslarında olan Kiğılı Kur’an kursu maalesef yerinde yoktu. Yıkılmış bir arsa haline gelmişti.
Daha sonra Adıyaman Final Dergisi dershanelerinde birlikte çalıştığım Fethullah Kapkın’a uğradım, dershaneciliğe devam ediyordu.

Elbistan’da bir arkadaşımın bilgisayar dükkanı gündüz gözüyle soyulmuştu. Adıyaman’da buna benzer elektronik eşya satan dükkanlar soyulmuş, emniyetin içerisine sızmış biri depremzedelere gönderilen yardımları zimmetine geçirmiş, bu psikolojik bir olay mı? Malatya’da Kernek külliyesinin kafeteryasının işletmecisi Mahmut Yıldızhan 1. depremden hemen sonra külliyeyi açtım çay, su, var olan yiyecekleri ücretsiz veriyorum. Elbistan depremi başlayınca külliyeyi boşalttık geriye dönünce var olan bütün içecekler, yiyecekler götürülmüştü. Ücretsiz su ikram ettiğim bir hemşerim bir su kolisini sırtlamış götürürken elinden aldım “zaten ücretsiz veriyorum neden alıp götürüyorsun, oradaki topluluğa “bu doğru değil! Neden bunu yapıyorsunuz” diye sorduğumda; “biz yapmadık Suriyeliler yaptı “dediler “Allah’tan korkun! tek Suriyeli yoktu burada! dedim” Adıyaman’da emekli bir imam arkadaş “bir tarafta enkazdan cenaze çıkarttırırken diğer taraftan bazı vatandaşlar yağmaladığı esnafın birkaç montunu sırtlanmış götürüyor, Diğerleri de onu takip ediyordu” Başka zaman olsa utanılacak bu hareket asla yapılmayacak bu eylem depremde meydana geliyor. Bununla ilgili psikolojik bir ciddi bir araştırma yapmak gerekiyor. Çünkü bu toplumsal Bir rahatsızlık bununla ilgili İnternette de araştırma yapmama rağmen bu halet-i ruhiye ile ilgili bir araştırmaya denk gelmedim.
Bu anlatılanlar galiba depremde yaşanan ortak bir pislikoloji . Başka zaman düzgün olan bir yaşamı, psikolojiyi deprem bozuyor, galiba.

Malatya’da şehirin en önemli gelir kaynağı kayısı, kayısı borsası mevcuttu. Bu sene kayısı da olmamış var olan kayısıyı nasıl pazarlıyorlar onu bilmiyorum Borsa nasıl kuruluyor onu da soramadım. tabii sanayi açısından da çok iyi gelişmiş, üç sanayi organize bölgesi mevcut. Malatya’nın toprağında yetişen kayısıyı alıp götürüp bir başka iklimde açılsanız aynı tadı vermiyor Hatta Öyle ki Darende ötesinde yetişen bir kayısının tadıyla Darende’deki kayısının radı çok farklı. Burada iklim şartları önemli rol oynuyor Hatta Karakaya barajı ile değişen Malatya iklimi baraj kıyısında olan kayısı yetiştiricilerini olumsuz etkilemiş.

Malatya’nın şehir merkezinin binalarının yoğunluğu özellikle köydeki vatandaşın hem köyde hem şehirde, yazın köyde kışın şehirde yaşamasından kaynaklı, iki yerde de evleri var. Özellikle son Elazığ depreminden sonra köyler daha da kıymete binmiş!

Otuzbeş yıl önce Malatya Mehmet Beşeri Kerem kitabevi adına imza günü için Rıfat Ilgaz’ı getirmişti. Birkaç gün Malatya’da kalmıştı. Çok tatlı bir sohbeti vardı. Dinlediğinizde dünyadan elini eteğini çekmiş bir derviş zanederdiniz. Ankara’daki kitap fuaarlarında yazarlar en yoğun saat olan cumartesi Pazar günü okuruyla baş başa olunca Malatya’daki zevki hiç alamadım .
Kerem kitabevi’nin bulunduğu iş hanı duruyor. Ancak çevresindeki bütün binalar yıkılmış, yapılışını bildiğim Ziraat Bankası çökmüş, İş Bankası çökmüş postane gitmiş.

Bilal Sürgeç

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

Başa dön tuşu