GenelGündemKöşe YazılarıMalatyaManşetMedya

Ortada bir şeker meselesi vaaar !

Aslında mesele bilinenden çok büyük. Bir şehirde yaşayan ne kadar insan varsa hepsini ilgilendirecek kadar trajik boyutta bir konu. Şeker fabrikasının yıl boyunca ürettiği şekerlerin heba edilmesi, milyonlarca lira zarar, halka pahalı pahalı şeker satılması gibi bir çok hak-hukuk ihlali ibareler var içeriğinde. 

Şeker fabrikası mutlak suretle bir rant aparatına dönüştürülmesine dönüştürüldü ama sebep olanlara hesap sormayı bırakın, sanki aklamakta çabaların var olduğunu görüyoruz. Çünkü şeker operasyonunda yer alanların iktidara sırtını yaslamış kişiler olması onları dokunulmaz kılıyor bir yerden sonra. 

Arkamızda iktidar var kimse yaptıklarımızı kurcalayamaz” hafsının öyle olduğuna halk olarak inanmak istemiyoruz. Onun için sorumluların gerekli bedeli ödemeleri kafalarda birikmiş toplumsal bir şüphenin de giderilmesi anlamına geleceği… Ak parti yetimin, fakirin, mağdurun hakkını kimseye yedirmeyecek varyasyonda bir siyasi yapılanma. Bizim bildiğimiz, inandığımız reis bunun hesabını eninde sonunda soracaktır. 

Dolayısıyla bu sabah haberlere şöyle bir göz atarken Şeker-iş sendikası Malatya şube başkanı Nuri Murat’ın Er tv’de yaptığı açıklamalar çıktı karşıma, açıklamalar çok net ve süreci özetlemeye yetiyor niteliğinde idi. 

60 yıldan beri şeker üreten Malatya şeker fabrikasının çalışma, üretim, tesis planlama, pazarlama koşulları belli bir periyoda bağlı devam ettiği halde 2021 yılına geldiğimizde aniden “Türk Tarım” diye bir şirket ortaya çıkıyor ve adeta şeker fabrikasını esir alıyor. Malatya şeker fabrikasının ürettiği şekeri, –aracı kurum– teminatı adı altında “ben satacağım” diyerek fabrika ve yönetimini devre dışı bırakıyordu. 

Fabrika yönetiminin görevi ise kısıtlanmış bir formata sokuluyor. Sadece üreticiden şeker pancarını almak, işlemek, şekeri ürettikten sonra Türk Tarım’ın eline teslim etmekle sınırlı. Şeker, küspe, meles ne varsa hepsini Türk Tarım satıyor ve işçi parası, diğer giderler kadar meblayı yönetime bıraktıktan sonra geri planda zarar mı etti, kâr mı işte burası devlet sırrı gibi muallakta bir şey. 

Sonra 400 TL maliyetle üretilen şeker (ne yazık) 248 TL’ye alınmış. İlkokula giden bir çocuğa sorsanız bile basit bir matematik hesapla kafadan her çuvalda fabrika 150 TL zarar ettiğini söyleyecektir size. 

Murat; açıkça bunu da dile getirirken, fabrikaya bile bile zarar ettirildi gibi çok vahim bir iddiayı dile getiriyor. Nuri Murat sendikanın Malatya’da şube başkanı, aslında fabrikada olan biteni anlatmakla yükümlü değil. Ne varki sendikası, İşçisi, müdürü, çalışanı hep birlikte fabrikaya ömür vermişler, belki bugüne gelmesinde en önemli etkenler arasındalar. Canları yanıyor, işçinin emeğin halkın faydasına olan bir şeyin nasıl paranparça edildiğine gönülleri el vermiyor işte. 

Yani tüm bu süreçler organize bir operasyonla göz yumulduğu çok açık. 

Aracı konumundaki Türk Tarım şirketi bir de kendine ayrıca aracı şirket bulmuş.

Etti iki aracı…

Peki kim bu aracı şirket? Mv. Hakan Kahtalı’ya ait “BİR DAMLA” şirketi… Türk tarımdan şekeri alıp, daha farklı bir fiyatla piyasaya süren tek yetkili. Eyvallah. Hani Kahtalı ekranlar karşısına çıkıp “ben bir tek çuval şeker almadımaçıklaması vardı ya, doğru söylüyor. Vallahi doğru! Tek bir çuval şeker almış değil. Bende biliyorum almadığını. Herkes biliyor. Şekeri BİR DAMLA alıyordu, Kahtalı’nın şahsı değil. İşin ilginç yanı ne kadar şeker alındığını kimse bilmemesi! Bilmeyeceğizde… 2000 bin ton diyende var, 20 bin ton diyende. Fabrika yetkililerine hiç bir döküman paylaşımı yapılmamış çünkü. Her şey Türk Tarım ile bu şirketler arasında çok gizli kalacak şekilde programize edilmiş/olmuş bitmiş. 

Daha sonra şekerin halka ulaşmasında iki aracı şirketin iştiraki ortaya çıkınca Kahtalı kamoyuna yaptığı açıklamada BİR DAMLA’nın şeker tedarikinden çekildiğini bildirdi. BİR DAMLA çekildi ama bu kez DİRİLER gıda devreye girdi. Birini al ötekine vur. Ne farkeder? Aynı bardaktan su içildikten sonra. Sonuçta iki aracı şirketin sürdülür hali devam etti. 

Şeker-iş sendikası Malatya şube başkanının anlattıkları beni çok derin düşüncelere sevk etti. Bir bölümde aynen şunları söylüyor: 

Şeker Fabrikasına maliyeti 400 TL olan şekerin geçen sezon Türk Tarım Şirketine 248 TL’den verildiğini aktaran Nuri Murat, “ Geçen sene çok büyük hatalar yapıldı, ürettiğimiz şeker ucuz ucuz birilerine verildi. O günkü (2021-2022 yılı sezonu) şartlarda 400 TL maliyeti olan şekeri 248 TL’den verdik. Kime verdik, Türk Tarım diye bir şirkete verdik. O firma nasıl pazarladı kime verdi, nasıl yaptı bilmiyoruz. Bir ustam gelen üst düzey bir yetkiliye şunu söyledi: ‘Benim kalbim yüzde 40 çalışıyor, 1 kilo şeker üretmek için ben bu kadar emek sarf ediyorum, geldiğimiz noktada buranın zarar etiğini görünce ben vicdanen rahatsızım’ dedi. Çok büyük miktarda zarar edildi, ettirildi daha doğrusu.”

Türk Tarım’ın bir yıl içerisinde şeker fabrikasına zararı 70 milyon gibi rakamdan söz edilimekte. Eski para ile 70 trilyon. Şimdi biri çıkıp ispatla diyecektir, ispatlama şansı sıfır çünkü tüm hesap bordroları Türk Tarım envanterinde özenle saklı tutuluyor. Ancak maliye defterleri kontrol eder veyahut savcılık harekete geçerse zararın boyutunun gerçek yüzü ortaya çıkabilir. 

Birde sözde “fabrikadan halka” adı altında bir prefabrik parekende market kurulmuştu, fabrika kapısı önüne. Halk ordan şekerini tedarik edecekti. O da koca bir tiyatroymuş meğer. 

Ama sevindirici olan ise; varlık fonuna bağlı Türk tarım şirketi yaklaşık bir haftadan beri elini şeker fabrikası üzerinden çekmiş bulunması. Türk tarım şirketi, bu sezon itibariyle her şeyi yine fabrika yönetimine bıraktığını, yani Malatya şeker fabrikası eski fabrika ayarlarına geri dönmüş; üretim, pazarlama Ar-Ge her şeyi Türk tarımdan tamamen bağımsız, fabrikayı yöneten bilen ekip yapacak olması çok iyi bir gelişme. 

Tam burada (asla kimsenin cevaplamayacağı) şu kritik soruları soralım bizde:

1-2021/22 yılı şeker üretimi kim veya kimlere peşkeş çekildi? 

2-Türk Tarım 2021-22 yıllarına ait elindeki bilgi, belge, dökümanları neden özenle saklıyor?

3-Milletvekili Hakan Kahtalı kamuoyuna bir damla şirketinin ne kadar şeker aldığını açıklayacak mı?

4-Kimler önce fabrikaya zarar ettirip ardından zarar eden bir fabrika özelleşmesi icab eder adı altında ele geçirmeye çalıştı? 

5-Halkın bizatihi yetki vermiş olduğu şehrin seçilmiş milletvekilleri halkın sorunları üzerine şekillenenen zararın tespiti için vicdani bir sorumluluk gereği meclise önerge verecekler midir? 

6-Türk Tarım tam olarak ne kadar zarar etti veya ettirildi? Zararın TCK hükümleri açık olduğundan, hesabı sorularak kamuoyu yararına dönüştürülmesi  gündeme taşınacak mı?

7-Türk tarım 2021/22 yıllarında Malatya şeker fabrikasını uğrattığı zarar ortada iken siyasi retorikte ipi, çöpü, çorabı, çiçeği bahane gösterip, aleni gereksiz fantezileri cımbızlayarak muhalefet argümanı diye pazarlama gayretine düşen siyasi partilerin temsilcileri ile bilimum çağın illerisi boyuttunda yazılar yazan çok bilgili, zakir, alim kalem gladyatörleri şehrin tüm insanlarını etkileyen bir konuda neden sus pus kalmak tercihi içindeler? 

8-Susmak eylemi üzerinden 70 milyon zararı görmezden gelmeye çalışmak nasıl bir saplantılı hastalıklı ruh halidir? 

9-Şeker fabrikasını zarara uğratan konsensus şehirde hep bir taraf olduğundan mı koca yangın görmezden geliniyor yoksa? 

10-Reis şehrimize geliyor, hoş sefalar getiriyor diyoruz lakin Allah korkusu, vicdanlı, tüyü bitmemiş yetimin hakkını savunan bir yetkilinin çıkıp şeker fabrikasından dönen dolapları kulağına fısıldaması haiz gerekçeli karar koca şehir için tarihi bir dönüme eş değerdir. 

Daha önemlisi de, Meclis’e AK Parti Malatya milletvekilleri tarafından sunulmuş ve sunulduğu haliyle önerge üzerinde durulursa AK parti kalesi olan Malatya’da kaybettiği oy ve prestijini öngörüldüğü üzere kayıpları tolare edecek, insanların gönlünü kazanmasında ulaşmasını engelleyecek bir tasarının varlığı açısında da önemli bir başlık olacaktır ŞEKER MESELESİ…

An itibariyle Şeker-iş sendika yetkilisinin anlattıkları fabrikanın nasıl zarara uğratıldığı referans gösterilebilir, biz dile getirseydik belki inanmak hususunda tereddütlerinin artacağından; direk fabrikanın içinde gelen bir ses, işin mutfağından, şekerin başına nelerin geldiğinin tüm gen haritasına tanık olmuş birinci el bir yetkilinin büyük bir cesaret ve erdemlilikle anlattıkları hali gibi çok önemli bir referans duruyor karşımızda. Hadi bu şehri seviyorsanız zarar ziyanın sebebinin araştırılması en doğal bir süreç olmaktan muaf gösterilmemesi için bilimum şehrin geleceği adına bu soruna dahil olalım. Buyrun ucu açık bir konu. El birliği ile temyize çıkaralım, ne dersiniz? O da gündemde varlığını korusun gitsin istiyoruz. Bence yok yok, ağababalar kızar sonra. En iyisi mi bekleyin böyle sizden taraf olmayan birinin kravat ile gömleği renk uyumsuzluğu gösterirsin, işte tam oradan inşallah hep birlikte vururuz. Adına da muhalefet deriz. 

İstanbul fethediliyor, düştü ha düşecek dönemin hristiyan din adamları meleklerin erkek mi dişi mi olduğunu tartıştığı gibi… 

Lafı şekerden siyasi hayata getirmek gibi bilgisiz ve acemiliğime bağışlayın ama bu yazıda şimdiye kadar anlatmaya çalıştığım spontane anlayışı siyasi hayatımıza uyguladığımızda kendi kuralına aykırı davranan bir klikin artık işlerliğini riskli gördüğüm endişesine sahibim. Şu kadarını söyleyip yazımı sonlandıracağım: Siyasiler sadece kendi siyasi hayatlarını var etmek haricinde kendilerini oyları ile desteklemiş samimi halk tebasının hakkında anlayışlı ve saygılı davranıp davranmadıklarını bakalım şekeri bu hale getirenler için ne yapıp yapmadıkları üzerinden test edeceğiz. Parti, lokal makam mevki gözetmeksizin. Şekerden önce asıl önemli meselemiz bu bence. Ne dersiniz, iyi değil mi? Bakalım gerçekten halk hele kimin umurunda? 

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu