Yapma (şiir)
Dünya bununla birlikte
Hepimize adını verdiği halde
Saatler ölçülemiyor…
Saatler bilinç dünyasında yaşayan insan
Asıl yaşamını bir akrep yelkovan ucuna takan
Günün her saatinde bakışları insanlardan arta kalan boşluk
Şimdi buradan geçmişe doğru
Zamanın “ah”a dönüşen sesini vurma
Yapma, roman kahramanları tarafından
Ne kadar sıklıkla işgal edildiğimi bilemezsin
Bu denizler kurur
Bu liman ölür bak
Zihnim gelmişi ve geçmişi aynı anda unutur
Susturma cevaplarımı, sorularım paramparça olur…
Kaç gündür kalbimde kırbaç şakırdıları geçiyor
Kaç gündür kitaptaki seslerin arasından birden
Paltosuna gömülmüş bir adam
Ayakkabısı bir hayli yaşlanmış
Su içiyor yakaları yağmurdan
Bir bulvarda ölüyor
Noktalar, virgüllere rağmen kendi ölüm haberinden…
Kaç gündür gerçek ve hayalin arasından geçen kurgulardan…
Bir çizgi gibi kuşlar bekliyor telgraf direklerinde
Yapma, vurma onları
Big-Ben’in yarım saatte şehre dağılan sesini çıkarma
Ürkütme zıt yönlere doğru yansıyan aynaları
Anlar, anılar bir tırnağın ucuyla düzeltilemez sonra
Sesler kendi bilincini ele geçirene dek onlara…
İç monologlarım zaman ve mekanda bağımsız akışımı anlatıyor
Düzenli kullandığım her şey, tek bir şey belkide
O da bu seçimi, şimdi buradan geçen zamanı aydınlatıyor
Tek bir düşünmenin hazzını yaşayabiliriz
Hepimiz, sen, ben, tekil, çoğul fark etmez
Adına çekim dediğimiz o manyetik bağ
Evrende her şeyi birbirine yakın gösteren belli bir düzen
İnsan ruhu ile içinde bulunduğu an
Yapma, muhtaçlık bir çekimin koptuğu yerdir
Savrulma başlar
Külden duvar olur dökülürsün aniden
An’ın çekim gücü yeterince olmadığında
Anılar, hayaller devreye girer
Başa çıkamazsın.
Yapma!
Bir kadına
Ve otuzlu yaşlarda bir memur
Savaştan arta kalan travma ile çarpışan
Tam sivilleşmemiş bir askere sonra
Varoluş sancılarında dolaştırma bu kadar
Çekim gücü yükleme çabasını doğuramıyor artık kadınlar
İşte yazmak tam da o dağılma anlarında ortaya çıkan bir serseri
Bu yüzden ayrılıklar, zıtlıklar, çelişkileri
Yaşı ve debisi belli olmayan topraktan fışkıran sonsuz bir çağlayana dönüştürme bu kadar.
Aynı şairden aynı mısraları mırıldandıklarımız yeter bu kadar
Benzer sorgulamaları yaşadığımız halde
Pencereden bakarken zamana karşı
Bir davetsiz akşamda
Bir tuhaf şekilde
Yüreğimde akan birbirine paralel iki nehir boyunca
Yürüme bu kadar uzaklaşma
Yapma, sonsuz çağların düğümlü ağaçlarını büyütme
On milyon yıl sonra yaşlanırsam dokunamam dallarına
Ürperecek şekilde tasarlandım ben
Korku haznem var benim
On milyon yıl sonra bu şarkıyı söyleyen bir ihtiyar
Orada olacak, burada olacak, hiç biri olmayacak.
Akşamın sessizliği kesildi
Diğer sessizlik başladı
Sadece bilinçler ve big-ben’in sesi
Hayat ve Doğu Anadolu dağ hattı
Tam karşımda duran aşısız bir gölge
Yapma, bu kadar sevdirme şu dağları bana
İskeletlerime hüzünlerin sızıyor
On milyon yıl dayanamam sonra
Yapma, saatler sürgün diyarlarımın son ışığı, kapatma…
Timur ince