SUÇLU KİM…?
Marketler stokçuluk, esnaflar fırsatçılık yapıyor.
Galariciler sıfır araç toplayıp, karaborsacılık yapıyor.
Parası olan tefecilik yapıyor.
İş adamı, yatırım yapmak için düşük faizli kredi alıyor, fakat gayrı menkule yatırım yapıyor.
Çiftçi hibe alıyor, tarlalar boş yatıyor.
Ev sahipleri ayrı, kiracılar ayrı telden çalıyor.
Vatandaş hâlden anlamıyor, söz dinlemiyor, israftan geri durmuyor.
Millete de bir hâl oldu doğrusu.
Bu durumda, tek suçlu hükümet demek haksızlık değilmi?
Evet, tek suçlu değil, ama ana suçlu hükümettir.
Zirâ, devlet adına hükümet, yönetim ve yönetici sıfatıyla Türk Milletinin de, vatanında, ekonominin de, piyasalarında bekçisidir, askeridir, polistir, kadısıdır, kanunudur, babasıdır…
Bu görevlerin ana sorumlusu ve sürdürülebilir takipçisi olan devlet, hırsıza, soysuza, stokçuya, kaçakçıya, karaborsacıya, istismarcıya, teröriste ortam hazırlamaz, fırsat ve aman vermez.
Söylemleri ve beyanlarıyla değil, eylemleri ve icraatlarıyla, particilik, kayırmacılık, ayırmacılık yapmaz
Devlet, iki de bir pandemi ve deprem mağduriyetine sığınıp, enflasyonla mücadele ve büyüme adına ve hatırına,
- Külfeti, nüfusun çoğunluğunu oluşturan emeklilerin, asgari ücretlilerin, çiftçilerin, dar gelirlilerin üzerine yıkmaktan acilen vaz geçmelidir.
- Gelir ve vergi dağılımı adâletli bir sisteme kavuşturulmalıdır.
- Haddi aşan kamu savurganlığına acilen son verilmelidir.
- Nimet ve külfet dağılımında âdil olunmalıdır.
- Zengini daha zengin, fakiri daha fakir yapan düzenlemelerden vaz geçmelidir.
Görülen o ki, hükümet, A’ dan Z’ eye her konuda ve her alanda bütün tasarruflarını gözden geçirmelidir.
Türkiye’nin çözülemeyecek sorunu, aşılamayacak zorluğu yoktur.
Bunun için, acilen ve zorunlu bir anlayış ve yaklaşım değişikliğine ihtiyacımız vardır.
Kaçınılmaz olan bu değişimin nitelikli iki ana bileşeni vardır.
- Samimi olmak.
- Âdil olmak.
Abdulkadir TÜRK