Nedense hemen herkes birden başımıza bürokrat, şehri yönetmekten ziyade fethetmek isteyen şövalye, kendi egolarını ispat etmeye hazır ve nazır beynelmilel kahraman kesildi.
Az biraz makam elde eden, sırtı sıvazlanan, bir koltuk ele geçiren, bir de biraz tepe siyasetçi tanıdığı varsa hemen başlıyor bizleri yönetmek hülyalarına kapılmaya…
Talebin sahibi Sami Er adında biri bu kez, tek referansı da TOKİ (Başbakanlık Toplu Konut İdares Başkanlığı’nda) Başkan Yardımcılığı görevinde bulunması. Birde Malatya doğumlu. Harici Malatya ile ilgili herhangi organik bir bağına rastlayamıyor kimse.
İstediği de, Malatya Büyükşehir belediye başkanlığı. İstiyor beyefendileri, gereğinden çok istiyor lama bir de evin ergeni gibi naz caz yapıyor üstelik. Açıktan çıkıp mertçe şu şu formatta şehri yönetmeye hazırım, meydana çıkıp aday adaylığına başvurmak yerine bekliyorki rica minnet ayağına gidelim bir de. “Aman hocam kurban olayım-gel kurtar bizi bu dertten” deyip el pençe diz divan yalvaralım. Teklif etmek yerine teklif gitmesini bekliyormuş. Hay hay.
Bu kadar bulunmaz hint kumaşı kendileri. Kıymetli mi kıymetli, Malatya ahalisinin üste para verse bile ele geçmeyecek kadar değerli çeşidinden.
Talihe bakınki ülkemin mumla aradığı yeni kurtarıcı meğer Malatya’dan çıkmış, burnumuzun dibindeymişte haberimiz yokmuş. Kör istedii bir Allah verdi iki göz. Hasılı muradımıza ermişiiz. Malatya’ya angaje edilmek üzere hazırlanmış, gerekli piar çalışmaları yapılmış, son rütıuşlar, son astar çekilmiş, son perde, son ince ayarlar derken toplanıp ayağına gittik mi iş tamamdır.
Daha önce 2 farkli seçimlerde 5 er yıl arayla aday olmuş ve değerlendirilmemis olmasına rağmen neden 3’cüyü deniyor? O da çok garip bir durum…
Kendisi mi aday oluyor yoksa ısrarla piyasa başkaları “Başkan Gürkan almasın diyenlerin!” geri plandaki tezgahçıların oyununa mı geliyor?
En önemlisi kendi kararını gerçekten kendisi verebiliyor mu? Emin mi buna? Ne yaptığını, ne istediğin, neye hazırlandığını akıl erdirmişmi?
Örneğin Malatya depremde çok ağır yaralar aldı. Çok ilginç değil mi bu şehri ayağa kaldırmaya talip birisi 9 aydır ortada yok. Kaç kez Malatya’ya yolu düştü, şehirde kaç konteyner kent var, ne kadar konut yapılacak, veya nereye yapılacak hic birini görmeden çadırda yaşayan bir vatandaşa gecmis olsun dahi demeden son 9 günde istifa edip başkan olacak ya da olmaya talip olacak?
Açıkçası bir isim koymakta zorlanıyorum.
İşin ilginç yanı ne istifa edip 1 Aralık’a kadar başvuru da bulunmamak… Genel merkeze bi ültimatom mu bu? Neyin üstten bakışı? Aday gostermezsseniz ben basvurmayayım pazarlığı mı?
Korkarım o kibar kimseyi kırmayan, nazik tam bir devlet terbiyesi almış o beyefendi Sami Er’i birileri cok fena ketenpereye getirmeye çalışıyor. Üçüncü kez denemesinden de bir şey çıkmayınca şarjöründeki son mermiyi boşluğa şıkmış olacak. Artık ömür billah Malatya siyaseti ile ilgili konuşmaya hiç bir şansı kalmayacağını umarım biliyordur. .
Neden mi böyle düşünüyorum?
Mesele Malatya’yı ayağa kaldırmak değil, Malatya’nin yeni rantını başkalarına kaptırmamak olabilir mi? Aslında her şey olabilir. (Ne demek istediğimi muhatapları bilir.)
Gözden kaçırdığı yada unuttuğu başka bir şey daha var. Er’im Malatya’yı, halkını tanımadığı-bilmediği burdan anlaşılıyor zaten. Malatya sosyolojisi ile ilgili zerre kadar bilgisi yok. Bir sorun bakalım Malatya’da neler oldu? Yaşanan küçük kıyametten gerçekten haberi var mı? Elbette dünyadaki yada ülkedeki herhangi sıradan bir vatandaş gibi ağır bir depremin yaşandığını medya-sosyal medya aracılığı ile duymuştur. Buranın insanlarının neler yaşadığını, acısını, – 20 soğukta çıplak ayakla o geceler boyu yaşama tutunan insanları gördü mü? Acılarını hissetti mi?
Orda sorun!
O eski klasik Malatya yok artık, insanların canı yandı burada. Yuvaları dağıldı. Hikayeleri bitti. Aciz, aç susuz kaldılar. Çadırda yaşamayı öğrendiler. Ondan artık araştıran, kılı kırk yaran, en ince ayrıntısına kadar tahlil eden bir özelik kazandıklarını biliyor olmanızı temenni ederim. Yok öyle rakamlarla, Ankara’dam teesür edip lüks bir rezidansata, seçimi kazanmak rüyalarını…
Yerel yönetimler sistemi ile birlikte yasal şart haline gelmiş, Büyükşehir başkanı seçilebilmek için bu işlerin Ankara’dan lüks bir rezidanstan göründüğü gibi olmadığını bilmeli birileri.
“Tamam başkanı değiştirelim,” eyvallah, ne varki bize fazladan nasıl artı bir yöntem öneriyorsunuz sayın Sami Er? Hangi proje ile geliyorsunuz? Veya deprem süreci içerisinde nasıl bir planlama yaptınız? Mevcut Başkan Selahattin Gürkan’dan hangi alanda farklı olduğunuzu iddia ediyorsunuz? Haydi anlatın ve ikna edin bizleri. Veyahut gösterin kendinizi.
Yapsanız yapsanız en fazla TOKİ’yi mi getireceğim şehre? diyebilirsiniz. İlgi alanınız ya! Bundan fazlası helva ekmek. Ee TOKİ görüldüğü üzere Malatya sınırları işgal ediyor zaten. Hemde yıllar önce geldi. Başınızı kaldırıp Beydağı’na bakarsanız görürsünüz.
İyi de, Malatya verileri yeniden yapılanmasında oluşturulan yeni sistemin olmazsa olmaz şartı olarak bunu ileri süren ve ancak bu yolla daha doğru bir seçim yapılacağı beklentisi içine girmiş halkın kendisi değil miydi?
Ne oldu da öyle yarı kararlı, yarı kararsız bir yozlukta şehri ne istediğini dahi bilmeden perde arkasında gizlenmiş pusuda bekliyorsunuz?
Sebep olarak ağzı olan konuşuyor sendromunun vardığı sonuç bir plandan öte bir şey değilse Malatya siyasetini tanımadan-tanımlayamadan paraşütle tepeden inmeye kalkışmak ve hala kapalı kapılar arkasında bir pazarlık dayatmak kendi gerçeğini inkar etmek isteğinden başka bir şey değil. Olamazsda…
Ben de bu tür cesaretli insanları gördükçe gerçekten şaşırıyorum. Böyle kağıt üstünde, masa başında, uzaktan kumanda ile jakoben bir düsturla, yakılmış bir şehir hakkında ahkam kesebillenleri…
Şu romantizme, şu fanteziye, rahatlığa, konfora bakın hele…
9 ay geçmiş, 10 olacak. Beyefendileri çıkmış “gelip yapacağım” diyor. Neyi yapacaksın neyi? Bugüne kadar neredeydiniz? Malatya’da iyi kötü insanların yanında yer olan kendi öz siyasetçilerimiz dururken söylermisiniz hangi sihirbazın şapkasından okus-pokıs denilerek çakmayı marifet saymaktasınız? Ben değil şehrin reel kriterleri böyle diyor. Ben değil orjinal veriler bunlar. Ankara’dan İstanbul’dan bakınca değil, burdan görünen bunlar.
Eğer bir şehri yönetmeye talip iseniz önce kendinizi bu topraklara kabul etmeyi öğrenecektiniz. Önce şehri fetheden şövalye değil, halkın gönlünü fethetmelisiniz. Armut piş ağzıma düş roteriği çok tehlikeli. Olur, ordan bağlantınızı yapıp bir nevi atama yolu ile gelseniz dahi şehrin enkazı altında kalma riski çok yüksek olur. Altından kalkamazsınız sonra. Söylemesi bizden.