GenelGündemKöşe YazılarıMalatyaManşetSiyaset

H. OSMAN KALI, AHMET ÇAKIR, HACI UĞUR POLAT

Aslında sadece kayısısı ile bilinen, orta segmentin altında bir şehir Malatya. 

Yaşanan 7.7-7.6 depremlerinde dahi bir deprem merkezi olduğunu kabul ettirememiş, bu sebeplen halk ile pasif siyasiler arasından önemli tartışmaları tetiklemiş “Malatya Malatya bulunmaz eşin” türküsüyle özdeş ruhunu kaybettikten sonra, seküler-dindar yaşam tarzları ve spektrumun gri renkleri arasındaki kaygılarını kaldığı yerden devam ettirerek; hızla siyasi tartışmalara arena olmuş ‘yerinde olmayan şehir’ ünvanı bu çatışmaları ve geçişkenlikleri ele almayan bir bürokratik burjuva sınıfının görmezden geldiği ana akım eli altında eriyip yok olan ‘tek’ şehir. 

En başarılı, eğitimli, ünvanları başarılarla dolu siyaset yapan yada siyasette hazırlanan isimleri tırpanlamak gibi özelliği de var bu şehrin. 

Örnek geçen Malatya ile ilgili bazı haberlere göz atarken Büyük Birlik Partisi ilk sıradan Malatya milletvekili adayı: Nihat Gürbüz gözüme çarptı. Malatya geçmişiyle öznel bir bağı bulunan Gürbüz, Başbakanlık müfettişi gibi şehrin sıkıntılarına hakim başarılı bir hikayesi olduğu halde halk tarafından bilinirliği sıfır. Gel görki şehirde ne duyan var, nede böylesine etkin bir ismin Malatya’da varlığı tartışılıyor bu gün. Yani Malatya’mızın yaşam tarzında, ideolojik konseptlerin yaşamı çekilmez hale getirebileceği gerçeğinden yola çıkılırsa başarılı isimleri diğerlerinden ayıklamak ve tanımlamak babında illeriye gidemeyen ciddi ön yargılara sahip. 

Battal Kanbay’da aynısı. Şehri mafyatik yöntemlerle ele geçirmiş tarikat tamdanslı feodal düzenin adisiyeleri arasında kıyasıya bir mücadele veren Malatya CHP 3’cü sıra adayı Kanbay’ı daha yakından anlamak istiyorsanız Vuslat Tv moderatörü Necdet Akboğa’nın Kanbay’la yaptığı söyleşiyi youtubede mutlaka dinlemenizi tavsiye ederim. ‘Kan kusup kızılcık şerbeti içtim demek’ sözüne nokta atışı bir gönderme. ‘Kol kırılsa da yen içinde kalacak’ normalde, ama kol kırılmış yen içinde kalmamış üç kutuplu bu hikayede Kanbay’ın nasıl harcandığının kodlarıyla birlikte anlatıyor. Şehrine aşık isimlere halkın sahip çıkması, Malatya’yı birleştirmek isteyenler aracılığıyla iç içe geçmesini sağlayacak bir harç konumunda olduklarını bilmek ve ister istemez anlaşılıyorki artık şehrin ciddi bir değişime ihtiyaç duyduğu bariz bir gerçeklikle ortada durduğunu kabul etmeliyiz. 

işte o Malatya’nın geçmiş dönemleri var birde, adeta şehrin yağmalandığı inşaat şirketleri arasında kapış kapış edildiği bir zaman dilimi ‘pas’ geçiliyor ne yazık. Bu yazıda sadece o dönemin küçük bir kesitine değineceğiz:

Dedikten sonra lütfen analiz ve şehrin geleceğini beraber tahlil edelim.

Dünün umutlarını bertaraf edenlerin bugün hala el altından bir şeyler dizayn ettikleri, Hacı Osman Kalı’nın Hacı Uğur Polat’la ilişkisine, Ahmet Çakır’la kesişen yollar, o dönem gerçekten neler yaşandı, Kalı durdu durdu neden bugün konuştu? Vakıfbank ile nasıl bir ilişki içindeydi? Fetö’den Meşaleye vs başlıklarda soru işaretlerine cevaplar arayacağız. 

Onun için depremden bir kaç gün sonra atmış olduğum twit zincirine gidip oradan başlamalıyız. 

Depremden bir kaç gün sonra yetkililere bir uyarı mahiyetinden twiter sayfamda yaptığım paylaşımımı okuyucularım hatırlayacaktır. Aynen şunu dedim: ‘Özsan sanayi sitesi karşısında bulunan Divalin otel ve 200 dairelik  3 kuleden oluşan sitelerin askeri helikopter iniş kalkışlarını etkilediği nedeniyle mâniaâ planına aykırı görüldü. Malatya askeri yetkililerin mâniaâ planını etkilediği yüksek binalar hakkındaki girişimleri neticelenmiş üst katların traşlanması gerektiğine dair sonuç gereğince Divalin otelinde bulunduğu 200’e yakın daire kaçak ve yıkılması gerektiği konumuna düşmüştür dedim. Bina ruhsatı var ama maniââ planına engel olduğu gerekçesi binaları işlevsiz kılıyor. Anlatmak istediğim şu idi. Doğal olarak zaten bu katlar kaçak konumuna düştüğünden deprem için dağıtılan 10’ar bin lira para ile 15 bin liralık taşınma parasından bu binaların muvaf kılınması gerektiğini vurgulamıştım.

Halen söylediklerimin arkasındayım. 

Neden Vakıfbank? 

Bu sebeplen bir kaç gün önce mamatyahaber.com haber sitesinden ‘O zat yine konuştu, o imarları veren başkanlar ayakta’ başlığı ile verilen haber daha önce paylaştığım twit nedeniyle ilgi alanıma giriyordu. Çünkü Divalin otelininde bulunduğu 200 dairelik sitenin yer (arsa) sahibi olan Hacı Osman Kalı % 50 kat karşılığı arsayı Acemoğlu beton firmasına mütehaitlik karşılığında veriyor. Site inşaatının yapılması; doğal olarak Kalı’yı üç kuleden birinin sahibi yapıyordu. 

Sitenin arsasının geçmişi köy hizmetlerine ait olduğu biliniyor. Yakınca belediyesinden 3/1 inşaat yapmak yetkisi alınıyor daha sonra. İnşaat izni alınması sonrasında maniaa planına göre askeri helikopterlerin iniş-kalkışlarına engel olduğu gerekçesiyle dönemin Yeşilyurt belediye başkanı Mehmet Kavuk ruhsat vermiyor. İşte Hacı Uğur Polat getirilince ruhsatı alma işlemi de tamamlanmış oluyordu. 

Hacı Uğur Polat önce Yeşilyurt belediye başkanı yapıldı. Bakılıyorki işe yarıyor, herkese istediği her şeyi veriyor bu adam, yeterki aynı taraf olsun. Akabinde Büyükşehir’e montelendi bu kez. Büyükşehir’de olduğu dönem resmen yağmalama başlıyor. Hacı Uğur Polat şimdilik isminin anılmamasının nedeni zincirin halkaları bir çözülürse yok olacakların sayısı o kadar fazla ki, bu nedenle gözü gibi korunmaktadır o paragraf.

Selahattin Gürkan görevi devr aldığında ortada duran borç miktarını kamuoyu ile paylaşmış, çok geçmeden Ahmet Çakır çıkıp Gürkan’a cevap niteliğinde açıklamalarda bulunmuştu. Bugün Çakır’ın tıpkı Gürkan’a cevap verdiği gibi Hacı Uğur Polat dönemi ile ilgilide konuşması elzem olmuştur artık. Yoksa suç ortağı olduğu düşünülmesinden kaçamaz ve her daim bu süreç yorumlanacak-sorgulanacaktır.

Haber sitesi ER TV’de katıldığı programda İnönü Caddesi üzerinde valilik karşısında yer alan ve Vakıfbank’n merkez şubesinin bulunduğu binasının sağlam olduğu halde yıkıldığına dikkat çekmiş Kalı’nın açıklamalarına haber sitesinde vurgu yapılıyor. Bu binanın HACİ Osman Kalı eline nasıl geçtiğinden söz etmeyeceğim. Kendisi süreci gayet iyi bilir. Lakin turpun büyüğü heybede misali Kalı’nın geçmişten beri Vakıfbank’la sürekli bir yakınlık halinde, Vakıfbank’la irtibatı araştırılmalıdır. Divalin otelin bulunduğu sitelerde Vakıfbank bölge müdürlüğü konuşlanırken, yine Kalı’ya ait İnönü caddesi üzerindeki binasında da Vakıfbank merkez şubesi yer alıyordu. Vakıfbank şubesinin üst katı, hatırlayanlar olacaktır, sanırım 2 katı 15 Temmuz’a kadar ZAMAN gazetesinin bölge müdürlüğüne aitti. 

Vakıfbank’ın bulunduğu binanın ‘sağlam olmasına rağmen yıkıldığı‘ iddiasını dile getiren Kalı burada doğruyu söylüyor galiba. Çünkü Vakıfbank binaya girmeden önce binada ciddi bir güçlendirme çalışmaları yaptı. 

Dünün Fetöcüleri, bugünün Meşelecileri:

Kalı ER TV’deki açıklamalarında Ahmet Çakır ve H. Uğur Polat’ı hedef gösteriyor. ‘Ahmet Çakır döneminde ruhsatlar verildi. Vakıfbank’ın faaliyet gösterdiği, ayrıca girişine Ahmet Çakır döneminde verilen izinle adeta gecekondu bir yapı gibi sonradan eklenen, izin verildiği dönemde belediyenin Esenlik Şirketi’nin maaşlı genel müdürü, daha sonra ise Yeşilyurt’un ve Çakır’ın milletvekili adayı olmasıyla Malatya Büyükşehir Belediyesi’nin başkanlığı görevine getirilen ‘iş adamı‘  Hacı Uğur Polat’a ait kuyumcu dükkanının da yer aldığı’ gibi çok kritik bir açıklamada bulunuyor. 

Aslında Kalı, Çakır, Polat bir dönemin adamları. Hepsi aynı tasta suyunu içmişler. Aynı dönemde almış yürümüş olan başka isimlerde var. Şahaplıoğlu, Ateşoğulları gibi bir kaç isim daha hatrı sayılır bir varlık sahibi oldukları bilinir bu dönemde.  Bir dönem Malatya’da atlarını koşturmuş, zengin olmuş, istedikleri her şeyi yapmışlar. Onların dönemi sona erdi. Hatta Özsan sanayi sitesi karşısı Divalin otelinin de bulunduğu 200 dairelik siteye ruhsat almak için Kalı, Hacı Uğur Polat’ı Büyükşehir belediyesi başkanı yaptı desem nasıl olur. Aynen, tam da öyle oldu. Hacı Uğur Polat dönemi denildiğinde çok iyi düşünmek, çok iyi araştırmak-incelemek lazım. Polat’ı o koltuğa oturanların şehrin doğal işleyiş mekanizmasına resmen tecavüz ettikleri o dönem adeta Malatya birileri arasında resmen parselleniyor. 

Daha sonra Ak Partinin fetö’ye kılıç çekmesi Çakır ve Polat’ın makas değiştirmesini sağladı. Kalı, o makası değiştirmedi veya değiştiremedi. Bugün aslında söylediği şu: daha dün beraberdik, o kadar iş yaptık, paralar kazandık, sizde zengin oldunuz bende, bugün neden beni yalnız bıraktınız mesajını içeriyor. Bir de Çakır’ın milletvekili olmayacağı kesinleşince bu açıklamanın gelmesi çok manidar. Çakır ve Polat son anda Meşale saflarına geçti, Kalı orda yalnız kaldı. Sitemi ondan. 

Haci Osman Kalı’nın Türkiye geneli mülkleri daha çok yurt olarak kullanılması da ayrı bir soru işareti. 

Hacı Uğur Polat dönemi belki onlarca yıl daha Malatya’da tartışacak şaibeler içeriyor. Kalı’nın anlattıkları devede kulak sadece.  Polat’ın Malatya’yı yönettiği dönemde bir çok soru işaretlerini ardından bıraktığı halde bugün şirketinin halen bazı ihaleler alıyor olması, el altından belediyelerle iştisakı bellki Kalı’yı rahatsız ettiği anlaşılmaktadır. Hacı Uğur Polat’ı en iyi bilen tanıyan Kalı gerçek anlamda konuşması gerekmektedir. O dönemi Polat’ın nasıl ve kime başkanlık ettiğini en iyi Kalı bilir. Yalnız bugün kaçamak cevaplarla veya öne sürdüğü altı boş veriler o dönemi anlatmak İçin yetersiz bilgiler.  

Kalı başka bir ifadesinde ‘Ben imar yolsuzluğu yapmadım, o imarları veren belediye başkanları ayakta…’ diyor. Aslında ortada ciddi bir imar yolsuzluğu var, Özsan sanayi sitesi başlı başına bir imar yolsuzluk merkezi değil mi? Hacı Uğur Polat ve Ahmet Çakır’ı işaret eden Kalı, diğer ortağı bizzat kendisi olduğu cesaretini neden göstermiyor acaba? Bir devrin içinden geçildi, Malatya değerleri delik deşik edildi. Faturasını gariban halk tebası canıyla ödedi. iktidarın özelliği hangi suça bulaşmış olursa olsun kendi adamlarına dokunmaz/bir nevi görmezden gelir. Bu fırsattan istifade Kalı şayet Malatya’da olan biteni konuşursa tarihe ışık tutacaktır. Ne yazık konuşmaz, çünkü şebekede olanlar minareyi çalarken kılıfını önceden ona göre hazırlamışlardır. 

Elbette Kalı’nın açıklamalarına tek tek değinmek isterdim. Her cümlesi geçmişin laçkalığına götürüyor bizleri. Lakin orda sırıtan başka bir bölüm daha var. ‘Avukatlara yedirecek param yok’ derken? Burada İlginç olan ve dikkatimi çeken avukatları paragöz olarak mı görüyor olması yoksa Kalı’nın davalarını takip edecek avukat bulamıyor olmasından mı söz ediyor anlamadım.

Bugüne değin yitirilmiş Malatya hakları Ahmet Çakır olsun, Hacı Uğur Polat veya Osman Kalı… Kim olursa olsun iade edilmesi gerekmektedir. Şehrin nasıl birlerine peşkeş çekildiği, yapılan imar ve yolsuzlukları, sonucunda kaybettiğimiz binlerce canın müsebbibi kim olursa olsun yargılanmalı, hesap sorulmalıdır. 

Haci Osman Kalı vb’leri bugün günah çıkarma işlemleri sonucunda kendilerini aklamaya çalışıyor ama dün işler yolunda iken kimse kimse hakkında konuşmuyordu. Öküz öldü, ortaklık bitti mi yoksa? Çakır, Polat dönemlerinin altını çizerekten aslında o gün beraber yaptıklarını ifşa ediyor bir şekilde. İfşa ederken de herkesi defaatle koruyor. Bir devri böyle açmışlardı, kapatmaya kimse yanaşmaması çok acı gerçekten. Bakalım sonunda top kimin kucağında kalacak! Ama birini yakacak bu top. Yakan top oynadılar çünkü.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

Başa dön tuşu