Köşe Yazıları

Modernist düşüncenin, İlerleme’ciliğin kısa öyküsü

Modernist düşünce Avrupa’da Burjuvazinin Feodalizm’le mücadelesinin ürünüdür. Kapitalist sistemin doğuşunu, serpilip gelişimini, yarattığı bütün olumsuzluklara rağmen hala yaşamını sürdürmesini olanaklı kılmıştır. Bunu da büyük ölçüde düşünsel olarak kurduğu hegemonyaya borçludur. ’İnsan aklının doruğu’. ’Düşünsel gelişmenin ulaştığı zirve’. ’Dayanılması gereken tarihsel miras’. Bu ve benzer nitelendirmeler hiç de yabancımız değil. Pek çoğumuzun kullanageldiği, ön kabul gören nitelendirmeler.
Şimdiye kadar da hiç sorgulamadığımız ön kabuller. Durum böyle olunca, bu düşünsel temel üzerinden üretilen bütün fikirlerin, sonuçta dönüp dolaşıp o temele hizmet etmesine, gelişen mücadelelerin sistem tarafından etkisizleştirilmesine de şaşmamak gerek.
Yaşanabilir yeni bir dünya peşinde olanların bu temel üzerinden yapabilecekleri pek bir şey yok. Bu gerçek, yaşanılan bunca deneyden sonra, şimdi çok daha net söylenebilir. Sistem kendi iç çelişmelerinin sonunda ortaya çıkan, bütün muhalefet hareketlerini, bir şekilde işlevsiz hale getirmeyi başardı. Üstelik onlardan da bir şeyler alarak ve daha da kuvvetlenerek.
19.yy’ın en büyük muhalefeti, işçi sınıfının mücadelesiydi. Bu muhalefet ulusal sınırların aşılması ile Emperyalizmle aşıldı. Kapitalist Avrupa’nın Dünyanın geri kalanını şimdiye dek görülmemiş vahşilikte ve açlıkta süren sömürüsünden, Avrupalı işçilere bir miktar refah payı vererek çözdüler bu sorunu. Verilen pay işçi mücadelelerinin yarattığı tahribattan daha ucuzdu.

Bunun karşılığında da Kapitalistler kendi yayılmacı politikalarına işçi sınıfı partilerinden onay aldılar. Tarihin en büyük savaşına Avrupa işçi partilerinin büyük çoğunluğu onay verdiler. Bu olay aslında yeni ve yaşanabilir bir dünyanın işçiler eliyle geleceği fikrinin de ölmesi anlamına geliyordu. Ama bunun anlaşılabilmesi için 20 yy’ın sonlarına gelinmesi gerekti.

İşçi sınıfı saflarında; Savaşa karşı olan küçük bir azınlığın yarattığı, sistemin dışına çıkma girişimi, Sistem dışında yaşam iddiasıyla Rusya’da yeni devlet örgütlenmesine gitti. Kapitalizm kendine alternatif olarak ortaya çıkan bu örgütlenmeden de alacağını aldı bir müddet sonra. 29 buhranı, Sovyetlerin uyguladığı devlet planlaması ile ekonomiyi inşa etme fikrinden kopya çekilerek aşıldı.

20 yy’ ın ikinci yarısı ise sömürgelerde ulusal kurtuluş mücadelelerinin verildiği, hemen her yerde de başarıya ulaşıldığı yıllar oldu. Sistemin alternatifi olma iddiasındaki bütün ulusal örgütlenmelerin aşılması da kolay oldu. Sermaye ihracı bu işi rahatlıkla halletti. Üstelik daha da risksiz olarak.

60’lı yıllarla beraber ortaya çıkan, Çevreci ve feminist hareketlerde bir muhalefet odağı oldular bir dönem. Sistem bunları da etkisizleştirmeyi çok kısa sürede başardı.

Yaşadığımız günler ise sistemin kendi iç çelişmelerinin bir ürünü olarak ortaya bir muhalefet hareketinin çıkmadığı günlerdir. Sistemin muhalefeti kökten dincilik. Daha genel anlamda sistemin bu muhalefeti de uyarlayabileceğini söyleyebiliriz. Hatta ortaya çıkmasına göz yumduğu bile söylenebilir. Ama bu, artık kapitalizm temelli, aydınlanma temelli olmayacak. Kendi içinde bir muhalefet çıkaramayış bir anlamda ölüm demektir.

Yeni yaşanabilir bir dünya peşinde olanlar ölmekte olan bu düşünsel mirasa sahip çıkmak yerine, onunla her alanda hesaplaşarak, yeni bir düşünsel temel oluşturabilirler.

19.yy sosyalizminin perspektifi (marksistler, anarşistler) bunun tersidir. Modernist düşünce tarzını kendilerine temel alan bu düşünsel akımlar, bugün dünyadaki gelişmeleri açıklamakta zorlanıyorlar. Şimdi aydınlanma ile hesaplaşma zamanı; Bunu epeydir yapmaya başlamış bir akım var. Fundamentalizm.

Bu akımın Batı için temel işlevi, SSCB’nin kendiliğinden çözülmesi ardından karşıt arayışı ihtiyacını karşılama ihtimalidir. Batı kendi kimliğini karşıtı, öteki üzerinden inşa eden bir yaşam tarzıdır. Karşıtsız yaşayamaz.

Modernist düşünce tarzının en belirgin özelliği Avrupa merkezli oluşudur. Sanki bir kuvvet; tanrı ya da toplumların evrim süreci, çoğunlukla ikisi birden, Avrupalıları (Beyaz,Hıristiyan, erkek ve birey) bütün bir tarih boyunca bu zirve için hazırlamıştır.

Bu sonuç, ilerlemeci bir tarih anlayışı ile kendini ortaya koyar.

İlerleme fikri, Batının en etkili düşünüş tarzlarından biridir. İlerleme görüşüne göre insanlık tarihi, dairesel ya da geriye doğru bir çizgi izlemez. Daima ileriye ve daha iyi bir geleceğe doğru ilerler. İlerleme basitten karmaşığa, ilkelden uygara, azgelişmişten gelişmişe doğrudur.
İlerlemecilik, 16. yüzyıldan 20. yüzyıla kadar devam eden Avrupa genişlemesinin meşruiyet ve rıza sağlama aracı olarak ortaya atılmış bir teoridir.

Son 500 yıl da Avrupa genişlemesi kontrolsüz, sınır tanımadan yürüdü, biliniyor. Mikropların, silahların yanı sıra; İlerlemecilikte öne çıkan sınırları fikri olarak düzledi.
İlerleme fikri, 18. yüzyıl Aydınlanmasının büyük manevî ihtiyacı olarak ortaya çıktı.

  1. yüzyıl ortalarında dünya-sistemde İngiliz hegemonyasının şaşaalı günlerinde Batı dünyasının resmi dogması haline geldi. (Wallerstein)
    Liberal dünyanın yayılmacılığının teorik zemini oldu.
    20 yy başlarında genişlemenin, yayılmanın sorgulanmaya başlaması, paylaşımda bende varım diyen yeni odakların ortaya çıkışı bir duraklamaya yol açtı. İngiltere’nin çaptan düştüğü açığa çıktı.
  2. Dünya savaşı paylaşım talep eden rakiplerin yenilgisi ve ABD’nin tepeye oturması ile sonuçlandı. ABD dünya hegemonu oldu.
    70’li yıllar ABD için de sorunların başladığı yıllar oldu. Yayılma araçları rıza sağlamadan zor kullanımına doğru değişmeye başladı. 75’de Hindi Çin’de açık bir yenilgi aldılar. En sonda Afganistan’da.
    Neo liberallerin iktidara gelişi ardından, 80’lerin sonunda başlıca rıza sağlama araçlarından birini daha kaybettiler. SSCB dağıldı ve koruma konseptli yayılma gerekçesi ortadan kalktı.
    İklimsel ve çevre sorunlarının inkar edilmez boyutlara çıkması, Avrupa genişlemesi fikrinin tersine çevrilmesine yol açtı. 90’lı yıllardan bu yana ‘Batı uygarlığını korumak’ gerekir fikrindeler. Bu bir savunma döneminde olunduğunun itirafıdır.
    90’lı yıllardan bu yana yaşanılanlar Dünya için yeni bir dönemdir.
    İlerleme fikri de pek işlerine yaramaz artık egemenlerin.
    Yaşanabilir, özgürlükçü, denk, huzurlu bir dünya isteğinde olanlar için; sınıflı, ayrımcı toplumların yarattığı bu düşünme tarzı ile hesaplaşma zamanı.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

Başa dön tuşu