Köşe Yazıları

MTSO BAŞKANI-YANAN KAYISILAR-OLMAYAN SİYASİLER

Bir şeyleri atlıyoruz galiba. Son 10 yılın en gelişkin içi doldurulmuş sloganlarından “büyük fotoğraf”a hep beraber odaklanmaktan küçük fotoğrafları görmüyoruz. Maksat büyük yada küçük fotoğrafı görüp görmemek mevzusu değil. Asıl mevzu töremizi, bilincimizi, bizi biz yapan kodlardan uzaklaştığımızdır. Mesela tüm şehir; siyasileri, medyası, kanaat önderleri, STK’ları nerdeyse aynı kelimeleri kullanarak kayısının yandığını dillendiriyoruz ama çözümü konuşmuyoruz. Tarım il müdürlüğü konuşmuyor, ziraat odaları başkan/ları konuşmuyor, kayısı çiçekleri altında kadraj vermek haricinde siyasilerin zaten hiç umrunda değil, STK’ların ilgi alanına girmiyor, (ba ba baaa ba) iki üniversitemizin bilimsel araştırmalar yapmaktan başını kaşıyacak vakitleri yok! Üretici kuyunun dibindeki çakıl taşı, istediği kadar bağırsın sesini kime duyuracak!

Koca şehirde tek bir kişi konuştu. Üstelik çatısı altında bulundurduğu ihracatçılara karşı sorumluluğuna rağmen, kayısıyla hiç bir alakası bulunmayan bir kişi; MTSO başkanı Oğuzhan Ata Sadıkoğlu kalktı dediki: “kardeşim kayısı yanmış, meydana gelen zirai don nedeniyle Malatya’nın ‘Genel Hayata Etkili Afet Bölgesi’ ilan edilmesi gerekiyor.”

Devamında:

[Afet bölgesi ilan edilmeli]

Malatya’nın “Genel Hayata Etkili Afet Bölgesi” ilan edilmesi ve ivedi olarak destek paketlerinin açıklanması gerektiğine vurgu yapan Başkan Sadıkoğlu, “Nasıl ki geçtiğimiz yıl Karadeniz Bölgesinde meydana gelen sel felaketi ile Akdeniz Bölgesinde yaşanan orman yangınları sonrası birçok şehrimiz afet bölgesi ilan edilerek maddi kayıplar devlet tarafından karşılanmış, bankalara ve kurumlara olan borçlar ötelenmişse benzer uygulama Malatya kayısındaki ekonomik yıkım içinde yapılmalıdır. Talebimiz, Karadeniz ve Akdeniz Bölgelerindeki illerde olduğu gibi Malatya’nın da “Genel Hayata Etkili Afet Bölgesi” ilan edilmesi ve ivedi olarak destek paketlerinin açıklanmasıdır.” dedi. (Malatya Net Haber haberinden alıntı

Şehrin yöneticilerinin görmedik-duymadık bakış açısı, Malatya’nın belirsiz hale gelmiş algoritması, esrarengiz bazı marjinal ilişkiler, siyasilerin kendi aralarında çekişmesinin doğurduğu odaklar yahut “Biz mükemmeliz, hiç bir sorunumuz yok” göstermelik bağlama bahsinde asıl sorunlarımızı görmeme kabiliyetimiz yüksektir ama en azından şehirde tek “bir” kişinin çıkıp üretici-çiftçi-kayısı tarımını yapanların sesi olması hasebiyle hala umut varmış diyebiliyoruz.  

Üstelik MTSO başkanı Oğuzhan Ata Sadıkoğlu’nun siyaset eliyle türlü operasyonlar yediği halde, organize sanayi bölgesinin tahakküm alanından çıkarılarak… Sırf okey arkadaşı olduğu için vefadan dolayı bilgisayar kullanmayı dahi bilmeyen, yabancı dil bilmesi gerekirken bilmeyen, bir genel sekreterde olması gereken şartları sağlamayan 1. OSB bölge müdürü Remzi Yaşar’ı sırf Sadıkoğlu’nu bitirmek için genel sekreter yapıldığı sürecin üzerinden yaşananların hala hafızamızda taze olduğu şu geçen zaman dilimine rağmen. Ticaret Ve Sanayi Odası evrak vermekten öteye gidemeyen, iş geliştiremeyen, memlekete bir kuruş faydası olmayan bir kırtasiye ve mürekkep tüketim merkezine döner. Döndüde!

Bir de 2. OSB müdürü var. O da kendine farklı bir rant yöntemi geliştirmiş. Eşinin adına yapı denetim şirketi kurmuş, eğer organize sanayi’de bir iş veya yatırım yapılacaksa, eşinin şirketinden yapı denetim paketi satın alınmadığı taktirde o yapılacak yatırımı engelliyor yada sıkıntı çıkarıyor. Al başa bela şimdi. Yatırımcı gelir mi bu şehre? Yani OSB’de iş mi yapmak istiyorsun, o vakit adı Vahap olan, bu çok zeki kardeşimizin eşine ait yapı denetim şirketinin odasının havasından bir güzel teneffüs edeceksin. Başka yolu yok. 

O da ayrı bir sorunlar yığını olarak kenarda bekliyor. Elbet vakti gelince hepsini detaylı şekilde işleyeceğiz. 

Lakin, MTSO başkanını ayaklarının altını oymak için başlatılan operasyonda, Malatya Valisi adının da konuya sıradan bir memur sıfatıyla monte edildiği olaylar silsilesi; şehrin bir makamdan bir makama nasıl bela olunur! Bir şehrin sanayisine, üretimine, ihracatına nasıl ket vurulur! Organize sanayi gibi şehrin lokomotifi dönen tekerine nasıl takoz konulur hepsini; işte, “bugün kayısı yandı, çiftçi mağdur en azından Malatya affet bölgesi ilan edilsin” diyen Sadıkoğlu’nun tek, ölümcül bir vuruşla imha edilmeye çalışıldığı süreçte filmin fragmanınında izlemiştik. Kurşun sekti. Sadıkoğlu yara almadan kurtuldu. Filmin devamı İse ‘sandık’ta’ sinemalarda. 

Bir yanda 45 bin ailenin geçim kaynağı olan kayısının büyük bir bölümünün don’dan dolayı zarar gördüğünü tek başına savunan MTSO başkanı, diğer yandan şehrin krizler karşısında şayet olağanüstü gelişmeler yaşanırsa temsil etmiş oldukları halkın sorunlarına çözüm üretmekle mükellef kılınmış siyasilerin sessizliği…

Her ikisinin de en büyük propaganda gücü şudur. Halk ile makam arasında planlarında rasyonaliteyi umursamaları… Halkı düşünen ile koltuğu düşünenlerin farkının büyük bir gayretkeşlikle olup bitenlerde mantık aramaları ve her şeyi iki kere iki dört eder disiplini içinde düzeltmeye çalışmaları esasıdır. Koltuk, senelerdir aslında halkın çaresizliğini duymayan böyle farklı bir frekansa karşın sorumluluğu olmadığı halde ve kendi kişisel frekansında gördüklerine duyarsız kalmama eylemidir. Koltuktakilerin icraat ve sözlerinde bulduğumuz sayısız çelişki ve tutarsızlık yanında halkı düşünen tek bir kişinin eylemine bakmamız gerekiyor.

Belki, Sadıkoğlu ilk seçimde alaşağı edilecek, tüm ihtimaller şimdilik bunu gösteriyor. Sadıkoğlu’na karşı zincirin en kalın ve güçlü halkaları birleşti. Ne varki; ağır geçen ekonomik sıkıntılı bir dönemde, zamların başını alıp gittiği, sesini tarihin hiç bir evresinden yukarıdakilere ulaştıramayan kayısı üreticisinin çaresizliği, öte yandan ortada doğal bir afet var, zarar ziyan diz boyu, hayaller sönük, umutlar kırık, bu hikayede çiftçinin mağlup edildiği en kritik takvimde; tarih, MTSO başkanının bu kimsenin pek ilgilenmediği çıkışını yazacağını temin ederim. 

İnanmıyorsanız açın tarihi bakın. Fii tarihinden girin, Mezopotamya krallıklarından, Son dönem imparatorluklara kadar inceleyin. Çünkü tarih hiç bir zaman güçlüyü, parası çok olanı, zulm yapanı yazmaz. Cesurları, halkın kaderine farklılık katanları bir de haksızlıklara karşı koyanları yazar. 

Şahsen benim için de her kim, makam-mevkisi ne olursa olsun ezilenden, sesini duyuramayandan, zarar görenden yana ise bende elimden geldiği kadar onun yanında yer alırım. 

MTSO başkanı Oğuzhan Ata Sadıkoğlu’nun Malatyada kayısıdan dolayı zarara gören çiftçinin desteklenmesi gerektiği kararını tüm yukarıda izah etmeye çalıştığım gerekçelerden dolayı destekliyorum. İktidar milletvekilleri açısından tablo’ya karşı herhangi bir reaksiyon göstermemelerini anlarım peki ya muhalefet nerde? Sen iktidarın kalesi olan bir şehirde benzer konuları irdelemezsen nasıl oy almayı düşünüyorsun sorusu da ayrı bir zül durum. Seçime de şurada sayılı gün kalmışsa ne yapacaksın başka? MTSO başkanı kalkmış “kayısı yandı, bu çiftçilerin hali ne olacak!?” diye soruyor ama durumu düzeltmek için rasyonel politikalara geçmeye muhalefetin vaktinin olmadığını görüyoruz. Vakit varken bile söylenmesi gerekeni söylemeyi tercih etmeyen, şimdi en kritik zamanda “görmemezlikten gelmeyi” normal saymış muhalif kesimlerin artık herhangi bir dediğinin samimiyeti tartışılır. 

Bu köşeden bir de ben tekrarlayayım. Kayısı’da yanma oranı çok büyük. Ortalama % 60/65 arası yanık söz konusu. Sahiden ne olacak üreticinin hali? Çiftçiye? Üreticiye destek olmayacak mı kimse ? 

TİMUR İNCE

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu