Demek Gürkan’ın Arkasını Toplayacak Kimsesi Yok
Yazı yazmak zor bir sanaat. Risklidir, tehlikelidir. Hiç bir zaman getirisi olmadığı halde götürüsü çok. İşlediğin konunun kamuoyunca yorumlanması farklı sonuçlar doğurabilir. Ondan yazı yazanlar yazarken bir çok olumlu-olumsuz etkeni bir arada hesaplaması gerekir. Dikkatli olmalılar.
Her yazının bir taraf kitlesi nasıl var ise düşman bir kitlesi de oluşabilme ihtimali göz ardı edilemez.
Yönlü olmakla suçlanabilir, taraf konusunda farklı ithamlar sergilenmesi an meselesi olur. Her yazının bir faturası muhakkak vardır. Bunun için yazanların elini taşın altına koyması meselesi ne hiç bir zaman hak ettikleri değeri gördü ne de anlaşılmaktalar.
Konjonktürun ruhuna uygun olarak gerçeği yazabilme kabiliyeti ve o ambiansı yakalayabilmekse apayrı bir meziyet gerektirdiğinide bu köşeye not düşelim.
Hele de şehrimiz gibi alternatif bir siyasetin olmadığı durumlarda, eldekilerin kıt bakış açısını, olayları, politik figürlerini veya makamları analiz etmek nerdeyse imkansız gibi. Öyle bir hâl ki olumsuz yönlerini değerlendirirken iyi, hoş çocuksun ama eksik gediklerini dile getirdiğin vakit düşman kesilmeleri de cabası. Karşında salt görüşlü, feodal bir bey düşünce sisteminin dikilivermesi, ayrıca kesinlikle isminin geçmesine bile tahammül edemeyen düşük profilli kimliklerden oluşan siyasi teba şehrimize şu an hakim durumda.
Başlıktan’da anlaşıldığı üzere bu yazımı Malatya Büyükşehir belediyesi Başkanı Selahattin Gürkan’ın son dönemlerdeki kontrolsüz çıkışlarına getireceğim.
Aslında Başkan Gürkan’ın iki özelliğinden dolayı her zaman taktir etmişimdir. Bir; öğretmen-eğitimci kökenli oluşu, diğeri gerçekten çok başarılı bir hatip. Saatlerce konuşabilme, hitap etme yeteneğine muktedir. Bu konuda diğer hangi siyasetçilerimiz ile kıyaslayabilir sorarım.
Şimdi diyeceksinizki peki neden bazı söylemlerinde fire verdi o zaman? Tam da bu konuya parmak basacağım.
Lakin Malatya ve bölgemizi kapsayan büyük bir deprem faciası yaşandı yakın zamanda. Depremde atılması gereken adımlar depremden sonra belirlenen yol haritası arasında sürekli tutarsızlıklar meydana geldiğini itiraf etmeliyiz. Kurumlar çalışmadı, Malatya AFAD, malatya Valiliği, MEGSAŞ, Esenlik market gibi en kritik ana alterler işlevsiz hale geldi.
Malumunuz olduğu üzere üstelik Gürkan’ın depremin ilk günlerinde Habertürk Tv canlı yayınında Mehmet Akif Ersoy programına bağlanarak o gece vefat edenler ile ilgili söyledikleri ve bir ev ortamında ‘Allah azan toplumlara ibretler verir’ minvalindeki sözlerini kamuoyunda ciddi bir tepkiye neden olmuş; akabinde geçen günlerde vatandaşlarımız henüz bunları tolare edememişken; bu kez ‘olmaz, olmaz, olmazsa olmaz’ şeklindeki görsel video ile sıkça konuşulmaya başlandı Gürkan.
Herhangi bir konuşmasının bir bölümü makaslanarak elde edilmiş caps’ın sanırım duymayan-dinlemeyen kalmadı. İnternet ortamında hala sıkça dolaşımda. Sırf sosyal dijital platformlarda 30’a yakın arkadaşım bu caps’ı benimle paylaşma gereği duydu.
Paylaşanlar kimi başkanın ne söylemeye anlamaya çalıştığını, kimisi anlamsız gereksiz bir konuşma metni olarak değerlendiriyor, bazılarıda ısrarla ve şiddetle yadırgıyordu.
‘Şehrin belediye başkanı ne yapmaya çalışıyor?’ şeklinde sitemlere gebe kalındı.
Ama bundan eminim ve sizlerde taktir ederseibizki o konuşma sadece 7 sn’lik bir konuşma metni değil öncesi ve sonrası da mevcut. Ortasından bir yerden cımbızlanarak alınmış bir kesitin belki vecize, önemli bir düşünüre ait özlü söz, Anadolu’da kullanılmış destur belirten atasözü olabilir. Öncesi ve sonrasını kimsenin merak etmediği için, hatta ilgilenmediği, Gürkan basın ekibinin de orijinal konuşma bandını yayınlanmayınca ihale fena patladı.
ilk olarak kamuoyuna art niyetli servis eden haber sitesinin ise krimanilize edildiğinde ‘neye-kime’ hizmetti araştırılırsa ‘Malatya’nın tanrıları’ adresine sizleri rahatlıkla götüreceği aşikar.
Gürkan’a önemli bir prestijs ve siyasi skala kaybettirdiği ortada.
Yani Gürkan’ı gafil avlamak isteyen ekip kısmen amacına ulaştı.
Düşmanlarının ekmeğine halis muhlis Trabzon tereyağı sürdü caps. Düşmanlarıından kastım capsı servis edenler, grubun kimlikleri ile başkanın ayaklarının sürekli çukurda kalmasını sağlayanlar ve bir de karanlık odalarda yapılan pazarlıklar sonucu seçime hazırlananlar. İçinde bir cemaatin blok gücü, fermantasyonlu siyasiler ve Gürkan’ın ekibinden güvendiği kontenjan isimler var. Bazıları bu tatsız paylaşıma pek iç açıcı bakmadılar, bazıları oturup adeta Gürkan’a sırtından vurulmuş domdom kurşun niyetiyle bıyığını bükerek kenarda olanları seyretti.
Yara öldürücü değildi ama pansumanı bir müddet zaman gerektiren cinsinden.
Sanırım bunun bir tek nedeni var:
Gürkan’ın depremden sonra peşpeşe hatalar zincirine mahal vermesini ekibinin başkanın arkasını toparlayamamakla alakalı olduğunu iddia ediyorum. Kabul edelim Gürkan’a depremden sonra bir şeyler olmasının altında yol haritası belirleyicilerin, yol arkadaşlarının bilerek yada bilmeyerek başıboşluğu neticesinde beklenmedik İlginç çıkışların türediğini kabul etmeliyiz.
Gürkan önünde el pençe’diz-divan duran kalabalığın arasında aslında yapayalnız, savunmasız, ekipsiz, riskli bir ortamda çoğu olacakların maliyetini hesaplayamadı.
Bir ekip zaafiyetinin kurbanı; Gürkan siyasi lokasyonundan başkası değil
Yakınmış gibi görünenler ile Başkan etrafını çevreleyenler bu kara mizahın baş aktörleri.
Yol belirleyici grubu, basın ekibi, daire amirleri, müdürler ve amirler bir belediye reisinin adeta gözü kulağı kolu bacağı niteliğindedir. Birinin eksik yada sahiciliğini yitirmesi yönetim tablosunda korkunç bir boşluğa neden olur. Bu da düşmanlarının artıp da dostlarının eksileceği, güvenen İnanan bazı konularda medet bekleyen sessiz kalabalığın umudunu kesmesine yol açar.
Gürkan’ı kuşatan bir konsorsiyuma rağmen savaşını sürdürme gayretleri hiç bir zaman gün yüzüne çıkmadı veya çıkarılmadı. İşte toplum içerisinde başkanı ofsayt bir pozisyona çekilmesini iki kişi ve legal makyajlı illegal gruba bağlıyorum. Ben buradan kasti bu negatif çalışmaları görüyorsam Başkanın görmemesi büyük bir talihsizlik sayılır. Hele birisi KGB elemanı gibi sağ gösterip sol vuruyorki sorma?,Başkanın en yakınına kadar sızmış. Çift dikişli cimnastikçi, ordan aldığını başkana, başkandan aldıklarını başka bir yerlere transfer edebilmekte pek mahir. Yani iki tarafa çalışan şu tiplerden. İsimlerini buradan zikretsem soluğu mahkemede alacağımdan; bazı sağlık sorunlarım var ve jandarmaya/savcılığa ifadeler vermekten gerçekten yoruldum.
Oraya yaklaşan herkesi fişlemesi yapılıyor dersek abartılı olmaz. işsiz kalarak bir bedel ödemesi korkuları yok, nüfuzlu ve güçlüler, deprem cehenneminin alevleri herkesin yüzüne taktığı maskeyi böyle perdeliyor.
Başkanın başkana ihaneti gibi bir şey anlayacağınız.
Bir seçim arafesinde muhtemelen seçime girmeye hazırlanan Selahattin Gürkan daha öncede yazdığım gibi şu an ki şartlar ve eldeki bu ekip, verilerle büyük bir hezimet yaşayacağı garantili.. Öncesinde uyarılarımızı yine yapmıştık. Dinleyen çıkmadı. Olsun canları sağ olsun. Sekiz ay gibi çok dar bir süreçte Gürkan önlem almaz bazı radikal sert tedbirleri öne sürmediği taktirde gidip derdini kime anlatabilsin merak ediyorum.
Çünkü Gürkan hangi güçlü argümanıyla seçmenin karşısına çıkacak!
Ak partinin hangi siyasetçisi Gürkan’ı tasvip ediyor?
Merkez ilçe belediye başkanlarıyla bir türlü barışmayan yıldızlar…
Kurumlarda dönem dümenler…
Gürkan’ın vekilliğe hazırladığı isimlerin doğranması…
Daire amirlerin baş kesen olup gariban işçiyi nasıl erdiklerinden, Gürkan’a karşı nefretle dolmasını sağlayanlara kadar, adamla uğraştılar/halen uğraşıyorlar.
Hele şu Maski denilen şeyde cereyan edip burnumuzun direklerini sızlatmaya başladığı foseptiksel kokuların seçime yakın ayyuka çıktığında veya çıkarıldığında müsebbibi ilk elden belli olduğundan; yine faturanın sandığa kesileceğini Başkan nasıl göz ardı ediyor şaşırmış kalmışım
Maski depremden beri geçen 6 ay boyunca ısrarla Malatya halkına çamurlu su içmeyi dayatmasını insanlar kimden hesabını sorar sizce?
Başkan Gürkan’a sosyal medyada yazılan, çizilen duyulan öfkenin oranın büyük payı Maski’den kaynaklı olduğuna bakmaz, sokaktaki vatandaş, ‘belediye başkanı işini yapamıyor’ der çıkar işin içinden.
Bu kadar basit!!
Belediyeyi aşiret ağalarının tarlasına dönüştürenlerin şatafattan, lüksten ayışığına batmış parlayan gözleriyle, rahat konforlu koltuklarında sağa sola çemkiren bedenlerin çürümüş ağaç gibi kökleriyle soft görüntüsünden, açılıp kapanan her kapı arkasında bir garibanı hizaya getirmenin ihtirasının verdiği heyecanın sahiplerinden; bir eli yağda diğeri balda, bir ayağı Passat’ta diğeri lüks bir mekanda kasılan iklimsiz kişilerin şovları; diğer yandan aylardır musluğundan çamur bereketi fışkıran insanların iniltilerini yüzlerine yelpaze niyetiyle serin hava üflemek olarak kullandığı yüksek tavanlı dikey Alman çatılı ego’larından; kimsenin onların bildiğinden başka bir şey bilmediği, asla onların gücüne dokunmaya cesaret edemediği kendilerini hiç bir yerde onlardan bahsedilmeyeceği, üstün kariyerlerine kendilerinin dahi inanmadığı; ahlaklı, çok başarılı, iyi insan, iyi yönetici vasfından başka hiçbir tartışmayı kabul etmeyen, nezaket dolu puslu, ağır abili ses tonlarında, milyonlarca lira parayı yönetme arzusu gücü karşısında ama halkın sorunlarını asla tınlamayan; bir yer sarsıntısıyla yarılan topraktan fışkıran suları sürekli suçlu gösterme gibi usta hamlelerinin ani çığlıklarına evrilen süre boyunca bir çaba sarfetmeyen; yükselen çığlıklarından, hiç kimsenin onlara bir şey yapılabileceğine inanmadıklarının yakarışlarına aldırmayıp; başlarını yastığa hangi duyguyla koyduklarının merakıyla şık odalarında çay kahve, hafta sonu nargileye, lüksü artırılmış dört boynuzlu restoranlar, banka hesaplarına ittatkar prensipsiz prenslerin hiç terlememiş ellerinde, nasır bağlamamış avuç içlerine tutuşturdukları işçi emeklerini çoğu zaman gasp ederlerken; üstelik sabırsız dinlemeye tahammülsüz, oto kontrolsüz tafralarını gizleyemeyen pahalı takım elbiselerinin kendinden kopuşlarının resmi olarak aslında varlık içinde yok oluşlarından söz etmeliyiz.
Bunların hepsini söylemek mümkün.
Nasıl olsa kimse üzerine alınmaz. Nasıl olsa insanı dert eden yok.
Ama kör döğüşü yapmak, adil ve hoşgörülü olmamak belkide bir yazarın yapabileceği en son şey olscağına göre…
Ondan sadece Başkan Gürkan’nı suçlu ilan etmek, esefle üzerine gitmek, tek ve bilakis mesul simge olarak işaretlemek belkide Malatya yerel yönetimin işleyiş biçiminin içinde hücrelenmiş paralel organları görmemizi engelleniyor. Belkide sürekli aynı noktaya odaklanmamızı sağlayanlar başka şeyler çeviriyor arka saflarda. Ve bir kolektif güç tarafından ustaca mekanize edilerek Gürkan en kötü Başkan imajı eksiksiz toplum içine pazarlanması furyası son derece iyi yönetilmekte. Halbuki Gürkan’dan önce Ahmet Çakır, Hacı Uğur Polat gibi karalık isimleri kat be kat daha çok konuşmamız-tartışmamız gerekirken; elimizdeki mevcut vasat vekilleri dert etmeyip tüm şehrin kanallarını Gürkan üzerine yönlendirmek başarılı, profesyonel, tecrübeli ve muhakkak içerden destek alan, dersine iyi çalışan bir ekibin sırrının başarısını gösteriyor.
Adil olalım biraz ve elimizi vicdanımıza koyalım ve sürekli Gürkan zaaflarının tespit edilerek hedef alınması, diğer siyasi figürler hiç yokmuşta; Gürkan artılarını değil boşluklarını süresiz tekrarlanarak dillendirilimesi, velhasıl topluma pompalanan algı temalarını iyi didiklemeliyiz. Gürkan’ın da savunmasız hali, kimi söylemlerinin nereye gidebileceğini düşünmeden sarf ettikleri, etrafındaki bazı KGB’lilerin en küçük kırdığı put’u derhal kamuoyuna aktarması ile Gürkan başkanın arkasının toplamayacak kimsenin olmayışı eklenince elde var koca bir SIFIR!
Matematik bazen kaybettir.
Olsun, her duygudan bağımsız olarak bu şehirde sürdürülen kirli siyaseti, aslında sokağın görmediği piar çalışmalarını, kendinden olmayan siyasileri deport etme arzularının uç zirve yaptığı böyle kriminal dönemde vicdanımın sesini yansıtmak kadar doğal ne olabilir!?
İster satılmış diyebilirsiniz, para aldıncı, ister adam tutuyor, ister başka bir şey. Tek çocuk olmanın bütün dej’avantajlarını Pütürge gibi büyük balığın daima küçük balığı yuttuğu tehlikeli coğrafyada yetişmiş biri olarak güç-kalabalık karşısında bazen çaresiz teslimiyet gerektiren hallerde insanın düştüğü psikolojiyi benden başkası bilemez.
Gürkan’ın önüne katıp götürecek sel baskını misali, şehrin ortasına doğru akan çamurlu-kirli-zehirli şelaleden ve sağa sola sıçrayan damlaları tarafından bir kaşık çamurda boğacak günü sabırla bekliyor. Plan iyi, son derece başarılı. Kampanya fena değil. Gürkan’ı aç kurtlar gibi aralarına alıp parçalanması iç güdüsünün kusursuz işlediğini görüyor/izliyoruz.
En çokta kendi suçu, kabahati var. Tek bir kelime olurki tarihin seyrini değiştirir.
Lawrence gibi, Kessel gibi edebiyatçılar bir cümle ile bu büyük “günahı” işlemenin bedelini ödediler.
Bu “enkaz” şehirde halen halkın sorunlarının ötelenmesi, karanlık kapılar arkasında halen siyaseti dizayn etme operasyonları nasıl tertipleniyor akıl alır şey değil. Onun için biz adam olmayız. Hasüt topraklar. Başkan Gürkan’ın da artık son şansı; ya hamlesini yapacak/yapmalı yada seçimi kazanmayı unutmalıdır.