YÜREĞİ ELİNDE BİR ENTELEKTÜEL
İnsan çoğu zaman ‘çaresizlik’ in ızdırabını çektiği kadar ‘kelimesizlik’ in de ızdırabını çeker. Kelimesizlikte bir nevi ızdıraptır aslında..Bazıları için belki de ızdırapların en büyüğüdür. Fikrini,duygularını kelimelerin içine akıtıp kendini anlatamamak…Gerçekten zor olsa gerek..
Duygu ve düşüncelerimizi kelimelere aktarıp ifade ediyoruz.Coşkun duygular yaşayıca insan,kelimelere dökmeye zorlanınca onları ‘kelimesizliğin çaresizliği’ ni hissediyor. Cemil Meriç’in ifadesiyle ‘ Kelimelerim duygularım kadar zengin değil’ derken onun da kelimesizliğin ızdırabını çektiğini anlıyoruz.
Evet…! Bazı insanları tanıtmaya ve anlatmaya kelimelerin gücü yetmez. Çok kötü insanları da tanımlarken uygun kelimey bulamayız çok iyi insanları anlatırken de..
İşte kelime fukaralığı tam burada başlar.
‘Değerli ve önemli’ insanları anlatmak bu açıdan zordur. Bilal Sürgeç i anlatmak kelime fakiri benim gibi birine düşmez. Ama gönül insanları eline batan dikenin hesabını gülden sormazlar düsturuna güvenerek ve Bilal Sürgeç İn hoşgörüsüne sığınarak anlatmaya çalışacağım.
Bilal Sürgeç toplumda ender değerli ve önemli insanlardan biridir. Onu değerli kılan, kibarlığı,mütevaziliği ve insan sevgisidir. ‘Merhaba’ dediği insanı seven engin gönüllü bir Anadolu insanıdır.
Yüreğini elinde taşır. Gözlerinde samimiyet ve içtenlikten başka birşey görülmez.O kelimenin tam anlamıyla bir hoca ve bir rehberdir.
Beyefendi kişiliği karşısında ezilirsiniz. Onu tanımak, tanıdıktan sonra daha çok tanımak daha çok tanımak istersiniz. Tanıdıkça engin entelektüel dünyasına girersiniz. Uçsuz bucaksız bir yol açar size o dünyada… arada o yolda kaybolduğunuzda yine onun rehberliğine sığınırsınız. Elinizde tutar kibarca ona göre fakir size göre zengin o dünyayı gezdirir tanıtır size..
Bir ömüre neler sığabileceğini o dünyayı tanıdıkça anlarsınız. Söz şehveti ve anlatma şehveti yoktur. Öyle değerli bilgileri öylesine mahçup şekilde anlatır ki, o sözün değeri karşısında siz çığlık atmak isterken o sakin kalır. Bilgiyi sindirmiş,bilmişlikten uzak bir ruh insanıdır.
Yüreği elinde bir çocuk saflığı ve duruluğu ile dostluk kurar. Onun ikliminde kötülerin bile sabun gibi eridiği bir dost sıcaklığı vardır.
En büyük ‘dost’ a dost olmuşluğun sakinliği ile insanlar arasında dostluk köprüleri kurar. Dostunu dost edinen dostlarına özel bir anlam yükler. ! Beni seven onları sever,onları seven beni sever’ düsturunu kendine rehber edinmiştir sanki…
Bir hazinenin kapağını açarken duyulan bir heyecanla kitapların kapağını açar adeta… Kitaba dokunuşunu görmek insanı büyülüyor …Buna şahitlik ettiğim için kendimi çok şanslı görüyorum Hayatımda okuduğum kitaplara hiç öyle dokunmamıştım. Bir kitaba dokunuşu ile yine yaptı hocalığını demiştim içimden..Şimdilerde ben de öyle dokunuyorum kitaplara. Kitap öyle açılmalı imiş…
Kişileri değil kitapları konuşur. Olaylar ile değil kavramlar,olgular onun için çok önemlidir. Kavramsal düşünme yetisi onu olayları çok üst seviyelerde değerlendirmesini sağlıyor. Tarihçi olması hasebiyle her olayın tarihsel arka planını anlatması ve sosyolojik değerlendirmeler yapması onu özel kılan başka bir özelliğidir.
Türkiye’nin yakın tarih arşivi yansa Bilal Sürgeç hoca oturur eksiksiz en baştan yazar. Entelektüel birikiminin zekatını dağıtsa eminin tüm Türkiyte’ye yeter.
Şiir gibi bir hayatta şiir gibi yaşayan bilge bir ruh…Ah keşke herkes tanısa diyeceğim ama toplumda hocayı tanıyacak kadar kaliteli insan yok diyebilirim.
Fikir işçiliği, fikir ızdırabını Necip Fazıl’dan öğrendi bir nesil. Onlara tavsiyem Bilal Sürgeç hocayı tanısınlar. Fikir ne demek? Çile ne demek? Emek ne demek? birde ondan dinlesinler.
İnce bir insan.. Böyle bir incelikte bu hayatta nasıl yaşar ki insan. Topluma verdiklerinin karşılığını bulabildi mi? Bu soruyu sormadım kendine. Muhtemelen sorsaydım ‘Fatih Can aldım.’ diyecektir.
Kişilerin değil toplumların bile gıybetini yaptığını duymadım. Bu ne müthiş bir özellik…Çok orjinal insanların kendine kattıklarını unutmayacak kadar vefalı bir vicdan..İsimlerini sık sık zikreder. Fikir hırsızlığını çok olduğu entelektüel camiamızın yüz akıdır. Namusudur. Vicdanıdır.
Zihni açık pırıl pırıl binlerce öğrenci yetiştirdi. Topluma katkı sunacak o kadar çok birikimi var ki anlatılmaz..Ama almaya niyetli toplum yok…
Yüreğinin ışığı gözlerinden parlar hocanın..Hep tebessüm halinde olması benim gibi asık suratlı birinin çok tuhafına gitmişti. Tebessümün bir insana ne kadar çok yakıştığını hocadan gördüm..
Gülerken ve tebessüm ederken bir tarafında da hüzünlü bir yanını görürsünüz. Ama bunun için hocayı biraz tanımak lazım..Şair Hilmi Yavuz bir mısrasında ‘ Hüzün en çok yakışan şeydir bize,belkide en çok anladığımız’ der. Bu söz sanki Bilal Sürgeç hoca için yazılmıştır derim.
Kitabı yazılması gereken bir değer, bir ömür. 40 yılı aşkın bir eğitim hayatı ve asırlara sığmayan bir fikir sancısı..Müthiş…’gerçekten müthiş bir zihin.
eli kalem tutan arkadaşlar tavsiyem Bilal Sürgeç İn hayatını yazın kitaplaştırın. Zira düşünce ve anlam değer dünyamızda katkısı olan ciddi entellektüellerden biridir. Değer dünyamıza değer katan fedakar, mütevazi bir aydın tanıtmak tarihe karşı da sorumluluğumuzdur.
Onu tanımak sadece bir aydın tanımak değildir. Aynı zamanda bir dost,bir ağabey ve bir rehber tanımaktır.
Kasamda bir sürü geçersiz akçe hükmündeki kelimelerle hocayı anlatmak gerçekten cesaret işi… Cahilin cesareti çok olurmuş. Hocamın hoşgörüsüne sığınarak onu ifade etmeye çalıştım. Birkaç yazı daha yazacağım kısmet olursa..
Yazımı ‘Nasıl biri?’ sorusuna bir cevap ile bitireyim..
…..İşte Öyle Biri…
Fatih Mehmet Turhan