GenelGündemKöşe YazılarıMalatyaManşetMedyaSiyaset

DEPREMDE MALATYA NEDEN GÖRÜLMEDİ?

Depremin ilk saatlerinde yıkılan ve hayatını kaybedenler sıralamasında Malatya ismi sürekli ön plandaydı. Maraş, Hatay, Gaziantep ve Malatya şeklinde sıralama devam ediyordu deprem denildiğinde. Hatta depremin ilk günü adı anılmayan bir il var ise o da Adıyamandı. Gün geçtikçe Malatya ismi depremle anılması popülaritesi düşmeye başladı, bir güç Malatya’yı deprem haritasından çekip çıkararak kenarda arka sıralara itekliyordu sanki. Öyle de oldu.

Halkın bizzat gördüğü-yaşadığı gerçeklikler, iliklerine kadar hissettiği acı yığınağı karşısında kendi şehirlerinin adının yok sayılmasına tahammül gösterememe reaksiyonu sosyal medya sayfalarına taşınmış; nerdeyse zorla kendilerini deprem bölgesi olarak kabul ettirme kavgası verilmeye başlandı daha sonraları. 

Halbuki Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın TOKİ tarafından yapılacak konut sayısının 45 bin olarak Maraş’tan sonra ikinci sırada Malatya’da yapılacak olması dahi yıkımın ne denli büyük olduğunu teyit ediyordu. 

Önce AFAD’ın deprem geçiren iller listesine Malatya’yı eklememesi ile başladı süreç. Memleketlerine gönülden bağlı insanlarımız sosyal medya hesaplarında ‘yahu nasıl Malatya listede olmaz?’ veryansınları yükselince ‘e hadi hatrınız kalmasın ekleyelim bari…’ şeklinde bir anlayışla günler sonra AFAD listesine ismimiz eklenmişti. Derken Elidor kozmetik firmasının deprem bölgelerinde yapacağı seyyar banyo evlerinde yine Malatya adı geçmiyordu. Bu bir tesadüf olamazdı. Tekrar sosyal medyaya sarıldı şehrin duyarlı insanları, Elidor listelerine ekledi mi eklemedi mi bilmiyorum. TRT Haberin yayınlamış olduğu görselde bir baktık Malatya tekrar pas geçilmiş. ‘Bu kadarı da fazla’ diyen hemşerilerimiz neyse yine kavga gürültü, sosyal medyada kampanyalar, hazin çığlıkları ile zor bela Malatya adını yine o görsele eklemeyi başarmıştı. Bu arada siyasiler nerde dediğinizi duyar gibiyim. Tamamen ölü taklidi yapıyordu. Siyasiler nedense elini şehrin üzerinden çekmişlerdi. Yoklar gibi davrandıkları aşikardı artık. Ardından İklim bakanı Murat Kurum’un sosyal medya hesabında yayınladığı bir listede şu talihsizliğe bakınki yine Malatya yer almıyordu. Heyhat, ne olacaktı bu gidişat böyle? Bizimkiler durur mu? Bir kere yapılan suistimallere kılıç çekmeyi kafaya koymuşlardı. Sosyal medyada Bakan Kurum’a istençlerini ulaştırmayı başardılar. Başardılar ama kırılan kalpleri hesaplayan yoktu. Sanırım daha sonraları bir düzeltme yapıldı. 

Peki, tüm bu aksaklıklar, talihsizlikler veya siz tesadüf mü dersiniz bilmem ama maalesef şanssızlık halkalarının neden Malatya ismi ile birleşiyordu? Bu sorunun peşine düştük. Neden Malatya deprem geçirmiş şehir imajı ortadan kaldırılıyordu her seferinde? Bu muamma durumu aydınlatmak üzere ara ara değerli fikirlerine başvurduğum Ankara’da yaşayan adının önünde Prof. ünvanı bulunan hocamıza bu konuyu açtım. 

Hocamız önemli biri, siyaset ve dünya gündemini çok yakından takip eder, yüzlerce bilimsel makalesi yayınlanmış. Hayatının bir bölümünü Almanya’da bilime adamış biri. 2020 depreminde geçmiş olsun dilemek için beni aradığında; biraz depremden konuştuktan sonra ‘depremi boş ver geçti gitti! Asıl tehlike Çin’de ortaya çıkan şu hastalık’ diye ciddi ciddi uyarmıştı o gün. Çok geçmeden Korona salgını tüm ülkeyi esir aldı. Halende konuşuluyor tartışılıyor. 

Neyse biz konumuza dönelim yine: 

Hocam Malatya neden depremle alakasız bir hale getirilmek isteniyor? Bu Malatya için artık ciddi bir soruna dönüştü ve insanlarımız bu durumdan fazlasıyla rahatsızlık duymaktalar.’ 

Seçtiğiniz siyasiler…’ diye önce kısa ve net bir cevap verdi. Devamında; ‘Oy verip seçtikleriniz üzülerek söylüyorum haklarınızı savunmuyor. Veya savunamıyor çünkü korkuyorlar?’ Araya ‘nasıl yani?’ sorusunu sıkıştırdım. ‘Şöyle; cumhurbaşkanımız Erdoğan depremde çok yoruldu, bilakis çokta kan kaybetti, tüm yük omuzlarına bindirildi. Bürokratları hata üstüne hata yapınca her şeyi kendisi müdahale etmek zorunda kaldı. Erdoğan ani bir şekilde her şeyin tek sorumlusu olmakla karşı karşıya kalması işi başka boyutlara taşımış ve tüm olumsuz gelişmelerden doğal olarak etkilemedi diyebilir miyiz? Tabi sonuçta o da bir insan. İktidarını nerdeyse kaybetmek noktasına iş gelince bizzat kendisi sahaya çıkmak zorunda kaldı ve yapılan hatalar silsilesine müdahale etti. Tabi o esnada sizin Malatya’da siyasilerin ne kadar yetersiz, pasif, biraz da şehirden kopuk olduklarını gördü. Muhtemelen bir kaçını azarlamıştır. Belkide hepsini. Erdoğan bu! şakası yok, hak edene haddini hemen bildirir. İşte sizin seçtiğiniz siyasiler Erdoğan’a bu sebeplen sürekli pembe bir tablo sunmak zorunda kaldıkları… Hem depremde kaybettikleri imajlarını kurtarmak hem de hatamızı telafi ettik ve Malatya’da artık hiç bir sorun yok, her şeyi hallettik ve burada sorunlar tamamen düzeldi mesajını raporlayarak verdiklerinden Malatya deprem programından düşmüş olmalı. Dolayısıyla medya ile bürokratik ilgi dozajında kaderine terk edildi’ dedi. 

En çok hangi siyasi?” diye sordum. 

Malatya’da kim nedir-necidir inan bilmiyorum ama aynı hata diğer illerde yapılmadı çünkü şehrin illeri gelenleri, kanaat önderleri ve siyasiler parti gömleğini üzerinden çıkarıp halkın yanında durdular. Chp’lisi de Ak partilisi, MHP’lisi de aynı şeyi söyledi. –Gideceksek hepimizi gideriz- şeklinde bir yol benimsendi. Sanırım Malatya’da bu yapılamadı, olmadı’ cevabını verdi. 

Hocam ne yapmalıyız Peki?’

Hiç bir şey, ancak ara sıra sosyal medya sayfalarınızda organize olmak haricinde çok fazla bir şeyin yapılacağını sanmak zor. Bir kere Malatya iyi durumda algısı yukarılarda akıllara kazınmış. Değiştirebilmek bir hayli zaman ve enerji gerektirir. O da gerçi organize olsanız bu kez seçmiş olduklarınız bunu kabul etmez ve sizlere savaş açarlar, çok zor durumda kalırsınız.

Tam bu arada; ‘bir milletvekilimiz yakın zamanda hakkımda dava açtı hocam…’ deyince; ‘açar’ dedi. ‘Ne yazık kendi becesizliklerini örtmek için onlarda birilerine saldırmalı elbet. Hangi parti milletvekili? Ak Parti… Demek biraz üzerlerine gittin, sonuçta iktidar partisinin vekili, güçlüdür yerelde halka sopa sallayabilir. Adı ne bu vekilin? Hakan Kahtalı.. bir baktırayım.

Hocam şehrimiz perişan gerçekten, binlerce insanımız hayatını kaybetti. On binlerce bina yıkıldı, yıkılmayı bekleyen onbinlerce bina daha var. 500 bin nüfusumuz göç etti. Gerçek şu ki Malatyalılar yaşadıklarının sadece bilinmesini istiyor. Başka bir niyeti yok kimsenin.

Anlıyorum … zira insan olan herkesin bunu anlaması lazım. Zor bir zamandan geçtiniz. Siz ve 10 ilin başından geçenler korkunç ve kapanmayacak ağır yaralar bıraktı ardından. Ha unutmadan, bizim bir grubumuz var, arkadaşlar-dostlar okuldan devreler İşte. bazen bir araya gelir gündemi falan değerlendirir sohbet ederiz. Deprem geçirmiş iller ve sorunlarından özelikle. Çünkü arkadaşlardan biri yardım götürdüğü Hatay ilinde dönüşte tanıyamadık. Kaldığı 6 gün içinde bayağı yıpranmış fiziki olarak değişmişti. Etkilenmişti demek. Hatta geçen gün bizzat meclisten bir dostum Malatya’da üç belediye başkanı (soru sordu: nasıl üç belediye başkanınız oluyor? Gülümsedim. iki merkez ilçe ve büyük şehir toplam 3 belediye başkanı diye cevap verdim) ha işte onların üçününde görev ve yetkileri elinden alınmış veya sınırlandırılmış dedi. Ne kadar gerçek ne kadar doğru bilmiyorum. Siz oradaki gözlemlemelerinizden rahatlıkla anlayabilirsiniz bunu. Galiba Malatya Valisi’de dahilmiş bunlara. Ama valiyi uzaktan tanırım gözü pek cesur bir devlet adamı. Bilemedim doğrusu. Onun için Van valisine tüm koordinasyonu devretmişler’ dedi.

Üç belediye başkanın elinde şimdilik hiç bir yetki yok. Varsa bile sınırlı şeyler…

Zaten Ak parti, parti misyonu gereği sebebi ne olursa olsun kimseyi görevden almaz, istifa ettirmez. Yetki kısıtlaması yapararak pasif alana çeker ve seçime doğru giderken ne yapacağına daha sonra karar verir.  

Hocam çok teşekkür ederim, izniniz olursa bu konuştuklarımızdan gerekli bazı bilgileri köşemde yazmak istiyorum.’

‘…Tabiki yazmalısın. Sen bir yazarsın, yazmak için doğduğunu her zaman söylerim. Hemşerilerin, İnsanlar bazı şeyleri bilmelerine hakları var. Hem yazmak vicdani bir sorumluluktur. Madem bu kalem elinde gerçekleri yazacaksın, eksiği gediği var ise vebali ben üzerime alıyorum. Söyleyeceğim diğer şey; her zaman yaz olur mu? İnan çok üzüldüm. Memleketinize geçmiş olsun, oranın insanlarına selamı mı da ekle yazının sonuna.

Söz ekleyeceğim. Sağolun hocam/hürmet ederim.

PROJESİ OLMAYAN ADAY ADAYLARI

Evet, bir seçime doğru gidiyoruz. 15 Mayıs günü gerçekleşecek Milletvekili ve Cumhurbaşkanlığı seçimi için bir çok tv kanalında geri sayım kronometresi çalıştırıldığını görüyoruz. Elbet halkın oy’u ile seçilecek milletvekilleri ve cumhurbaşkanı seçiminde sandık Türkiye’nin geleceğini bir daha belirleyecek. 

İlimiz Malatya’da da her partiden aday adayları milletvekilliği için başvuruda bulundu. Toplam 400’e yakın adayının başvurusu sonrası şöyle bir listelere baktım. Aday adaylarının bir çoğu ‘asla’ seçilemeyeceğini bildiği halde ‘işte milletvekilliğine adaylığını koymuştu’ hafsını isim ve soy ismi arkasına monteleme girişimlerinin başka sebepleride vardı. Biraz daha tanınmak, varsa ticareti işlerini potansiyelini arttırmak yada hangi partiye yakın olduğunu ispatlama performansı şeklinde ele alabiliriz. 

Gelelim iddialı aday adaylarına; genellikle başvuruda bulundukları partilerin alt yapısından gelen ve bugün mevcut yönetimde bulunan isimler listeye girme oranı daha yüksek. Sorun şu: iddialı diyebileceğimiz isimlerin hiç birinin salt bir projesi bulunmuyor. Bilen var ise Allah için söylesin. ‘Hele bir seçilelim, sonra bakarız’ mantığının geldiği nokta yıkık dökük, moluzlardan geçilmeyen bir şehir. 

Ya kardeşim, Allah rızası için bir şehrin insanlarından onların vekaletini almaya talip oluyorsun ama ne istediğin, ne yapacağın, fikrinde-zikrinde ne var kimse bilmiyor. Siyaset bu kadar sıradanlaştı da yoksa bizim mi haberimiz yok. Güzel efektli fotoğraflar çektirmişsiniz, milletvekili olmak isteğinizin kanıtı bu resimler ama ortada bir amaç yok. Amaç yoksa gelecekte yoktur. Çektirdiğiniz o akustik resimlerin köşesine az da olsa bir kaç maddelik programımızı ekleyin. Siyaset anlatmaktır. Anlatın, söyleyin, hedeflerinizi, siyasal alanda varmak istediğiniz adresi yazılı olarak ortaya koymalısınız. Bir şey kaybetmez kazanırsınız inanın. Diyorsunuzki listeye giremeyiz belki, böyle otonom kalsın her şey.  Demek kendinize güveniniz yok, dostlar pazarda görsün diye mi koskoca şehre blöf atıyorsunuz. Yapmayın, programınız yoksa bu halk yarın hatalarınızdan ötürü yakanıza yapışır, affetmez söylemiş olayım. 

HIRSIZIN HİÇ SUÇU YOK

Deprem üzerinden nerdeyse geçen 2 ayı doldurmak üzereyiz. Şehir pert, şehir enkaz, şehir hala bir harabe. İnsanlar nerde bilinmiyor. Gelirler mi gelmezler mi o da ayrı bir parantez. Öyleki gidenler binlerce-yüzlerce km uzaklara gitti, kalanları da şehrin en ücra yerlerine yerleştirince hırsız tayfasına gün doğdu. Nasıl mı? Kimsenin gelip apartmanın önünde nöbet tutacak hali yok. Konteyner kent merkeze 7 km mesafede. Öyle her an gel git kolay değil. Bu durumu net tespit eden hırsızlar boşaltılmış binalara dadanıyor. Hırsız bu adı üstünde, sadece kıymetli eşya aramıyor, komple evi boşaltıyor. Kalorifer Petek, kombilerine kadar söküp götürecek rahatlıkta hareket ediyorlar hemde. Nasıl olsa ne arıyorsun burda diyecek kimse yok. Halbuki en azından bazı ev sahiplerine müsait alanlarda evine yakın çadır kurma fırsatı verilseydi veya hasarlı içeri girilmez yasağını biraz esnetilseydi hırsızlar bu denli illeri gitmezdi. 

Bir çok kimse evini olduğu gibi bırakıp gitmiş, tüm eşyaları belkide kıymetli eşyaları vardır. Hırsız rahatlıkla binaya girip, çelik kapıyı kırıp tamamen boşaltıyor içeriyi. Para edecek ne varsa kaldırıp götürüyor. Sosyal medyada evlerinin nasıl hırsızlarca boşaltıldığını gösteren bir çok video dolaşımda. 

Yazıktır, günahtır! İnsanların emeklerinin üç beş hırsızın insiyatifine terk edilmesini kaldıramaz kimse. Zaten depremde ağır darbe almış insanların yaralarına buda tuzu biberi olur. Bir an önce çözüm bulunmalıdır. Çözümü yöneticiler icad edecek. Ne gerekiyorsa yapılacak şekilde. 

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

Başa dön tuşu