Köşe YazılarıManşet

Şehre Bir Zam Gelir Dram Olur Yazlar 

Sezen Aksu’nun 91 yılında seslendirdiği, o meşhur ‘Gülümse” parçasında “Belki şehre bir film gelir. Bir güzel orman olur yazılarda, iklim değişir…” sözlerinin aslında bestelenmeden önce Kürt aydın Kemal Burkay’ın şiir formatında yazdığı sözler o dönemin hayat akışında, bir eksiklik olarak gördüğü ‘gülümsemeyi’ hatırlatıyor bize. 

İsviçre Stokholm’da kaleme alınan şiir’in ‘bir kedim bile yok, anlıyor musun?’ sloganik sözleri ile hafızalara kazınmış, 30 yıllı geçkin hikayesinde şehre gelecek filmin insanları güldüreceğini İnanmış realiteyi her daim savunmuş ve tamamlamıştır. 

Şehre bir film geliyordu, insanlar mutlu oluyurdu. Yüzleri gülüyordu.

Artık şehre filmler gelmiyor, gelse bile kimsenin umrunda değil. Değişim gösteren zamanın yetilerinin neleri elimizden aldığının daha da netleştiği bir depresif ortamın müdavimleri olduk. O gün eksiklik olarak görülen bir -kedi- bugün ‘evimi nasıl geçindirebilirim, aç kalmam’ modeli ile yer değiştirdi. Hadi gülümse diyen birinin olmadığı gibi kimsenin gülmek gibi niyeti de yok. Hengamenin boyutunu ortaya koyacak veriler elimizde bulunmuyor ama özel ve kamusal yaşamımızın ‘olmazsa olmazı’ kabul edilen unsurlardan bazılarının her yıl sonunda bir kaçını kaybettiğimiz halde, onun gerçek yeri ve önemi de ortaya çıkardığı günün sonunda gülümsememe eğilimi gösteriyor. 

Bu nedenle bir şeyin yokluğunu hayal etmek, yeni bir şeyler düşünmek, düşünebilmek için fırsatlar sunmasını beklemeliyiz belkide. 

Gülümsemiyoruz çünkü zam’lara karşı koyacak gücümüz kalmadı. Hayat çekilmez bir hal almaya başladı her yanda. Gıda, temel ihtiyaçlar, enerji, günlük ihtiyaçlar, sağlık derken gün içinde şehir içi ulaşımı kullananlar için her bir yeni zam haberi umutsuzluğu bulup getiriyor bir yerlerden. Umutsuzluk zül bir çaresizlik provasından başka bir şey değil. Alışkanlık mı kabullenmek mi karar veremedim lakin bu kadar zam’la toplum inşasının harcı dökülüyor her gün. Kolonlar çatırdıyor. Binayı ayakta tutan demir iskelet sistemi koptu ha kopacak. Olan fakire oluyor tabiki, tuzu kuru olanlara ne hacet? Zaten onlara söyleyecek sözümüzde yok. 

Belki şehre bir film geleceğini beklemiyoruz artık, yeni zamları beklemediğimiz kadar. 30 yılı geçkin süre içerisinde değişim-dönüşüm evresinin boyutu film beklemekten ancak zam beklemeye evrildik. Ve muhtelif yeni bir zam haberi daha yolda. Haberi dün yerel bir haber sitesi paylaşınca düştü önüme. 

Malatya Büyükşehir belediyesi başkanı Selahattin Gürkan’ın gündeme getirmeyi planladığı son 5 ay içinde ulaşıma ikinci zam karşısında insanlar bir daha gülümseyebilecek mi acaba sormak gerekiyor? Ulaşıma % 33 oranında zamlarla birlikte sivil binişler 4.75 TL’den 6 TL’ye çıkacak. Öğrencilere ise yüzde 25 yapılacak zam ile binişler 3 TL’den 3.75 TL’ye…

O vakit değiştiriyorum şarkının sözlerini. “Gülümseme, hadi gülümseme. Sana yasak artık gülümsemek. Belki şehre bir zam gelir, bir dram olur yazlar, iklim fakire zehir olur.

Her şehir ve o şehri yönetenler bu sarsıcı ve  olumsuz süreci/deneyimi kendi bildiği, bilgi ve birikimince görmeliler. Hemde yaşayarak anlamalılar bunu. Gördükleri taktirde hayatın ve insanın olağan değerlendirmesi farklı olur o zaman. Gelişmiş bir demokrasinin siyasi iradesiyle tanımlama yerine badireleri az hasarla atlatma şansı ve kullanacağı araçlarla, direnç gösterilen refleks üzerinden toplumun salt dili ve gerçekleri üzerinden tanımlama yapılır. Halk dilinde buna ‘empati’ deniliyor. Başkan Selahattin Gürkan empati yapar zamları geri çeker mi, yoksa siyasi lehçe üzerinden kılıfına uydurulmuş bir jargonla zamları dayatır mı bilinmez, bizim tavsiyemiz şu: şehrimiz bu zamlara hazır değil, belki zam geri çekilirse en azından uzun bir süre kendi yağımızda kavrulma ritmi elde edilir, yüzümüzde çok az miktar kalmış ‘gülümseme’ modu sönüp geçmez aniden. 

Bir krizde oluşumuzu kabul edelim ve toplumun zaruri ihtiyaçlarını karşılamada zorlandığı halde siyasetin zengin ve bol kepçeden dili ile çakışan gerçekler,  toplam servetin dilimleri giderek daha az insanın elinde toplanırken, gelir uçurumundan kaynaklanan adaletsizlikler hem ülkede hem de şehir sınırları içindeki kesimler arasında farklı boyutlarda yaşanıyor. Tıpkı, kamu personel çalışanlarına tanınan ayrıcalıkların işçi-memur arasında ki bariz farkı gibi. 1 çocuklu bir belediye işçisinin yol ücreti 3 TL geliş, 3 TL gidiş günlük toplamda 6 TLx26 gün=156 TL ederken; 657’ye tabi memurlar ise 88 binişlik bedava binme hakları var. Bir memur maaşı: 11 bin+600 TL’lik Esenlik gıda alışveriş fişi. İşçilerde ise 1 çocuklu işçinin: 4877 TL maaş+235 TL Esenlik gıda fişi. İşçiler ayrıca resmî tatillerde çalışırsa mesai alabilme haricinde mesaileri yok. 

Hal böyleyken maaşı ve geliriz az olan bir işçinin yol ücretine para ödüyor olması, maaşı nerdeyse işçinin 2 katı olan memurun 88 binişlik bedava binme hakkının bulunması, üstelik Esenlik alışveriş fişi yine iltizamlı. Tam tamına 2 katı. Gelde şimdi gülümse. Hadi gülümse… Malatya’dan başlayıp sonuçları Türkiye ortalamasına entegre edebilirsiniz. Varlıklı ve demokratik ülkeler nüfuslarını daha az ezen çözümler bulma konusunda diğerlerinden talihli olabilir. Böyle adil olmayan gelir hesaplamasına izin vermeyecekleri gibi, yine de gelişmemiş toplumlarda akridite yönetim tablosu ekonomik krizlere gebe ve kapitalizmin güncel aşamasının olağan sonuçlarını birlikte yaşayacak ülkelerin başına neler geleceğini de, bugünden kestirmek kolay olmasa gerek.

Onun için yöneticiler eğer empati duygusunu üretemiyor, toplumun en derinlerine uygulayamıyorsa ve toplumun kesimleri arasında meydana gelecek keskin gelir farkları o siyasinin siyasi hayatını sabun köpüğü kadar geçici hale getirebilir. İdeolojik birikim dahi bir yere kadar, siyaset ve iktidarlarının sonunda gurur duyabildikleri şeyin insanları mutlu etme/edebilme ölçüleridir. Biz bugün 30 yıl önce yazılmış toplamda bir kaç satırlık bir şiiri konuşuyorsak 30 yıl sonra bugünün siyasileri de muhakkak konuşulacaktır. Olumlu mu, olumsuz mu onların şimdiki yönetim biçimi karar verecektir. Bizde Başkan Gürkan’dan gerçekten iyi söz etmek istiyoruz. Belki bir ‘gülümse’ kadar etkili, halktan yana, sistematik ve empati kurabilen siyasi çıkışlarıyla… Neden olmasın .

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu