Köşe Yazıları

BENCİLLİĞİN TRAFİĞE YANSIMASI

TDK sözlüğünde “Bencillik”, bir kişinin sadece kendi çıkarlarını düşünerek hareket etmesi olarak ifade edilmektedir. 

Soru şu: 

Bencil düşünceye sahip bir bireyin trafiğin seyri seferindeki tutum ve davranışlarının yansıması nasıl bir tablo ortaya çıkarmaktadır?

Geçen gün eniştem ve kız kardeşim ile birlikte ÇORUM’a gittik.Arabayı, hayatını trafikte, direksiyon başında kazanmış eniştem kullanıyor. Bu kısa yolculukta trafikte karşılaştığım olumsuzluklar bu satırları yazmama sebep oldu. 

Gerek trafikte gerekse sokaklarda gördüğüm olumlu olumsuz olayları bireysel, yani tekil bir olay olarak görmek ve değerlendirmek benim tarzım değildir. Her olaya geniş perspektiften bakmayı, toplumun derinliklerinden gelen dip dalgayı görmeyi ve toplumsal manada konuyu anlamlandırmayı yeğlerim… Yani olayları bireysel değil toplumsal düzlemde görmenin ve ona göre değerlendirmelerde bulunmanın daha anlamlı olacağını düşünürüm. 

Niçin bu cümleleri kurdum? 

Size dün ve önceki yaşantılarımda karşılaştığım trafikteki gözlemlerimi anlatarak “Bencilliğin Trafiğe Yansıması”nı ortaya koymaya çalışayım. 

Trafikte;

1- Kendi acelesini önceleyerek hız sınırını ihlal edenler, 

2- Kendi ihtiyaçlarını karşılamak için hareket halinde telefonla konuşanlar,

3- Başkalarının hakkını, hukukunu önemsemeyip lüzumsuz şerit ihlali yapanlar,

4- Kendi çıkarını, kazancını düşünerek park yapılması yasak olan yerlere arabasını park edenler,

5- Sağ şeritten gitmesi gereken vasıtaların sol şeridi işgal ederek trafiğin seyrini olumsuz etkileyenler,

6- Işıklı kavşaklarda lüzumsuz yere sarı ışık yanar yanmaz önündeki sürücüleri korna çalarak uyarmaya çalışanlar,

7- El kol hareketleri ile diğer sürücüleri tahrik eden tutum ve davranışlarda bulunanlar vb…

Elimizde bir araştırmaya dayalı veri yok ancak, bu davranışları sergileyenlerin büyük ekseriyetinin bencil duyguların esiri olan vatandaşlarımız olduğunu düşünüyorum…

Trafiğin bu görünen tablosu hayra alamet değil ve de bencilliğin trafiğin seyri seferine yansıması olsa gerek…

Elbette sosyal olayları tek bir sebeple izah etmenin doğru bir yaklaşım olmadığının da farkındayım…  

Ancak, bencil davranarak trafik kurallarını ihlal eden vatandaşlarımız çoğu zaman bunun faturasını kendi hayatlarını kaybederek öderken,zaman zaman da suçsuz günahsız insanların hayatına mal olan üzücü tablolarla karşılaşmamıza sebep oldukları da ortada…

Kısa bir günde yukarıda saydığım trafik kurallarını ihlal eden şoför vatandaşlarımızı görmek, ister istemez bunun altında yatan gerçek sebebe yönelmek gerektiğini düşündürüyor…

Yine yaşadığım ve gözlemlediğim bir olayı paylaşmak isterim…

Geçen yıl bir kış gününde işe gitmek için evden çıktım. Kaldırımda yürüyorum. Arkamdan bir arabanın geldiğini hissettim ve döndüğümde araba kaldırımda bana doğru geliyordu. Yol verdim ve araba beni geçti, yaklaşık 10 metre gitti ve kaldırımda durdu. Arabanın park ettiği yerin sağında bir inşaat var. İnşaat kaldırımdan bir miktar yer kapatmış ve oraya inşaat malzemesi koymuş. Arabanın solunda ise kaldırıma doğru eğik vaziyette büyümüş bir ağaç var. 

Yani, anlayacağınız kaldırıma park eden arabadan dolayı bir yayanın kaldırımdan geçmesi mümkün değil.

Kaldırıma park eden kadın sürücü arabadan indi ve kapısını kapatıp yan taraftaki kuaföre girdi. Kadın dış görünüşü itibariyle okumuş-yazmış birisi. Muhtemelen üniversite düzeyinde eğitim almış olmalı… 

Sabahın saat 07.30’unda kuaföre saçını yaptırmak için giden bir kadının, muhtemelen iş yerine veya bir toplantıya düzgün bir görüntüile katılmak istiyor olma ihtimali var… 

Bu durumu değerlendirelim…

Arabadan çıkan hanımefendi kendi açısından yanlış bir eylemde bulunduğunun farkında değil. 

O vatandaşımız;

1-Arabasını rahat park etti.

2-Kendisi için en kısa yolu yürüyerek kuaföre gitti ve enerjiden tasarruf etti.

3-Zamandan tasarruf etti vb.

Burada sayacağımız her şey bireyin bencilliğinin birer göstergesidir. Yani bu davranışı sadece kendi çıkarına odaklanmasının sonucudur. Orada sadece kendi hayatı, kendi çıkarı, kendi konforu önemli, bir başkası onun nezdinde hiçbir şeydir… Başkasının hayatının, istek ve ihtiyaçlarının onun nezdinde hiçbir kıymeti harbiyesi yoktur.

Peki, bu durum ortak yaşam alanlarında ihtiyaç ve beklentilerimizin bir birine dokunduğu, karıştığı şehir hayatında kabul edilebilir bir davranış mı? Elbette hayır…

Her şeyden önce, bunun bir kul hakkının gaspı olduğu açık seçik ortada. Hayatını bencillik üzerine kurgulayan bir insan için “kul hakkı” ne anlam ifade eder ki diyeceksiniz?

Siz de haklısınız!… Ama aslında insan hayatının bunun üzerine bina edilmesi gerekir. Zira kurulacak mizana “kul hakkı” ile gelmeyin buyruğu ortada. 

Peki, kim bu habis bencillik duygusundan arınmış insanoğluna,paylaşmanın hayata can veren güzelliğini ne ve kim kazandıracak? 

Bunun cevabı tek ve kesindir… İlk basamak aile ve ardından gelen okul eğitimi hayatı… 

Yok ötesi berisi….

Paylaşmanın asaletini yaşamak varken niçin bencilliğin girdabında ıstırap çekerek yaşar insanoğlu? Benim de hayretim bunadır.

Kadir Çetin

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

Başa dön tuşu