Köşe Yazıları

KAMU ve EĞİTİM YÖNETİMİNİN SUNUMUNDA KALİTE –(IV)

Geçen haftaki yazımızda; uluslararası öğrenci değerlendirmelerine ilişkin PİSA – TİMSS sonuçlarında ve ulusal düzeyde yapılan ABİDE sınav sonuçlarında Türkiye’nin dünya eğitim ligindeki yeri/konumundan bahisle sınav sonuçlarının “Eğitimde ve Eğitim Yönetiminde” durum tespitine ilişkin taşıdığı mesajlara dikkat çekmiştik. 

B- EĞİTİMDE VE EĞİTİM YÖNETİMİNDE BİR DURUM TESPİTİ 

Üst Politika Belgelerinde Eğitim (Beş Yıllık Kalkınma Planları), Ulusal ve Uluslararası sınavlardaki başarı/başarısızlık durumumuzu ortaya koyduktan sonra bugün “Türkiye’de Kamuoyunun Eğitim Algısı” 4. alt başlığımız ile “Eğitimde ve Eğitim Yönetiminde Bir Durum Tespiti” ana başlığımızın altını doldurmuş olacağız.

4- Türkiye’de Kamuoyunun Eğitim Algısı 

Kamuoyunda,  bilimsel kaynaklarda ve yukarıdaki üst politika belgelerinde belirtildiği üzere; ülkemizde eğitimin yapısal ve işlevsel sorunlarının güncelliğini koruduğu ve eğitim politikalarının değişmesi gerektiği sık sık gündeme getirilmektedir. 

• Eğitimde yaşanan sorunlara ilişkin genel kanaat, eğitimde yapılması istenen “Değişim İsteği”, temelde eğitimin niteliğine (kalite) ilişkin yetersizliklere dayanmaktadır. Bununla birlikte MEB okullarında eğitime erişim ve kapasite sorunu da devam etmektedir. 

• Eğitim hizmeti sunulamayan (erişim sağlanamayan) kesimlerin yanında, eğitim hizmeti sunulan kitleler de öğrenim yıllarında kendilerine daha mutlu bir yaşam sağlayacak, millî kalkınmayı olumlu yönde etkileyecek kalitede bilgi ve beceri ile donatılamamaktadır. Bir başka ifade ile eğitim sistemimiz tüm çabalara rağmen, topluma istenen düzeyde nitelikli insan gücü kazandıramamakta, lise ve üniversite mezunlarının iş için devlet kapısına hücumuna yol açmaktadır. 

• Eğitim yöneticilerinin atanma ve yer değiştirmeleri konusunda objektif kriterler olmadığı, sağlıklı değerlendirme yapılmadığı için siyasal mülahazalar devreye girmekte ve burada da adalet, ehliyet ve liyakat esası gözetilmediğinden uygulamalar toplumsal vicdanı kanatmakta, devlete olan güven duygusu zedelenmekte, yönetimde tecrübeden ve kurumsal hafızadan kopuş yaşanmaktadır.

• Bölücü ve yıkıcı faaliyetlere katılma eğilimi devam ederken, toplumda organize suç örgütü sayısı ve bireysel suç işleme oranı günden güne yükselmekte, mutsuz insan sayısı çoğalmaktadır. Hemen her gün haberlerde güvenlik güçlerinin yeni bir organize suç örgütünü ortaya çıkardığı haberleri sıradan haberler olarak verilmektedir.  

• Özellikle gelişmiş batı ülkelerine yetişmiş beyin göçü durdurulamaz hale gelmiş, halktan kopan, toplumsal değerleri hiçe sayan aydınlar ortaya çıkmış ve eğitilenler arasında bir değer bunalımı yaşanır olmuştur.

• MEB’de (Merkez, il, ilçe ve yurtdışı), okullarda ve üniversitelerde sunulan hizmetler bir sistem bütünlüğü içinde sorgulanmamaktadır. Yani sistemin iş süreçleri (girdileri, işlemleri ve sonuçları) özdeğerlendirme mantığı ile ele alınarak bir sorgulama yapılmamaktadır. 

• Okullar ve üniversiteler, iç müşterileri konumunda olan öğretmen ve öğretim elemanlarını kurum kimliğine kavuşturamamış, eğitim çalışanları sunulan hizmetten gurur duyar bir konumda değildir. Bunun doğal sonucu, çalışanlarda iş doyumu, iş görme hevesi/isteği kaybolmuş ve yönetime olan güven sarsılmıştır.

• Eğitimin yönetiminde, uygulama (müfredat) ve değerlendirmesinde çok sık değişen kavramlar eğitim yöneticilerini ve öğretmenleri/öğretim elemanlarını yormaktadır. Bu konuda özellikle 1990’lı yıllardan itibaren eğitimde Kalite Yönetimi (TKY), Stratejik Yönetim, Hedeflerle Yönetim, Performans Yönetimi vb. kavramlar daha sık kullanılmış ve yer yer uygulamaya konulmuştur. 

• Avrupa Kalite Yönetimi Vakfı (EFQM) Mükemmellik Modeli Milli Eğitim Bakanlığında eğitime uyarlanarak kurumsal bağlamda kalite ödül süreci gerçekleştirilmiştir. Takip eden yıllarda eğitimde karar vericiler iyi uygulamaları sürdürme kararlılığını göstermemişlerdir. Bu durumu bir önceki Bakanımız Sayın Ziya Selçuk, “Eğitim sisteminde herkes kendi 1,2,3’ünü saymaya çalışmakta, yeni gelen 3’ün üzerine 4,5,6 diyerek işi sürdürmemektedir.” cümlesi ile ifade etmiştir. 

• Bu konuda bir örnek olması bakımından eğitimde kaliteyi yakalamak için 1990’lı yıllarda Toplam Kalite Yönetimini uygulamaya koyan Bakanlık, 2000’li yıllarda “Avrupa Kalite Çerçevesi” kavramını işlemiş ancak tutmamış ve bunu “Proje Ödül Süreci” takip etmiştir. Yakın geçmişte “Okul Profili” diye bir kavramın gündeme taşınmaya çalışıldığı ancak onun da nefesinin kesildiği anlaşılmaktadır… Şimdi ise “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli” kavramı eğitim sisteminde yerini almış durumda… Bu “Modelin” uygulama sonucu ise şimdiden merak konusudur…

Bütün bu kullanılan ve çok sık eskitilen kavramlar kamuda ve eğitim yönetiminde kargaşaya sebep olmakta, özellikle eğitim yöneticilerini yormaktadır. Eğitimin hafızası, tecrübesi önemsenmemekte ve bu durumun doğal sonucu olan istikrarsızlık sistemin oturmasına mani olmaktadır. 

Kamuoyunun eğitimle ilgili yukarıdaki algısı aynı zamanda bir toplumsal (sosyolojik) sorun olarak görülmeli ve müspet anlamda değiştirilmesi için eğitimde karar vericilerin bu konuyu da öncelikle gündem konusu yapmaları gerekir diye düşünüyorum.

(EĞİTİMDEN TOPLUMSAL BEKLENTİLER ve ÇÖZÜM ÖNERİLERİ–V Haftaya Cumartesi)

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

Başa dön tuşu