Köşe YazılarıMalatyaManşetVitrin

Kayısıyı nasıl kurtarabiliriz

Yıllardan beri bu köşelerden yazıp çiziyoruz. Bazen muhalif, bazen yandaş, bazen karşıt, marjinal, radikal diye kodlanmamızın nedeni; iç güdüsel bir psikoloji ile Malatya çıkarlarını savunmamız olmuştur. Malatya’da yaşayan, bu bereketli topraklar üzerinde doğmuş büyümüş, atalarımın gömülü olduğu yurdun ortak bir alanında yaşadığım insanlar için hep ‘olması gerekeni’ söyledim. 

Olurki bazen siyasiler, bazen bireysel, bazen kurumları hedef aldık. Yanlışlarını dile getirdik sadece. ‘Doğru olanı yapın’ diye telkinde bulunduk. Kimseyle hasımlık yapmak değildi niyetimiz. 10 tane yazımın 1’si kayısı’nı geleceği üzerine haiz olmuştur. Tabiri caizse kayısı kırmızı çizgimdir benim. 

Çünkü Malatya coğrafyasında insanların ne emeklerle büyüttükleri, bakımı, masraflar ve işleme esnasında yaz sıcağı altında binbir cefayla meydana getirdiği hasılatını hiç bir zaman karşılığını alamadıklarını birinci elden yaşayan gözlemleyen biriyim. Malatyalılar Temmuz boyunca kükürt kokarlar. Diğer aylarda ise yokluk, sefalet… 

Tam zamanıdır’ der, borç harç ödenecek, hayaller kurulur, kayısıdan gelecek para ile rahat bir nefes alınacaktır. Ordan tüccar üreticinin zorda olduğunu, köşeye sıkıştığını bilir. Anadolu’da ‘harman zamanı’ denilen dönemde fiyatları aşağı bir çeker zavallı köylü, çiftçi kurbanlık koyun misali boynunu uzatarak tüccar denilen şey avucuna ne koyarsa razı gelmek zorunda kalır. Veyahut kapalı kapılar ardında bazı kirli pazarlıklar yapılır. Ucuza alınıp pahalıya satılmasının stratejisi belirlenir. Tamamen feodal tamdansta, dramatize şartlara bağlı bir şekilde resmen peşkeş çekilir kayısı. 

Bu uğurda kaleme aldığımız onca yazı, anekdot, makale, şiir ve öngörülerimiz şunu fark etmemizi sağladı. ‘Ortaçağ zihniyeti’ diye bir tabir vardır. Oldukça ilkel, mesnetsiz, vahşi ve de içeriğinde hiç bir bilgi döküman, akademik sav bulunmayan hadiseler için kullanılır. Malatya’da meydana gelen gelişmeler, bazı olaylar ortaçağ zihniyeti diyebileceğimiz türden konuları barındırıyor halen. Maalesef Malatya kendini aşamadı. Hem siyaset tablosu, hem toplumsal formlarda hemde bölgesel konjukturda kendini gösterecek radikal adımları atamadı. 

Hemen hemen tüm Malatya sınırları içerisinde olmak koşulu ile, Elazığ’ın Baskil ilçesi, kahramanMaraş’ın Elbistan’da Darende’ye sınır köylerinde dahil olmak üzere şu günlerde harıl harıl herkes kayısıda çalışıyor. Bir kayısı üreticisi olarak bende dahil 2022 sezonuna başladık. Başladık lakin hangi fırtınaların bizleri beklediğini bilmeksizin. Açıkçası nasıl bir oyuna getirileceğimizi kestiremiyoruz yine. 

Yaklaşık 50 bin aile, Diyarbakır-Şanlıurfa-Batman ve Adıyaman illerinden gelen bir o kadar mevsimlik işçilerle birlikte korkunç bir işgücünün ortaya konulduğu dönemdeyiz. 

Sadece iş gücü mü? Şehir en yoğun para trafiğini yaşar bu dönemde. işçiye erzak, naylon, kasa, kükürt derken kayısı hazırlıkları esnasında esnafta hatrı sayılır bir ticaret çarkı döner.

Ama ortaçağ zihniyetinin formasyonunda, takriben 1930’larda Malatya’nın Kale ilçesinde ilk olarak kayısı yetiştiriciliğine başlandığı metodlarla, satış-pazarlama-Ar-Ge çalışmaları ne var ise aynı o günün yöntemleri kullanılarak yapılması içler acısı değil mi? 

İl Tarım Müdürlüğünün kayısı ile hiç bir alakası yok. Pardon pardon var. Son yıllarda kayısı tüccarlarının üreticiyi kazıklaması için ‘rekolte balans ayarı’ vererek aracı rolünü oynaması ve tüccarın ekmeğine yağ sürmesi harici elinizi vicdanınıza koyun üreticiye bir faydası olduysa çıkın söyleyin. 

Olmaz! Çünkü üretici sahipsiz, yalnız, çaresiz, çünkü adam yerine konulmuyor, çünkü çantada keklik, neler yaşadığını kimse bilmiyor, başvuracağı makam, çalacağı bir kapı yok. 

Siyasetin zaten hiç bir zaman ilgisi alanına girmedi kayısı. Seçim dönemlerinde bazı alt yapısı boş vaadlerle dile getirirlermi, getirirler. Ona bir şey demiyorum. 

Sahiden ya ne oldu bizim lisanslı soğuk hava depoları işi? Hani soğuk hava depoları projeleri adı altında hibeli kredi çekip kof bir bina yapıp gösterildikten sonra parayı metropol şehirlere kaydırarak farklı işlerde değerlendiren açıkgözlülerin bu insanlara yaptığı zulme diyecek bir sözünüz yok mudur?

Benim var, olacak!

Tüm bu kaos, antin’kuntin işler, bıyığını burkarak dört gözle zavallı köylünün kayısıyı bitirmeyi bekleyen işini yoluna koymuş tüccar… Devletin fındık, zeytinde uyguladığı taban-tavan fiyatı kayısıda bir türlü gerçekleştirmeme ısrarı, 5 kat artan maliyetler cetveli içerisinde asıl sorun şu; yıllardan süre gelen ağalık (feodal) usülü bu düzeni gelin hep beraber yıkalım. Bir dünya markası olan kayısıya el birliği ile sahip çıkalım. Dünyada yüzde 86 üretimi Malatya’da olmasına karşın yüzde 2 sofralık payı temsil eden Iğdır dahi ikide bir sataşarak racon kestiği şu çaresizliğimize karşın gelin kayısımızı ortaçağ zihniyetinden kurtaralım. İsrail merkezli izmir’de konuşlu bir firmanın tekelinden çıkaralım elbirliği ile. Üç beş tüccarın hüküm kıldığı bu sihirli meyveyi dünyaya slogan pazarlayacağımız bir hammedeye dönüştürelim. Malatya’da yetişmiş binlerce iş insanımız var! Yüzlerce ziraat mühendisimiz, gıda mühendislerimiz, kafası zehir gibi çalışan üreticilerimiz, köylümüz, çiftçimiz hep birlikte elele verip bir şeyler yapabiliriz. En azından deneyelim. 

Bütün gergin ve olağanüstü atmosfere rağmen, Malatya siyasetinden halen umudum vardır ve kayısının geleceği için en anlamlı gelişmenin bu zaman diliminde tanımlanan yeni bir stratejinin toplumla bir arada faaliyet şeklinde yürütme becerisi olduğunu düşünüyorum.  

Birbirine benzemeyen ve dahası birbirleriyle rekabet ederek gelişen üretici-tüccar akımların aynı ortak çizgide birleşmeleri için, üreticinin haklarının korunacağı yeni bir statüko ortam kurulabilir. 

Evet, biz Malatya’lıyız yapabiliriz. Karar alabilmek fevkalade önemlidir. Kayısı sistem hataları meselesi sorunları başta olmak üzere şehrimizin öncelikli konularında ortak fikir geliştirme başarısını gösterme şansımız oldukça fazla. 

Bunu yaparken şehrimizin doğal ve kaçınılmaz başlıklarını da ustaca değerlendirmeliyiz. şehrimize geleli henüz bir ay olmuş valimizin Doğu’da tahkim görmüş fikirlerine başvuracağız. Mv. Öznur Çalık gibi ömrünün 3/1’ni siyaset adamış birini arkamıza alacağız, Bülent Tüfekçi’nin ’bakanlık’ imzası bulunan bir ismin bağlantılarından faydalanacağız. Yerel yönetimde mastır yapmış Selahattin Gürkan tecrübelerinden istifade edeceğiz. Eğer finale ulaşırsa ortaya çıkacak tablo, halka açık ve herkesin başını sonunu bildiği bir akridite merkezi olacak, tüm verilerinin halkımızla paylaşılacağı güçlü bir konsorsiyum yada Anadolu’da sayıları binlerceyi geçen ama farklı, ayakları yere sağlam basacak klasik bir kooperatif protokolü etrafında üreticimizin toplayacak, yeni bir –kayısı haritası– ortaya koyabilirsek; emin olun çok şey değişebilir. Hakan Kahtalı’nın keskin ticaret yeteneği de lazım olacak bize. Mehmet Çınar’ın projeci aklı… Pütürge’liler, Akçadağ’lılar, Kale’liler, Doğanyol, Doğanşehir, Yazıhan, Darende’liler, Battalgazi’liler hep birlikte.

Bir araya gelerek bugünün kaynakları ve işbaşında bulunan unsurlarla pozitif muhalefet yapan diğer siyasi partilerin il başkanları, yöneticileri kayısının kaderini baştan tasarlayabiliriz. 

Size son derece abartılı, gereksiz gelebilir. Her sene aynı teraneden bıktık artık. Üç beş tüccar piyasaları soyup soğana çevireceğine herkes hak ettiği emeğinin karşılığını alsın. Dinimizde bunu emretmiyor mu? Bu söylediklerim için yarın dahi geç olabilir. Dünya kayısısını nerdeyse hepsini tedarik edeceksin ama hiç bir söz hakkın olmayacak. Gerçekten çok tuhaf bir şey bu. Başka bir yerde söylersen gülerler adama. 

Buraya kadarı Malatya’mızın ihtiyaç duyduğu, bir endüstriyel ticaret ürünün olması mutlaka gereken bir prosedüründen söz ediyorum. Sadece bir giriş yapmak lazım. Bir giriş yaparak gerisinin kendiliğinden geleceğini öngörmemiz lazım. Feodal kayısı ağaları, rant çarkını kurmuş baronları biz hiç bir zaman duyuramayız yoksa. Kimler iktidarsa veya iktidara talip, milletvekili olmak istiyorsa Malatya’nın hangi hedefler çerçevesinde yönetildiğini kamuoyuyla paylaşmak zorundadır. Madem ki biz bir toplumuz, ortaya koyulan bir emek var. İnsanların emeğinin heba edilmesinde bugün ses etmeyenler hepsi bu suçun ortağıdır. 

Kayısı sistemi arızalı, sistem arızasını gidermedikten sonra yeni Şira pazarı yapmanın bir espirisi yok. Mevcut sistem üretici ve köylüyü tüccarın kucağına terk etmeyi kaçınılmaz kıldı; o halde buna uygun bir prosedür de zaruridir. Mevcut durumdaki defacto protokolsüz feodal ticaret biçimini örnek almamak, fırsat eşitsizliğine karşı gelmek gerekir. Kayısı tüm Malatya’nın ortak bir değeridir. Üç beş kişinin kafasına göre yönlendireceği ayağa düşmüş bir obje olamaz. Sahip çıkacağız ve bağlı o prangalardan kurtaracağız. 

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu