GündemKöşe YazılarıMalatyaManşetVitrin

Gelin bu şehrin hikayesini dürüstçe yazalım 

Malatya ile ilgili kaçıncı yazımdır hatırlamıyorum. Kaçınçı evrensel ikazımdır, onu da bilmiyorum. Erdemli bir toplum bilincini ne yazık oluşturamamışız. Hem yöneticiler, hem insanlar hemde dışarıdan gelenler kendileriyle birlikte orijinal, yaşanılır ve de birliktelik arzusunu tetikleyecek çağdaş çizgileri, sağlam örf adetleri, motifleri olan yeni bir şeyi getirmediler. Malatyalılık varyantı bu nedenle çöktü. 

***

Gelecek nesilleri ancak ideal tarih ve atalarımızdan kalan kültür metodlarıyla yetiştirmek mümkün olur. Kendimize kocaman bir yalan söylemeyi marifet sayıyoruz. Manevi değerlerle elde ettiğimiz bilinç ve atalarımızdan bize kalmış –gelenekçi– diyebileceğimiz kültür objelerini imha ettik. Herkes meddeci, menfaatçi, vahşi, parasal sermayeye (derhal) kısa yoldan ulaşıp hemen zirveye çıkmak istiyor. Babasının soy mirası üzerinde yalandan kocaman bir enkaz kurabilmeye cüret göstermesi rutin hamleler olmuş artık! 

***

Malatya’da son 20/25 yılın yöneticilerine bakın, realist, önder, toplumun en derinlerine hitap eden erk’ler değil. Siyasi kimliği tamamlamak üzere geçici ama homojen projelerle günü kotardılar. Şehri planlamak hiçbirinin aklına gelmedi. Çünkü yetersiz bir bilgi dağarcığı ile oraya gelmişlerdi. Geldikleri gibi de gittiler. Ardından üç beş kaldırım, park, yık-yap projesi haricinde ne kaldı? 

***

Şehrin bir felsefesi yok. 1990’lara kadar var olan barışçıl, bölgesel ticarette merkezi reaksiyona hazır, siyasette ise öncü olma kriterleri geçen yıllar dahilinde terk edildi. Üç beş lisenin olduğu dönemlerin, şimdi 2 üniversitenin olduğu dönemde entelektüel fark oranı afaki bir boyutta olması hiç birimizi ilgilendirmiyor değil mi? 

***

Kırsalı şehre taşıyan ana alterlerin başında birincisi ‘geçinememe’ diğeri ‘eğitimdir.’ Düşünsenize sırf insanlar çocuklarını okutmak için köyünü tarlası bağı bostanını terk ediyor. Yüzyıllar boyu oluşturulmuş ailesel kalıplar bir anda tarumar edilebiliyor. Tamamlanmış hayat akriditeleri ayakta kalmak uğruna eritildi. Oysa bir ülkenin, şehrin hatta köyün, ütopyanın kodları vardır. Birbirine bağlı bu güçlü zincirleri bir bir kırıyoruz, neden her şeyi yok etmek üzere programize edildik? Can alıcı bir sorudur. Lütfen herkes cevabını kendisine sorabilir mi? 

***

Şehrin aristokratları, belli başlı aileleri, sözü para eden büyükleri olurdu. Şimdi kim aristokrat? Siyasetten rantabıl devşirerek parayı bulmuş, cahil zenginler var. Cahil oldukları için parayı yönetemiyorlar. Toplum yararına olan hiç bir projede yok onlar. Passat’a binmekle arsalara inşaat yapmak arasına sıkışıp kalmış zavallı tüccar görüntülerinin ötesine geçememiş,  hücresel sanal şişirmasyon bu köksüz burjuvalardan kimse bir şey beklemesin. 

***

En tehlikeli şey üretimi rafa kaldırmaktır. Bugün Malatya kırsal nüfusu açıkça ayakta kalabilmek için trajik boyutta, büyük bir savaş gösteriyor. Malını, yoğunu, canını dişine takarak kayısı üretimi için direnmeye devam ediyor. Yöneticiler ise yıllardan beri bunu görmemek için çaba içinde. Ters çelişkiye bakar mısınız?  Dünya kayısı üretimi kahramanlarını ödüllendirmesi gerekirken açıkça emekleri peşkeş çekiliyor. Kime? Üç beş cahile. Bu cahiller para kazanan fakat geri tarafta üretimi senkronize şekilde bitirmeye çalışan vasıfsız eğitimsiz seçkinlerdir. Sonuçta bu cahiller üreticiyi en son köşeye sıkıştırıp ürününü elinden ucuza aldıklarında kazandıklarını var sayıyor. Farzedelim öyle olsun. Gün gelecek Malatya bu yüzden yerle yeksan olacak, batacak. 

***

Çin dünyanın en büyük havaalanını 3 günde yapmıştı. 40 yıldan beri yapılamayan kuzey çevre kuşak yolu şehrinin nasıl değersizleştiğini gösteren (bariz) bir örnek. 

***

Malatya halkı namuslu, şerefli, köklerine bağlı, özverili, sanatkar ve de güçlü bir hafızaya sahip. Şimdi sorgulamayan, düşünmeyen, biatçı, kaderine terk edilmiş ve sindirilmiş metaforik bir topluma dönüştürüldü. 

***

Toplumsal barış roteriği sürekli hedef alınıyor. Bazı kriminal güçler şehrin şah damalarını kesmek için farklı senaryoları tezgahladıkları açık bir şey. Son 3 yıl suç grafiği bunun bir ispatı. Bu şehirde hâlâ sağduyulu bir kesim var. Onları bertaraf ettiklerinde asıl o gün kayış kopacak. Kimse kimseyi iplemeyecektir. 

***

Bir çok yöneticiyi ‘orta oyuncular’ yönetiyor. Kim bu orta oyuncular? Siyasette bir yere gelememiş ama pes’de etmeyerek kabuğuna çekilmemiş, ortada fitne fesatlığı ateşleyerek kendilerine bir alan açmış, perde arkasında sıfatları görünmeden geri tarafta gölge gibi (bazı) yöneticilerin sevk idare dümenini ele geçirmiş jakobenist şahıslardır. Bunların oluşturduğu toz dumanlı ortamda nefes almaya çalışıyoruz halk olarak. 

***

İster kabul edin ister etmeyin Malatya her gün prestij kaybeden bir şehir. 

***

Bazı İlçelerimiz geleneksel denklemini ayakta tutmak için direniyor. Arapgir, Arguvan, Yazıhan, Darende, Doğanşehir, Doğanyol, Pütürge, Kale, Hekimhan ilçeleri şehrin psikolojisini ayakta tutma sütunları konumunda. Yeşilyurt ile Battalgazi ruhuna el Fatiha. Çoktan rant dolgu malzemesine dönüştüler. Pasifize oldular artık. Asıl bu diğer ilçeler bilindik stratejilerinden vazgeçtiklerinde Malatya şehir kült yapısı tamamiyle bir anda çökecek. Ortada vasıfsız, içi boşaltılmış, değersiz, sinirleri alınmış bir şehir entiljansı bırakılmış olacak böylece. Hiç bir davası, heyecanı, amacı olmayan külden kale misali bir kent aritmetiği kalacak geriye

***

Son bir kaç yılda hızla artan yozlaşma gözünüze çarpmıyor mu hiç? Sokakta yürüyen çarşaflı kadının yanında göbeği açık kızları. Toplum dengeleri ile o kadar oynandıki, ‘arayış ile yokoluş’ arasında savrulan gençliğin tutunacağı hiç bir dal kalmamış. 

***

Şehrin sorunlarını yazan bir avuç insan kaldı. Sayıları 15/20 kişiyi geçmez. Onları da sindirmek için dört koldan bastırıyorlar. Hepsi hedef tahtası durumunda. Hepsinin üzeri ‘öcü’ kalemiyle işaretlenmiş. Çünkü doğruları duymak kimsenin işine gelmiyor. Bu yazar çizer tayfası ucube yaftası yemesine rağmen doğru bir şeyin altını çizebilmek için çarpınıp duruyor. Yazmak, okumak, doğruyu savunmak anlamsız beyhude bir çaba artık. Görünen o’ki kazanan menfaat ve samimiyetsizlik. Bürokrasi cahillerin eline geçti. Dolayısıyla doğru ile yanlışın savaşı gitgide büyüyecek. 

***

Şehrimiz bu zihniyetle arpa boyu ilerleyemez. 50 yıl sonra gelin yine aynısıdır. 

***

Gençlikten umudunuzu kesebilirsiniz. Adam yerine konulmayan kalifye gençlik ekmeğini başka yurtlarda aramak/bulmak uğruna çıkıp gideceği aşikar. 

***

Eğitimliler, torpilli eğitimsizlere köle edildi. 

***

Düşünen insanlarımız kalmadı. Yalnışa yalnış diyecek kimimiz var. En kötüsü de menfaat için yapmayacağımız şey yok. Utanmayan bir toplum olma yolunda ilerliyoruz. Kişisel çıkarlarımız, malımız, arabamız, cebimize giren para haricinde kıyamet kopsa umrumuzda değil. Gençlik ne halde, nasıl böyle duyarsızlaştık, zayıfı neden eziyoruz, neden bir robot gibi mekanikleştik, neden köklerimizden uzaklaştık şeklinde yığınla sorulacak soruların hiç birisine cevap verecek fikriyatta sahip değiliz ne yazık! 

***

Siyasete devletimize, milletimize, geleceğimize bir yatırım yapmak maksadı tarih oldu. Direk zengin olmak, mevcut siyasi partinin gücünü arkasına almak, markalaşmak, ihale almak İçin siyasete başvuruyor insanlar. Bir milletvekili olma rakamı yapılan son bir araştırmalarda 2022 itibari ile 30 milyon olmuş. Yani milletvekili olmak İçin 30 milyonluk bir parayı sağa sola yedirmen lazım. Falan okulu bitirmişsin, üstün bir siyaset deneyimin var, ismin başından bulunan ünvanın hiç bir önemi yok. parası olan düdüğü çalar. Bir de şu demek oluyor: sadece zenginler milletvekili olabiliyor. Hani herkes eşitti. Eşit haklara sahipti. Yalanınızı sevsinler. Çünkü vekil olduğun zaman 2 yada 3 katını çıkarırsın mendalitesi işlediği için millet kimsenin umrunda olmuyor bu durumda! Gerçekler acı olsa da kabul edelim lütfen. Sonra milletvekilleri oy almak haricinde temsil ettiği kesimi hatırlamayabiliyor. Kaybettiklerini toparlamak, hatta yerine fazlasını koymak mesaisi esnasında biriniz halk mı dedi ? 

***

Hiç bir değer vadetmeyen festivaller vb projeler topluma geçici mutluluk enjekte eden morfin yerine kullanılıyor.

***

Malatya’da 50 bin aile çalışır 5 şirket yer. Acımasız bir talan yıllarca bu topraklarda süregeliyor. Siyaset bunu biliyor mu biliyor? Mevcut yanlış politikaları isteseydi düzeltir miydi düzeltirdi? Fakat toplumun gen yapısı siyaset mecrasının ilgi alanında değil. TMO kayısı ürününü alacaktı güya? Aldı mı? Bir kaç şirketin kurduğu zalim krallık bozulmasın diye alsa bile formaliteden. 

***

Böyle devam ederse önümüzdeki 30 yılda, 5-10-15 ila 20ve 30 yılları içinde kademeli olarak yükselecek kaos biçimleri oranı toplumsal refleksi felç bırakacak.

***

Malatya özel bir şehir. Yapboz gibi binlerce parçadan oluşuyor. Bir parça eksik kalsa –bütün– tamamlanmaz. Anadolu coğrafyasının kalbini oluşturan önemli bir uygarlık projesidir. Basite alınamaz, asıl merkezini oluşturan salt fikri görmezden gelmek lüksümüz olamaz. İnancı, savunduğu ideolojileri, çağdaş dünya gramerleri, dili ve üslubuyla çok değerlidir. Herkes üstüne düşeni yapmak zorunda. 

***

Özal’ın, İnönü’nün, Bitlis’in, Kahveci’nin, Hamido’nun kemiklerini sızlatmayalım. 

***

Malatya aydın bir kent. Düşünceleri, geçmişi, akademik kariyeri ile tarih sahnesinde daima önemli bir satıhta yer almıştır. Yalnız son 5 ve 10 yılda sömürgeci bazı tekel grupları tarafından esir alındı. Genel bir yokoluş söz konusu. Olan bitenler ahlaki ve entelektüel iflastır, dinamikler bir bir devriliyor. Meydana gelen ahlaki, sosyolojik çöküntüyü doğrudan katılmıyor sanki normal bir olguymuş gibi izlemekle yetinerek, hoş göstererek, ona ortak oluyorlar.

***

Biliyorum, bu uzun yazıyı çok az kişi okuyacak. Okuyanlar bu şehir için dertlenenlerden başka kimse olmayacaktır.  Son satırında göğsünüze derin bir acının saplandığını hissedeceksiniz. Oysa bu toplumda, hangi koşullarda olursa olsun, insanlık için düşünüp bir şeyler yapmaya hazır çok insanın var olduğunu en yakın 15 Temmuz darbe kalkışmasında gördük. Lütfen bu vatan uğruna canını ortaya koymaya hazır milyonların duygularını kendi egolarınızla kıyaslamayın. öylesine büyük bir özveri, bağlılık, vatanına sahip çıkma ilkelerini asla görmezden gelmeyiniz. Yazık edersiniz!!

***

Onun için hak, hukuk, nizam kavramlarını unutmayalım. ‘Devletin malı deniz yemeyen keriz’ düşünce biçimi ve bu düşünceye katılmış olanlar dünyanın en iğrenç insanlardır. Tüyü bitmemiş yetimin hakkını yemek korkunç bir zül’dür. Seziler, hikayeler, gerçekler veya günübirlik karşılaştığımız her şey bizi tanımlar. Tarih yaptıklarımızla not düşer. İyi, doğru ve objektif bir tarih yazmalıyız. Ölüp gittiğimizde bizden sonra malımız mülkümüz üzerinde miras kavgaları değil sağlam bir geleceğe hazır binlerce yıl devam edecek kollektif akıl inşası bırakmalıyız. Bu yazı bu kadar. Belki daha söyleyeceklerim vardır ama malum okuyan bir toplum değiliz. 

***

Bir gün anlaşılmak dileğiyle. Bulanık düşüncelerimizden arınmış, kirli menfaat ilişkilerden sıyrılmış, temiz bir toplum ve temiz siyaset için kavga gösteren taraf olmayı sürdüreceğiz. Siz bize nasıl bir isim koyarsanız koyun. Bu şehrin hikayesini dürüst bir biçimde yazacağız umuduyla…

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu