EYYY AHÂLİ…!
Ölü toprağı mı saçıldı bedenimize…!…?
Yorgan yerine karabasanlar mı çöktü üzerimize…!…?
Bastığımız yerleri, hâlâ toprak mı sanıyoruz ne?
‘Şuheda fışkıracak toprağı sıksan şuheda.? mısrası, Milli Marşımızdan çıktı da haberimiz mi yok yoksa?
Eyyy…!
Büyük Türk Milleti’nin onurlu hanımefendileri, beyefendileri, kızları kızanları sevgili gençleri…!
Biz bu toprakları, istiklâl ve istikbâlimiz için, aç ve açık kalma pahasına vatan yaptık.
Dün, bu topraklar için, tek dişi kalmış canavarlara, kimi Hindu, kimi yamyam, kimi ne balâ olanlara karşı göğüslerimizi, kol, baş ve bacaklarımızı ölümüne siper yaptık.
Bugün, bu topraklar iki kuruşluk para pul hatırına satılabilir mi Allah aşkına?
Biz bu topraklar için yine aç, yine susuz, yine açık, yine biilaç kalırız biiznillah.
Bedeli kan, can, göz yaşı olan toprak, yine kan, can, göz yaşı ile verilebilir ancak.
Nitekim, dün cennet mekân Sultan II. Abdülhamit Han beyimiz, kendisine teklif edilen 20 milyon sterlin parayla, Osmanlı’nın dış borcunu ödemeye karşılık yapılan bütün baskılara rağmen; “Ben bir karış dâhi toprak satmam, zira o bana değil, halkıma aittir. Onlar, bu imparatorluğu kurup kanlarıyla mahsuldar kıldılar. Onu, bizden koparılmadan önce üzerini kanımızla bir kere daha kaplamayı biliriz.” diyerek reddetmişti.
Şimdi, ne oldu da kuzu kuzu topraklarımızı para ile satıyoruz?
Yabancılara para ile vatan toprağı satmanın gerekçesi ve mantığı ne olabilir?
Onlar da, topraklarını, gayrı menkullerini bize veya başkalarına satıyor gerekçesi bize emsâl olabilir mi?
Hasılı, bedeli, aziz şuhedanın canları ve kanları olan vatan toprakları, hiçbir gerekçeyle satılamaz.
Topraklarımızı, gayrı menkullerimizi, ölçüsüz, düşüncesiz satış heveslerinden ve hesaplarından derhâl ve behemehâl vaz geçilmelidir.
Unutmayalım ki.
Bu vatan, kimseye geçmişten kalan bir miras değilki satma hakkımız olsun.
Bu vatan, geleceğe, evlatlarımıza devredeceğimiz mübarek bir emanettir.
Abdülkadir TÜRK