ELİN ATTIĞI TAŞ DEĞİL DOSTUN BİR TEK GÜLÜ YARALIYOR İNSANI
Hikâye malum.
Pir Sultan Abdal, sevdasına ve davasına sadık kaldığı, inancına ve inandıklarına sırt dönmediği için idama mahkum edilir ve dar ağacına doğru götürülür.
Pir, dar ağacına giderken, Hızır Paşa’nın emri üzerine, uğruna mücadele ettiği halk, Pir Sultan Abdal’ı taşlamaya başlar.
Taşlar Pir’e değmeden birer birer yerlere düşer.
Pir’in, dostu ve can yoldaşı Ali Baba taş atmaz da can korkusundan gül atar dostuna.
Dostunun attığı gül Pir’e değer ve yaralanır.
Vefasız dostunun bu hareketinden incinen Pir’in dudaklarından şu nefes dökülür.
Pir Sultan Abdal’ım can göğe ağmaz.
Haktan emrolmazsa rahmet yağmaz.
Şu ellerin taşı hiç bana değmez.
İlle, dostun bir tek gülü yaralar beni.
EVET, HİKAYE BU!
Biz gelelim hisseseye.
Öyle bir zamanda yaşıyoruz ki, dün onurlu bir dava, soylu bir sevda için kader birliği yaptığınız, aç kalıp açık yattığınız, dertleri birlikte üleştiğiniz, öyle dostlarınız var ki, Pir Sultan Abdal gibi orta yerde koyu veriyor insanı.
Yetmiyor, rakipleriniz, sevmeyenleriniz lâf çarparken yüzünüze, taş atarken başınıza, sevinirken ayaklarınızın sürçmesine, dost belledikleriniz de alkış tutuyor koro halinde neredeyse.
Belkide, elde ettiği dünyalıkların kaybolacağı korkusu, nefse hoş gelen tatlı ve eğlenceli oyuncakların hep öyle kalacağı rehaveti, ayıplayıcıların aldatıcı alayları ve ayıplamalarından kaynaklı gururlarıyla bakarlar size.
İşte o vakit, yarayı balta değil, sapının ormanınızdan çıkması açıyor bağrınızda.
Varsın olsun yiğidim.
Siz, ne mahrumiyetler yaşadınız, ne fırtınalara göğüs gerdiniz, ne kasırgalara meydan okudunuz, inancınız, imanınız, ter temiz aşkınızla, davanız uğruna.
Ama ve her şeye rağmen, görev-i asliyeler ne bir başkasına devredilebilir, ne savsaklanabilir, ne ötelenebilir, ne de vaz geçilebilir.
Zirâ, bir ahdiniz var ezelde sahibinize.
Hesap var yiğidim, hesap var…
İman onu gerektirir ki, yegan yegan, okumaya, tefekkür ve tevekkül etmeye, üretmeye, çoğalmaya, çoğaltmaya, sabırla mücadele etmeye devâm inşallah.
Mümin, seferle memurdur, zaferle değil.
Hak diledimi, yollar kıvrım kıvrım kıvrılır önünüzde…
Abdulkadir TÜRK