GündemKöşe YazılarıMalatyaManşetMedya

TSO seçimlerini kim kazandı, Şehrimizde sanayi üzerinden yeni bir kutuplaşmaya gidiyoruz…  Bu tuzağa düşmeyelim 

Ülkemizden 151 tane ticaret sanayi odası var. Yani şu demek; hemen her ilimizde bir sanayi odasının var olduğu gibi, gelişmiş metropol ile nüfusun yoğun olduğu illerimizde sanayi odaları sayısı birden fazla. 

Dünyada ise ilk ticaret sanayi odası 1650 yılında Marsilya’da kurulmuş; esnaf küçük tacirler ve küçük sanatkarların odaya üye olmak gibi zorunluluğu yoktu o zamanlar. 

1800’lü yılların başına geldiğimizde, Dünya ve kıtalar arası ticarete dayalı yeni bir düzenin artık standart hale gelmesinden itibaren; kuşkusuz para, altın, sermayenin gücünü ön plana çıkarmış… Bu süreçte coğrafi keşiflerin etkisinin oluşturduğu yeni pazarlar, artan sermeye ve hammadeye dayalı bir ticaret ağının önem kazanması ülkeler arasında yeni sosyal kırılmalar, kalıplar ile yeni ticari organizasyonların doğmasını zorlamıştır. 

Anadolu’nun da ticaretten payını düşeni alması ister istemez TSO gibi (ticaret sanayi odaları) faliyetlerinin önemini her gün sonrası daha da netleşmesine mahal gösterdi.

Ticaret’ten daha da iyi sonuçlar almak üzere dizayn edilmiş odalar “bir ilin, bölgenin, istikrarın, para ve hammadde giriş çıkış ile o bölgede yaşayan insanlara olağanca katkısı” nedir sorusu üzerinden yola çıkaraktan, bölgesel hinterlandta toplumların yaşam kalitesini belirleyicilikte stretejik bir araç haline dönüşmesini sağladığını görmekteyiz. 

Onun içindirki son birkaç yıl içerisinde odalarda yaşanan bireysel ve örgütsel sermayenin bir listesini sunabilirim sizlere.

Bir de ticaret sanayi odalarının her dört yılda bir olmak koşulu ile başkanlarını belirleme seçimleri var. 

Ancak bütün Türkiye’de tanık olunan ticaret odaları seçimleri aksine zannediyorumki en çekişmeli ve en şiddetli geçtiği şehir en son, daha iki gün önce bizim Malatya yapıldığı aşikar.

Peki, daha düne kadar kimsenin pek aklına gelmeyen sadece üyeler ile ticaret ve sanayi alanında hareket eden bir kesimin ilgisi haricinde; nasıl olduda –bir belediye seçimi kadar– veyahut tüm şehri topyekün teyakkuza geçirecek bir satıha dönüştü asıl üzerinde durmamız gereken nokta (.) burası. 

Mevcut Başkan Oğuzhan Ata Sadıkoğlu ile Baştürk cam yönetim kurulu başkanı Akif Baştürk arasında kıyasıya bir çekişmeye neden olmasının altında yatan iki ana etken üzerinden yola çıkmalıyız.  

Birincisi: siyasetin TSO seçimlerine müdahelesi ile başlayan yeni mevzilenme modeli:

Yani siyasetin TSO üzerinde etkili olduğunu kamoyuna deklare eden iki başlık açıldı Sadıkoğlu cephesi tarafından. İddia odurki Mv. Bülent Tüfekçi’nin bazı üyeleri telefonla arayarak dolaylı yoldan tehdit ettiği, oylarını desteklediği Baştürk’e vermesi yönünde baskılayıcı bir mekanizma olarak hareket etmiş olduğuna dair bilgi Oğuzhan Sadıkoğlu cephesinde safların sıklaşmasana neden oldu! Böyle bir tehdit yaşandı mı gerçekten, yada siyasi bir algı mıydı orasını bilemem lakin Oğuzhan Ata Sadıkoğlu tarafından güç pekişmesine sebebiyet verdiği bilahare açık. 

Tam bu mevzu tartışılırken Oğuzhan Ata Sadıkoğlu’na ait bilboardların belediye tarafından söküldüğü görüntüleri eş zamanlı olarak basına servis ediliyordu. Her ne kadar Büyükşehir belediye yetkileri “izinsiz asılmıştı, bizde kaldırdık” konusunda kendilerini net olarak ifade edemeselerde; Sadıkoğlu cephesinde “bakın Büyükşehir belediyesi ayırımcılık yapıyor, bize ait bilboardları kaldırıyorlar, Büyükşehir işin içinde Bülent Tüfekçi ile bir olmuş, bizi devirmeye çalışıyorlar” mağduriyet devşirmeli algısal pozisyon çok işe yaradığı gibi Sadıkoğlu ekmeğine bir kalemde yağ sürdü üstelik. 

Tam bu esnada kuyumcular sokağın yenilenmesi açılışı yapıldı, Akif Baştürk kurdela kesme sırasında kendini yeni sanayi odası başkanı hayaline kaptırmış olmalıki Vali ve Büyükşehir belediye başkanından bir adım öne çıkması tüm Malatya kamuoyunun dikkatlerini aniden üzerine çekmesine neden oldu. Bizde söyledik, “henüz seçilmemişse oda başkanı sıfatıyla hareket etmesi meşru değildir” diye. Bu durum Sadıkoğlu’nun ekmeği üzerine bir kaşık reçel’de dökülmesi demekti.

Akabinde Baştürk’ün -konuşma- konusunda sıkıntılı olduğunun ve konuşma yettisinin gelişkin olmadığı ayrıca sahaya sürülmesi Baştürk’e indirilen en sert darbe olmuştu aslında. Baştürk ondan sonra kendini gayet mekuliyet çerçevesinde, iyi bir üslup, net kelimeler kullandığı halde, çok başarılı bir konuşma stiline rağmen son derece kendisini iyi ifade edebildiğini onaylayacak kaç video yayınladıysa da artık toplum bilinç altına “konuşamayan biri TSO başına geçmek istiyor” şeklinde başarılı propagandasal hamle yerleşmişti bile. 

Aradan yüz yıl geçse dahi o algının izlerinin silineceğine ihtimal veremiyorum.  

Bu arada İstanbul Yenikapı’da düzenlenecek “Malatya Tanıtım Günleri” gelip dayanmış, Malatya Büyükşehir belediyesi siyah beyaz formda İstanbul’da tanıtım günlerinden kullanmak üzere özel sayı olarak bir dergi bastırdı. Derginin ön kapağında kollarını göğsünde çapraz bağlamış Başkan Selahattin Gürkan fotoğrafı… Dergiyi hazırlayanlar salt amatörlüğünden mi, yoksa bir hınzırlıkla ortalığı bilinçli kızıştırmak mı istemişti bilinmez, ön kapağın hemen arkasına birleştirilmiş iki sayfadan oluşan Sadıkoğlu renkli görselini, en arka kapak yüzüne ise Akif Baştürk grubuyla birlikte beyaz gömlek giymiş halde kollarının yine göğüslerinde çapraz bağlamış fotoğrafları konuldu. 

Çok geçmeden Sadıkoğlu’na yakın basından “görüyor musunuz Selahattin Gürkan’ın ön kapak fotoğrafı ile arka kapakta Baştürk poz şekilleri aynı, ortak subliminal mesaj verildi” denilmesi Baştürk cephesine penaltıdan bir gol daha atılıyordu. Çünkü, bu cihetle “Selahattin Gürkan böylelikle Baştürk’ün arkasında” algısına neden olmuş referanslı dergi kapakları Sadıkoğlu’nun ekmeğine sürülen yağ reçel üzerine bir astarda çikolata çekilmesine neden oluyordu.

İkincisi: Sadıkoğlu’nun basın ve argümanlarını çok iyi kullanması…

Bu uğurda hatrı sayılır paralar harcadığı ve her haber sitesi, gazete, dergilere yüklü rakam ve reklamların verilmesi bir yana diğer taraftan şehrin önemli meydanları-cadde-sokaklarında boy boy afişlerinin asılı bulunması doğrusu Sadıkoğlu’nu bir adım öne taşıdığını göstermekteydi. Baştürk’te elbette reklama ağırlık verdi fakat Sadıkoğlu kadar başarılı bir strateji gösterebildiğini söyleyemeyiz. 

Diğer bir husustan daha bahsetmek gerekirse: 

Bir tanıdığım bizzat anlattı bana; “ben oyumu Baştürk’e verecektim. Çünkü Baştürk’ü kısmen tanıyorum. Sadıkoğlu’nu ise hiç tanımam, etmem. Ama üç kat altımda oturan komşum sürekli gelip gitti, Sadıkoğlu’na oy vermem hususundan benden söz alana kadar yakamı bırakmadı bir türlü ve bende söz verdiğim üzere, bu nedenle oyumu gidip Sadıkoğlu’na kullandım” dedi. Bilhassa Sadıkoğlu komite üyeleri böyle bir strateji üzerinde çalıştılar. Kenetlendiler, herkes çevresinde baskı kurdu, söz aldılar, hatta –namus sözü vereceksin– şeklinde çevresindeki üyelerin oyu teminat altına alındı. 

Bir de Baştürk’ün sanayi odası başkanlığını kazanırsa ne yapacağından değilde sürekli işinden yaptıklarından dem vurması… Yahu kocaman sanayicisin işte, tamam anladıkta, hiç mi öne süreceğin reel bir projen yok senin!?

Mehmet Haskul, Ahmet Oymak, Enes Perçin gibi isimlerin Baştürk yönetiminde yer almasının doğurduğu negatiflik…

Komite üyelerinin hesaplaşmak üzere sahaya indikleri beyanları…

Yanlış bir yönetim, şık görülmeyen isimler, acemice demeçler, etkisiz reklam verileri, toplumla diyalogsuzluk hepsi Baştürk’ün TSO’yu kaybetmesi kaynağına doğru götürüyordu.  

Liste uzayıp gidiyor da, ben oradan yalnızca çok sayıda insanın etkilendiği başlıklardan bir kaçını cımbızla çektim.

Başkan Gürkan, Bülent Tüfekçi’ye gelince EXPO için Hollanda’da bulunmaları da seçim üzerinde ciddi bir etkisi oldu demek mümkün. EXPO alındıktan sonra Hollanda’da bence fazla zaman kaybı yaşandı. Bir an önce dönüş yapılmaması Baştürk tabanını “yalnız mı bırakıldık” modu üzerinden endişelendirdiğinden ve oy suretlerinde değişikliğe gidildiği ihtimalini göz önünde bulundurabiliriz. 

Gürkan ve Tüfekçi demişken Sadıkoğlu’nun seçimi kazanması netleştikten sonra “Malatya kazandı” açıklamasına mukabil “Selahattin Gürkan ve Bülent tüfekçi kaybetti” sözleri kesinlikle bir talihsizlikten ibaretti. Bu saatten sonra kamuoyunun kaldıramayacağı bir açıklama oldu. Malatya kazanmadı anlamına gelmez mi? Bu talihsiz açıklama üzerine bence Malatya kaybetti. Resmen savaş açıyorsun. Biri şehrin en güçlü milletvekilli, diğer isim 1 milyon nüfusluk şehrin Büyükşehir belediyesi başkanı. Seversiniz sevmezsiniz ayrı mesele, sonuçta seçilmişlerdir. Ortak bir mutabakatta çalışman gereken insanları hedef göstermen, kamuoyu nezdinde itibarsızlaştırma girişimi, yeni projelerin hezimete uğraması anlamına gelirki; onlarında karşıt refleks olarak iş yaptırmamaları, saik yönlerde ters düşmelerine giden mana sonucunda kaybeden Malatya’dan başkası olmaz. 

Sadıkoğlu’nun derhal barışçı bir dil kullanması elzemdir artık. Madem Malatya kazanmasını istiyoruz, o halde bu saatten sonra herkes üzerine düşen vazifeyi fazlasıyla yapması gerekiyor. 

Hulasa başından beri Selahattin Gürkan’ın TSO seçimlerinde etkili bir taraf olmadığını hem düşünen hem savunanlardanım. Birazda bilgi kaynaklarımla istişare sonucu ortaya çıkan ana fikir bu. Fakat şunu da söylemedim değil. Önceki Vali dönemimde meydana gelen olaylar Gürkan Sadıkoğlu’nun üzerini çizmesine neden olmuş, bu seçimde “düşmanımın düşmanı dostumdur” manifestosu öne çıkıyor demiştik. Destek veremezdi, ama karşıt tesir gösterecek bir eylemde de bulunmadı Gürkan. 

Aldığımız duyumlara göre Tüfekçi’ye yakın sanayici ve ticari faliyetlerde bulunan bazı isimlerin organize sanayide bir çok operasyonlarda bulunduğunu, şahsi harcamalarını oda’ya yüklediklerini (balkon camlarına kadar) haksız arsa tayini, velhasıl bazı girişimcilere tabiri caizse kan kusturduklarını, iş yapamaz hale getirdiklerini biliyoruz. (yazacağız) Altını çizmemiz gereken husus; Tüfekçi’nin bir çevreyle irtibatlandırılması ile oluşagelen süreçte Tüfekçi faktörü TSO seçimlerinde her koşulda önümüze çıkıyordu zaten! 

Dolayısıyla Tüfekçi’nin TSO seçimlerine müdahale biçimi, konumu ile camiasının destursuz –bu şehir zaten emrimize amade, her şeyi hallederiz– anlayışı Sadıkoğlu’na kuzu dolması olarak geri dönüşler yaptı. 

Baştürk’ün bir Tüfekçi markası olduğuna dair verilerin Gürkan üzerine de apışıp kalması da aynı camianın eline yüzüne bulaştırdığı başka bir sorun. 

Hal böyle olunca Tüfekçi’yle birlikte Büyükşehir başkanı Gürkan ortak yakıştırmasının altına biraz bakmamızı gerektirdi. Çıkan sonuç; iki ismin Ak parti çatısı altında bulunması haricinde farklı siyasi yöntem işleyişine rağmen ve EXPO nedeniyle son günlerde sürekli aynı karelerde yer alması “Gürkan” ismi Sadıkoğlu’nun ekmeğine bir de pastırma ikramı gibi geldiği… 

Tüfekçi adamlarından kalma etki tepki meselelerinin de Sadıkoğlu’nun kazanmasının öncelikleri arasında olduğu gibi Gürkan imajını da aleyhte etkilediğini not düşelim buraya. 

Bu saatten sonra şehirde sanayi ticaret adına olumlu tepkiler mi duyum alacağız, Sadıkoğlu boşuna seçildi modunda beklenmedik yeni ve karanlık sayfalar mı açılacak, restleşmeler kılıç çekmeler devam mı edecek, organizede adamcılık mı kazanacak?…

Tüm bu soruların cevaplarını en pozitif yöne nasıl evirebileceğimize odaklanmalıyız hep birlikte. Onun içindirki Sadıkoğlu’nun atacağı adımlar önemli. Madem Malatya kazanacaksa prosedöre uymamız mecburi bir sorumluluk olmalı. Yok, şayet şehirde bir savaş başlayacak ve bu süreçten sonra karşılıklı restleşmelerin sürdürüleceği, herkesin bildiğinden geri kalmayacağı, ayrıca Malatya sözde bir isimden beis kalacaksa… Lütfen, herkes gardını ona göre alsın. Her iki taraflardan somut adımlar, gerçekçi olgun samimi çıkışlar, ortamı yatıştırıcı bir dil kullanılmaz, at gözlükleri takınmış misali olaylara bakılırsa ve savaş; tıpkı dergideki tuzak misali alevlendirilir büyürse bu işin sonun nereye varacağını az buçuk kestirebiliyoruz. 

Aktardığım bilgilerden hareketle yerel seçimler harici şehrimizde böylesine çekişmeli geçen TSO seçimleri nihayet bitti. Bitti bitmesine ama ortaklaşa bir mutabakat, çok can alıcı toplumsal iyi niyeti temsilen geliştirilecek söylemler, seçim süresi boyunca takip edilen eylemlerin hepsini yok sayacak yeni bir sayfanın açılması gerektiğine bu şehrin ihtiyacını bulunduğunu kabul görmeyeceksek eğer boşunadır. 

Ne 300-400 kişilik gruptan 15/20 kişinin “vur vur inlesin Selahattin dinlesin” sloganları ile Başkan Gürkan gider, ne de TSO seçimleri Malatya halkını uzun vadede ilgilendiren bir mevzudan ibaret olur. Ne Sadıkoğlu şehrin anahtarını ele geçirdi ne de Tüfekçi bir milyonluk şehre gücü yeter. Bu şehrin orjin tabakası “halk” gücünü herkes baza almak zorundadır. Kusura bakmayın ama Malatya kimsenin kafasına göre at koşturacağı boş bir meydan değil. Yada tersinden söyleyelim: bir kere de –halk kazansın– olmaz mı?

Bazılarımız bu tür soruları anlamsız bulabiliyor. Oysa, geleceğimiz ve gelecek nesiller için kargaşaları tetikleyecek tahviller kullanmak ne kadar vahşice ve bir yönüyle anlamsız olursa olsun, sağduyu her zaman kazanan taraf olduğunu aklımızdan çıkarmamalıyız. TSO seçimlerine 2 aday, 6000 civarı üye katıldı ve Şehrimizin sadece bir kurumunu etkinliğinin perçinlenmesi güzergahında kimse siyasi, sosyal, psikolojik olarak bedel ödemesini gerektirecek kadar büyütülmesinden yana olmamak lazım. 

Asıl mevzu şimdi başlıyor. Asıl mevzu şehrimizdir. Malatya’dır. İlçeler, oralarda yaşayan insanlar, göz ardı edilen sorunlarıdır. Önümüze bakalım biz. Geçmiş geride tozlu sisli anı olarak kalsın. Zor duruma düşmüş halkımız listesine, şehrin en önemli geçim kaynağı Kayısının neden istikrarsızlık vaat ettiğine, seçime gidilen günümüz ortamında, muhalefetin neden her şeyden uzak durduğunu konuşalım biraz.

Madem elinizde bir güç var, bu gücünüzü bir kere olsun halk için güncellemeye ne dersiniz. 

Hepimiz bu şehrin çocuklarıyız. Hepimizin kendimize göre idealleri var, amaçlarımız, hayallerimiz var. “Temiz bir toplum, temiz siyaset, temiz bir gelecek” adına “kutuplaştırıcı” damgalı geçmiş eylemlerle bu seçim akılda tutularak bakılması ancak ortaçağ cehaletiyle açıklanabilir. Bu dakikadan itibaren revize edilmiş doğrularımızla hareket etmeliyiz. Hemen her taşın altında bir Sadıkoğlu, bir Baştürk, Bir Gürkan, Tüfekçi aramak, en fazla Malatya’yı –ve tabii bundan sonra siyasi alanda faaliyet göstermeye hazırlanan kişileri de, yatırım ihtimallerini de – zor duruma düşürdüğü bir ortama sürükleyeceği gerçeği var.

[Sağlık olsun Akif Baştürk

Hayırlı olsun Oğuzhan Ata Sadıkoğlu 

Selahattin Gürkan Expo’ya hazırlanalım

Bülent Tüfekçi birazda halk’a dönüp bakın… Ne olur! ]

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu