Eğitim ailede başlar deriz hep. Evet, gerçekten de ilk eğitim ailede başlar ama bunu taçlandırmak, ilerletmek ise okul aracılığıyla olur. Söz konusu eğitim olunca aile de annelerin emeği, okulda ise öğretmenlerimizin emeği büyüktür ve öğretmenlik kutsal bir meslektir ki; bir öğretmen, bir nesil demektir.
Çocuk, okula başladığında ailesinden sonra şefkatine ve güvenine sığındığı kişi öğretmenidir. Bir insanı bilgiyle besleyip, şefkatiyle topluma faydalı birey olarak yetiştiren öğretmenlerin hakkını ödemek zor. Öğrenciler, kendileri için bin bir türlü fedakârlığı üstlenen öğretmenlerine sevgisini göstermek için hediyeler alırlar ve sevginin zirveye ulaştığı özel gün, Öğretmenler Günü olarak yıllardır kutlanmaktadır.
Hepimizin bildiği gibi Öğretmenler Günü, öğretmenlik mesleğini icra eden kişileri onurlandırmak için çeşitli etkinliklerin düzenlendiği bir kutlama günüdür. Pek çok ülkede 1994’ten beri her yıl 5 Ekim günü UNESCO tavsiyesiyle Öğretmenler Günü olarak kutlanmaktadır. Ülkemizde ise her 24 Kasım günü coşkuyla kutlanmaktadır.
Mesleği gereği ve işini severek yapan her öğretmen fedakardır. Çünkü diğer özel günlere kıyasla “öğretmenler günü” okulda, öğretmenlerin organizasyonu sayesinde kutlanmaktadır. O günün önem ve anlamını ifade eden açılış konuşması, öğrencilerin okuyacakları şiir, kompozisyon, yarışmalar vs. öğretmenler tarafından belirlenirken sadece isteğe bağlı hediye bölümü öğrenciler tarafından belirlenirdi.
Bizim zamanımızda böyleydi dediğimiz döngü günümüzde mutasyona uğramış. Öğretmen ve öğrenci ilişkisini pekiştiren bugün, gösteriş ve abartının kurbanı oldu. Buna sebep kim mi? Cevap basit; tabiki veliler! Öğretmenler gününden önce toplu hediye adı altında sınıf annesi organizasyonuyla öğretmene alınacak bir hediye belirleniyor ve tüm öğrenci velilerinin katılması bekleniyor. Olur da maddi imkanları el vermeyip katılamayan olursa “insanlık ölmedi” deyip katılmış gibi gösteriliyor.
Organizasyon konusunda herkes hemfikir olduktan sonra devasa hediye planları, diğer sınıflardan daha gösterişli, ve bütün bir yıl konuşulacak hediye için fikir alışverişinde bulunuyor. Hediye olayını o kadar büyütülüyor ki fincan takımı, kahve makinesi, çay seti, marka aksesuar ve kıyafetler derken altın bileklik ve altın kolyeye kadar çıtayı yükselten veliler var.
Farkındaysanız verdiğim örnekler bir öğretmenin çeyizini-evini dizmekten geçiyor. İnsanoğlu hep çevresindeki kişilerin hayatına müdahale etmek istediğinden dolayı hediye boyutunu da aşırıya kaçırıyor. Üstelik öğretmenler gününde alınan hediye sınıf annesi veya birkaç anne tarafından öğretmene verilirken çocuklara da “Öğretmenim, öğretmenler gününüz kutlu olsun.” dedirtiliyor.
Vallahi bravo!
Hem hediyeye siz karar verin hem de çocuklarınızın fikirlerine kulak vermeyin. Akıl almaz kontrolünüz sonucu çocuklarınızı piyon gibi kendi istekleriniz doğrultusunda hareket ettirdiğinizin bilincinde misiniz?
Evet ya da hayır cevabınının pek de önem taşımadığı şu durumda velilerin, işin içine gösterişi kattığı ortadayken bunu öğretmen ve öğrenci bağını koparmaya yönelik bir girişim olarak görüyorum. Bu ortak karar, çocukların istekleri göz önünde bulundurulmadan alınıyor. Belki çocuğunuz hediyesinin kendisine özel olmasını, kendi elleriyle öğretmenine takdim etmek istiyordur. Ya da hediye değil de öğretmenine küçük bir not, mektup vb. yazarak sevgisini paylaşmak istiyordur ama; sizin için sadelik önemli taşımıyor.
Aslında en başından beri her şeyi yanlış anlıyoruz. Biz ebeveynler özellikle anneler, kontrolü daima elimizde tutmayı seviyoruz. Böyle yaptığımızda çocuklarımızın fikirlerini, düşünce özgürlüğünü, hayal gücünü kısıtladığımızın farkında bile değiliz. Öğretmenler günü hediye almak için kutlanılmıyor ama illaki bir hediye alınacaksa bırakın çocuk, imkanlarınız dahilinde neyi almak istiyorsa onu alsın. Sizin dediğiniz değil, onun dediği olsun. Çocukların gözünde bir demet çiçek, bir kalem sizin seçtiğiniz o pahalı hediyeden daha değerli olabilir.
Sevgi soyuttur, yürekten gelen bir duyguyla hissedilebilir. Bir öğretmenin de öğrencisine karşı sevgisi hediye ile ölçülemez. Bazen basit şeylerde insanları mutlu edebilir. Bunu göz ardı etmeyin! İmkanları zorlaştıran lükse kaçan ihtiyaçlarımızdır. Keşke biraz da çocuklar gibi hayatı yaşayabilsek. En saf, en temiz duygularla…
Selma Karakaş Tutuş