Stajyer belediye başkanı ve Kamuran Akkor’un şarkısı
MTSO seçimlerinin geride bıraktığı en kritik argüman bence önceki dönemlerde bakanlık yapmış, MKYK üyesi Mv. Av. Bülent Tüfekçi’nin Malatya siyasetini ilk kez açıktan konsülide etme hamlesi idi.
Öznur Çalık’ın nice zamandır potansiyel halde bulunan –etkin– gücünün aslında bilinir bir veriden ibaret olduğu halde Tüfekçi enerjisinin somut bir yol haritası üzerinde hareket kabiliyeti kazandırabilecek bir girişim olarak doğmasının; daha gizzemli, subliminal, pek belli etmeden tabiri caizse –saman altından su yürütme– biçimde ilerlediği anlaşıldı.
Malatya basınında tabi tüm süreçleri analiz edecek donanım, bilgi, beceri ve dökümantasyon formlarının ciddi şekildeki eksikliği; aslında Tüfekçi’nin en az Çalık ve Gürkan’ı siyasetten zorlayacak bir motivasyonda olduğunu, tüm Malatya siyasetinde hiç çaktırmadan hakimiye kurduğunu, bazı hayalleri ve hazırlıklarının bulunduğunu gün yüzüne çıkmasını sürekli olarak engellemiştir.
İşte MTSO diğer yandan Tüfekçi’nin Malatya’ya dair belli bir alanda biriktirdiği siyasi retoriğin tıpkı bir baraj kapağının açılmasına yönelik sert akış sonucunda, suyun potansiyel gücünün devreye girmesi üzerine ortaya çıkacak kinetik enerjiyi gördük.
Ha diyeceksinizki madem bu kadar güçlüydü MTSO’yu niye kazanamadı?
Kişi merkezli bir hegamonik güç tesisi bazen kontrol edilemeyebiliyor.
Öznur Çalık’ın ekibi (İYİ Parti+Hakan Kahtalı+Kısmen MHP’nin bir kesimi) Sadıkoğlu üzerinde kurduğu itifaka Tüfekçinin yenildiği gerçek ama şehrin en güçlüsü olma arzusu hala Tüfekçi’nin hayalleri arasındadır.
Çünkü şehrin nerdeyse her alanına gerçektende nüfuz etmiş ve “şehrin siyasetini zaten biz dizayn ediyoruz” diyenlerin vaadleri arasındadır Tüfekçi’yi Büyükşehir belediye başkanlığı koltuğuna taşımak. Bunun için en güçlü kozu, sona sakladığı ve henüz açıklamaktan imtina ettiği Büyükşehir belediyesi başkanlık makamında direteceğini gösteriyor.
Fakat açıktan ilk denemesi hatalar ve fiyaskoyla sonuçlandı.
Bu cihetle Tüfekçi’nin bir sonraki hamlesine bakacağız. Bakarken ilk hamlesinde nerde hata yaptığı önemli. ilk kez bir rakip bu denli önemsenmedi, hafife alındı. Kolay lokma yer geçeriz denildi. Milliyetçi taban ise geri tarafta şehirde varoş kaynaklarını seferber ederek, varlığını hissettirecekleri, ki Malatya’da binlercesi bulunan bir STK seçim sathında birleşiyordu. Maksat üzüm yemek değil bağcıyı dövmekti artık. Güç çatışmasında “bizde varız ve buradayız” mesajı verilmek üzere mevzi alındı. Birleşirkende devlet idaresinin temel gerekleri olan hukukun üstünlüğünden, kuvvetler ayrılığından, kurumsal tecrübeden, rasyonaliteden, ehliyetten ve liyakat zincirinden uzaklaşılmamasının sonucunun işe yarayacağı konusunda kendi aralarında ilginç bir iş birliği yaptıkları tespiti ile karşılaşıyorduk.
Ve yukarıda söz ettiğimiz başlıklar nedeniyle Tüfekçi’yi epeyce zamandır izlemeye almıştım. Daha doğrusu nerde hâtâ yapacak diye bekliyordum. MTSO süpriz oldu, hâtâ yapmasını başka bir mevzuda beklerken MTSO’da karşımıza çıktı. (O diğer başka mevzuda da hâtâ yaparsa tamamen silinecek!)
Halbuki 28 Şubata dayalı siyasi kimliğinin oluşmasından bugüne kadar uzanan çok geniş bir süreçten bağımsız olarak yapılan bir hâtâ değildi. Grubuyla birlikte yapılan en geniş kapsamlı bir hâtâ. 28 Şubat mağdurlarını savunan genç cesur bir avukatın siyasette hızla yükselmesinin önünü açıldığı takvim ile 28 Şubat’ta karşı barikat oluşturan o dönemin samimi muhafazakarlarının (bir bölümü) daha sonra, bir STK bünyesinde birleşerek; organize şekilde mahfuz halini “siyaseti nasıl etki altına alırız”ın bir tık üstüne çıkarak ”Malatya siyaset bizden sorulur” ibaresiyle “sanki devletsel bir dayatma mekanizması” olarak kendilerini tanımladıkları… elbet tek tek bu hâtânın fiziki haritasına dahil edilebilir ama Tüfekçi’nin nerdeyse hiç bir dönem kan kaybetmemesi ve çatısı altında bulunduğu bir iktidar bloku hızının rüzgarını sürekli arkasına alarak yürüdüğüne bakılırsa, bu yenilginin rövanşı alınamayacağına benziyor.
Ama toplumun genelindeki bir dizi rahatsızlığa veya itiraza kanal olabilecek; özeliklede Malatya’da son derece etki bağlamında artık iyice deşifre olmuş “mevcut STK gücünden” duyulan rahatsızlığında Sadıkoğlu’nun işine yaradığı gerçeği var. Ayrıca milletin tüm ambiyanslarının nerdeyse bu kolektif güç tarafından kenara iteklenerek baskılandığı, sabote edici, toplumun bazı haklarını hunharca bertaraf edildiğine ilaveten sadece kendileri ve kendilerine ait bir konum, konjektör belirleme safhası verileri hepsi Tüfekçi’nin ilk kez şehirde bir alternatif olarak öne çıkmasını durdurdu.
Buna karşılık, Tüfekçi’nin eğitim ile ilgili bütün kurumların başına yerleştirdiği isimlerden anlaşılıyorki tarihte ilk kez önümüzdeki yerel ve genel seçimlerin beklenmedik riskte geçeceği…
Mevcut’larla yenilerin seçimi de olacak ayrıca. Halk mevcutların alternatifini bu seçimde değerlendirecektir.
Yeni yüzler, yeni kan gibi anlaşılacak. Bu seçimde büyük bir değişimin olacağını/olması gerektiğini de düşünenlerdenim fakat bu mümkün değil. Nedeni de: ortalık allak bullak olur. Her cemaat el altından adamlarını sahaya sürecektir. Orjin halktan olan adaylar asla şans tanınmayacağı ve sıradan halk adayları yine avuçlarını yalayacakları bu ortamda kendilerini asla gösteremezler. Geri tarafta halk hep aynı isimlerden sıkıldı. Mevcutlar yer mi değiştirerek devam eder, yeni isimler bir boşluk bulur ordan sızarak ortaya mı çıkar –seçimler– üzerinden hepsini şimdiden okumamız gerekecek.
Geri tarafta şehrin siyasi kaderinde önemli bir yeri bulunan Öznur Çalık’ın atadığı bürokratların sebebi bilinmedik bazı siyasi ayak oyunlarıyla “deport” edilmesi altına bakacak olursak şayet; tam tersine Tüfekçi’nin atadığı isimlerin gayet sağlamda, üstelik daha da güçlenmiş olduklarını… Her ne kadar, Çalık’ın MTSO’da önemli bir zafer elde etmiş olmasından kimsenin “malumun ilanı” şeklinde hem pek fazla konuşulmamış hem ders çıkarmamış olduğunu gösteren belirginsizlik kodlarını gün yüzüne çıkarsada, yinede bize şunu bir daha söyleme zaruriyeti doğuran ayrıntıları verdi.
Öznur Çalık Büyükşehir belediye başkanlığına gidecek yola çoktan çıktı bile. Bir lokma bir hırka ile değil, gücünü göstere göstere. Tüm araçlarını seferber ederek. Her zamanki gibi gözünü diktiği hedefe adım adım yaklaşarak ve bugüne değin sürdürdüğü sistemini kullanarak!
Ama Tüfekçi’nin öyle değil, farklı bir taktikle Büyükşehiri elde etmek istiyor. Büyükşehirin etrafını çaktırmadan kuşattığı gibi Kaleyi içten düşürmek peşinde. Tıpkı bir stajyer belediye başkanı misali Büyükşehir belediye’nin içine önceden sızdı. Çalışmalara birebir tanık oldu. Kozmik sahaya kadar girdi. Başkan Gürkan’ın burnunun dibinden bir an olsun ayrılmaması hatta Expo başarısını kardeş payınca bölüşme gayretleri, belediye envanterinde işler nasıl yürüyor, kim kimin adamı, kim nerde duruyor, sistem nasıl hareket ediyor hepsine şimdiden vakıf olması asıl Tüfekçi “geliyor gelmekte olan” tezini her gün sonrası netleştiriyor.
Tabi tüm bu toz dumanlı ortam içerisinde birde mekanın asıl sahibi Selahattin Gürkan var. Gürkan şimdilik “durun hele dost kim düşman kim anlayacağız?” modunda oturmuş izliyor. Bunun yanında Expo gibi çok çok önemli bir manevra ile hakimiyetini pekiştirdi. Özelikle Gürkan’ı göndermek isteyen kitle ürktü bu beklenmedik süpriz çıkıştan. Ama Gürkan’ı alaşağı etme hayalleri son bulmuş değil. Expo demişken Malatya’da bakıyoruz Expo’nun ne demek olduğunu hâlâ kimse bilmiyor. Ne yapılıp edilip bir an önce Expo’yu tüm şehrin anlayacağı bir dilde geniş bir şekilde anlatılması gerekiyor yoksa proje salt bir fuar şeklinden öteye geçmeyecek.
Onun için Malatya’da gözle görülmeyen kıyasıya bir savaşın varlığını yavaş yavaş konuşmalıyız artık. MTSO sadece kıvılcım misali dışarı taşan minik bir parçadan ibaretti. Expo ise geleceğin bir nevi tapusu. Asıl kırılmayı genel seçimlerden çıkan sonuçlarda göreceğiz. Yeni yüzler ile mevcutların kavgası da bu seçime dahil edilirse işler iyice karışacağa benziyor. Seçim erken yada normal tarihinde olur bilmem ama genel seçimler sonucunda kimin kalacağı, kimin gideceği, Büyükşehir’in gerçek sahibinin kim olacağının listesi asıl o gün netleşecek. Herkes bir hesap yapar Allah’ında bir hesabı vardır.
Arabeskin kraliçesi Kamuran Akkor’un “Üstüme düşme” benim parçasında söylediği gibi:
Gençliğine güvenme
Yıllar alıp gidecek
Dünyada ikimize
Hatıralar yetecek…
(Kimse mevkisine, makamına, arkalarında biriken STK’lara güvenmesin, bir seçim hepsini yıkıp gidecek. Bu şehir hepimize, hatıralarımıza asıl o gün yetecek. )
Ve bu savaş çok büyüyecek. Ne zaman? Seçime adım adım yaklaştıkça muhteviyatı ve kullanılan alan genişleyecektir. Her zaman söyledim, bir daha söylüyorum. Herkes tarafını iyi seçmeli, net bir duruş göstermeyenler kullanılıp kenara atılmaktan öteye gitmeyecektir, malumunuz kimse kimseye acımayacak çünkü.