Köşe YazılarıMalatyaManşet

Taşeron işçilerini hem belediyelerin hem sendikanın elinden alın

Bir çok söylemim arasına sıkıştırdığım ifadeyi yine tekrarlayacağım. Her ne kadar isminin başında ‘Büyükşehir’ gibi büyük büyük bir telafuz yer alsa da Malatya metropol bir köy. Herkes herkesi tanır ve en küçük şey derhal duyulur burada. Basına, medyaya, gazeteciliğe gerek kalmadan. Onun için vitrindeki isimler, özelikle; davranış, yönetimsel rolü, konuştukları ve yaptıklarına herkesten çok dikkat etmeliler. Yaptıkları yapacaklarının teminatı sayılmayabilir klişesine uygunlukta olarak. 

Dolayısıyla başka bir konu üzerine hazırladığım yazımı bu sebeplen geri çektim, çünkü daha mühim bir konu geldi önümüze. Başlıksak olarak değilde muhteviyatı hak, hukuk, ekmek parasına sirayet etmesi açısından mühimdi. 

Böyle olunca, ilk olarak Yeniden Refah partisi Malatya il başkanı Bilal Yıldırım’ın dile getirdiği KHK’lı işçilerin sorunlarını görmezden gelmek gibi bir lüksümüz olamazdı. Yıldırım’ın açıklamalarında az söylediği, konunun altını biraz eşelediğimizde ortaya çıkan travmanın bizleri çok farklı bir hezeyanlara sürüklemiş, meğer şehrimiz Malatya’da; emekçi, çalışan, kılı kırk yararak geçinmeye çalışan işçilerin maaşlarındaki düzensizlikler, afaki farklar ve çalışma koşullarının iyi olmadığına beisle oluşturulmuş sömürü düzeni ‘adalet nerede’ terimini sorgulamayı bırakın açıkçası ürküttü bizleri. 

Onca şatafatlı açılışlar, hediyeleşmeler, para dökülerek yapılan gereksiz festivaller, sök yeniden yap şeklinde devam eden içi boş ama rant kokan projeler, parti-kurum ziyaretlerinde sarfedilen lükste maşallah en küçük eksiklik bırakmayan belediye yöneticileri işçi maaşlarına gelince meğer o kendini taktim ettikleri gibi adil ve bonkör olmadıklarını da böylece öğrenmiş olduk. 

Mesela Yıldırım’ın ifadelerinde yer alan şu bölüm adaletsizliğin boyutunu gözler önüne sermeye yetiyordu. 

657 Sayılı Kanuna Tabi Memurun Sahibi Devlet de 696 Sayılı KHK Personelinin Sahibi Kim?

Aynı işi yapan kadrolu mühendisin maaşı ile taşeron maaşı arasında %250 fark, tekniker arasında %225 fark, memur arasında %200 fark var. 657 sayılı kanuna tabi memurun sahibi devlet de 696 sayılı KHK personelinin sahibi kim? Soruyoruz! Bu mu sizin adaletiniz? Böyle adalet olmaz.. Böyle Malatya kalkınmaz..

Evet Malatya bu süregiden adaletten yoksun şartlar altında gerçekten kalkınamaz. Aynı metnin devamında Yıldırım’ın açık bir dile ifade ettiği hezeyanvari açıklamasında altını çizecebileceğimiz bir çok önemli bölüm var. 

Bunlardan başka bir paragrafta ise; 

Bu insanlar sadece sanayideki, tarımdaki, özel sektörde ki insanlar değil bir de belediyelerde çalışan taşeronlar var. Koskoca illerin, ilçelerin bütün işlerini yapanlar maaş konusunda belediye başkanları tarafından maalesef enflasyona kurban ediliyor. İşçiler adeta enflasyon altında eziliyor. Ekonomik krizin vermiş olduğu tahribat yetmezmiş gibi bir de belediyeler taşeron işçilerine enflasyon zammını maaşlarına yansıtmadığı gibi enflasyonun üzerinde de bir rakam eklemiyor.

Bir de biz sormak istiyoruz buradan. Adalet dediğimiz kavramı hangi tanımlamalara sığdırmalıyız acaba? Adalet sadece mahkemelerde suçluların işlediği suçlar karşılığında aldıkları cezalar olarak mı nitelendirmeliyiz yoksa hayatımızın her alanında olması gereken, kendine yapılmasını istemediğin bir şeyin başkasına yapılmaması gerektiği gibi davranmak mı? 

Bugünkü bu konuştuklarımız, bakış açımızın alt üst oluşunun sebebi, birçok meseleye empati yapmadan yaklaşım gösteren yöneticilerin içine daldığı büyük siyasi güç zehirlenmesinin sonucu olsa gerek. İşçi haklarındaki adaletsizlik istenildiği gibi gitmeyen bir yönetim anlayışını ortaya koyuyor zaten ve Malatya’nın mental, ağır beden gücü isteyen şehrin kadavra yoğunluğuyla başa çıkan, çerini çöpünü toplayan asıl taşıyıcı kolonlar sınıfındaki işçi kesiminin haklarını emecek şekilde bir düzenek tutturulması, bazı sonradan iliştirmeli tüzüklerle şartları meşru gösterme çabalarına karşı sessiz kalmak veya görmezden gelmek insanlığın diğer angajman kuralları açısından pek etik değil. 

Yani aynı okulları okumuş, aynı dersler, aynı sıralardan geçmiş bu memleketin öz çocukları aynı mühendislik fakültelerini bitirmiş, biri devlet memuru olarak atanmış, diğeride artık dayısı mı yokmuş, torpil mi yapamamış ne, KHK’lı denilen taşeron olarak işe girip ekmeğini kazanmaya başlamış. Genel tabloda performans ve ürettikleri iş hacmi aynı orantıda olmasına rağmen maaşları arasında, tam % 250 farkın bulunması ne acı bir durum. Taşeron işçisi farzedelim 100 TL maaş alıyorsa eğer devletin memuru olan aynı mühendis 250 TL, nerdeyse 3 katı maaşı alması demek zulüm değildirde nedir peki? 

Vay anasına’ dedirten bir çelişkiler çıkıyor karşımıza. 

Üstelik, kaliteli insanların otağı Özal’ın, Battalgazi’nin, tarihte adalet duygusunu her daim savunmuş marka değeri bulunan bir şehir, Malatya’mızda…

Büyükşehir, Battalgazi ile Yeşilyurt belediyelerinde toplamda 5 bin kadar KHK’lı taşeron işçinin akıbeti bu şekilde. ‘Olan olmuş, atı alan Beydağı’nı aşmış gitmiş’ diyemeyiz. Bu tarihe kadar olan süreçte yapılacak pek fazla bir şeyin olduğunu sanmakta zor. Ama gecikmiş değiliz. Bu insanların hakları tölare edilebilir.

Büyükşehir’in taşeron işçilere % 25 zam yapmayı planladığı aldığımız duyumlar arasında. % 25 zam ilk etapta kulağa hoş geliyor olsa da belediye yetkililerinin yalnız bu zam pariterini 2022 değilde 2021 yılı Asgari ücret üzerinden değerlendirme altına alacakları farklı bir politika söz konusu. Şu demek; % 25 şeklinde açıklayacakları zam oranı aslında enflasyon-TEFE TÜFE karşısında erimiş şekli ile % 13’e tekabül ediyor. Tölareden kastımız net bir % 25’lik zam en azından günün şartları baza alınırsa kırgın gönüllerin iyileştirilmesinde işe yarar belki. 

Ya belediyenin taşeron işçilerine verdikleri 9 tl’lik yemek parasına ne demeliyiz. Hemen belediye binasının yan tarafında bir büfe var, deneme amaçlı gidin sorun bir simit bir ayran kaç para. Biraz komik olacak ama tam 9 TL. 9 TL yemek parası mı olur? 

Büyükşehir, Yeşilyurt ile Battalgazi merkez ilçelerinde toplamda 5 bin taşeron işçisinin hakları bu şekilde tahrif ve bertaraf edildiği ayan beyan. Artık buraya takılmıyoruz. Belediyeler kafasına göre ayar verip geçiyorlar diyelim. Asıl takıldığımız husus: sayıları binlerle ifade edilen taşeron işçilerinin bağlı olduğu bir sendika’nın ölü taklidi yapması. Hak-İş sendikası nerede? Hak-İş neden çalışmıyor, neden işini yapmıyor bu sendika, neden işçilerin haklarına sahip çıkmıyor, bünyesinde topladığı işçiler bu denli hak kaybı yaşarken Hak-İş sendikasının varlığı bu süreç zarfında tartışmaya açılması gerekmez mi?

Hak-İş sendikası Malatya şube başkanı Bünyamin GELERİ’ye açık şekilde bir de buradan soralım? Hiç bir şikayet almadınız mı bugüne kadar? Taşeron işçilerin aldıkları maaşlar, çalışma koşullarından, belediyelerdeki konumlanmalarından haberiniz var mı? 696 KHK’lı taşeron işçilerine yapılan üvey evlat muamelesi üzerine çalışma şartlarını iyileştirme amaçlı hangi girişimleriniz oldu? Belediyelerin işçilere dayatmış olduğu çalışma programında haberiniz var mı gerçekten? Asıl görmeniz gerekeni görmezden gelmek karşılığında hangi tavizleri peşkeş çekildi sizlere? Başında bulunduğunuz kurumda en az 15 bin TL maaşı niçin aldığınızı umarım biliyorsunuz. Şayet bilmiyorsanız bir KHK’lı taşeron işçiye sorun size takır takır hepsini a’dan z’ye anlatır. 

Bence, suçlu; taşeron işçilerinin maaşlarındaki düzensizlik, çalışma şartların ağırlaştırılması, belediyelerin istediklerinde işçiye yol verecekleri bir envanter olarak görmelerinde değil, asıl suçlu ‘sendikanızım’ diyerek işçinin her türlü hakkını arayacağını tahadüt ettiği halde kafasını kuma gömmüş Hak-İş malatya şube başkanı Bünyamin GELERİ’nin takındığı tutumdur.  

Ve sus payı olarak ortaya koyduğu –insiyatifsizlik– teminatının gereğini fazlasıyla yerine getirebildiğini görüyoruz. Bu konu hakkında belki illeride daha teferruatlı yeni bir yazı yazmamız gerekecek (!)

Madem taşeron işçi belediyelerin umrunda değil, kendisine istediği şartlar ve belirlediği ücretlerde hizmet etmeyi mecbur gibi dayatıyor… Sendika ise işçisinin haklarını korumak konusunda oldukça yetersiz ve işlevselliğini kaybetmişse, olan biteni görmezden gelmeyi bir marifet sayıyorsa; o halde KHK’lı işçi hakları valiliklere devredilsin. Yada kayyum atanır gibi bir formül getirilsin örneğin. 

Böyle bir başıboşluk, yeri geldiğinde çalışanı işten çıkarmakla tehdit etmek, ekmeğiyle korkutmak olmaz ki. Yazıktır, günahtır gerçekten. 

Unutmayın, tarih adaletsizlik sonucu batmış yok olmuş toplumlarla doludur. 

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

Başa dön tuşu