AnalizKöşe Yazıları

Tahammüle Tahammülümüz Yok!

Kimsenin kimseye tahammül edemediği bir dönemde, birçoğumuzun kabuğuna çekildiği hayatlar yaşıyoruz. Yaş aldıkça insanların tahammül sınırında da bazen dengeler sarsılıyor. Ufacık bir sözden bile nem kapar hale geldik. Birine bir şey söylemeye çekinir olduk. Herkes kendi ekseni etrafında dönüp duruyor ve herkeste yoğun bir agresifleşme var.

Bu durumun sebebi yine biz insanoğlunda saklı. Çevremizdeki kişilere bir iyilik yaptıysak karşılık bekler olduk ve o karşılığı göremeyince “bir daha yapmam” dedik. Bir bakıma menfaate dayalı ilişkilerimizde de çöküntüler yaşadık. Bir de zaman zaman her insanın başında geçen bunalım anı bize de uğrar.

Belirli sıkıntılar, üzüntüler ve kayıp yaşayıp dertleniriz; içimizi dökecek, omzunda ağlayacak birini ararız. Eğer öyle biri hayatınızdaysa ne güzel. Siz derdinizi, kimseye söyleyemediklerinizi, anlatırsınız. Sonra da içinizi döktüğünüz için hafiflersiniz “oh be iyi ki anlattım” dersiniz oysa zayıf noktanız, artık başkasının elindedir ve mutlaka bu noktadan sizi vurmak için fırsat arıyordur. Bunun sonucunda da güven sorunuyla baş başa kalıp, hayatımızdaki birçok durum ve olayın ters orantılı hareket etmesitke tahammül sınırını aşmış bulunmaktayız.

Darbe üstüne darbe alınca da büyüklerimiz boşuna “devir eski devir değil artık” dememiş, diye iç geçirmeden edemiyoruz. Bilakis içinde bulunduğumuz durum gerçeten de vahim ve hiç bir şey eskisi gibi değil.

Globalleşmiş bir dünya var, her şeye ulaşabilme imkanı var fakat bizler yine memnun değiliz ve bu döngü öyle hızlı hareket ediyorki bir anlık duraksamayı bile kabullenemiyoruz. Hem hayata ve insanlara karşı sabırsızısız hem de bunlara karşı mükemmellik arayışımız var. İşin garip tarafıysa kendimize hangi koşulda olursa olsun toz kondurmuyoruz. Tek tahammül ettiğimiz kişi yine kendimiz oluyoruz. Etrafımızda kim varsa, bize bir tek söz söylemeye kalmasın hemencecik sinirlenip karşı tarafı kırdığımızla kalıyoruz. Başkası da yeri geliyor bize karşı misilleme yapıyor ve kimse kimseyi anlamıyor.

Güven ve sabır demiştik ya bu iki kelimeye bile güvenimiz kalmadı! Kalp kırıp ve başkaları tarafından kalbimiz kırıldıkça bu iki bağı koparalı çoğu zaman oldu. İnsanlar arasında güven ve sabır bağı pamuk ipliği gibi olunca da sabrın sonu bir türlü selamete kavuşamadı.

Ayrıca buna zamanın hızla akıp gitmesini eklediğimizde işin içinden çıkamaz hale geldik. Hani “vakit nakkittir” diye bir söz var. İşte tamda şu devirde onu bile yanlış anladık. Vaktin kıymetini bilmeyi bile kendimize uyarladık.

Bravo bize!

Örneklendirmek gerekirse; birini aradığımızda acilliyet söz konusu olsun olmasın karşı taraf cevap vermeyince esip gürlüyoruz. Vay efendim, sen misin cevap vermeyen? İki dakika beklemek bile sabrımızın çok ötesinde kaldı.

Üst raflara kaldırdığımız geçmiş iletişim araçlarını hatırlatmaya kalksam ve geçmişle günümüz arasında kıyaslama yapsak kendimi avuttuğumla kalırım, kimse kulak bile vermez. Çünkü halimizden memnun gibi davranışlarımız çabası. Rahatımızı bozmaya da pek niyetimiz yok.

Belkide değişen dünyada değişen şartlar bizi bu noktaya getirdi. Bir taraftan olup bitenden kendimizi soyutladık diğer taraftan sevgi saygı, güven ve samimiyetten uzak hayatlar yaşayınca bir türlü taşlar yerine oturmadı.

Sonuç olarak “ben” merkezli yaşadığımız ve haksız olduğumuz halde bile körü körüne kendimizi savunup, diğer kişileri hak-hukuk çerçevesinde değerlendirmediğimiz sürece; çocuğun ana-babaya, ebeveynlerin çocuklarına, kardeşin kardeşe, eşin eşe, arkadaşın arkadaşa kimsenin kimseye artık tahamülü yok.

Selma Karakaş Tutuş

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu