AnalizDünyaGenelGündemKöşe YazılarıMalatyaÖne ÇıkanlarSiyasetVitrin

Deprem’i Birileri Suistimal Ediyor 

Depremlerle ilgili binlerce şey yazıldı, çizildi, ekranlardan açıklamalar yapıldı. Koca koca Profösörler demeçler verdi, paneller düzenlediler. Elbette deprem felaketi ülkemizin ciddi bir gerçeği. Hatta öncelikli en önemli başlık olarak değerlendirilmelidir. Lakin gördüğümüz kadarıyla depremi görmezden gelme çabaları bürokrasinin hem en tepesinden hem de yerel yönetimlerce bir türlü ciddiye alınmadı. 

Her şey güllük gülistanlık, bir ‘oldu geçti, bitti’ politikasında ele alınıyor. Yazılarımı takip edenler bilirki depremle ilgili bu tür bürokratik handikapları ve toplumun kaygılarını dile getirmeye çalıştım hep.

Haksızlıktılar, adaletsizlikler mekanizması rutin, olması gerekenden çok işlediğinden söz etmeyi daima sürdürdük. 

Deprem süreci boyunca bazı liyakatsız yöneticilerin çapsızlığı toplumun yüreğinde telafi edilmeyecek derin hasarlar açtığını, deprem ile bürokrasi arasına sıkışmış halkın mağduruyitenin giderilmesinde çok ciddi bazı –ihlaller– yapıldığını her defasından haykırdık durduk. 

Tabi bunları dile getirmenin bir de faturası vardı. Hesap peşinen masada, Karşılığı: ‘Marjinal bir hedef’ ilan edilmek oldu. ‘Muhalif’ diye mimlenmek, belli radikal grupların kumanda ettiği koltuklara oturtulmuş aktörlerin kendilerini ulaşılmaz, mesajlara dönmemek, aramalara cevap vermeyerek deport etme girişimleri yerini aldı. 

Bilakis şunuda eklemeden duramayacağım. Biraz kişisel olacak ama… Bütün depremler boyunca ‘orta hasar’ raporu verilmiş oturmuş olduğum konutumun zannediyorumki bazı ayak oyunları neticesinde en son Maraş depreminde bu kez bir nevi canımla itham etmeye terk edilerek cezalandırılmakla sonuçlandı. Artık itiraz etmeye dahi geri duymadım. Çünkü her defasında aynı senaryo ile karşılaşacağımızı bildiğimizden kenara çekildik. Yahut buna mecbur bırakıldık! Orta hasarlı konuta onbinlerce depremden sonra ‘hasarsızdır’ denilmesi ne kadar komik ve enteresan değil mi? Eyvallah, canınız sağ olsun.

Kararların depremin bıraktığı izler ile saha fizibilitesine göre değilde masa başında alındığına dair hiç bir kuşkumuz kalmadı artık. 

Gerek 2020 Elazığ-Sivrice, gerek 2023 Kahramanmaraş depremlerinin ikisini yaşamış biri olarak bir çok hak-hukuk-usulsüzlüğün yapıldığına defalarca tanık olduk. Az kâtre kafası çalışan vicdan sahibi biri bu eksik defolu tabloyu görmüştür mutlaka. Toplumun çaresizliği, dayatılana mecbur bırakılmasının doğurduğu endişelerin halen bir sorumlusu tespit edilemedi. 

Depremler meydana gelmeye devam ediyor, sayıları binlerle tarif edilen can kaybı yaşanıyor fakat halen kimse insanların canından endişe duydukları konuları bir lütufmuş gibi görmeleri elzem olmuş.

Evet, kabul ediyoruzki başımızdan büyük bir felaket geçti! Rabbim bir daha bu milletin başına öyle bir korkunç zelzele vermesin. Acısını da, soğuğunu da, ızdırabını da iliklerimize kadar hepsini/hepimiz yaşadık. Yalnız deprem suistimal edildi, depremzedeler her defasında suistimale uğradı. Kabul etseniz de etmesenizde birileri yaptı bunu. Muhtarlar yaptı, AFAD yaptı, Çevre Şehircilik yaptı, siyasiler ile devletin diğer kurum erkleri hepsi depremi daha da çekilmez hale getirdi. 

Yapılan onca yardımlar eşit şekilde dağıtılmadığını hepimiz biliyoruz. Yapılan konutlar asıl ihtiyaç sahipleri değil yatırım aracına dönüştürüldü. Kırsalda TOKİ mütehaitleri vatandaşa prosedür zorlukları dayattılar. Tapu sorunları bir türlü giderilmesinde kolaylıklar sağlanmadı. Konut hak kazanmış zede konutuna geçmiş oturmuş, tüm banka evrakları altına 20 yıl ödemeli imza atmış ama henüz bankaya borç meblası ne kadar bilgi sahibi değil. Konteyner rezaleti… Veyahut oturduğu konutun maalesef değerini ve ne kadar borcu olduğunu bilmiyor. En mağdur, konut hakkı çıkmış olan bir çok kimsenin konutuna başlanmamış bile… TOKİ ‘Gelincik tepe’ konutlarında mafyavari yöntemlerle toplanan aidatlat… Hangisinden söz edelim.  Say say bitmezki. 

Muhtarların köylerde yardım ve sosyal destekleri dağıtmada ikilik yaptığını sürekli duyduk. Kimseyi savunacak değilim, kimse düşmanım da değil. Ama iyi niyetli muhtar memurları tenzi ederken deprem bölgelerindeki adaletsizce bir insiyatif kullanan bazı muhtarların yaptıkları hukuksuzluğu kaç kişi gördü? Mağdur perişan olmuş fakir fukara halkın daha da bertaraf olduğuna dair bir çok duyum kamuoyu’nun vicdanını yaraladı. Sokak tabiriyle yandaşları yardımlara boğulurken yandaş olmayanlar mahrumiyete terk edildi. 

AFAD hasar tespit konusunu her defasında elini yüzüne bulaştırdı. Basit bir hasar tespit işini dahi doğru düzgün yapamadılar. Asıl mağdurların konut haklarından mahrum ettikleri gibi 40 yıldır köyüne gelmemiş, evi dahi bulunmayanları TOKİ’den 20 yıl ödemeli deprem konut sahibi yapmaları da AFAD’ın beceriksizliği. Adamların şehirle alakası olmadığı için kiraya verip gittiler. Deprem konutunun kiraya verilmesinde AFAD’ın kontrolün elinde olmadığının en büyük kanıtı. Hani bu konutlar depremzedelere mahsusen yapılmıştı? En kötüsü de deprem konutunun astronomik rakamlara kiraya verilmesi oldu, neden buna izin veriyorsun kardeşim? 

Neden?

Yani İnsanları mağdur eden asıl birim AFAD’an başkası olmadı. Depremde canını kurtaranlar bu kez AFAD’ın sahaya sürdüğü iş bilmez elemanları yüzünden çoğu kanser oldu. Egosu tavan yapmış bazı hasar tespit elemanları canı yanmış insanlarımıza çemkirdi. Azarlayanlar çıkıyordu. Yönetim tamamen tam bir fiyasko, rezalet, sorunlu. Kimin ne yaptığı belli değil. Bir iç tüzüğün dahi olduğunu düşünmüyorum. Hakikaten ya bir iç tüzüğünüz var mı?

Acil önlem-acil önlem gibi konularda en son ulaşacak pozisyonda AFAD. Aynı kişinin deprem konutu adı altında TOKİ’den 5-6 konut sahibi olmasına kadar  AFAD’ın birilerini zengin etti, birilerini sersefil.

14 bin TL yardım parasını dağıtmayı dahi eline yüzüne bulaştırdı bu AFAD. Çünkü konu olan deprem değil, siyasilere ne kadar biat etmek için gösterilen şov bölümü etkisi idi. Ne kadar ekmek o kadar köfte. 

2020-Elazığ depremininde her hane sahibine 14 bin nakti yardım parası yatırıldı. İnsanlarımız sevindi, zor anında küçük bir yarayı kapatır diye umut edildi. Kimi vatandaş parayı çekti kullandı, kimi hesabında tutuyorduki banka hesaplarına hemen bloke koydu bu kez. Parayı çekenlerden ise faiziyle birlikte para geri çağrıldı. Bu para neden verildi, 3 gün sonra neden geri alındı? Nasıl bir dümen döndü orada kimse bir şey bilmiyor. Siyasiler zaten işine geldiğinde reklam yaparlar, gelmediğinde yok olurlar. İşte bu sorunun hiç bir zaman cevabı olmadı. Hiç bir Allah’ın kulu nedenini bilmez. Veya hangi siyasinin kasasına aktı bu para? Akla ziyan soru kalıyor geride. Tarihin 7 sırrından biri olarak kenarda dursun o da. Depreme yakalanmış halkın hesapları bu nedenle bloke edildi, belki başka bir yardımdan faydalanırlardı böylece ziraat bankası hesaplarını kaybetti insanlarımız. 

Çevre şehircilik ne işe yarardı bir türlü anlayamadık gitti. Çevre Şehircilik işine gelmediğinde topu AFAD’a, AFAD köşeye sıkıştığında aynı topu bu kez Çevre şehirciliğe atmaktan başka bir şey bilmezler. Danışıklı bir paslaşma. Olan her zamanki gibi Vatandaşa olur, ortada gider gelir. Bir kurumun yeri şehrin Doğu en ucunda, diğeri en Batı en ucunda. Zavallı halk taksi, müinibüs Parası vermekten illakah etsede elden gelen ne çare. 

Yine 2020 depremin ilk günlerinde depremzedelere dağıtılmak üzere 50 milyar para toplandı, para hiç oldu gitti. Sorduğun zaman birileri tarafında dank diye vatan haini ilan ediliyorsun hemen. Muhalif, toplumu kin ve tahrik’e sevkeden bir düşman. Olmaz ki ama bu para ekranlar karşısında toplandı o zaman, ee peki nerde? Akıbetini kimse bilmez. 

Hadi onu geçin, daha sün 5 ay önce ekranlara bağlanıp şov yapan ama parayı ödemeyen karaktersizler nerde? Bence depremi en çok suistimal eden bu parazitler oldu. Söz verilen 720 milyarın, 41 milyarı parası ödenmedi. İsimleri dahi açıklanmıyor. Meclise hele kim bu söz verip parayı ödemeyenler diye en azından isimlerini cisimlerini bilelim diye önerge dahi verildi. Bu isimlerin açıklanması gerekirken ısrarla saklıyor birileri. Kamoyuna açıklanması gerekmez mi? 

11 vilayetimiz tarumar olmuş, sonucunda bazı şirketler, iş insanı bunu reklam fırsatına çevirmekten geri kalmadı. Şimdi de tüm hasarlı-ağır hasarlı binaları kurtarma operasyonu furyası başlamış. Şehrimiz Malatya’daki binaların % 80’i parçalandığı halde masa başında alınan veya değiştirilen raporlarla sağlam konsensusu çalışmaları yapılıyor. Belki arada büyük paralar oynuyordur. Yakın zaman da kokusu çıkar, çıkar elbet. Ağır hasarlı binaları modifyeleyip kiralamak satmak taammüden cinayet sebebi sayılmalıdır. Hiç mi akıllanmaz kimse, hiç mi ibraz almadık. Bu depremler ilk değil son’da olmayacak. 

Benim adım hıdır, öyleyecekkerim budur misali olsaydı keşle. Velhasıl duyan kim, anlayan kim. Rabbim bizleri aç gözlü, rantçı, fırsatçılardan muhafaza etsin. 

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

Başa dön tuşu