AnalizAsayişGenelGündemKöşe YazılarıMalatyaSiyaset

SAMİ ER YERİNDE BEN OLSAYDIM…

Geçenlerde sokakta karşılaştığım bir okuyucum “Sami Er hakkında hep olumsuz düşünüyorsun, hiç mi bi artısı yok?” gibi bi sual yöneltti. Cevabımda Malatya Büyükşehir belediye başkanı Er hakkında (kısmen) olumsuz düşünmemin nedeni “-plansız ve programsız– bir yol haritası üzerinde ilerlediği fazlasıyla göze çarpması…”

Akabinde; “AK Parti’nin son 10 yılından itibaren İstanbul’da farklı belediyelerin başkan yardımcılığı görevlerinde bulunmuş, bugün ise Malatya büyük şehir koltuğunda oturan birinin varsa eksikliklerini dile getirmek en doğal hakkımızdır” dedim. 

2008-2011 yılları arasında İl Özel İdaresi görevi haricinde genelde şehir dışında yaşamış ve görevler yapmış Sami Er, en büyük eksikliği Malatya denklemine “tamamen” yabancı olmasının doğurduğu sonuçların karşımıza çıkardığı entegrasyonsuzluktur. 

Şehirde kültürel, siyasi, sosyolojik değişime yabancı kalmış Sami başkan bugün tepeden paraşütle inince doğal olarak insanların içinde bulunduğu sorunları teşhis edecek, çözüm sunmada bir adım değil onlarca adım geriden geldiği tablonun dışa vurumu olarak açıklamak mümkün. 

İyi niyetli bir analiz başlığı altında toparlamaya çalışacağımız bu kategoride, Sami Er’in aslında ihtiyaçlar listesi yada gerekli olan öncelikli rezervler nelerdir onları inceleyeceğiz bu yazıda: 

En başta Sami Başkan “kendini anlatamıyor” gibi çok klişe bir temel soruna maruz kaldığına işaret etmek istiyorum. Danışmanı var mı bilmiyorum ama gerekli domainleri sağlayamadıkları, toplum içselini tespit etmekte görmezden gelinen bir tavır, toplumla arasındaki duvar tuğlalarının had safhaya ulaştığı görülmekte. Şu aşamada kronikleşmiş bir –ifade eksikliğinin– anti-pati yönünde ciddi bir çığır açtığını söylemeliyiz artık. 

Sosyal medyası tam bir fiyasko, sosyal medya operatörlerinin sönük, standart mekanik paylaşımları, farklı, ilgi çekecek içerikler üretmedikleri ya da üretemediklerine eş zamanlı  olarak Er portföyünü şehirde her gün sonrası amaçsız hale getiriyor. 

Gerçi Ak Parti yetkililerinin sosyal medyalarına bakın hepsi tek fırından çıkmışçasına kalıp, şablon, mesaj ve kelime, hatta harflere kadar aynı olduğunu göreceksiniz. Daha çok ziyaret yada misafir ağırlama ana teması gereğince samimiyet olgusundan eksik rutin paylaşımlarla sayfa ara yüzünün doldurulduğu aşikar. Herkesin paylaşımlarını beğenen aynı isimler ve partiye sokulmaya hazır fakat dışarıda ışık bekleyen minik bir kitlenin otomatik RT yapma harici kimsenin bu paylaşımları gördüğünü-okuduğunu zannetmiyorum. 

Depremden önce bölgede en aktif ve istekli şehir olan Malatya’nın yüksek hedefleri vardı. Başlıkta dediğim gibi Sami Başkan yerine ben olsam zaman kaybetmeden bunların mümkün olabilmesi için birinci hedefin; yani, Malatya’nın konjukturel, iktisadi, siyasi, sosyolojik ve kültürel kalkınma bilançolarını yüksek tutmaya yönelik rasyonel kararlar alırdım.

Bir diğeri ve en önemlisi, Sami başkanın üzerine apışıp kalmış “meşaleci…” kisvesini ya tanemen kabul eder yada çıkarıp üzerimden atar, red ederdim. Muallakta bırakmak her iki tarafı tırpanlıyor. Toplum ise bu konuda hem çok temkinli, hem de mesafeli… Tabiri caizse İki derede bir arada, kafası karışık. Açıkçası Malatya Büyükşehir belediyesinin bir cemaat grup tarafından yönetiliyor mu, yönetilmiyor mu emin olmak istiyor. Ben olsam çıkar eğer meşaleciysem derimki “ben bu arkadaşlarla birlikte yol yürüyorum, onlarda bu şehrin çocukları, burada olmama vesile oldular. Beraber bir şeyler yapmaya çalışıyoruz.” Keza değilse de açık bir dille “red etmek” daha etik sayılmaz mı? 

Yine ben olsam “Dandini dandini dastini” siyaset yöntemini derhal terk ederek yeni bir paket açıklardım. Tüm soruları aydınlatacak bir paket. Bu pakette insanları ikna olması gereken birikmiş onca konuya net cevaplar verirdim. Öncelikle toplumu her alanda ikna etmek şu aşamada ihtiyaç duyulan en önemli şey. Ciddi şekilde soru işaretleri yığınağına dönüşmüş deprem uzantılı soru işaretlerini giderecek açıklamaların olacağı bir paket olurdu bu. Çünkü insanların mağdur oldukları kadar diğer yandan “bilgi alamama” mağduru da…

Peki, başka bir ihtimal var mı?

Var! Biraz başımızı kaldırıp Malatya’ya bakardım mesela…

6 Şubat 2023-23 Temmuz 2024 arasında Malatya şehrinin ne kadar mesafe kat ettiğini, neleri başardığını veyahut başaramadığını ivedilikle tespit eder, en önemli sorunlar listesini çıkarıp ilk etapta riskli aciliyet taşıyan sorunlara yoğunlaşırdım. 

Gazze’de ortalama her gün 100 çocuk katledilirken, köpekler çocuk cesetlerini çıkarıp yerken; festival, konserler düzenlemek yerine aklı başında bir “filistine destek kortej yürüyüşü” düzenlerdim mesela. Şehirde ki Ak Parti tabanı ve şehrin diğer entiljansının bunu içtenlikle kabul edeceği ve Malatya’ya yakışır sosyal bir aktivite olurdu. 

Seçimde ciddi bir oy kaybetmiş Ak Partili olarak yıllardır CHP diye küçümsenen, marjinalleştirilen, popülist bir bakış açısıyla ele alınan partinin nasıl bu kadar oy aldığının gerçeğinde yatan ana unsurları inceler, Ak Parti cenahında oluşagelen eksiklikler varsa gidermek için ekstra saha çalışmaları yapardım. 

Ben Sami Er olsaydım, sokağa daha çok çıkar insanlarla birebir diyalog halinde olurdum. Örneğin benim yaşadığım ilçe Pütürge ziyareti henüz gerçekleştirmemiş bir başkan için elbette kırsalda yaşayan vatandaşın da sorunlarını birinci elden dinlemek gerekmez mi?

Şehir sadece Malatya merkezinden ibaret değil. 13 ilçe ve 700’den fazla köy ile buralarda yaşayan insanların yekpare karşılaştıkları sorunların cetvelini tutar, hakeza şehrin sorunlarına eş zamanlı olarak koordineli şekilde bir ayağımın oralarda var olduğunu hissettirirdim. 

Bir diğeri: Özellikle “rezerv alanı” denilen deprem yılan hikayesinin en net bir dille çözüm yolunu, niyet merkezini darmaduman olmuş halkımıza açıklardım!

Ak Partinin Malatya’daki sandalye sayısına bakmaksızın, bu şehirle ilgili hangi siyasi partinin, STK’nın varsa projelerini dinler, tüm partİ yetkilileri ve STK başkanları ile sıkı bir diyalog içerisinde olurdum. 

Siyasetin dışında kalmış eski milletvekili, önceki belediye başkanları yada daire başkanlarının tecrübesi bu minvalde destek amaçlı talep edilerek başvurulabilir. 

Ak Parti ve diğerleri şeklinde bölünmüş siyasi faaliyetlerin bu şehre hiç bir kâr getirmeyeceğini biliyoruz. “İstişare” kültürünü genişletmek bâbında, içinde bulunduğumuz şartlara rağmen en gerek duyulan stratejik başlıkları sorgulayacak şehrin genetik kodlarından anlayan bir mekanizma kurardım. 

Basın, yazan çizenler, kanaat önderleri ve muhtarlar, devleti temsilen her yetkilinin öne sürdüğü fikirlerin toplandığı bu mekanizmanın öncelikli görevi, halkımızın içinde bulunduğu bu macerayı en kısa sürede sonlandıracak kalıcı argümanlar üretmek olurdu. 

Anladığımız kadarıyla beş ay gibi sürede Büyükşehir’de her şeyiyle aktif bir ekip kurulamadı. İşin ehli olanlar ya tasfiye edildi yada bizden/sizden meselesine kurban edildiler. Liyakat tam olarak burada karşımıza çıkıyor. Halbuki maksimum seviyede olaylara, sorunlara en etkili tarzda müdahele edebilecek, hızlı hareket kabiliyetine sahip daire başkanları bu süreçte önemli rol oynamalılar. Gerekirse mevcut konsülü lagv eder, sil baştan yeni bir ekip kurmak icab edilmelidir. 

Sosyal anlamda çok çalışanınız Yeşilyurt kadın kolları diyeceğim, gidip ablaları linçlersiniz. En son Özfındık hanım ve arkadaşları oturmuş bir aileye patik yapıyordu. Ne kadar da orijinal. İşte biz bu doğallığı istiyoruz sizlerden. 

Yeşilyurt ilçe başkanı Ramazan Yaylacı’nın da hakkını inkar edemem. Gözlemlediğim kadarıyla insanlara dokunuyor. İnsanları dinliyor. Her an sokakta, birilerine / bir yerlere sürekli başvuruyor. 

Sözüm özü, İnsanlarımız zor’da, umutsuz ve de mağdur Sami başkan. Herkes tek tek gelip yakanıza yapışacak değil. Söylüyoruz buradan işte. Empati yapılması mecburi vazifedir artık. Velhasıl gerek şehrin iyileşmesi, gerek insanlarımızın iyileştirme yetkisini madem size verdiler. Bizim de saymış olduğumuz direktifler doğrultusunda özenli bir hizmet modeli, önceki belediye yönetimlerinde farklı bir anlayış ve formüller silsilesi ortaya koymak zorundasınız. Böyle olmaz başkan, hicap ah diye bir şey ver. Bildiğimiz kadarıyla maneviyata önem veren birisiniz. Sizin de çoluk çocuğunuz var. O halde, derhal çözüm yolları üretmelisiniz. “Yok, böyle iyi fena değil” diyorsanız da, eyvallah. Fakat her şey çok berbat, inanın korkunç boyutlarda. Makam koltuğundan nasıl görünüyor bilmiyorum ama burdan feci görünüyor her şey. Ortalık toz duman. 

Mevcut siyasi yönetim şeklinizi bu pozisyonlarla iyimser bakamıyoruz, hatta bakmak imkansız! Gerisi size ve oturmadığını düşündüğümüz ekibinize kalmış. 

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

Başa dön tuşu