Köşe Yazıları

Ne Ararsan Kendinde Ara

Zamanı doğru kullanan kurtulur.” Sabri Tandoğan

Dört yıldır süren ülkemiz ve dünyadaki olağan dışı gelişmeler, salgınlar, belirsizlik ve endişeler, bağışıklık sistemimizi oldukça etkiledi doğal olarak.
Sağlığımız konusunda daha hassas olmak zaruri hale geldi.

Son yıllarda dikkatimi çektiği üzere, duygusal yazılarım çokça okunup beğeni alırken, acı gerçekleri yazdığım uyarı yazılarımın pek okunmuyor olmasına hayıflanıyorken bu süreçte anladım ki bu haklı bir tutummuş meğer. Hepimizin üzüntü limiti dolmuş; acı gerçeklere dayanma sınırı aşıldığında olması gerektiği gibi, mecburen güzelliklere kaçış, korunma yolu seçilir olmuş.

İçinde bulunduğumuz ahir zaman hengamesinde imanımızı ve sağlığımızı korumak önceliğimiz olmak zorunda. Zamanımızı, enerjimizi, paramızı doğru kullanmayı başarmak da çetin imtihanımız. Aksi gaflet, şeytanın sinsi tuzaklarından zira.

Günaha, harama bulaştırmayı, dosdoğru yoldan saptırmayı başaramadığında yolda oyalama taktiği uyguluyor. Önemli olan ölmeden hedefe ulaşabilmek ve mazeret hakkı yok oysa. Vakit kısa, yol uzun ve çok yorgunuz büyük şairin dediği gibi.

Tek başıma yaşama, kendime zaman ayırma imkanı bulduğum 2009 yılında yaptığım ilk iş televizyonu kapamak ve ilk başarım da sigarayı bırakmak olmuştu. Yolun başındaydım. Dünyaya geliş esmama ulaşmak, yaratılış gayeme hizmet etmek, Rab’bime vasıl olmaktı hedefim. Oldukça gecikmiş, yaşlı ve hasta bir aşk yolcusu olarak tasavvuf eğitimim, okuduklarımla birebir yaşanmışlıklarla adeta hızlandırılmış uygulamalı eğitim oldu.

Nefs terbiyesi, ayna görevindeki karşılaşılan geçmişten ve yeni insanlarla kendinle, geçmişinle yüzleşmek, maddi-manevi istismarlar, çetin imtihanlar, mürşid rolündeki ayağı kaymış yol kesiciler, Esmâu’l Hüsna eğitimiyle artıların, eksilerinle kendini bilme çabası olarak devam etti on üç yıldır.

Hatıralarım ve aşk yolculuğu birikimlerimi aktarma olanağı bulduğum ilk kitabımın nasip olması da ayrı bir imtihanmış; yazarlık sevdası ve övgülerin büyüsüne kapılma tehlikesi yanında yazdığın, iddia ettiğin herşey için ispat da istenirmiş meğer. Son beş yılım da bu imtihanın bedellerini ödemekle oldukça yıpratıcı geçti.

Seyri sulüğün bu aşaması, iyi birşey yaptığın zannıyla düştüğün hatalarının farkına varma, bedelini ödeme, tövbesini yerine getirme zamanıymış. Öğrenmek için bu güzel yoldaydık ve bunu da öğrendik şükür.

2009 yılından itibaren televizyon tuzağından kurtulmuş olsam da beş beter olan sosyal medya tuzağından kurtulmak kolay olmadı. Zira hizmet, faydalı olma imkanı idi aynı zamanda. Seçici olmayı, zamanı doğru kullanmayı başarmak zorundaydık.

Matbu yazılar, mesajlar, resimler, videolarla televizyonun dizileri, kadın programları, paparazileri gibi her türlü oyalayıcı tuzağı sosyal medyada da mevcut. Gerçek, samimi ve gerekli olmayan korkunç bir bilgi kirliliği yanında küçük hesaplar peşinde insanların alet edildiği, kutuplaştırılma, birbirimize düşürülme büyük tuzakları olan sunni, kasti gündemleriyle adeta koyun gibi güdülüyoruz.

Ortalama zeka yaşımızın 11 olduğu, tarih boyunca kurduğumuz devletlerimizi kendimiz nasıl yıktığımız, dahası İslamı, sevgili peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa sav’i yermeyi marifet gibi düstur edinmiş insanların özellikle parlatılıp bilim insanı tespitleri aldatmacası ile zihinlere kazınması gibi moral bozucu, cesaret kırıcı, zehirleyici kasıtlı ithamlarla dolu yazıları paylaşmak, okumak ne tehlikeli, ağlanası bir hale getirildiğimiz göstergesi.

Ortalıkta uçuşan kehanetlerle de, korku enerjisini tırmandırmakla psikolojimizin bozulması, bağışıklık sistemimizin zayıflaması hain emeli güdülüyor. Zihinlerimiz çöplüğe dönüştürülüyor.

Oysa hakikate, Rab’bimize ulaşabilmemiz, tam tersi zihinlerimizin, kalplerimizin arınması, temizlenmesi, sadeleşmemiz, içimize, kendimize yönelmemizle; onca tasavvuf eğitimiyle, imtihanlarla tespit edebildiğimiz eksiklerimizi tamamlamak, aşırılıklarımızı törpülemek, irade göstererek, tekamülle daha iyi, daha olgun, kamil insan olabilmemizle mümkün.

Yine sosyal medyada, eğitimi, beslendiği kaynağı, gayesi şaibeli olan bazı kişilerin, dini bilgileri, Âyetleri, özellikle yüce Rab’bimizin sıfatları olan esmaları kullanarak, üstelik kurdukları sözde eğitim guruplarında, dünyalık çıkar vaadleriyle hap reçete olarak sunuyor olmaları da ayrı tuzak.

Bilmeli ve asla unutmamalıyız ki, nefs terbiyesi, farzların eksiksiz, kesintisiz edası, emir ve yasaklara tam riayette bulunmakla ihlaslı bir imana erişmeden hiç bir hap reçete uzun vadede işe yaramaz. Ne sağlık, ne huzur, ne başarı sağlamaz.

Özet olarak nefsini bilmek, kendini bilmek, dolayısıyle Rab’bini bilmek, O’na hakkınca kulluk, ibadet edebilmemiz için yaratıldık. Bu hengamede buna imkan yok, kasten bırakılmıyor.

Günümüzde yaşadıklarımızla ilgili ihtiyacımız olan anahtar öğütler Kuran’ı Kerim ayetlerinde olduğu gibi sevgili peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa sav. tarafından da 1400 yıl önceden verilmiş. Düstur edinmekle tuzaklardan, belalardan kurtulacağımız, hedefimizin daha iyi iş yapmak olması gerektiği uyarısı olan “O hanginizin daha güzel iş yapacağını görmek için ölümü ve hayatı yarattı.” Mülk 2, “Rabb’inin hatrına sabret. ” Müddessir- 7 gibi nice ayetler yanında, “Ya hayır konuş ya da sus.” “Gücünüz yeterse Felak ve Nas ile namaz kılın.” gibi yol gösterici hadisleriyle, okuyana, görebilene günümüzde de rehber olmaya devam ediyor.

Abdulkadir Geylani Hz. gibi nice Allah Dostu, alimlerimiz de “Siz, Allah’ın emir ve yasaklarına tam riayette bulunmak ve ibadetle nefsinizi, kendinizi terbiye ile meşgul olun; bundan ötesi sizin mesuliyetiniz ve haddiniz değil!” gibi altın öğütleriyle yolumuzu aydınlatmaya devam ediyor.

Dr. Münir Derman Hocamızın, “Çare size dışarıdan gelmeyecek, çare sizde; kurtuluşunuz her birinizin teker teker kendini düzeltmesi, dosdoğru yola yönelmesiyle olacak.” ışık uyarısı gibi, Sabri Tandoğan Hocamız’da, kendisine yöneltilen ahir zaman belalarından nasıl korunalım sorusuna cevaben, “Çalışmak zorundaysanız işinizden evinize, evinizden işinize, değilse evinizde ibadetlerinizle, kendi eksiklikleriniz, ailenizle meşgul olarak.” muhteşem öğüdünü vermiş. “Zamanı doğru kullanan kurtulur. ” sözü de ciddiye almamız gereken altın öğütlerinden.

Eksikliklerimizi, aşırılıklarımızı, zaaflarımızı öğrendik, biliyoruz ancak bu yetmiyor. Önemli olan sonuç. Bertaraf edebilmek. Bunun için ciddi kararlar almak ve harfiyen uymak zorundayız. Bunu başaramadığımız takdirde yerimizde sayma hatta Allah korusun tekrara, geriye düşme riski var. Bu da şeytanın yolda oyalama taktiği tuzağına düşmek demek…

Öncelikle imanımızı, sağlığımızı koruyarak, zamanımızı, enerjimizi doğru kullanarak kendimizi kurtaralım, hakikatimize, dünyaya geliş amacımıza hizmet liyakatine ulaşalım, sonra daha faydalı olarak hizmetlerimize devam edelim inşaAllah.

On üç yıllık birikimim olan İlla Aşk kitabımın bölümleri ve yeni yazılarım profil, kapak ve etiketli fotoğraflarımda kayıtlı. Ayrıntılarıyla dualarımı, zikirlerimi, korunma, şifa ayetlerini defalarca paylaştım. Geriye doğru paylaşımlara bakarak ulaşabilirsiniz. İlla namaz- niyazla Allah’ın ipine sımsıkı sarılmakla olacak kurtuluşumuz inşaAllah. Ehlibeyt ahlakıyla ahlaklanmakla.

Para karşılığı verilen hap reçetelerle değil.
Zamane üstad ve üstadelerinin seri halde yazılmış zihinleri darmaduman edecek kitapları ile hiç değil. Sizden ücret talep etmeyenlere tabii olun emrini çoğunluk uygulamıyor artık ne yazıkki. Ücret talep etmeyenlerin sadece okuyarak değil, yaşayarak, bedel ödeyerek öğrendiği hayati öneme haiz önerileri ciddiye alınmıyor…

Farzları eksiksiz eda etmek, her an namaz abdestli bulunmak, asla yalan söylememek, harama, helale dikkat etmek, korunma uyarılarını, okumamız gereken sûre ve Âyetleri dikkate almak, sünneti seniyeye uymak, zikirler, dualar, salavatlarla imanımızı güçlendirmeye çalışmak. Gerisini Allah’a tevekkül etmek. Yapabileceğimiz, yapmamız gereken, bildiğim, yıllardır önerdiğim, önerebileceğim bunlar. Uygulamaya gayret ediyorum. Siz de gayret eder uygularsanız fayda görürsünüz.

Yüce Rab’bimiz yardımcımız olsun. Hafiz adıyla muhafaza eylesin. Hadi adıyla yolumuzu göstermeye devam etsin, hidayetine erdirsin. Selâm adıyla Selâmete çıkarsın. Fettah adıyla hepimiz için hayır-güzellik kapılarını açsın.

Birlik içinde imanımıza, evlatlarımıza, geleceğimize, vatanımıza sahip çıkabilmeyi, hepbirlikte asr-ı saadete erişebilmeyi ve insanlık alemini de asr-ı saadete taşıyabilmeyi, bu uğurda güzel hizmetlerini de nasip eylesin.
Amin ya Rabbi!..

Adevviye Şeyda Karaslan

5 Eylül 2023

Ya Rab bu hasrete can dayanmıyor;
Zaman kısa, ben yorgunum, yol uzun.
Her adımda bir engel var, salmıyor,
Zaman kısa, ben yorgunum, yol uzun.

Mümkün mü bu yolda maksuda ermek?
Mümkün mü sılada dost yüzü görmek?
Âşıka ar gelir geriye dönmek;
Zaman kısa, ben yorgunum, yol uzun.

Çekilmez bir şelek vurdun arkama;
Şaşırdım yollarda kaldım, akşama.
Umudum her zaman bakidir amma,
Zaman kısa, ben yorgunum, yol uzun.

Sevip sevilmemek varsa kaderde,
Hangi doktor ilaç verir bu derde?
Hastayım, susuzum gurbet illerde;
Zaman kısa, ben yorgunum, yol uzun.

Ey hanlar hanını halk eden Hancı!
Bir yudum aşkınla doğdu bu sancı.
Ey fakir ekmeği, Mümin inancı!
Zaman kısa, ben yorgunum, yol uzun.”

(Dosta Doğru)

Abdurrahim Karakoç

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

Başa dön tuşu