AnalizGündemKöşe YazılarıMalatyaManşetMedyaSiyasetVitrin

Malatya Siyasetinde Yeni Bir Dönem Başlar mı?

“Güvenmek sevmekten daha değerli, zamanla anlarsın.”

Paulo Coelho 

Son referandomik seçimlerden sonra bazı sağlık sorunlarımdan ötürü ara verdiğim yazılarıma yeni bir yazı ile ‘merhaba’ demek istedim. ‘Malatya siyaseti eski standart bilindik dönemi nasıl aşabilir!” diye soru sormamızı gerektiriyor artık. Elbette pek çok cevap ve tespit eşliğinde öneriler önümüzde durmakta. 

Tarihten beri bugüne Malatya siyaseti araştırıldığında hep yekpare bir anafor üzerinden ilerlediğini, siyasi isimlerin çoğu belli soyisimli ve ailerden geldiğine göre, genelde siyaseti okuyamayan bir basına sahip şehrin entiljansı sürekli herşeyi ve herkesi tescilleyen bir seyir izledi. Bu yazımızın da maksadı Malatya siyasetini ana hatlarıyla masaya yatırmak, biraz da eleştiriden beslenmeyen fakat tahlil eden özelliği ile arşivimdeki yerini almasını beklerken, depremle birlikte şehrin girdiği ‘fetret’ devrinden dilerim ‘gerileme’ dönemine girmez diye umut ve temennilerimizi dileyerek başlayalım.  

Öncelikle İktidar partisi Ak Partinin en güçlü olduğu iller arasında yerini alan Malatya; şu son seçim sürecinde ana akım bir siyasetçi tabelasına sahip olması gerektiğini mutlaka hak ettiğini düşünenlerdenim? Aldığı oy oranlarına bakıp bir matematik jimnastiği yaptığımızda bir bakanlık alması önünde hiç bir engel kalmadığı belirgin bir vaziyette duruyor. Şu şartlar altında Öznur Çalık ismi bakan olması için tam biçilmiş bir kaftan, bakanlık koltuğunu fazlasıyla hak ediyor, Çalık’ın formu Malatya’da bakanlığa en müsait bir konumda lakin Ak partide bazen süpriz beklenmedik hamleler gelebilmekte. 

Ne var ki şu gerçeği de kabul etmeliyiz, Doğulu Siyasilerin veyahut bir Malatya ilini temsilen siyasinin Türkiye siyasetinde fizik kanunları üzerinde çok fazla bir hükmü yok, çünkü Karadeniz siyaset sosyolojisinin hükmü geçer. Hak ettiği ve olması gerektiği halde bakan olması gereken Çalık vb’lerinin olmaması durumunda Karadeniz siyasetti sosyolojisinin bir sonucu olması elzemdir. 

İşte gelecek dönemin daha güçlü ve şeffaf bir siyasi yapılanmaya sahip olmak, Türkiye siyasi aritmetiği ortalamasının üzerine çıkmak, bölgesel siyasetti belirleyici rolüne sahiplik ilkesiyle hareket edebilmek için bazı tefsirleri değiştirmekte fayda var. Malatya ilinin içerisinde bulunduğu durumu işte tümden ele alacak bir süreci başlatacak rolün davetiyesini oluşturmak gerekiyor. Malatya siyasetini tartışmak bu yüzden hem çok karışık hem çok yüzeysel. Karışık olmasının nedeni siyasiler şehri yönettiği psikolojisi ile halka karşı sorumluluklarının bulunduğu arasında bir bağ kuramıyor. Kendi aralarında makamları paylaşıp dağıtabiliyorlar. Sorunlar genelde çözüm odaklı değil reklam merkezli çözümle yaklaşılıyor. Yüzeysel yanı ise sebep-sonuç ne olursa olsun sorunlar ve bilimum yekpare hatalar karşısında Siyasilerin hiç bir bedel ödemeyeceklerinden adı gibi emin olmaları. İsimler her zaman siyasi kutsiyet kazanıyor veya kendilerine kutsiyet addediyorlar. Halkın karşılarında ellerini önünde bağlayıp büzüştüğü varlıklar olarak kendilerini taktim etmeleri bunun senfonik göstergesi. Üstelik zengin-varlık-gösterişin dipten bonus olarak servis edildiği bir ortam olmanın ötesinde değil hiç bir şey. 

Tam da Franklin D. Roosevelt’im dediği gibi ‘Politikada hiçbir şey kazayla olmaz. Olmuşsa, öyle planlanmıştır.!’  Şu da var ki biraz da politikacıların politik teori üretememelerinin doğurduğu azr-talep dengesizliğine dair sonuçlar Malatya şehrini 2’ci sınıftan 3’cü sınıf bir şehir olmaya doğru ittiğini düşünmekteyim. Hatta 4’cü sınıf olma yolunda hızla ilerliyor. O sebeplen şehrin geleceğinin inşası adına derhal modifiye edilmesi, yeni ve hızlı bir büyüme, eski bilindik marka değerine kavuşması, kayısıya gerekli önemin verilmesi, kalite ölçüsünde çıtayı yukarı taşıma, huzurlu şehir huşunetini sağlama gibi önü açık bir seferberliğe ihtiyaç duyuyor. Siyaset yukarıdaki sıralı başlıklardan dolayı rutine kalıplardan çıkmalıdır artık. 

Önce birkaç veri eşliğinde seçim sürecinde Malatya’da yaşadığımız bir dizi handikapa projeksiyon tutalım isterseniz. Ak Partiden Öznur Çalık’ın milletvekili olmayacağı halde seçim çalışmaları boyunca gösterdiği performansı biliyoruz, bakan olması gerektiğini yukarıda söyledik. Mevcut milletvekililerinden Özelikle İhsan Koca, Bülent Tüfekçi’nin toplumca tasvip edilmediklerini göz önünde bulundurarak her iki milletvekilimizin siyasi formatında yeni bir reform, toplumu kucaklayan? Kendileri için kabul görmüş düşük profilli düşünceyi kırarak daha sıcak ve samimi bir ortam oluşturmalarını bundan böyle düşünmeliler bence. 

Malatya siyaseti ilk kez iki ismi bir seçim sürecinde bu kadar çok eleştirdi. Ak parti ile Erdoğan arasında sıkışıp kaldı seçmen, gerçi Erdoğan hatrına yine de oy verip seçtiler. Sıraç hanımın yine bir hukukçu titizliğinde insanlarımızın statüsüne kadın eli değmiş farklılığını hissettirmelidir. Çok şık giyinen Sıraç hanım dilerim şıklığını gönül hanesine taşır ve yaptığı şeyin sorumluluğunu toplumla ilgisini bir boşluğa dönüşmesini hissettirmez, arandığında fakir fukara işlerini takip edecek bir kreasyon sunar. Abdurahman Babacan’a gelince henüz yeni, hakkında şimdilik birşey bilmiyoruz, bilmediğimiz için de söyleyemiyoruz, önümüzdeki günlerde elbette Babacan’ı analiz edeceğiz. MHP’den Mehmet Fendoğlu ve CHP milletvekili Veli Ağbaba klasik siyasi üslup ve duruşlarını az çok ezbere biliyoruz hepimiz, bunun dışında pek fazla farklı bir öykü beklemeye gerek yok. 

İlk kez bir seçim kampanyasında herkes canla başla çalıştı. Ak parti çalıştı, CHP çalıştı, MHP çalıştı, Yeniden Refah çalıştı ama deprem meselesi ve Malatyanın diğer sorunlarından uzak bir eğilimle seçim atlatıldı. Ne yazık Malatya’nın deprem gibi önemli bir sorunu gündem yapılmadı, siyasetsiz ve hatta anti siyaset sekanslarına sahne oldu. Ne ki Ak Partinin ilk kez zorlandığı ve oy istemek için insanların ayağına giderken teredütleri bulunduğu bir dönem yaşandı. Siyasi aktörler verdikleri mesajlar bütün toplumu kucaklamak yerine seçilmeleri gerektiğini dikte eden maya kullandılar. Partilerin birkaç öne çıkmış figürleri hariç teşkilatların yer altına çekilmeleri, siyasi partilerin kendi içinde dahi hassaten insanlarla kurdukları hamiyetli bağ olmasa seçim lafazanlıkları çekilir gibi değildi. 

Malatya siyasetinde birde Selahattin Gürkan faktörü var. Gürkan’ın işi zor, çünkü en çok yanlış anlaşılan kişi. Yanlış anlaşılmasının nedeni de belediye içinden ve dışından bir ekip Gürkan şahsına müsemma aleyhtar propaganda faliyetlerini hiç boşluk vermeden sürdürmesi. Sürekli Gürkan’ın hata yapması dört gözle bekleniyor. Ve en küçük hatası derhal servis ediliyor. Böylece Gürkan psikolojisi kuşatma altında. Hata yapmaya çok müsait bir hale getirildi. Hele de son dönemlerde iki söylemi nedeniyle hedef olması kaçınılmaz olmuş, aslında söylemek istediği farklı şeyleri yalnış kelime dizilimi nedeniyle bambaşka bir anlama bürünmüş hali Gürkan’ı eleştiriye tabi bir figür haline getirdi. Biri; depremin ilk günlerinde Habertürk tv’den Mehmet Akif Ersoy’un programına telefonla bağlanan başkan Gürkan’ın depremde vefat edenlerin inançlarına göre gömüldüğünü söylemesi oldu. Gürkan buradan gereken ne varsa yaptık/yapıyoruz mahiyetinde bir anlam öne sürme çabası kelimelerin insafsızlığında çok değişik bir anlam bütünlüğüne büründü iş. Diğeri bir ev toplantısında konuştukları. Yine Gürkan kendine ait bir üslupla söylemek istediği başka bir şeyi kullandığı kelimelerin yalnış anlam ihtiva etmesi nedeniyle ister istemez hedef haline gelmesini durduramadı. Deprem uzmanı Naci Görür’ün bir ev ortamında Gürkan’ın dostane şekilde orada bulunanlara hitaben bir aile bireyi samimiyeti sıcaklığıyla söylediklerini sosyal medyada şova dönüştürmesi talihsizliği ulusal bir mesele haline getirdi. Gürkan ismi ile birlikte Malatya şehrinin hafızalarda yönetim bilinci hedef haline geldi. Gürkan’ı savunmuyorum burada fakat hepimiz insanız ve bazen yanlış bir telafuz, bir eylem, elimizden olmadan yapma kabiliyetine sahibiz her birimiz. Gürkan’ın yanlış anlaşılmasında biraz da danışmanlarının payı var, yok değil. Veya danışman kadrosu fikir üretemiyor Belkide Gürkan dinlemiyor onları, bilemiyorum. Öyleyse Gürkan’a gerekli donanım, bilgi, ön piar çalışmaları hakkında bilgi sunamadıklarını anlıyoruz. Hassasiyet normları gözetilmiyor. Yani, Gürkan bir nevi yapayanlız (mı?)

Sonda söylenecek şeyi başa almak evladır, bazen: Bu deprem ve seçimin sarahattinden sonra Başkan Gürkan’ın da yeni bir yol haritası, yeni siyasi konsept hazırlaması, orjinal kararlar öne sürmesi, özelikle şehrin planlanmasında alacakları net kararlarla legal Malatya siyasetinin üzerinde yürüdüğü yola devam etmesi gerekiyor. Ha yapmazsa 9 ay sonra yapılacak yerel seçimlerde fena çakılacaktır. Söylemesi bizden. 

Öncelikle bu gerçekle yüzleşmekte fayda var. Eğer Malatya siyasetinin vaziyet buysa ve siyasete sahiplik yapan isimler hiç bir yenilik inşası göstermeden, ‘zaten halk bir şey diyemiyor, hem Erdoğan hatrına oy’da veriyor bizlere ve seçiliyoruz’ diyor ve envanterlerindeki fosilleşmiş düşüncelerle evvelemirde teorik hattın yapısökümü olarak devam ederlerse şehir portföyü gitgide harap perişan olacağını görmek için Prof. Olmaya gerek yok. 

Peşinden ise toplumun, sınıfsal, siyasal anlam haritasının elden geçirilmesi buna eşlik etmeli. Milletin düşünce ve siyasetten beklenti talepleri üzerinde durulacak, böylece şehrin siyasal potansiyeli kalite kaygısı giderilirken; güven prosedörünün organik çekirdek mekanizmasının yeniden temininin temel taşları Malatya ilinin sınır boylarına kadar indirilmesi lazım. Bundan gerisi yalan, gerisi kronik komiklik, kandırma-yanıltma dörtlemesi.

Siyasesiler değişime hazır mı acaba? Diğer en önemli soru bu kanaatimce. 

Bir zamanlar doğunun incisi Malatya coğrafyası hakkında çok şey konuşmalıyız aslında. Ondan yazar çizer, gazeteci arkadaşların şehir felsefesi ile ilgilenmeleri hususunda kendilerinden ricacı olmak istiyorum. Lütfen ilgilenin, lütfen gördüğünüz her şeyi yazın çizin. Bir kere siyasiler ise bu manzaraya daha açık kart vermeliler. Dışarıdan sunulan fikirlere açık olmalılar. Birlikte depremde harabeye dönmüş şehrin inşasını tamamlamak üzere pozisyon almalıyız her birimiz. Öncelikle Siyasilerin değişim-dönüşüm sürecine girmeleri ve akabinde şehrin psikolojisine kuş bakışı bakıldığında yerel yönetim süreçlerinde yaşanılanlara vurgu yapmaksızın olan biteni açıklamanın asgari bir karşılığı olmalı. 

Şüphe yok ki yerel yönetim süreçlerinin depremde uğradığı tahribat bir şekilde giderilmemesi Malatya  halkının hissiyatında onarılması zor bir travma yarattı. Bu sürecin faili meçhul bırakılması, siyaseten özeleştiri yapılmaksızın yola devam edilmesi travmayı her daim canlı kılıyor. Ve daha önemlisi sırf bu sebeple Ranciere’rin deyişiyle, ‘siyaseti yeniden icalt etmek’ imkansız hale geliyor. Nitekim seçim sürecinde siyaset o denli icat edilmesi imkansız bir hale büründü ki, Malatya’da  fiilen sanki deprem meselesi yokmuş/olmamış gibi bir faaliyet yürütmek akla ziyan bir gerçeklik haline dönüştü. 

Bununla birlikte şehrin iş insanları, parti temsilcileri, bilim insanları, yetkilileri teorik vazife niteliğindeki Malatya’da deprem ve sonuçları tartışmasını daha fazla erteleme imkanı verilmemeli. Radikal bir sahiplik ilkesiyle şehrin tüm sosyolojisini kucaklamalılar yoksa siyaset halk arasında ince hassas bağ stratejisi arıza verirse işler bambaşka boyutlara varabilir. 

Yazımın uzadığının farkındayım, bir hastane odasında kolumda 3 serum iğnesiyle yazdığım bu yazıda şehrimiz Malatya’ya sahip çıkmamız gerektiğine tüm kalbimle vurgu yaptığımı tekrarlarken; üzerinde mücadele buyuracağımız sistem zemini ile burasının ihmale gelme olasılığının çok düşük olduğuna mukabil, hükümferma olduğu bir siyasal-toplumsal zeminden hareket eden bürokrasinin bundan böyle daha dikkatli, özverili, yenilikçi, çalışkan, yaptım oldu değil, nasıl olmalı yaklaşımı göstermeleri en büyük arzu ve beklentimizdir. 

Malatya’da işler bazen farklı yürüyor, uygun olan toplumla ortak diyalektik kurarak inceleme altına almak lazım. Milletvekilleri, Selahattin Gürkan, Osman Güder, Mehmet Çınar ile siyaseten bir şeyler yapmaya çalışan her kimsenin neredeyse biricik muhatabı öyle ya da böyle Malatya merkez ve  13 ilçede yaşayan insanlarımız olduğunu unutmayın. Kabul edelim ki Malatya siyasetinin üzerinde mücadele etmesi gerektiği bir stabil düşünceye hakim olmak önemli. Ne köylü, ne burjuva, ne memur bundan muvaf tutulamaz. Yani siyasi unsurlarınca tahkim edilmiş bir köklü güven verici, yani ortada bekleyen huzurlu şehir vasfını yaşatma çabası kuramına dahil olmamız gerekiyor hepimizin.

Özetle; Malatya’nın inşasına el koymayla işe başlayan yeni ve başarılı bir rejimin iş başında olduğuna İnanmak, içinde yaşadığımız coğrafyada birlikte hep birlikte hareketle’ yeniden başlamalıyız belkide bir şeylere. Şehrin gelişmesine değer katacak yeni dönemin kurgusal ve soft  ağlarla işleyen yönetim stratejisi son derece başarılı bir sisteme dönüşeceğinden kimsenin şüphesi olmasın. 

Geçen seçimlere dek her ne kadar içinde negatif bir süreç barındırmış olsa bile genellikle Ak Partinin temsil ettiği mekez hegemonya “güven verici” perspektifini sunmaktan başka şansı bulunmuyor. Merkez Ak parti yetkililerinde buna göre hareket etmeleri, bu şekilde Malatya kitlesine; ahlâki ve entelektüel önderlik yaparak umut vermesi zor olmazsa gerek. CHP tablosunun gerekli muhalefeti yapmaları hele bu günden sonra çok değerli. Siyaset içinde anti-siyasetin çıkmaz yolunu tercih etmek ancak bir ahmaklık olur. Elbet mevcut siyasi figürler için bu bir fırsat, kolayca geçiştirilecek bir şey değil. Yok, biz kurduğumuz kast içerisinde başına buyruk hareket etmeye devam ederiz, kimse bizi ilgilendirmez, dilediğimiz gibi davranırız  düşüncesi zehirli bir politik çöküntüden öteye başka bir şey değil. Ve kimse de hayr görmez, iflah olmaz. 

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

Başa dön tuşu