Yaşam kodlarımızın arasına nüks etmiş çok farklı deyimler vardır. Bu deyimler toplumun kültürsel değerini özetler. Sıkça kullandığımız deyimlerden biri “saman altından su yürütmek’tir.” Günlük hayatta, çevremizde olup bitenler hakkında bol kepçeden sarf ederiz. Açıkgöz, uyanık, daha çok işini bilenler hakkında toplum diyaloğunda önemli bir yeri bulunan deyimin manası farklı zeminlerde de karşmıza çakabilir.
Ara ara istişarelerde bulunduğum bir akademisyen dostum ise bu deyime metastaz yaptırarak günümüze uyarlamış “saman altından Atatürk barajı yürütmek” diyerek noktayı koymuştur. Ne demek istediğini yazımızın sonlarında rastlayacaksınız.
Nitekim, neden “deyim” mottulu girizgah yaptığıma gelince, evet bir dönem kapanıyor sanırım. Siyasette yeni bir sürece girmiş bulunmaktayız. Herkes nerden, nasıl başlayacağının planlarını yaparken; bazı siyasiler elindeki koltuğu koruyabilecek mi mücadelesine giriştiler. Şimdiden farklı formüller üzerinde kafa yorduklarını biliyoruz.
Elbet, devran hep aynı sürmez. Yine başka bir deyimde “kimsenin ışığı sabaha kadar yanmaz” der. Birileri gidecek yerine başka birleri gelecek. Tarih serüveninde de böyledir, günümüz siyasi varyasyonun’da da… Belki bu değişim-dönüşüm bayrak yarışının kodları binlerce yıl öncesinden bu yana süregelir.
Demem o ki: Malatya’da bir şeyler değişecek. Yıkılmaz denilen kaleler bir çırpıda tepe takla dökülecek, yerle bir olacaklar. Hiç kimsenin garantisi yok. Siyasette tıpkı ölüme benzer. “Ölmeyeceğiz, garantimiz var” diyebilir miyiz? Neye garantin varki?
Günümüz dünyasından bir örnek verirsek!? Dünyanın en güçlü adamı kabul edilen, serveti 15 trilyon dolar civarı tahmin edilen David Rockefeller 200 yıl yaşayacak diye bir şeyleri planlıyormuş. Bunun için kalp, böbrek ve karaciğer nakilleri yaptırarak organlarını bir nevi yenilemiş. Yani gençleştirmiş. Ee tabi bunların dünyasında para her şeye kadir gelir! Gelin görünki plan’da para’da işe yaramadı. 102 yaşında musallada uzanırken buldu kendini ve hayata nokta koyarak veda etti. Vade dolunca yapılacak pek fazla bir şey olmadığını biz inanan herkes biliriz.
Neden tüm bunları yazdığıma gelince: Geçen hafta sonu çok önemli bir kulis bilgisi elimize geçti. Aslında kulis bilgilerine pek fazla itimat etmem lâkin ilimiz Malatya’da siyasetin -sil baştan- değişeceğine dair bir bilgi olunca yine de kamuoyuna Watsap story (durum) dediğimiz iletişim kanalı üzerinden paylaşma gereği duydum.
Diğer yandan siyasilerin işlerinin ne kadar zor olduğunu düşündüm.
5-10-15 ve 20 yıl emek veriyorsun, genel merkezde bir kaç kişi toplanıyor ve sizi hatta belki ayaküstü aldıkları kaç kelimelik bir kararla kızağa çekiyorlar.
Watsap story’de (durum) paylaştığım bu kulis bilgisinde ‘Selahattin Gürkan harici Malatya’da büyük bir siyasi mutasyona hazır olun. Bir çok yeni isim perde arkasında siyasete hazırlandırılıyor vs.” dedim. Büyükşehir başkanı Gürkan çok başarılı mı gerçekten, tepeden kuntaklarını çok sağlam mı kurdu, bize normal gelse de dışarıdan bakıldığında Malatya’da olağanüstü bir yönetim mi sergiliyor bilemiyorum ama harici Ahmet Çakır, Bülent Tüfekçi, Öznur Çalık ve Hakan Kahtalı önümüzdeki dönemde olmayacaklarına dair önemli saik bir veriler (artık) dolaşıyor Ak parti kulislerinde.
Bülent Tüfekçi az da olsa en azından bakanlık yaptı. Yıllardan sonra Malatya’mıza bakanlık kazandırmış, Karadeniz hinterlandını delip geçerek ticaret ve gümrük bakanlığı gibi önemli bir kurumun patronluğunu yapmış bir isim. Velhasıl bu şehre bir emekleri geçti mi geçti. Neden bunu inkar edelimki?
Ahmet Çakır’da belediye başkanlığı döneminde şehrin çevre yolu üstüne bazı yenilikler katmadı diyemeyiz. Milletvekillik döneminde ofsayta çıksa da geçmişinde belediye başkanı iken yaptığı (bazı) çalışmalar Malatya’da bir kesimi mutlu ve menün ettiğini söylemek mümkün. Halihazırda milletvekilliğine transatlantik geçiş yapınca elini eteğini tamamen kesti Malatya üzerinden, hatta yokmuşçasına hiç ilgilenmedi bile. Çakır dediklerinde milletvekilliği ile değilde tamamen belediye başkanlığı yaptığı dönem üzerinden adı okunur, değerlendirilir.
Öznur Çalıkta öyle. Arı gibi çalışan vekilimiz. Dile kolay, yıllarca Malatya gibi yerel kodları erkil ağırlıklı bir toplumda kadın haliyle 20 yıl gibi uzunca bir süre çetin bir yolda yürümüş, ayakta kalmayı başarmıştır. Öznur Çalık’la karşı karşıya geldiğimiz zamanlarda oldu ama Malatya’ya her zaman bir Öznur çalık lazımdır hafsını da sürekli deklare etmişimdir buradan. En önemli özelliği telefonlarınıza derhal dönüş yapması. Mesela Ahmet Çakır telefonlarınıza bakmaz, muhtemelen tenezzül etmez bakmaya. Bülent Tüfekçi canı isterse… Çalık hem telefonunuzu derhal açar, o an müsait değilse sonra dönüş yapar hemde mevcut sorun ne ise çözüm odaklı sonuca ulaştıktan sonra tekrar dönüş yapma gibi bir kabiliyeti var. Seversiniz sevmezsiniz ayrı mesele, benim lügatımda yiğidi öldür ama hakkını ver felsefesi olduğundan… Çalık’ın kadın haliyle her zaman diğer vekillere göre liyakatini koruduğunu söylemeliyiz.
Konumuz milletvekilleri olsa da Gürkan hakkındada bir kaç şey söylemem gerekecek: Gürkan devletin adamı, bürokrasiyi çok iyi bilen ve kullanan bir siyasetçi. Devlet kendisine bir dönem daha belediye başkanlığı yap derse yapar, milletvekili olarak devam et denilirse o yönde adım atar. Konumu, standartları, kolektif birikimi belli. Ha şu var. Gürkan kendini sürekli tolare eden bir yönü var. Yani yeniliği ve yenilenmeyi seviyor.
Bir de Hakan Kahtalı var. (Var mıydı gerçekten?) Bıçak kemiğe dayandı misali, aslında Kahtalı hakkında çok şey söylemek istiyorum. İçimde birikmiş tonla malzeme stoğu yapmışım. Stok derken şeker stoku değil, sadece düşüncelerim. O da sonuçta Malatya’dan sorumlu bir milletvekili ne varki milletvekiliği mekanizmasını halk için değil kendi şahsı ve işleri için çalıştırdı. Bir nevi kendini kendisi kendisiyle inkar etti. Bu yüzden Kahtalı’dan toplum olarak şikayetçiyiz. Hem Allah katında hem dünya gözüyle şikayetçi olduğumuzu taktim ediyorum bu köşeden. Gerçi bu tür insanlar kendi bireysel menfaatleri haricinde başka kimselerin dünyalarını merak etmeyi, empati kurmayı, farklı bir ruh iklimini keşfetmeyi, başka düşüncelerin önemini bilmedikleri için senin ne anlattığının zerre kadar değerin olmaz onların gözünde.
Şikayetimizin nedenini açıklamama müsade buyurursanız: Malatya’nın en mağdur vasat, siz diğer hemşerilerimize göre bir çok imkandan mahrum bir bölgesinde yaşıyorum. Sıradan bir vatandaşım. 24 Ocak depremi gibi bir facia başımızdan geçti. Haliyle başımıza gelen felaketten sonrasını atlatabilmek için yöneticilerimize başvurduk. Çünkü yardıma ihtiyacımız vardı. İşte, tam bu esnada aradıklarım arasında sayın Kahtalı’da vardı. Bir günde kendilerini kaç kez aramama rağmen bir cevap alamadım. Kahtalı açmayınca peşimsıra Süleyman Soylu’yu aramış, hemen telefonunu bizat kendisi açmış; tam 11 dakikasını bana ayırmasını asla unutamam. Kahtalı’yı da unutmadım. Evet, iktidar partisinin bir milletvekili olarak yahu bu insan kılığındaki işe yaramaz canlıların telefonlarını açayım, belki zordadırlar, vekilliği boş verin insan olarak ne yapabilirim, bari bir ziyaret edeyim, devlet erk’in bana sunduğu yetkileri kullanarak mağdur olmuş, kimi yaralanmış, kimi ölmüş insanlar için bir şey yapabilir miyim demedi Kahtalı. Çalık geldi, Fendoğlu geldi, Tüfekçi, Koca, Vali Baruş, Recep Tayyip Erdoğan, bakan Soylu’ya kadar geldiler ama Kahtalı ordan buraya bir türlü lütfedemedi.
Senden şikayetçiyiz Kahtalı, vekillik yaptığın süre içinde sadece kendi şahsi çıkarların ve şirketin BİR DAMLA’yı büyütmek merkezli çalıştığın için…
14 ilçe ile 495 köyün dağıldığı çok geniş bir alanda, insanların bilakis çok farklı sorunlarının olabileceğine rağmen tek taraflı bir insiyatifi süresiz olarak kendi lehine kullandığın için…
Diyarbakır sınırında bulunan köylerimizde insanlar mağdur olmuş, hayatlar köhnemiş, sistem çalışmaz hale gelmiş umrunda olmadığı İçin.
Devlet kadrolarında dahi ehliyet ve liyakat arama alışkanlığını hadi bir kenara bırakalım bari vekil olarak bu halka sorumluluklarını yerine getirmede ehliyet liyakata bakılsa beklentisi içinde olduğumuz için.
Belki bu tarafta size bir hesap sorma hakkından muafsınız ama öbür yanda bunca insanın vebali muhakkak bulur şahsınızı. Bulur ve vurur! Beşeri alemde zengin olmuş olabilirsiniz, şirketleriniz almış yürümüş, vekillik sıfatıyla ihaleleri koparmış olabilirsiniz. Ne varki sırat’ın öteki yakasında taltif, torpil ve vekillik sökmüyor. Yalakalık yapanlar da yok orda. Herkes eşit, râbbin huzurunda hesap vermeye uyarlı.
İnancımız ve sizinde inancınız olan islam dini bunu söylüyor, ben değil.
Şimdi sorarım; bir seçilen olarak Malatya’yla neden hiç ilgilenmediniz? Nasıl bir rahatlık konfordur bu? Gerçekten bu şehre ve insanlarına nasıl bir katkınızı oldu? Ne yaptınız? Hangi aşamalar, sorunları çözdünüz veya bir sorun geldi mi önünüze? Kime ne faydanız oldu? Ha sizi oraya getiren ve orda tutan cenah; ki bir avuç insandır sizden razıdır da ya diğer bir milyon insan ne diyor acaba? Gerçekten bu suale verilecek cevap sizi hiç rahatsız etmiyor mu? Şirketiniz büyümeye büyüdü lakin başınızı yastığa koyduğunuzda içinizdeki vicdani mefkuriyette eş zamanlı olarak büyümüyor mu acaba?
Milletvekili sıfatıyla hangi soruna bir gün olsun el attınız sorusunun nezdinizde verecek cevabı merak ediyoruz.
Malatya’nın sırtında bir kambur olduğunuz yetmezmiş gibi üstelik diğer vekillerin haklarına da girdiniz! ‘Nasıl olsa Çalık yapıyor, banada sayılır’ klişe tavrının bir sahibi olarak; Ak partinin, reisin, bu seçimde ilimiz Malatya’da düşecek Ak parti oylarının bilakis müsebbibi olmakla itham ediyor ve sizi sadece yaradana şikayet ediyoruz. Allah’a… Biliyoruzki sistem, güç, adalet, şartlar sizden yana. O kadar güçlü, kudretli, dehşet şekilde zirvelerdesinizki kimse size hesap soramaz. Doğru, kimsenin gücü yetmez size, ama güçlere gücü yeten biri de var.
Peki şeker meselesinde fakir fukaranın pahalı şeker almasında onca insanın kul hakkına girmenize ne diyeceksiniz? Çünkü şirketiniz BİR DAMLA kazansın, gerisi teferruat anlayışınız şekerin halka ulaşmasında aracı rolünü üstlenmesi binlerce ailenin şekere ulaşma imtiyazını kısıtladı. Türk Tarım’la birlik olup fabrikanın 450 TL’ye ürettiği şekeri 255 TL’den zararına alıp piyasaya pahalıya satış yapmanız… Bile bile fabrikaya zarar ettirmeniz, vatandaşı bir krize sokmanız… Hepsi daha dün, taze şekilde hafızalarda duruyor. 5000 bin çuval şekerin organizede stok yaptığınız iddiası Malatya’da herkesçe konuşuldu, biliniyor. Sanmayınki bu mevzu unutuldu. Sonra çıkıp ekranlarda BİR DAMLA’nın şekeri almayacağını açıkladınız. Muvadiminiz olan Diriler gıda’ya hediye ettiniz şekeri bu kez. Şeker zehir oldu insanlara. Yazımın başlığında kullandığım deyim yavaş yavaş tamamlıyor kendini değil mi? .“Saman altından ne sular akmış gitmiş. Saman altından Atatürk barajını değil Fırat’ı Dicle’yi yürütmek” denir buna işte.
Belki etrafınızda nemalananlar sırtınızı sıvazlıyor, aferin Başkan, siz olmazsanız Malatya’da işler yürümez! En büyük sensin, kral padişah sensin, hatta halk sizi istiyor gibi telaffuzlar kullanıyorlardır ama inanın tam tersine Malatya’da iktidarın bir vekili olarak işleri zora soktunuz, rutin yaşam kalitesinin düşmesine sebep oldunuz, reis’i halk karşısında itibarsız hale getirdiniz, Ak parti imajına bıçak sapladınız, iktidarı kirli defolu, rantçı görünmesine sebep oldunuz, takoz koydunuz Malatya önüne sayın Kahtalı. Sesimizi çıkarmıyoruz diye aptalda değiliz. Dünya üzerinde ihtişamlı kişiliğinize dokunulmaz zırhı var diye bir gün sizin de hesap verenler arasında olmayacağınızı engellemez.
Muhtemeldirki bu yazımdan sonra korkunç paranızın gücünün verdiği feyizle avukatlarınızı çağırtacaksınız ayaklarınıza ve hukuk yolu ile susturun şunu diyeceksiniz. Olabilir, sizin kudretli gücünüz belki davalar açtıracak, süründüreceksiniz mahkemelerde, eyvallah. Hem milletvekili denildi mi böyle olmalı, hu yanlış yaptın diyene haddini bildirecek çapta ve güçte olmalıdır.
Kişisel hırslarınız, çıkarlarınız, Erdoğan imajına düşürdüğünüz lekeyi, Milletvekilliğini halktan soyut bir mecra olarak kullanmanız hususunu bu halkın görmediğini var sayıp bir dönemcik daha milletvekili olmak istediğinizin beyanına karşıt yazdım bu yazıyı. Belki bir çok yazı daha yazmamız gerekecek. Gerçekten bir dönem daha mı? Sanırım yarım kalan şeker davasını bu dönem de sonlandırmayı düşünüyorsunuz. Saman altından sadece Fırat geçmez, şeker fabrikası da geçer. Belki zarar eden bir fabrika özeleştirilmesi gerekiyordur. Ee onu da alacak şirket zaten bellidir. Ondan sonra ye kürküm ye.