Şehrimiz siyasetini uzun zamandan beri takip ediyor, zaman zaman değerlendirmelerimi bu köşeden siz değerli hemşerilerimize aktarmaya çalışıyorum. Malatya’da çok uyumlu, fazla sorun çıkarmayan bir siyasi anlayışın olmadığını bizde biliyor, sizde biliyorsunuz. Umarım siyasilerde bunun farkındadır. Gerçi siyasilerin umurunda olmayan hulasa bir durum bu. Realite böyle oluşturuldu ve devam ediyor.
Özelikle istenmeyen Başkan Gürkan’ın 2019 Mart seçimlerinde Büyükşehir başkanlığını devr almasıyla bu farklılık iyice ortaya çıktı. Gürkan bir taraf, diğerleri bir taraf oldu. Diğerlerinden kastım AK Partili siyasi figürlerinin hepsi.
Gürkan profili başka bir partiden olsa bile, bunca farklılığa maruz kalacağını sanmak zor. İktidarın ve aynı partinin bu durumu hayli önceden keşfetmesine gerek vardı diyebilir miyiz bilemiyorum ve oluşan karşıt tablo Gürkan’ı tek merkezden öcüleştirme, ötekileştirme, din karşıtı gösterme çabaları, attığı her adımı eleştirilen, ütopik bir lider programına sokmak, Malatya’ya sanki Yunanistan’dan gelmiş intibası şehrin diğer politikalarını bunu bilerek etkilediğini, geçen zaman zarfında daha iyi gördük/anladık.
Basın ve medyada dahil Gürkan’dan başka ciddi sorunlara rağmen eleştiriden gayretle uzak durmaları, lafa gelince en –gerçekler– mukabilinde hareketle diğerlerine göz yumulurken söz konusu Gürkan olduğunda ‘ateş serbest’ diyen sözcülerinin ağzında Gürkan her gün sakız oluyor; ancak diğerlerine gelince hatasız-dört dörtlük-kadim siyasiler paradoksuna karşıt eylem kılıcını çekmeyi kimse aklına getirmiyordu.
Gürkan kolay lokma mıydı gerçekten? Yoksa topyekün bir araya gelmiş, birbirine kenetlenmiş aynı çeşmeden su içenlerin birinci derece çevrelerinden başlayarak dalga dalga en dip bölümlere kadar konsülide edilen mevcut tabanlarını Gürkan’a karşı provake edilmesinin doğurduğu etkin bir sonucu muydu bu mesele?
Birgün Köroğlu bir köyden geçerken oldukça yaşlı bir kadın kapı önünde oturmuş, köroğluna beddua ettiğini görür. Yaklaşır yanına ve sorar: “ana Köroğlu sana ne yaptı?” der. Yaşlı kadın “bana bir şey yapmadı evladım, herkes öyle deyince bende diyorum” cevabını verir. Küçük, büyük, tanıdık, tanımadık herkes Gürkan’a karşıtlık yapıyordu artık. Hayatın olağanca akışına aykırı böylesine bir damar oluşturuldu şehirde ne yazık.
Bunun en açık örneğini de MTSO seçimlerinde gördük. Seçim kampanyasını kendi cebinden yapması gereken mevcut TSO başkanı seçim kampanyası harcamalarının hepsine üyelerine yüklemiş, kendi yaptığı usülsüzlüğü sorgulayacağına üstelik bir şehrin belediye başkanına dil uzatarak hedef göstermişti. Geçenlerde haberini yaptık. Ben yazdım. Milyonlarca lirayı bulan seçim harcamalarının hepsini üyelerden almış. Biri çıkıp bunu eleştirmez, yazmaz. Çünkü kalem kalem kimlerin ne kadar para aldığı ortada. Hiç yazarlar mı sizce? Gürkan’ın bu hadise de bile ne kadar haklı olduğunu gösteriyordu.
Üstelik bazı basın birimleri Gürkan’ın basın müdürlerini hedef gösteriyordu sürekli. Gürkan’ın en büyük gücü etrafındaki üç beş insanın sınırsız güven inşa etmeleri ve işlerini iyi yapmaları idi. Gürkan’ı yalnızlaştırmak vanası orada da açılmış Gürkan’ın en güvendiği adamları sürekli hedef gösterilerek etrafı boşaltılmak isteniyordu. Basın entegrasyonunu parçalama faliyetleri sürekli var oldu. Bunların istediklerini vermedikleri için olmasın mı? Adaletli davrandıklarından, fakir fukaranın hakkını kimseye peşkeş çekmediklerinden olmasın mı saldırıya maruz kalmaları…
O kadar illeri gidildiki belediye bünyesine almak istediği foto muhabirler çeşitli basın kuruluşları bünyesinde çalıştıkları için dönüp belediyeye geçmesine gönlümüz el vermiyor diyemeyenler yalan, iftira ile belediye yetkililerine karalayarak ancak kendilerince günü böyle kotardılar.
Malatya’da aslında bir şeyler çoktan yoldan çıkmıştı. Tek sorun dile getirme yetkisiydi ve bu kimsenin ajandasında bulunmaması. Belediyeyi suçlu gösterme kolaylığı en azından şimdi işe yarıyor ve hedefi bunun üzerine genişletmek şehrin bildiği yegane işlerinden biriydi.
Öyleki diğerlerini övdüğünde makul karşılanıyor, yaptıkları yanlışlar zincirini görmezden geldiğinde iyi bir yazar yada gazeteci oluyor, bariz yapılan engellemelerin pek üzerine gitmediğinde başarılı ama Gürkan hakkında tek olumlu kelime söylediğinde yalaka, satılmış, para aldıncı, sana ne verdilerci oluyordun. Malatya’da oluşturulmuş böyle uyumsuz, adil olmayan, tüfuslu hegamonik siyasetin ana gövdesini oluşturan “tarafçılık zerki” içerisinde yer alan siyasilerinde bu tutumdan beslenmeleri rekreasyonu hız kazandı.
Gürkan bu süreç boyunca yalnız bırakıldı, en ağır şekilde tartışıldı, alternatif adaylar konuşuldu, büyükşehiri Gürkan’a rağmen aralarında pay ettiler. Son sürümü güncellenmiş çoğunluk grubuna karşı işine yoğunlaşmaktan başka çaresi kalmamıştı. “Biri bizi gözetliyor” misali; onlarca, yüzlerce, belkide binlerce gözün üzerinde bir açığını gafilce yakalama operasyonlarına pek karşılık vermeden bekledi. Gürkan o kadar hedef tahtasına dikildiki, bir merkezden yönetilen bezdirme-yaralama-yalnızlaştırma-sindirme kampanyası fren pedalına basmaksızın devam etti. Dahası Büyükşehir Gürkan’a bir dönem daha reva görülmüyor, farklı isimler ile formüller perde arkasında konuşulmaya başlanmıştı.
Bir önceki ilçe belediye başkanlığında uygulanmayan deport işlemleri Büyükşehiri yüksek bir oyla kazanması sonucu nedense ortaya çıkmasının, aynı parti içerisindeki isimlerin birlikte oldukları için –yarar sağlaması gerekirken kolaylığı– anti bir reaksiyona dönüşmesinin, neden herkesin güç itifakı yaparken Gürkan’ın dışlanması kartlarını açılması… Acaba diğerleri aynı cenah, aynı bir lokasyondan mı beslendikleri, aynı yerden talimat mı aldıkları, bir gruba, bir cemaatte mi tabi oldukları fakat Gürkan’ın onların tekelleşmiş gücüne katılım göstermediği için mi “herkesçe” kenara itildi-kakıldı sorusunu gün yüzüne çıkarıyor.
Bu sorunun üzerinde aslında biraz durup düşünmemiz gerekiyor. Halkın en kılcal noktasına kadar Gürkan nefreti yerleştirmeyi başaran böylesine lokasyonik bir güç rezervi hakkında durup biraz düşünmemiz lazım.
Mesela Malatya’yla hiç bir alakası olmayan Ahmet Çakır’ın siz hiç eleştirildiğini gördünüz mü? Şeker üzerinde yaptıkları onca süpekalatife adının karışması harici Esenlik marketin bir şubesini üzerine geçiren Hakan Kahtalı’yı neden hiç kimse lafını dahi etmez örneğin. Tüfekçi 5 ay bakanlık rövanşıyla yer edindiği üst düzey bürokrat konumuna rağmen sizce hiç bir eleştirilecek yönü yok mudur? Var! Hem de çok! Mehmet Çınar’ın gri pasaport mevzusunda Malatya isminin uluslararası alanda son derece deforme olduğu halde sicilinde tek bir kötü leke bulunmayan Gürkan kötü diğerleri iyi öyle mi? Farkındaysanız bir güç Gürkan harici diğer siyasileri koruyor. Yazmazlar-çizmezler. Velhasıl kimsenin bunlarla işi olmaz. Çünkü hepsi aynı taraf. Çalık’a bir şey demiyorum, kadın haliyle yine Malatya’da tek çalışan vekil konumunda. Kendine ait bir çizgisi var, ordan yürüyor. Eğri oturup doğru konuşmayı severim. Var yok Gürkan. Böylece Gürkan üzerinde oluşturulan mobbing hali muhtemeldirki onu daha fazla yararlı olmaktan çıkarıyordu.
Mobbing hali süre geldiği dönemde önce Fuat Oktay’ın Malatya ziyaretinde söyledikleri, çok kısa süre sonra ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yine Gürkan patentli sözcükleri kullanarak konuşması ve atfettikleri ‘Gürkan’ı imha etmeye az kalmıştı’ çıkışını bir an da tarumar etmiş; hem Gürkan “yaptıkları yapacaklarının teminatı” özgüvenini ortaya çıkarmasına neden olmuş hem de Gürkan’a +aleyht tüm planlar bir anda suya düşmesine neden olmuştu. İbre bir anda ters istikamete evriliverdi. Herkesin, bundan sonra Gürkan’a artık güçlerinin yetmeyeceğine dair tapu senedini görmeleri üzerine Gürkan üzerinde kapalı, sisli, puslu, buhranlı hava da aniden dağıldı.
Herhalde devletin en tepesindeki iki ismin Malatya ziyareti böyle bir değişimi mecburen tetikledi. Şehrin nerdeyse bütün siyasileri, doğal olarak siyasilerin hükmettiği halk, cemaatlerin aylar yıllardan beri Gürkan’ı çökertme konulu Ar-Ge çalışmalarını işe yaramaz hale getirmiş, tabi Erdoğan ve Oktay’ın tüm bu olup bitenlerden habersizce salt-doğal analizleri, gördükleri, fark ettikleri veya önüne giden raporlar doğrultusunda etraflıca durulmuş, birlikte kararlaştırılmış ve tabiri caizse Gürkan’ı ipten alan ilkesiz bir kararın kendi kendine lagv etmesiyle sonuçlanmasına neden oldu.
Erdoğan’nın Malatya siyasetine bıraktığı mühürlü zarfta sadece Gürkan adının yer alması ardındaki boşluğun bir daha doldurulmayacak çapta olduğunu göstermiş, Gürkan cephesinde yeni bir sayfanın tamamen açıldığının ayrıca başlangıç tarihi sayılıyordu.
Sonunda halkın dediği doğru çıktı. Bu gizli kavgada bir türlü taraf olmayı düşünmeyen hatta beceremeyen fakat geri tarafta çoğunluk karşısında azınlık (tek kişi) mücadelesini bir türlü anlamlandıramayan toplumun endişesi de Erdoğan’nın Gürkan demesiyle noktalanmış olduğunun rahatlık konforunu yaşadı. Malatya Kazansın diyen korkunç büyüklükte bir kitlenin düşüncelerini (asla) önemsemeyen siyasiler de bir şeylerin değiştiğini gördü ve bir anda kabuklarına çekildiler.
Evet, bu mesele uzun zamandan beri fazlasıyla beni rahatsız ediyordu. Yazmak için müsait bir zamanı kolluyordum. Gürkan’ı en çok eleştiren biri olarak yiğidi öldür hakkını inkar etme doktrini kırmızı çizgisine de bağlı kalmayı bileceğiz.
Gürkan’la ilgili olumlu, iyimser, ağır eleştiriden uzak bir tek kelime etmek suç, yasak, sanki alçakça bir günah işlemişsin moduna sokuyor, (nasıl oluyorsa artık.) Herkes hakkında pozitif bir şeyler söylemek normal karşılanıyor ama konu Gürkan olunca sakıncalı bir maddeyi topluma tahvil etmişsin gibi duyguları arasında buluyorsun kendini. Doğal olarak Gürkan’ın varsa da iyi bir tarafı pas geçiliyor. Yanlışı olunca hızla servis etmek serbest. Nasıl bir algı mekanizması bu.? Nasıl ve kim tarafından kurulmuş merak etmekteyim. Belki malatya tarihi boyunca Gürkan kadar eleştirilen bir belediye başkanı daha olmamıştır. Tamam eleştirin, bende eleştirmişim ama adamın olumlu hiç bir yanı yok mu? Onu da yazın Allah aşına. Yok, olmaz değil mi?
Yani Erdoğan’ın Malatya’ya gelmeden önceki hesap kitap son derece iyi gidiyordu. Bir kesim siyasiler açısından kesinlikle mantıklıydı. Reisin Malatya’ya indirdiği neşterin boyutu zamanlama bakımından çok başarılı. Yoksa Gürkan’ı seçime götürmeden ekarte etmenin bir yolunu bulacak kadar sıkı tutmuşlardı işi. Şimdi ben yalaka mı oldum? Siz gerçekleri söyleyen.. Hay hay! Gerçekler her zaman acıdır, can yaralar. Ne varki Gürkan’ı bu şehirde deport etmeye çalışan grubun haricinde birisi keşfetmişti. Ve o birinin keşfi Malatya’ya başka bir soluk, Gürkan’a yeni dönemde bir daha belediye başkanlığı yolunu açmış, şayet birinci sıra verilirse de milletvekili olacak sapa sağlam bir istikrar sunuyordu.
Herkes bir hesap yapar yukarı da Allah’ında bir hesabı var. Yada kuşkular haklı çıkar ve kaybeden inci tanesi gibi Malatya’mız olur. Vesselam.