Malatya bir tarih ve kültür şehridir. Danışmend beyliğinden bu yana kâdim değerlere ev sahipliği yapmakla anılan şehrin öncesinde 6000 yıllık geçmişi, Doğu Anadolu Bölgesi’nin ve Fırat Nehri’nin stratejik konumunda yer alan bir yerleşimi, tarih sahnesindeki rolü, yetiştirdiği önemli isimler ile kendine has mimari, yaşam biçimi, folklorik ve bir çok alanda model şehir olma ünvanı özeliklerini bölgesel hinterlanda daima muhafaza etmiştir.
Kuşkusuz bugün Battalgazi (Eski Malatya) olarak bilinen asıl şehir merkezinin; Med’ler, Pers’ler, Romalılar, Bizans’lılar, Selçuklu Hanedanlığı ve Osmanlı’yı içine alarak 5000 yılöncesinde Hitit’lere uzanan tarihçesinden biraz daha geriye gittiğimizde Paleolitik çağ’a ait izlerin görüldüğüne dair vesikalar elimizde mevcut. Tarih kaynaklarını biraz daha zorlarsak Akçadağ-Levent vadisi formasyonun oluşumu 65 milyon yaşında olduğu tahmin edilmekte.
1839’da Kavalalı Mehmet Ali paşanın ordusuyla birlikte şehre yerleşmesi üzerine bugünkü şehir merkezinin yer aldığı yerler, o dönemin zengin aileleri, beylerine ait üzüm bağlarından oluşuyordu. Adına Aspuzu denilen üzüm bağlarına önce ağalar, beyler gelip yerleşti ve bir daha geriye dönmeyince göç eden başka aileler izledi. Derken Aspuzu çok kısa sürede önemli bir yerleşim yeri haline geldi.
İşte, başlangıç tarihi 1839 yılı kabul edilen bugünkü kent merkezinin temeli atılmış Aspuzu zaman içerisinde ‘Yukarı Malatya’ diye anılırken, bilindik asıl Malatya’ya ise ‘Eski yada Aşağı Malatya’ şeklinde anılmaya başlandı. Aşağı (Eski) Malatya Kasabası 19.06.1987 tarih ve 3392 sayılı kanunla 04.07.1987 tarih ve 19507 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak Battalgazi adı altında ilçe oldu.
Haliyle yukarıda söz ettiğimiz ilimiz tarihçesinin bütününün gerçekleştiği saha Eski Malatya’da kaldığından, yeni bir yerleşim yeri haline dönüşen ve hızla kentleşen, ayrıca Malatya isim telif hakkı bayrağını da beraberinde devr alarak büyüyen Yukarı Malatya’nın ne yazık, böylelikle hiç bir tarihi objeye sahip olmadığı vasfı da teyit edilmiş oluyor.
Onun İçin eski’aşağı Malatya bir tarih hazinesi merkezi iken, yukarı Malatya yeni modern yüzü, Beydağı’nın eteklerine yayılmış son Osmanlı dönemi hariç hiç bir tarihi kalıntı barındırmayan kent olarak gün yüzüne çıktı.
Sadece biri hariç;
Yeni (Teze) cami Aspuzu-Yukarı Malatya’yı tarihi referansıyla temsil eden tek ve ilk eser ünvanını elinde bulunduruyor. Son Osmanlı dönemine ait önemli bir eserdir. Yani bugün Malatya şehrinin tarihini harmanlarsanız Yeni cami’den öteye gidemezsiniz demektir. Aynı konumu üzerinde yer almış Hacı Yusuf Cami 3 Mart 1894’de meydana gelen depremde yıkılınca yerine daha büyük, görkemli ve de mühendislik harikası bir eserin konulması kararlaştırılıyor. Yapım başlangıcı dahi tartışma konusu olmuş, çünkü zemini bataklık olan öncesindeki selefi daha mütevazi orta ölçekli bir cami olan Hacı Yusuf caminin temeli ardıç ağaçlarıyla güçlendirilerek üzerine yeni cami yapılmaya başlanıyor. Cami’nin yapımı çeşitli nedenlerden dolayı gecikmiş, 1913’de ancak ibadete açılabilmiştir.
Taki 24 Ocak 2020 gecesine kadar. Bölgede meydana gelen 6.8 şiddetinde depremde Malatya ilinin tek tarihi dokusu olarak ayakta kalmayı sürdüren cami kubbesi depremde ciddi hasar aldı, haliyle Müze ve Anıtlar kurulu müdürlüğü devreye girdi ve orijinal haline uygunlukta restore edilerek tekrar hizmete açılması amacıyla çalışmalara başlandı.
24 Ocak 2020’de meydana gelen depremin üzerinden 2.5 yıl gibi bir zaman dilimi geçmesine rağmen restorasyon çalışmaları bir türlü bitmiyor, şehrin değerleri konusunda hassasiyet gösteren insanlarımızın tepki göstermesine de sebebiyet verdi. “Neden yeni cami tadilatı bitmiyor?” diye üst perdeden şikayetler gelmiş, bitti ha bitecek derken yaklaşık 10 gün önce telefonumun ekranına düşen “yeni cami ibadete açıldı” haberinin hemen ardından, “anlık” haber paylaşmakla ün yapmış Recep Peri sosyal medya hesabında “Yeni Caminin şadırvanları değiştiriliyor” başlıklı haberin yeni ve farklı görsellerle paylaşılması, görsel materyalleri alıp incelediğimizde meğer caminin bitmediği ortaya çıkıyordu.
Kültür ve sanat alanlarında önemli eserler ortaya koymuş şehrimizin duayen yazarı Atila Kantarcı üstadın yazıları işin daha da farklı boyutlara taşındığını gözler önüne serdi.
Caminin orjinal abdest alma şadırvanları iptal edilerek kuzey yönüne dikilen çelik konstrüksiyonlara monte edilmiş mermer-granit levhalar ve bu levhaların hem caminin dışarıdan estetiksel görüntüsünü perdeliyor olması hem de caminin orjinal dokusuna zıt çirkin bir ucube görüntüsü kısa sürede şehrin siyasileri, mimarlar odası, bazı STK’lar, seçkinler ve hassasiyet duyan vatandaşlarımızın harekete geçmesine neden oldu. Peş peşe derhal itirazlar gelmeye başladı.
Meydana gelen yukarıda saymış olduğumuz son 10 günün gelişmelerin sonrasında cami restorasyonunun bitmediğinin ortaya çıkmasıyla birlikte, naçizane bizlerde bazı araştırmalar yapmış ve tartışma konusunun tam merkezine odaklandığımızda bambaşka bir acı gerçekle yüzleşiyorduk. Meğer çelik konstrüksiyonlara monte edilmiş mermer levhalar bilboard reklam panosu olarak kullanılmak üzere tasarlanmış.
Camiye dışarıdan bakıldığında ister istemez ilk bu levhalara asılmış reklamlar karşınıza çıkacak, sonra alttan üstten dikkat kesilirse camiyi görülebilecekti ancak. Sinsice ve zekice hazırlanmış bir proje. Amaç caminin bir rant düzeneği haline dönüştürmek. Kararı veren ise Sivas anıtlar kurulu. Malatya’nın hafızasından bi baber, tarihini gözetmeyen, insanların anıları, değerlerine ilgisini, sosyolojisi hesap edilmeden kağıt üzerinde oluşturulmuş bir statik şablondur. Böyle bir çalışma yapılırken öncelikle şehrin onayı alındı mı sormak lazım? Sorarım, alındı mı? Levhaların oldukça uzun boylu, ışıklandırılmak üzere dizayn edilmiş olması, ayrıca şehrin nüfus hareketliliğinin en fazla olduğu noktasında önemli bir ibadethanemizin kullanılarak bir reklam sahası oluşturulmak isteniyor.
Yeni abdest yerlerinde abdest alacakların camiye sırtını dönmüş halde abdeste durmaları çelişkisi şurda dursun, caminin görüntüsünü perdeleyen levhalara reklam isteyen firma parasını ödediği sürece istediği ürünü pazarlayabilecek. Bu kimi zaman bir iç çamaşırı markası, kozmetik ürünler, kimi zaman moda reklamları olabileceği ihtimalini göz ardı edemeyiz. Düşünsenizde abdest alan kişi diğer yandan karşı panoda belkide istemediği bir reklam afişiyle göz göze gelecekti.
Onun içindirki restore sürecine iyi bakmalıyız. Projeyi oluşturan rölüve firma’nın kaynak birimine ve hazırlanmış projeye, projeye kimlerin onay verildiğine dek yeniden en başından incelenme altına alınması, gerekirse projeye şerh konularak durdurulması gerekmektedir. Hatta şehrin en önemli otantik tarihi simgesi sayılan camimizin reklam bilboardına dönüştürmek isteyen zihniyetin menfaat sağlama operasyonuna el konulmalı, camimiz aslına uygun şekilde restore edilmesi, levhaların derhal yerlerinden dökülmesi, bir de dev şemsiyelerin dikilmesi varmış sırada, firmanın mevcut ihalesi iptal edilmesi gerekmektedir. Yeni (Teze) cami şehrimizin en önemli simgesidir. Etrafını çevreleyecek bir duvara dahi gerek yok, olduğu salt haliyle bırakın bizlerle birlikte yaşasın.
Kamuoyunun ve her konuda hassasiyet refleksi gösterin Malatya halkının vicdanına terk ediyorum!