AktüelAnalizDünyaGenelGündemKöşe YazılarıManşetMedyaSiyaset

‘ÖĞRENİLMİŞ ÇARESİZLİK’TEN, ERGENEKON YOLCULUĞU MÜMKÜN MÜ?

Öğrenilmiş çaresizlik veya âcizlik, mevcut durumun değişmeyeceğine olan inançsal ve zihinsel bir ruh hâlidir.

Bulunduğu durumdan kurtulmanın mümkün olmadığına inanmış, zihni bir tükenmişlik ve teslimiyet hâlini kastediyoruz.

İnsanın, mevcut yaşantısının değişmeyeceğine olan kadersel bir imandır öğrenilmiş acizlik veya çaresizlik.

İnsan dâhil, bütün canlı türleri öğrenilmiş çaresizliğin, sihirli ve gizemli negatif etkisi altında kalabilir.

Öte yandan, bir şey öğrenilmiş ise, o şeyi öğreten ve öğrenme bileşenleri de bahse konu olur doğal olarak.

Ancak, konunun bu yanı başka bir çalışmayı gerektirir.

ÖĞRENİLMİŞ ÇARESİZLİK’TE DAVRANIŞLAR.

Öğrenilmiş, ya da öğretilmiş acizlik, ruhu teslim alınmış, zihni şartlanmış, bir bedenin, kanıksanmış alışkanlıklarının adıdır da.

Artık, akıl ve bilincin işlevselliği, (muhakeme) devre dışıdır; sâdece belli durumlara belli refleksle cevap verilebilir.

Tekrarlanan davranışlar otomatik pilotlaşmanın tipik refleksleri gibidir artık.

Günlük yaşam içinde beden, aynı durumlara aynı tınıda benzer refleksleri gösterir.

Robot gibi özne canlı, bir yazılım olan programının dışına çıkamaz, benzer durumlara hep benzer tepkileri verir.

Ritüelleşen, tekdüze bir sıradanlaşma da diyebilirsiniz, bu irâdesiz alışkanlığa veya öğrenilmiş âcizliğe.

Hayvanlar üzerinde deneylenerek ispatlanan, ‘öğrenilmiş çaresizlik’ söylemini doğrulayan insan ve toplumlar hep olagelmiştir.

Meselâ, “Yapacak bir şey yok, ne yapsanız bu durum değişmez, değiştiremezsiniz.” söylemi, öğrenilmiş çaresizliğin tipik bir ifâdesidir.
Öyle ki, çaresizliğin öğretildiği insan, standartlaşan alışkanlıklarını değiştirme taleplerine kulak tıkar, karşı çıkar ve direnç gösterir.

Bu durum, olayın mühendislerinin ve yöneticilerinin işine gelir.

İslam tarihinde, cahiliye toplumunun durumu böyleydi ki, elçi ve resul Muhammed bu durumun sıkıntılarını çok yaşadı.

İNSAN KENDİ ERGENEKON’ UNUNDAN ÇIKABİLIR Mİ?

Elbette, ancak olmazsa olmaz şartları yerine getirilmek kaydıyla.

İnsanlık tarihi ve sosyolojik vakıalar göstermiştir ki, eskinin fosilleşen artıklarını ve alışkanlıklarını terk etmeden, yeni dinamikler yaşama girmez.

Büyük değişimler zordur, ama mümkündür.

Değişimin objektif koşullarını, aklın ve bilincin programlamasına teslim ederseniz kolaydır da bu değişimler.

Bu durumlardan zıt yönlü bir yazılımla, yâni yeni bir eğitim öğretim müfredatıyla çıkılabilir.

Yeni bir şeyler öğrenmek, yenilenmek ve kendinizi geliştirmek istiyorsanız, eski bildiklerinizin tutsaklığından kurtulmanız gerekir.

Bu eskiye toptancı bir reddi miras değildir.

Ne eski toptan yanlıştı, ne de yeni toptan doğrudur demiyorum.

Kazandıran değişim, eskinin doğrularıyla yeninin doğrularının sentezlenmesidir.

Değişim, ideallerinizden, doğruluğu test olmuş değerlerinizden, stratejik amaçlarınızdan vaz geçmek de değildir.

Değişim, önceki ve stratejik doğrularınızı, yeni araçsal ve taktiksel doğrularla güncellemek ve güçlendirmektir.

Değişim, bu gününüzü var eden dünkü dinamiklerinizle, sizi yarın da var edecek bugünkü dinamikleri evlendirmektir.

Değişim, eski evinizi yıkmadan, yerine yeni bir bina dikemezsiniz gerçeğinin kabulüdür sâdece.

Siz değişmezseniz, çevreniz değişmez, çünkü dünya değişiyor, güneş her gün yeniden doğuyor.

Çevreniz değişmezse de, siz çevrenizi kanıksar, kendinizi çevreye uydurur, uyarlar ve sıradanlaşırsınız.

Araçların, algıların değiştiği yeni dünyada, eski dünyanın araçları ve algılarıyla yer almanız ve yarış kazanmanız pek olası değildir.

Klasikleşen bir deyimle, dünün çamaşırlarını bugünün güneşiyle kurutamazsınız.

Değişemeyenler değişememenin bedelini bir şekilde öderler.

İnsanların kurtuluşunda, toplumsal diriliş ve yenilenmelerde ne mucizeler vardır, ne de tesâdüfler yoktur.

Kurtarıcılar beklemek, yüce Tanrı’nın insana takdir ettiği aklı, yeti ve yetenekleri  reddetmektir, veya en azından bu mucizevi donanımın farkında olmamaktır.

Bu reddiye ve farkında olmayışın er ya da geç, elbette karşılığı bir bedel olacaktır.

Akıl, kendi Ergenekon’undan çıkma yeti ve yeteneğine sâhiptir.

Kadirşinaslıkla esen kalın.

Abdulkadir TÜRK

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

Başa dön tuşu