GenelGündemKöşe YazılarıMalatyaManşetMedyaSiyaset

MALATYA’DA NELER OLUYOR? 

Malatya’da neler oluyor?’ sorusu sadece bir yazının başlığı değil genel anlamda halkımızın sorduğu bir kavram. 

Gerçekten nelerin olduğunu daha doğrusu nelerin döndüğünü anlatacak kimse yok mu? Ortada bir çelişki var beyler. Zehirli bir konsorsiyum dolaşıyor ortalıkta kıymetli bayanlar. Bu kadar sahipsiz mi bu şehir? Bu kadar önemsiz mi? Bu kadar aciz, kaderimize mi terk edildik? Neden her şey bir muamma? Neden boldozerlerin insafına terk edilen şehre ne olacağını kimse bilmiyor? Öncelikle Malatya’yı ve deprem krizini kim yönetiyor, onu dahi bilmiyoruz. Büyükşehir mi, Malatya valiliği mi, Van valiliği mi, Sivas valiliği mi? Kim? Kim? Kim??

Doğanşehir için Sivas valiliği çıkıp açıklama yapıyor. Malatya valiliği sadece hava durumunu bildiriyor. ‘Önümüzdeki 4 gün hava yağışlı’ bülteni yayınlamak haricinde neden yapılan çalışmalar, atılan adımlar, bazı kritik kararların alınmasında halkı bilgilendirmiyorlar? Hava durumunu bırakın meteoroloji yapsın. O metorolojinin görevi. Van valisi Malatya’da etkinliğini duyduğumuz kadar Malatya valisi yok, Büyükşehir açıklama yapıyor ama valilik hiç bir şekil bir bilgilendirme dahi yapmadı/yapmıyor. Tüm bunlar biz halkı ciddi şekilde endişelendirmektedir. 

2 aydan beri çamurlu akan suya dahi bir çözüm bulunmadı. MASKİ genel müdürü Mehmet Mert’i kim koruyor acaba, neden görevinden alınmadı bugüne kadar? İnsanlar çamurlu suyu kullanmaya mecbur mu? Neden Büyükşehir belediyesi ve Maski’nin bir A, B, C planı yok? Belki Kaptaj hep çamurlu akacak, kim bilir! 2020 depreminde Pütürge’de deprem gecesi ulu bir kaynak su ortaya çıktı, o gün bu gündür akıp duruyor. Demekki su kaynaklarının hareketsel alanını değiştirebiliyor deprem. Yani kaptaj bundan böyle çamurlu şekilde akmaya devam edebilirde. Ne yani farklı bir formülü devreye geçirmeyip çamurun kendi kendine bitmesini mi bekleyeceksiniz? Uzun süreli bir teptonik yer hareketi sonrasında gelişen bir hadiseden söz ediyoruz. Musluklardan akan çamuru bu şehre reva gören siz/sizler hiç mi vicdanınız sızlamaz. Bu ne haldır yahu, bu ne rahatlık! Bu nasıl bir yönetim/yöneticilik? Söyleyin bizde bilelim, daha ne olacak ki sizi yerinizden lütfedip kaldırabilelim.

Gazeteci Mahir Temur açık açık yazdı; ‘Maski depremde su’ya zam yaptı’ diye. Belgeleriyle ortaya koydu tezini. Ona hemen basın bülteni yayınlamakta –jet hızıyla– davranmak performansınızı şu sorunları çözmekte de gösterseniz. Mahir Temur’a cevap vermek ustalığınızı, gayretinizi asıl yapmanız gereken görevinizde sergileseniz diyoruz. Üstelik Temur’u tehdit ettiniz ‘bizleri karalamaya çalışanları mahkeme karşısında hesap soracağız’ diyorsunuz da peki bu şehrin suyunun aylardan beri çamurlu akmasına sebep olan sizleri biz nereye şikayet edeceğiz? Biz nasıl hesap soracağız? Nasıl olsa sırtınızı sağlam duvara dayamışsınız, bir eliniz yağda diğeri balda. Öleceğiniz güne kadar koltukta kalacağınızı da biliyorsunuz. Hey yavrum hey… Hayır, olmaz, kabul etmiyoruz böyle. Çok iyi bildiğimiz bir şey var, o da halkın gücü size yetmediği. Mahir Temur üstelik yalnız değil, ona dava açtığınızda lütfen benim de adımı dava dilekçenize ekleyin. Zaten Hakan Kahtalı deprem ortasında şahsımı dava açmak için mahkemeye koşmuştu. Ne yapalım, dava-mahkeme dediğinizde korkmamızı mı bekliyorsunuz. Sizde davanızı açın Mert müdür. Hadi bekliyoruz. Önce biraz vicdan, çamurlu suyu içilebilir hale getirmek umurunuzda olmaya bilir ama her gün şehrin insanlarının ahını alındığınızı bilin!

Bir başka husus, Malatya’nın en kritik, kıymetli, Malatya değerlerinin bulunduğu ‘çarşı’ dediğimiz bölgeyi çevre yoluna kadar yıkıyorsunuz. Hamidiye han, Mecidiye han, Akpınar, Kuyumcular çarşısı, Ayakkabıcılar çarşısı, Bakırcılar, Eski buğday pazarı, Dörtyol, Cici kebap, Göngür kebap, Uğra lokantası… yani Malatya’nın hafızalarda şehirle özdeşleşmiş tüm bilimum marka yerleri çevre yoluna kadar yıkıldı. Buralarla ilgili nasıl bir paket projeniz var, varsa bu projenizi halkımızla neden paylaşmıyorsunuz? Yıkılan onca mülk yerine yatay mimari mi yapmayı planlıyorsunuz? Yoksa uzay çağı bir konsept mi tasarlanacak? Yada modern bir şehir baza alınarak mı tekrar sil baştan inşa edilecek buralar? Dahası ihalesi kime verilecek? Mimarı kim, yer sahipleri ne olacak, ne alacaklar-ne verecekler? 

Doğru düzgün bir otel dahi kalmadı, geceliği 3/5 bin lira  olan Mövenbik’te kalmaya herkesin gücü yeter mi orasını da yine size sormak lazım? 

Hiç bir şey belli değil… Aslında hiç bir şey yok ortada. Sinsice ve gizlice ortada dönen bir rant çarkının sesleri taa dağların ardından duyulmaktan başka hiç bir şey! 

Bir bina yapıldığında yanı başına bir tabela dikilerek proje ile ilgili bilgiler o tabelaya aktarılır. Statik mimari, proje bedeli, ihale biçimi, hangi şirket tarafından yapıldığı, elektrik işlerini alan şirkete kadar bu tabela üzerinde görmemiz mümkünken koskoca şehir ortadan kaldırılıyor ama en küçük bir açıklama (şimdilik) yok. Daha doğrusu bu şehirde yaşayan insanlardan sanki habersiz yapılıyor her şey. 

Veyahut gerçeği sadece habersizce değil sanki bu şehrin insanlarından bir şeyler saklanılıyor.

İnsanlar çadır almak için dahi bir torpil bulması gerekirken; Turgut Özal araştırma hastanesi karşısında yapılan konteyner kente ikame edecekler güya kura ile belirleniyormuş. Tamam da kuralar nerde çekiliyor, kuralara nasıl başvurmak gerekir, ya kurada adı çıkmayanlar ne olacak? Her şeyde tuhaf bir döngü, bir eksiklik. Bir cehalet, keşmekeşlik, bilinçsizlik hali almış başını gidiyor. Sorumsuzluk, hezeyan, girdap, bir herşeyden vazgeçmişlik, toplumdan kopukluk son sürat ilerliyor. Hep soru işaretleri, sorular çok ama cevaplarını kimsenin bilmediği zavallı bir ‘umutsuzluk hali’ sardı etrafımızı. 

Malatya Ak parti il başkanı deprem süresi boyunca tam bir ay görülmedi ortalıkta. Sorduğumuzda ise ‘annesi vefat ettiğinden dolayı yası var’ denildi. Halbuki şehirde binlerce anne vefat etmişti. Herkesin kalbi kırık, morali bozuk, motivasyonu sıfırdı. Binlerce çocuk, baba, genç yaşlı enkazlar altında kalmış hayatlarını kaybetmişti oysa. İl başkanı olarak en önde enkazlara koşması gerekirken meğer İhsan Başkan yası var diye bildiğimiz süreçte kulis bilgisi yapıyormuş. Nerden mi anlıyoruz? Milletvekilliği için hiç esamesi dahi okunmazken son günde ‘pat’ diye damdan düşer gibi, YSK’ya verilen listede karşımıza çıkınca…

Üstelik bu adam YSK’nın ‘milletvekili olmak için son gün’ dediği gün istifa etmeden il başkanı statüsü ile işlerini sürdürmeye devam etti. Toplantılarda, gelen üst düzey ziyaretleri il başkanı sıfatı ile karşıladı. Temayülde görünmedi. Listelerde adı geçmedi. Nasıl bir torpil şekli ise son anda listede Malatya 2’ci sırada milletvekilli adayı olarak karşımıza çıkıyor. 

Aynı ihsan başkana bağlı ekibin deprem günü MEGSAŞ’ta ekmek üretmemeleri, Esenlik marketi açtırmamaları, yemek fabrikasının kapalı tutulması, deprem boyunca suya sabuna hiç dokunmadan uzaktan seyretmek şurda dursun, belediye envanterindeki bazı kritik noktaları işlevsiz kılmakla Başkan Gürkan’a da büyük bir darbe indiriyordu. 

İl başkanlığı döneminde nerdeyse toplumun sorunlarından bihaber bir misyon benimseyen İhsan Koca yine milletvekil adayı olarak aniden ve beklenmedik bir şekilde ortaya çıkmasının politik hiç bir önemi kalmadığını tüm Malatya kamuoyu biliyor. 

Halkın asla tasvip etmediği/etmeyeceği iki isim Tüfekçi ile beraber organize ve planlı bir şekilde bir dönem daha Malatya’da atını koşturmaya hazırlanırlarken; hiç bir şekil halk nezdinde bir itibarlarının bulunmadığını, dolayısıyla onlarında halkla verecek bir şeylerinin olmayacağının yeni sayfası (bir daha) açılmak üzere. 

Gerçekten ‘Malatya’da neler oluyor?’ Sorusu işte bu yüzden önemli. Bu soru yada başlık her zaman sorulmalıdır. Rant sağlamak harici siyasilerin ajandalarından yer almayan; toplumu kazanmak, bazı merkezi sorunları gidermek, şehrin yükünü hafifletmek, deprem sonucunun doğurmuş olduğu külfetin bir ucundan tutmak konularından sapmış gitmiş gizli mütehaitlik lobisine dönüşmüş siyasiler.. gizli ortağı olduğu mütehaitlik firmalarla inşaat yapmak haricinde hiç bir amaçları olmadı ne yazık. 

İhsan Koca ve Bülent Tüfekçi yine bu inşaat lobisi tarafından en ön sıralara montelendiği, Malatya’da deprem kaynaklı ranttan aslan payını almak üzere bu iki isme ihtiyaç bulunduğunu, rant işlerinin yolunu yordamını, nasıl bu işlerin döndüğünün tecrübeyle sabit iki isim Ak Partinin şehirde kaybetmesine orantı olarak dikte eden gücün nasıl şehrin üzerine ahtapot gibi kollarını geçirdiğini dilerim insan olan herkes görür. 

Fahri Kayahan’da, Bostanbaşında aniden ortaya çıkan binlerce daire yapacak potansiyele sahip dev mütehaitlik firmalarını araştırın altından ben mi çıkacağım, siyasiler mi? Allah aşkına gözünüzü açın artık biraz, ey Malatya ahalisi.. Ey Battalgazinin çocukları, ey yarınlarımızın teminatı bu günler.. sizin seçtikleriniz milyar dolarlık servetleriyle anılıyor artık, siz hala gerçekleri görmemekte inat etmeyi marifet sayıyorsunuz.

İşte böyle böyle bir şehri bitirdiler. Böyle böyle yok edildi gitti o güzelim Malatya. Allah’ın en büyük gazabı bile işe yaramadı. Ne kimse bir ibret aldı, ne akıllanan var. Hala rant, ihale almak peşinde herkes. Hala elindeki hasarlı daireyi beş katına kiraya vermek gafletinde olanlar var. Her şey ihalelerle birilerine peşkeş çekiliyor. Yahu bir konteyneri indirmek 10 bin, kaldırmak 10 bin liradan ihale verildiği bir ortamdan daha ne konuşuyorsunuz. 

Depremin 7.7’lik şiddeti meğer az gelmiş demek geçiyor içimizden. Daha nasıl bir felaket yaşanmalıki bir şoklanma olsun, aklımız başımıza gelsin bizlerin. Ey insan, yapma bu kadar şaşma, şansını zorlama. Ey siyasiler hepiniz siyaset sayesinde Karun kadar zengin oldunuz. Bari halkın, bu çaresiz insanların yaralarını az da olsa merhem olun/olmalısınız diyeceğim ama bu kimin umrunda. Gerçi normal, doğal akışına göre seyreden bir durum olsa toplumun içine dahi çıkmamanız gerek. Utanır biraz insan değil mi? Suratı kızarır. Arlanmak dedikleri duyguya ne oldu? Şimdi çıkıp bu insanlardan birde oy isterseniz siz.  Pahalı takımlarınızı giyer, lüks araçlarınızla dayanırsınız evleri yıkılmış, yuvası dağılmışların kapısına. Hey yavrum hey… 

Ya Ramazan ayında insanları bedava ekmek kuyruğuna dikmek nasıl bir zihniyet ürünü? Uzayıp gidiyor kuyruk, bedava bir ekmek almak İçin soğukta yaşlı kadın çocuklar saatlerce beklemeye tabi tutulmasını nasıl izah edeceğiz? Allah aşkına bir şey söyleyin. Yok mu başka bir yolu, illaki kuyrukta bekleyecek mi insanlar? Yılanla çiftçinin hikayesindeki yılanın kuyruk acısı gibi bir kuyruk. Demekki insanların ekmeğe ihtiyacı var. Bir kaç saat önceden, dağıtılacak ekmeğin sayısını arttırmak çok mu zor? Yazıktır, günahtır. Böyle olmamalı, çamurlu suyu kullanmaya zorlananan bu insanları bari ekmek kuyruklarında telef etmeyin. 

Deprem vurdu, sel vurdu, bir de sen vurma bari. ‘Alma mazlumun ahını bak çıkar aheste aheste’ demiş atalarımız… ‘insanın ömrü kısa yaşadıkları uzun’ der bir düşünür. Çok şey var anlatacak. Çok! İçimiz dolu, yüreğimiz kan ağlıyor kan! Aslında bu yazı çok uzun olabilir, eklemem gereken binlerce şey daha var. Ne yazık okumuyorsunuz. Ah siz okumayanlardan ne geldiyse başımıza geldi. Üst paragraf harici kimseyi ilgilendirmiyor fazlası. Burada kesmek zorundayım. Depremi fırsata çeviren, hala rant peşinde koşan, halkın hakkını görmezden gelenleri Allaha havale ediyorum. Son sözüm; herkes ektiğini biçecek bir gün. 

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

Başa dön tuşu