Akşam PostasıAktüelAnalizDünyaEkonomiGenelGündemKöşe YazılarıMedyaSanatSiyaset

KAMUDA BİLGİYE DAYALI KARAR ALMA ve HESAP VEREBİLİRLİK

Kamu kurum ve kuruluşları vatandaşa hizmet için kurulmuş DEVLET organlıdır. Kamu kurumlarında alınan kararların (mevzuat düzenlenmesi, kamuda bir karar almadır) kalitesini yükselterek vatandaş memnuniyetini sağlamak kamu kurumlarının temel görevlerindendir. 

Bu sebeple kamuda karar alıcı pozisyonda bulunan yöneticilerin karar almada bilimsel yöntemleri kullanmaları, yani bilgiye dayalı karar almaları gerekir. Bunun için kamuda karar almadan önce, daha önce alınmış olan kararların sonuçlarının tarafsız ve adil bir şekilde değerlendirilmesi, bilimsel yöntemin ilk basamağını oluşturur. 

Zira kamu adına alınan kararların kalitesinin geliştirilmesi isteniyorsa, bu kararlar sonucunda vatandaş ve kurumlar üzerinde gerçekleşmiş olan etkilerin ölçülmesi ve ölçüm sonuçlarının bir sonraki karar alma noktasında değerlendirilme mecburiyeti vardır.

Ne yazık ki ülkemizde bu konuda yapılanlar arzu edilenin çok gerisinde ve de gelişmiş ülkelerin uygulamalarına göre çok yetersizdir. Bilgiye dayalı karar alma ve alınan kararların etkilerini değerlendirmede dünya nerede diye baktığımızda, ABD 70’li yıllarda Malcolm Balridge, AB ülkeleri 80’li yıllarda Avrupa Kalite Yönetimi Mükemmellik Modeli ile bu kulvara girerken, Türkiye 2000’li yıllarda bu konuda yaptığı düzenlemenin (5018 sayılı yasa) gereğini yapmamakta veya yapamamaktadır.Kanunun amacında belirtilen kaynakların; “…etkili, ekonomik ve verimli kullanılmasını, hesap verebilirliği ve malî saydamlığı…” gerçekleştirmekten çok çok uzaktır. 

Kamuda hizmetlerin kalitesinin ölçülerek geliştirilmesi ve sürekli öğrenme ve geliştirme kültürünün benimsenmesi çok önemlidir. Çünkü ölçülmeyen hizmet geliştirilemez. Kamuda alınan kararların zararları hep vatandaşa fatura edilmiş ve kurumlarda olan zararlar yıllar yılı “Görev Zararı” olarak geçmiştir kayıtlara.

Kamuda karar alma yol ve yöntemleri konusunda değişik faktörler etkili olabilmektedir. Bunlardan bazılarını şöyle sıralamak mümkündür. 

• Kamuda karar almada uzmanların görüşüne başvurulması bir yöntem olarak görülebilir.

• Alınan kararlardan etkilenenlerin görüşlerine başvurularak uzlaşma ile karar alınabilir.  

• Siyasi mülahazalar ön plana alınarak siyaset kurumubu konuda karar verebilir. 

• Daha önce alınan kararlardan ders alınarak yeni kararlar alınabilir. 

• Benzer koşullarda hizmet üreten diğer ülkelerin uygulamalarından faydalanarak karar verilebilir. 

Bütün bu yol ve yöntemler karar almada denenebilir, ancak, esas olan sorunun veya sürecin taraflarının, karşılıklı uzlaşı ile çözüm önerilerinin geliştirilmesidir. Ancak tek seçenek elbette bu değildir.

Kamuda karar vermeden önce sorunun enine boyuna tartışılarak tanımlanması büyük önem taşımaktadır. Bu aşamada sorunun taraflarının da bu tartışmalara aktif olarak katılımı sağlanmalıdır. Demokratik kültürün ve demokratik tavrın geliştirilmesi için katılımcı yönetimin gereğidir bu. 

Sorunun tanımlanmasından sonra hedeflerin net bir şekilde belirlenmesi gerekir. Alternatif politikaların belirlenerek bunlar arasından en uygun olanın tercihinin yapılması bir diğer adımdır. Uygulama planlarının hazırlanması,  uygulamanın izlenmesi ve etkilerinin, etki analizlerinin yapılması ve ilgili taraflarla sonuçların paylaşılması da bu çerçevede yapılması gereken işlem basamaklarındandır. 

Uygulamanın ölçümüne ilişkin belirlenmiş olan göstergelere göre uygulama sonuçlarının ölçülerek değerlendirilmesi hiçbir zaman ihmal edilmemelidir. Gerektiğinde yeni politikaların saptanması ve yeni uygulamaların devreye konulması da konunun rutinlerindendir.

Bütün bu hizmet üretme veya karar verme, planlama, uygulama, kontrol etme/değerlendirme ve önlem alma diye bilinen kısaltılmış şekliyle PUKÖ döngüsü, kamuda daha kaliteli hizmet verme formülasyonunu ortaya koymaktadır.

Sonuç olarak, kamuda bilgiye dayalı karar alma, saydamlık/şeffaflık ve hesap verebilirlik bir kültür olarak yerleşmelidir. Kamuda karar alma mevkiinde bulunan yöneticiler kaliteli hizmet üretmek için kurumlarında karar alma süreçlerine çalışanlarını ve karardan etkilenenleri katmaları gerekir. Aynı zamanda uygulama sonuçlarını ölçerek değerlendirmek –ölçülmeyen performans geliştirilemez-  ve yeni karar alma sürecinde bu sonuçlardan yararlanmak önemli bir kurum kültürü olarak karşımıza çıkmaktadır.

Her kamu kurumu; ehliyet ve liyakati önceleyerek atadığı yöneticilerini bu anlamda yetiştirmeli, eğitim almalarını sağlamalı, iş geliştirme ve iş zenginleştirme faaliyetlerini de sürekli kılmalıdır. Bunun da yolunun öğrenen birey, öğrenen kurum, öğrenen organizasyondan geçtiği bilinmelidir.

Dr. Kadir Çetin

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

Başa dön tuşu