Köşe Yazıları

Hoşgeldin Türk’ün Zafer Ayı

Gecenin rahlesinde yağmurdan bir risale
Göğün atı kişniyor huysuzlanıyor ruhum
…”
Ali Ayçil

Bu satırlar, bugünlerdeki duygularıma, halime tercüman. Hep büyük bir coşkuyla karşıladığım Türk’ün zafer ayı ağustosu ilk kez derin bir hüzün ve huzursuzluk duygularıyla karşılıyorum. Sanki karanlık ve sonu belirsiz bir tünel öncesi son çıkış, son çırpınış anları…

Ülkemiz ve dünyadaki olağan dışı gelişmeleri, küresel şeytani çetenin adım adım gerçekleştirdiği hain planını görebildiğimiz halde hiç birşey yapmıyor- yapamıyor ve hatta acı gerçekleri yazamıyor olmak tarifi zor bir acı veriyor. Başka, sıradan konularda yazmayı da gönül reddediyor. Oyalama, oyalanma gibi bir suçluluk duygusuna neden oluyor zira.

Geçtiğimiz yıllarda, yazılarımı okuyan, Atatürk’ün çok yakınının torunu olan Bursa’da yaşayan bir hanım gördüğü rüyayı iletmişti. Atatürk kurtuluş savaşı gibi bir hazırlık telaşındaymış. Etrafındakilere emirler veriyormuş. Rüyada gençlik halimle bir sandukada uyuyormuşum. Gazeteci yazar olarak herkese o haber verecek, uyandıralım demiş hanım ancak henüz zamanı değil denerek engel olunmuş.

2012 yılında, ilk mürşidim Hacı Galip Hasan Kuşçuoğlu’nun nazarına nail olduktan sonra dönüş yolunda yakaza halinde bir rüya görmüştüm. Öğretmenler kurulu gibi bir kurul toplanmış (Erenlerer Meclisi imiş meğer.) dervişlerin durumu değerlendiriliyor. Sıra bendeymiş. Perde arkasından hakkımda ne söylendiğini duyabilmeye çalışıyordum. İlk duyduğum cümle “Bunu başa döndürelim.” oluyor. Dergahta yaşadığım başörtüsü konulu imtihanı veremediğim için dervişlikten atılma, eski, başladığım halime döndürülme olarak algıladığım ilk söylenenle ağlamaya, gönül yoluyla bir şans daha verilmesi için yalvarmaya başlıyorum. Sonra ikinci cümleyi duyuyorum. “Bunu aktarmada kullanalım, çok iyi aktarıyor.”

Bu müjdeyle, atılmaktan kurtulduk, görevi de kaptık sevinciyle uyanmıştım. İşte o tarihten itibaren sadece büyük lütuf olan bu görevin ve destekleyen o rüyanın hakkını verebilme derdindeyim. Bukadar ayrıntıyı yazmamın gayesi de yanlış anlaşılmaların ve beklentilerin gerekçeli açıklaması olması.

Altmış bir yıllık badire dolu, zor hayatım ve finalindeki on üç yıllık tasavvuf okuma ve aşk yolculuğu seyri sulüğümle, ağır bedeller ödeyerek geldiğim aşamada öğrendiğim en önemli şey, bu dünyaya öğrenmek, uygulamak, tekamül etmek, dünyaya geliş esmamıza ulaşıp, dünyaya geliş amacımıza hakkınca hizmet etmek için geldiğimiz. Hangimizin daha güzel iş yapacağını görmek için ölümün ve hayatın yaratıldığı. (Önce ölüm, sonra asıl, ebedi hayat.)

Diğer herşey, işimiz, eşimiz, evlatlarımız, mallarımız, kariyerimiz, dünya başarısı, mutluluğu bu uğurda imtihan aracı olmaktan ibaret fani işler ve bu ulvi gayeye hizmet ettiği, yardımcı olduğu takdirde doğru, güzel; aksi halde tuzak, hiç bir önemi yok…

Bu farkındalığa, asıl derdine ulaşmışken hakkını veremediğin hissi de haklı olarak ciddi huzursuzluk nedeni.

Bu vesileyle, huzursuz hislerimi doğrulayan pek çok konuda uzman kişilerin de uyarısı gereği ağustos ve akabindeki aylar zor geçecek öngörüsünü hafife almak mümkün değil. Türk’e Türk’ten başka dost yok sözümüzü doğrular gelişmeler ve etrafımızı sarmış ateş çemberi koşullarında Türkiye Cumhuriyetimizin yüzüncü yılını kutlayabilmemiz kolay olmayacak gibi ne yazık ki…

Yazılarımda hep ifade ettiğim gibi, Müslüman uyanık olmalı. İslamın yayılması ve bekçiliği mukaddes göreviyle şerefli yüce Türk Milleti olarak, kat kat uyanık, dikkatli, hazırlıklı olmak zorundayız.

Atatürk’ümüzün gençliğe hitabında saydığı bütün göstergeler bir bir gerçekleşiyorken, herşey yolunda, güllük gülistanlık imiş gibi bir gaflet içinde bulunmanın bedeli ağır olabileceği gibi; yüce Rab’bimizin huzurunda, bütün bunlar olurken sen ne yaptın sorusunun cevabını, hesabını veremeyeceğimizi de unutmamalıyız.

Peki ne yapabiliriz sorusuna verebildiğim cevap, öncelikle dua, dua, dua… Namaz- niyazla Allah’ın ipine sımsıkı sarılmak. Artık bu ülkeyi hiç birşey, hiç kimse kurtaramaz gibi ihanet kokulu kehanetlerde bulunanlara, Yüce Allah’ın kudreti üzerinde güç-kudret olmadığını, zalimlere sadece mühlet verdiğini ve bizim bu durumda ne yapacağımızı görmek istediğini haykırmalıyız.

Kutsal kitabımız Kuran’ı Kerim’de Âyetleri ve sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa sav’in hadisleriyle yapmamız ve kaçınmamız gerekenler de bildirilmiş. Biz durumumuzu değiştirmedikçe O’nun bizim koşullarımızı değiştirmeyeceğini de ayetle sabit olarak biliyoruz. Öyle ise bize düşen emirlere itaat etmek. Melek Hocamız Dr. Münir Derman’ın çok güzel ifadesiyle ; “Çare başka yerden gelmeyecek. Çare, herbirimizin, teker teker kendini doğru yola yöneltmesi. Düzeltmesi.

Bu kolay olmayacak ise bedeli de kolay olmayacak. Biz niyet ve gayret edeceğiz ki Allah’ın da yardımı yetişecek. İnsanlık tarihi boyunca hep olduğu gibi, ancak itaat eden, sadece Allah’tan korkan, Hakka hizmet için çırpınanlar bir şekilde korunacak, diğerleri kendi kıyametlerini, helaklerini hazırlamış olacaklar.

İçinde bulunduğumuz ahir zaman hengamesinde, “Bebem anasız büyür, vatansız büyüyemez! ” diyerek cepheye koşan Nene Hatun’umuzun ve 19 Mayıs 1919 da, içinde bulunulan en imkansız koşullara rağmen kurtuluş savaşını planlayan ve karış karış vatanı dolaşarak yüce Türk Milletini gafletten uyandırarak ruhlarında bağımsızlık ateşini tutuşturan, kurtuluş savaşını dahice düşünceleri, ayrıntılarıyla uygulayan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ümüzün ruhunun herbirimizde yeniden canlanmasıyla, özümüze dönüş, gücümüzün, değerimizin, mukaddes görevimizin idraki de demek olan 2.kurtuluş savaşımızla kurtuluşumuz mümkün olacak inşallah.
Tıpkı, sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa sav’in “Asıl, büyük cihad şimdi, nefsimize karşı!” dediği gibi, bizim de asıl, 2. kurtuluş savaşımız şimdi. Önce kendi gafletimize, sonra fırsat verdiğimiz iç ve dış düşmanlara karşı…

🇹🇷Hoşgeldin Türk’ün zafer ayı ağustos hoşgeldin!..

Yüce Rab’bimiz, yüce Türk Milletimize güç-kuvvet, feraset versin. Olanların idraki ve telafisiyle, bir an evvel özümüze dönmeyi, yüz yıl sonra yine, yeni zaferlerle, dünyadaki mazlumların da sigortası olacak Türkiye Cumhuriyeti Devletimizin bekasını, ilahi nizamın bekçiliğine memur Türklüğün şahlanışını nasip eylesin.
Birlik içinde imanımıza, evlatlarımıza, geleceğimize, vatanımıza sahip çıkabilmeyi, hepbirlikte asrı saadete erişebilmeyi ve insanlık alemini de asrı saadete taşıyabilmeyi, bu uğurda güzel hizmetlerini de nasip eylesin. Amin Ya Rab’bi!.. 🇹🇷

Adevviye Şeyda Karaslan

01 Ağustos 2023/Salihli

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

Başa dön tuşu