Köşe YazılarıMalatyaManşetMedyaSiyaset

Gelin bari 2023’te bir şeyleri düzeltelim 

Toplum olarak iyi düşünmüyoruz, sorgulamıyoruz, teyit etmiyoruz, salt duygularımızı dışa vurmaktan ya çekiniyor yada gerek duymuyoruz. Bunu çok net verilerle tespit eden ‘siyaset bilimi’ ona göre davranıyor bizleri yönetirken. Yani nabza göre şerbet veriyor. Veyahut ‘ne kadar ekmek o kadar köfte’ diyor. 

Anket firmalarının sayılarının son yıllardaki artışı dikkatinizi çekmiyormu hiç? İktidar veya bağlı bulundukları cenahlardan beslenen anket firmalarının işte asıl görevi; kamuoyunun zaaflarını tespit etmektir. Siyasette, toplum mekanizmasına, kültürel şekillenme sürecine bir katkı sağlamak değil tam tersine yönetme arzusunun bilinmez yönlerini keşfetmek, ona göre kolektif bazı yeni yönetmeliklerin icad olunmasına yol yordam sağlamaktır diyebiliriz. 

Sosyal medya çeşitleri, telefon gsm şirketleri, bazı teknoloji üreticileri vb ‘güncelleme’ adı altında yenilikler vaad ederek o mecrada çok zaman harcamamız konusunda sürekli yeni formüller geliştirdikleri ondan…

Malum, görüldüğü üzere bizlerde yeni bir yıla girdik. 2023 yılının ilk gününde kaleme aldığım bu yazının amacı imkansız görülsede şöyle olsun istiyorum: hep birlikte bir anlaşma yapmalıyız belkide. Bu anlaşmanın artık kaçınılmaz, üstelik bir mecburiyet taşıdığını çevremizde olup bitenleri gözlemleyince anlaşılıyor. Anlaşmanın maddeler halinde değilde, olması ve gerektiği şekilde davranacağız sadece. Ekstra bir şey yapmayacağız. Olağanüstü özeliklere sahip olmamız gerekmez. Çok büyük okul diplomalarına sahip olmamızda önemli değil. Her birimiz, bireysel hareket ederken; doğanın belirledikleri, bizlere sunduğu nimetlere ve insana saygıyla yaklaşmamız kâfi. Hepsi bu kadarcık! Siyasiler, yöneticiler, halkımız hepimizi kapsayacak; toplu bir insani davranışı gösterme refleksi vazifesine haiz olacağız… 

Elbette eksikliklerimiz, hatalarımız, zaman zaman herhangi bir sorunu bildirirken kullandığımız dilin sert, üslubumuzun naçizane raydan çıktığı sürece istinaden meydana gelmiş kırılmalar, incinmeler, gönül kırgınlıklarının ortaya çıkması muhakkak. Bazı konuları atıfta bulunduğumuz esnada karşılıklı kızgınlıklara mazhar kalmış olabiliriz. Ne olursa olsun haklarımızı karşılıklı helal etmeliyiz. Ben kendi adıma olurda eleştiride bulunduğum, toplumun yararına olduğunu düşündüğüm bir konuda isimlerini zikrederek yerden yere vurduğum, haksızlık var ise üzerine gittiğimiz, yazılarımıza konu ettiğimiz kim var ise kişisel bir kin gütmek değildi niyetimiz, bilakis şehrimizi ve hikayemizin daha iyi olmasına dair verilerdi savunduğumuz. Aynı sav’ı savunmaya da devam edeceğiz. Benden yana helal olsun. 

Şimdi ister kabul edin ister etmeyiniz zor bir dönemin ahtapotvari kolları arasındayız. Hepimizin birebirimize ihtiyacı var. Haliyle bıçağın kemiğe gelip dayandığı bir an’vardır ya, işte sözüm ona herkesin düçar olduğu, yeter dediği, bu böyle olmaz diye ferevan ettiği bir dönemde; zamana, ihtisasa, iktisada, siyasete, gündem ve güncele ait ne varsa silkinmemiz, yeni bir sayfa açarak başlamamız gerektiğini kabullenmekle başlayan yeni bir yılın başındayız. Hayat pahalılığı almış başını gidiyor, marketler estiği gibi fiyat etiketlerini değiştirmede sınır tanımıyor, kontrol mekanizması dersen yok veya çalıştırılmıyor, tefeci ve stokçu sayılarında hatrı sayılır bir artış oldu son yıllarda, banka ve kredilerin hayatlarımızın her alanına nüksettği, üstelik bir de salgın belası ile depremler derken  2020-2021 ve 2022 zor şartlar altında geçti hepimiz için. 

Çok şükürki buralardayız hâlâ. Ve de ayaktayız.  

Mevcut sorunları siyasilerin bizlerle birlikte yaşamamış olsalar bile muhakkak etkilendikleri bölümler var olmuştur. Tuzu kuru olanlar-tuzu yaş olanların farkına dair farklı rezervler gün yüzüne çıktığını gördük. Bu çetrefilli döngü içerisinde birer yaş daha yaşlandık, yaşlanmak tecrübe okulunda bir sınıf daha geçmektir bana sorarsanız. Hepimizde hayatın okulunda biraz daha törpülendik, koştuk, oynadık, düştük, dizimiz kanadı, ağladık güldük ve diğer bir üst sınıfa geçtik nihayetinde. Hayatın bu sınıfında bizleri nelerin beklediğini bilemiyoruz. Yeni bir salgın mı, üst segmenti belirsiz zamlar mı, işsizlik, savaş, dünyayı etkileyecek küresel çapta dizeyn operasyonu mu?

Şunu diyorum kısaca: gelin çiçeği burnunda 23’ü tertemiz bir yıl haline getirelim. Bunca hengame, gürültü, kirlilikten arındırılmış bir yıl olsun. Birbirimizin haklarını sahip çıkalım, saygı duyalım birbirimizin düşüncelerine, insani ve toplumsal fayda yönlerimizi ön plana çıkaralım hep. Ayırımcılık, ayıştırıcı, taraflı, ötekleştirici, koparıcı, arafta dil kullanmayı terk edelim artık. Farklı ideolojik isimlerle aramıza sınırlar mesafeler koymayalım. Ortak kaderimizin olduğunun farkına varalım. Hepimizin bir ülkenin sınırları içerisinde barışçıl şartlarda yaşamaya zorunlu olduğumuzu, bir ülkenin de bir şehrinde yan yana kardeşçe yaşamamız gerektiğine canı gönülden inanalım. Siyasiler asli görevlerini yerine getirsin, yöneticiler mevcut sorunları gidersin, halkımız yasalarımıza daha fazla saygı çerçevesinde hareket etsin, o halde geriye ne kaldı? Hiç bir şey… Hiç bir sorunumuz kalmıyor değil mi? Ortak bir mutabakat, ortak bir idare biçimi, ortak iyimser sözcükler kafi gelecektir her şeye. 

Siyasiler çıkıp diyor ben siyasetin bu kulpunu elime geçirdim, fırsat bu fırsat biraz ihale almalıyım, şaibeli konuları çözerken komisyonumu vereceksiniz, mecliste bazı bağlantılar üzerinden Aslan payı bana da düşer, zengin olmazsam eğer niye siyasete girdim? Neden bu kadar para harcadımki şeklinde vasat bir fikrin esirleri oldukları aşina bir durum. Mal mülk çoğalıyor zaman içinde, bunu gizlemek için çevresi-akrabaları hatta danışmanları üzerine geçiriyorlar. Bir yolunu buluyorlar sonuçta. Mal mülk çoğalınca eş zamanlı olarak güçleniyor, içindeki hırs katlanıyor bir dönem daha, bir dönem daha derken her biri küçük bir kont’luk haline geliyor. Bugün herhangi bir siyasinin üzerinde çok az mal varlığı bulabilirsin. Ya bir iki arabadır, bir dükkan vs. Ama zulalar doldurulmuştur. İyi niyetli, samimi olanları tenzi ederim ama genelde böyledir.

Cemaatler geri planda durur mu? Onlarda çalışıyor. Biri çıkar kardeşim allaha en yakın duran benim, açıktan olmasa da perde arkasında bu ülkede bir kitlem var, höt istersem iktidarları yakar yıkarım. E doğal olarak pastadan bana kaç düşer, yaz bakalım hakkımı dayatmaları var. 

Milletimizin hali ortada, terazi ile vicdan, cüzdan arasında preslenmeye dayanabilen çok az kişi kaldı. Zaten ortada bir hak adalet düzen yok. Bizde geç olmadan, tren kaçmadan bir şeyler araklayalım ve ‘devlet malı deniz yemeyen keriz’ mendaletisine bakıyor işe. 

Dev şirketler var birde, inşa ediyorlar güzelde pay koyuyorlar arasına pay…

Sonra…

Kavga başlıyor. Sokaklarda şiddet, siyasette yolsuzluklar, mahkeme salonlarında adaletsizlikler, şehrin dehlizlerinde mafya, sokak ortasında cinayetler, güçlünün güçsüzü yerle yeksan ettiği, önü tutulamaz hayat pahalılığının yaşantının kılcal hücrelerine kadar hücum etmesiyle oluşagelen çarpık bir hayat tarzını yaşarken korunun yanında yaş’ta yanıp kül olup, yok oluyor.

Sonra…

Anket firmaları devreye giriyor. Üstlere altların sorunlarını bildirmemek için varlardı onlar zaten. Ustaca, zekice, biraz da hınzırca hazırlıklara başlıyorlar. Hemen 5000 kişiye soruyorlar ilk etapta. Toplumun iktidardan beklentisi nedir diye? Sorular çok ustaca toplum mühendisleri tarafından hazırlanmış. Gerçi sorup sormadıkları da muamma, hemen yukarıdan istenilen duruma göre rapor hazırlayıp sunarlar.

Toplum mühendisliği bu şartlar altında aktive edilirken temiz siyaset, temiz bir toplum, devletini seven sahip çıkan kalifye bir siyasetçi şıklarını sormayı unuturlar. Var yok her şey bir sayaçmatiğin ucunda. Pas geçilen aslında bir ülkenin menfaatleri. Velhasıl ortaya çıkan sanal mekanik asılsız sonuçlar üzerinden toplumu konsolide etme gayretini dönüşür her şey. Siyasi partileri, ideoloji, rant operatörleri kendilerine ait olan üzerinde yoğunlaşırlar. Yakın düşünenler gittikçe bir araya gelir, toplanıp lobileşiyor. Toplum burada yok sayılmakta. Yanlış kararlarla yanlış politikalar dayatılıyor peşinden. İşler gittikçe çıkılmaz hal alıyor. Sonra şikayet ettiğinde seni despotluk, marjinal olmakla çıkıp suçluyorlar. Hatta çok farklı gri alanlara kadar yolu var bunun. İşte buna fırsat vermeyelim diyorum. Bunun için asl olanı yapmak mecburiyetimiz var. Sevgi, saygı, birazcık anlayış. Hem zamanımız, hem bilgimiz hem de gücümüz var bunları gerçekleştirmeye. Neden olmasın?

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

Başa dön tuşu