AnalizDünyaGenelGündemKöşe YazılarıMalatyaSiyaset

ŞEHRİN ÖNÜNDEKİ BARİKATLAR (!)

Bu yazı yazılırken depremle ilgili hâlâ Malatya’da cevap bulmamış bir çok soru ile muhatap olmak zorunda kaldığımızı hatırlatmak isterim. 

Ne varki asıl muhatap olması gereken “siyaset” diyebileceğimiz “tek yetkili” mercinin yer aldığı -alan- işleri daha berbat hale getiriyor. Rant ve çıkar ilişkileri sonrası gelinen noktadan söz etmeme gerek var m? 

Her ne kadar bilindik politik süslü sözler, vaatlerle süreci geçiştirselerde aslında sorun tahminimizden daha karışık ve büyük… 

Genelde siyaset “üç maymunu” oynar, bizde level atlamış olmalıki zavallı maymun artık yaklaşmaya korkar oldu. Maymun üstü yeteneklerle karşılaşıyoruz.Ayrıca halkın kimsenin umrunda olmadığını da ezberledik. Bakmayın “halk falan filandı” tamdanslarına… O sadece mecburi ve gerekli bir sos. Belli bir grup var, kendi arasında al ver yapar, gerisi “asla” onları ilgilendirmez pek. 

Örnek “Kent konseyi” diye servis edilen fotoğrafı inceleyin anlayacaksınız. Oraya birikmiş demodeler “Malatya’nın kaymağınız yemeye söz verilmiş kişilerdir hepsi” Yoksa kent konseyinin bugüne kadar kime faydası olmuş, toplumun hangi veryansına müdahil oldular, sorarım? 

Çünkü siyasilerle, belirlenmiş bu belli klik halkın tüm zaaflarını biliyor. “Neyi-nerde-ne zaman” konuşacağına otomatik ayarlıdır. Perişan, dipteki halkın isteklerini, öngörülerini, düşüncelerini ezberlediler. Kişiye uygun, bölgesine göre, hatta psikolojisine uygunlukta hemen ayak üstü argüman üretecek “bitirimlilik” elde etmişler.

İşte böyle olunca asıl gerçeklerimizi yitiriyoruz. Konuşulması gerekenleri konuşamıyoruz. Ve şehrin geri kalmışlığının altında bu düşük kalite siyasi popülizmi aramalıyız. Rant mekanizmasının hiç durmak bilmeyen aşırı iştahına bakmalıyız. Kişisel hırsların toplumun önüne çıkmasını analiz etmeliyiz. 

Şehrin bir daha o eski günlerine dönme gibi bir şansının olmadığının etkisi bu sebeplerden kaynaklıdır.

Olsa olsa reen-karnasyonel olağanüstü bir olay yaşanırsa bir şeyler değişir ancak. 

Tamam bir kaç yılda her yer, hemen her boşluk beton kütlesiyle doldurulacağından şüphemiz yok. Çünkü beton demek diğer yandan rant demek, para, ganimet demektir. Siyaset uzantısı mütehaitlerin ekmeğine yağ-bal kalın kalın sürmek anlamına gelir. 

Beton duvarlar yükselecektir ama ya huzur, ya estetik, ya kültürel doku, hafıza, mistik yaşam ibarelerinden arınmış mekanik bir şehir olsa ne olur, olmazsa ne olur?…

Peki, neden böyle oldu yâda olmakta?”sorusunu tam bu noktada sormak istiyoruz. 

İki medeni nedeni var: 

BİRİ; taht savaşları ve bu taht savaşlarının ana figürlerin doyumsuzlukları, her dönem dümende olma gayretleri ve uğrunda öne sürdükleri planlar, gençlerin önünü tıkayarak siyaseti kast’laştırma, kısır bir döngü buhranına sürüklenmesinin doğurduğu klişe sonuçlar şeklinde karşımıza çıkıyor. 

Şehirin bilimum siyaseti belli, hep aynı kişiler ve aileler arasında bir oyuncağa dönüşmüş durumda. 

Bakın hemen her parti ve partilerin temsilcileri benzer bir tavır içerisinde oldukları göz önünde. Bir yere, makama gelen bir daha orayı kimseye kaptırmamak üzere pozisyon alıyor. Siyasette de böyle, STK’larda da, hatta muhtarına kadar… ele geçirdiği koltuğu bir daha bırakmamak üzerine başlayan kirli sürece eş zamanlı olarak şehrin canına okuma şalteri de çevrilmiş oluyor. 

İhsan’ı, Bülent’i, Kahtalı ile diğer önceki seçenekleri geçtik. Zaten şehirle (hiçbir) alakaları da karşılıkları da yok, olmayacakta! Beklenti içindeyseniz yanılırsınız, söylemiş olayım. Varsa-yoksa ticaretleri, rantları, elde ettikleri konumları korumak olduğunu iki de bir bu satırlarda dönderip durmayı kalemimize yakıştıramıyoruz? 

Vatandaş her şeyin farkında ve çoktan umudunu kesti ısıtılıp ısıtılıp önümüze koyulan bu tayfadan. Bunların ikide bir yayımladıkları komplo-teorilere karnı tok. Yukarıdaki isimlere istinaden yine de toplumun kendince umut bağladığı iki isim var. Fakat onların bir türlü feodal portföyünden inmek istemedikleri niyetlerine rağmen insanlar umudunu kesmedi. Bu yazıda onların tutumlarına, bu sevgiyi-vefayı hak edip etmeme başlıklarına değineceğiz. 

Öznur Çalık ve Veli Ağbaba’ya… (tabiri caizse abla ve cesur yürek’e!)

Aslında hem Öznur hanımın, hem  Veli bey’in toplumda kısmi bir karşılığı var. Bunu inkar edemeyiz. Karşılığı bulunmasına karşın iki ismin samimiyetini az tartışmaya açmak istiyorum. Asıl gerçekleri duymaya var mısınız? 

Belki bu yazıda bahsedilenleri beklemiyor olabilirler. Hatta bana sert bir tavır alacaklarını da düşünüyorum. Hiç mühim değil. Gerçekten toplum karşısında samimiler mi yoksa samimi görüntüsü altında bireysel bir kendilerini kanıtlama kavgaları mı var? 

Evet, Veli beyden başlayalım önce: son mahali seçimlerde büyük bir ilgiye mazhar oldu. Eyvallah. Özelikle gençler Veli beyin arkasında saf tuttular. Ak Partinin kalesi Malatya’da ciddi bir oy parçasını koparmayı başardı. Murat Kurum’un atadığı müdür Sami Er’i alaşağı etmeye ramak kalmıştı şurada. Veli Ağbaba üç dönemdir milletvekili, tek başına Malatya’da soL fraksiyonun lideri mottosunu üstlenmiş görünüyor. Sorarım bugün Veli beyin yerine gelecek biri var mı acaba, kimi yetiştirdi mesela yada Veli bey bugün siyaset dışına çekilirse oluşagelen boşluğu dolduracak hangi şeçenekten söz edebiliriz, yok tabiki. 

2023 genel seçimlerinde adeta siyasetin önünü tıkadı Ağbaba, Battal Kanbay kartını iyi kullanamadı, Kanbay’ı II’ye, Kiraz’ı III’e koysaydı 3 milletvekili çıkarmanın formülü kendiliğinden oluşagelecekti. Sadece kendini garantiye alıp gerisine boş verince Ak Parti’ye koltuk değneği rolü ile iyi bir başarı hediye etti. Çünkü Ağbaba burada sadece kendi şahsını düşündü, kendi egemenliğini pekiştirmek adına muhafazakar seçmenden gelecek oyu resmen elinin tersiyle itti, muhafazakar seçmen ise “nasıl olsa CHP 3 çıkaramaz” diyerek oyunu vermek istemedi. 

Yada Enver Kiraz’ı neden sildi attı kenara, Enver şimdi nerde-ne yapıyor bilen var mı? Yahu bu adam yıllarca CHP il başkanlığı yaptı Malatya’da. Bir anda siyaset sahnesinin dışına sürüldü. Yeniden il başkanlığını veremez miydi örneğin? Allah aşkına elinizi vicdanınıza koyunuz, mevcut CHP il başkanı Barış Yıldız’a bakın, sizce şehirde ikinci büyük parti için yeterli bir isim mi? Oturduğu zengin sofrasında Veli beyin tüm emeklerini tek çarpıda heba etmekle meşgul. En güçlü rakibi Ak Parti il başkanına bakın, birde CHP’ninkine. En son pikap üstündeki kayısı protestosu yapıyordu güya, o nasıl bir rezaletti öyle. Profesyonellik yok, duruş, tevazu, siyasi dil hiç bir şey yok. Ne protestosu mizansel bir skeçte dublör gibiydi. CHP’ye yakıştırdınız mı sizler? Üst baş desen ayrı bir sorun, hep aynı kıyafetler. Bir takım elbise alıp giyemiyor mu? Chp’yi şehirde temsilen sahiden başka kimseyi bulamadınız mı? Diyorumki: bu Veli beyin işine geliyor olmasın. İl başkanları milletvekili olacak kapasitede olması kaçınılmazdır oysa. 

Yada Yeşilyurt ilçesine eczacı Alper Gürsoy yerine daha stratejik bir tercihi yapılsaydı, halbuki Yeşilyurt çantada keklikti. Ama düşük profilli isimlerle Ağbaba konumunu bir perde daha güçlendirdi. 

Çünkü zayıf isimleri önemli kritik yerlere yerleştirerek öne çıkma algısı bu şehirde siyasilerin başvurduğu basit fakat işe yaratan bir düzenek

Öznur hanım’a gelirsek, o da benzer bir yol üzerinden ilerliyor. Açıkçası Malatya’nın ablası, ablalığını yapmıyor dersek yeridir. Farklı bir konsensus ile şehrin önünde aşılması zor bir barikata dönüşmüş vaziyette. Hiç bir siyasi konumda olmamasına rağmen bazı kritik hamlelerle süreci yavaşlattığını düşünüyorum. Mevcut ekip halen Öznur hanımın atadığı veya referans olduğu isimlerden oluşmakta. Uzaktan kumandayla bu unsurları hareket ettirdiğini ve Malatya’da oluşan olumsuz tablonun müsebbibi olarak kendisini tekrar toplumsal bir talep-çağrı teorisinin oluşmasını sağlama gayesi var. 

Yani, Öznur hanım şu aşamada Malatya şehrinde işlerin iyi gitmediği sisli puslu havayı tersine değil ama fırsata çevirmek için ciddi PR çalışması içerisinde. 

Veyahut pusuya girmiş bekliyor, her şey tarumar, siyasi mekanizma çökmüş, umut yok, gruplar arasında kavga bitmiyor, güç gösterileri, hizipçilik yok olmuyor derken Çalık bu sansansiyonel ortamdan tekrar ismine başvurulmasının sistematik alt yapısını hazırlıyor. 

Doğru, Öznur Çalık Ak Parti’de tesirli bir isim, Malatya’da mevcutlar arasında halen güçlü bir karakter. Ne var ki şehrin inşasında yaşanan (ciddi) siyasi aksaklıkları iyi okuyarak, bunu aşacak tecrübe ve yeteneğe sahipken mevcutların hatalarından hoşnut kalıyor, tekrar ibrenin kendisine yönelmesini prova etme siyasi dengelerini yeniden uyarlama peşinde. 

Mevcut siyasiler yetersiz ve beceriksiz olunca, başarılı ve şehrin ihtiyaç duyduğu bir siyasi ünvânı tasnif ederek daha güçlü bir karakter şeklinde gelmeyi hedefliyor. 

Dolayısı ile hem Çalık, hem Ağbaba şehrin önünde iki büyük barikat şu an da. Konumları iyi, güçleri var, el altından kumanda ettikler senkronize ekiplere sahip. Her ikisi şehrin öncelikli siyasileri. Bu güçlerini şehirde avantaj üretmek yerine dezavantaja dönüştürerek, sadece kişisel ikballerini biraz daha sürdürmek, biraz daha güçlenmek, öne çıkmak için kullanmaktan çekinmedikleri açık. 

Doğal olarak siyaset ve şehrin hikayesinde düşüşlere neden olduğu, siyasetin basitleştiği, güvensiz bir algoritmaya dönüştüğü, rant çıkar adresiymiş gibi bir tanımla algılanması hepsi kendiliğinden zehirli otlar gibi yeşerivermektedir.

Siyaset’te kutuplaşma, kastlaşma, monarşik bir entegre üzerinden ilerlemek, sürekli her dönem baş rolde olma mücadelelerinin en etkili ayak seslerine rastlamamız bundan. 

DİĞERİ, aslında siyaset şehirde tasfiye ediliyor. Kimse siyasilere güvenmiyor. Güven ciddi sorun ve derhal tamir edilmesi gereken fazlasıyla kritik bir konu. Özellikle Ak Partililere zerre kadar güven kalmadı, bazı il, ilçe başkanları normal hatta başarı seviyesi yüksekmiş gibi rütinsel sosyal medya paylaşımları ile hala ekranları doldursalarda bu kimseyi tatmin etmediği bilinen bir şey. 

Alın inceleyin Sami Er’in sosyal medyasını, etkileşimleri bir ergenle yarışamayacak kadar düşük. Halbuki koskoca şehrül emiri yüzbinlere varacak etkileşim alması gerekmez mi? 

Abdurahman Babacan’ın da aynısı…

Yine de farklı isimler, başlıklar altında iki günde bir, bir yerde toplanması ayrıcalığını toplumun gözüne gözüne sokmaları haricinde ortada hiç bir şey yok. Seni para dökerek gerçekleştirdiğin “toplantılar” silsilesini toplumla birleştirebiliyor musun? Ben ona bakarım. Tamam biliyoruz paranız çok, genel merkez hiç bir şey esirgemiyor sağolsun sizlerden, peki ya toplum, en kırsaldaki, en ücra yerdekinden haberiniz var mı? 

Hele de Milletvekilleri ironik şekilde puan kaybı yaşadığını da not edelim şuraya. Çünkü asıl gerçeklerden uzak bir iklim elde edilmiş. İçten ve samimi değil kimse. Toplumla arasına kronik bir hastalık girdi. Güvensizlik hastalığı. Mevzuat değişmiş. Retorik bozulmuş. 

Ve bende oturdum bu yazıyı yazdım, bizim süresiz yaşadıklarımız, anladıklarımız bunlar diyerekten. Biliyorum yine bir daha adımın üzerini çizip geçeceksiniz. Muhalif diyerek kodlayacaksınız, marjinal diyeceksiniz, kıs kıs sinsice gülerekten. Çokta önemli değil. Biraz sağınıza solunuza bakmanızı tavsiye ediyorum. Yoksa Öznur abla milletvekili değilken bile önünüze sahayı kapatır, sizde karınınızdan konuşmak harici öteye geçemezsiniz. 

.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

Başa dön tuşu