AnalizKöşe YazılarıManşetSiyaset

Mazot’un krallığı, Katır-Pet ve sınırlarımız 

İlk olarak gaz ve benzinden yaklaşık 30 yıl kadar sonra 1892 de Rudolf Diesel tarafından keşfedilen mazot Türkiye’de en çok konuşulan konular arasında yerini aldı. Sebebi, nerdeyse tüm iş kolları, sanayi, hareket hacminin vasfını sağlayan bir enerji olması nedeniyle fiyatındaki orantısız artışın hayatı ve yaşam alanını tamamiyle baskılamasıyla alakalı. 

Tarih içerisinde avantajlı bir yakıt olarak kullanım sahası genişleyen mazotun önemini bir kaç yıl önce Van’ın Başkale ilçesinde iran sınırına 20 km civarı yakınlıkta bulunan bir köyüne misafir olduğumda daha çok anlamıştım. Gereğinden fazla sayıda katır’ın beslendiği gözüme çarpınca doğal olarak sormuş, karşılaştığım ‘katır-pet’ cevabının zihnimde oluşturduğu tuhaflıklarla birlikte anlamıştımki bu yük hayvanları ile mazot kaçakçılığı yapılıyor.  

Sonu –pet ile biten petrol dağıtım firmalarının tabela yüzüne indirgemiş gayri meşru yollarla ‘ülkeler arası’ mazot ticaretinin başka bir yönünü temsilen kullanılan yöntemin elbette detaylarını yazmaya kalkışırsak bu yazı bitmez. Onun için, konuları en alt tabanından kriminalize ederek zirveye doğru analiz yetisi kazandırabilmeliyiz. 

Bir katırın fiyatının o dönem orta sınıf bir arabadan yüksek olması da, yapılan ticaretin, güçlü, dayanıklı ve 600 kg kadar yük taşıma kabiliyetli katırların sınır kaçakçılığında oynadığı rolü izah etmeye yetiyordu. 

Daha sonra Irak, İran ortak yapımı “Şarhoş atlar zamanı” filmi; sınır bölgelerinde yaşanan zorlukları, kaçak yollarla yapılan bu ticaret biçimini, sınır bölgelerinde yaşamanın dej avantajlarını konu edinen tüm hikayeyi adeta belgeliyordu. Aşırı soğuk kış mevsimi koşullarında kaçakçılıkta kullanılan bu yük hayvanları üşümesin diye Amerikan Wisky içtirilen katırların konu edindiği filmde, bölgeye has ilkel haberleşme teknikleri, jandarma baskını esnasında nasıl baskından kurtulunurun taktikleri, hayatın ve insanın önemi bir çok yönüyle ele alınıyor. 

Mazot ticaretinin bilinmeyen böyle soradışı serüveni yanında gün geçtikçe mazot başta olmak üzere akaryakıt fiyatlarının insan hayatlarındaki yeri daha da tartışılır hale geldi. Öyleki ülkelerin enflasyon, ticaret, hammadde akışı ile diğer tüm hayatın ritüellerinin bağlı bulunduğu bu sihirli sıvının üstlendiği misyonu şimdi halkımızın tamamını ilgilendiriyor. Arabası olan olmayan herkesi…

Çünkü akaryakıt fiyatlarında meydana gelen en küçük hareketlilik dahi tüm sektörleri hızlıca ve bir an’da etkilediğinden özelikle de, mazotun krallığını ilan etmesi şeklinde yorumlayabileceğimiz arz-talep arasındaki o hassas bağın subjektif argümanı şimdi en kıymetli çağını yaşıyor. Şöyle, İktidarın en kolay vergi toplama aracı olarak kullandığı akaryakıt istasyonları, diğer yandan bir çok kalem ürüne tek tek zam yapmak yerine mazot litre fiyatında artışa gidildiği taktirde eş zamanlı olarak a’dan z’ye otomatikman tüm kalemlere zam’ın yansımasının yeni açılımında, diğer yandan iktidarların da can simidi görevini üstlenir haline geldi. 

Mazot fiyatlarında artışa gidilen her tarife tüm ülke sathı boyunca direk insanların mutfaklarına hücum eden aç gözlü bir canavara dönüştü. Mazot sadece araçları yürütmek görevini yerine getirmiyormuş. Hayatı oluşturan tüm yaşamsal faliyetlerin fiyatını bizatihi belirleyendi. Mazot’un meydana getirdiği ticari reaksiyondan öte diğer görevi son yıllarda adeta bir soğuk savaş rolüne bürünmüş olmasıdır. Özelikle de son 1-2 yıldır bu baskılayıcı rolü daha çok toplumu törpülemeye başladı. Yani hayatında hiç aracı olmamış, mazot satın almamış biri dahi olası zam’dan nasibini alıyor, uçsuz bucaksız, verimli Anadolu toprakları bugün pahallı mazottan dolayı ekilemeyecek hale gelindi. İktidarın gözden kaçırdığı bence en büyük kayıp bu realiteyi fark etmemesidir.

Tamam, hazine kasasını kolay dolduracakları en kestirme bir yol, kökleri dışarıda olan küresel yeni bir silah, stratejik koşullarda konvansiyonel bir müdahale şalteri, yerel yönetimlerde ise para basma makinesinin diğer bir adı demekti… Ak partili yöneticiler ülkenin tüm hafızasını mazota endekslemiş, mazot şimdilerde halkın ayakta durma meselesi önünde en büyük kronik bir sorundu.

Ayrıca ülkemizde halk arasında akaryakıt istasyon sahiplerinin zengin varlıklı kişilerden oluştuğu algısı son yıllarda tamamen tersine evrildiğine vurgu yapmak isterim. Son yıllarda bu tabu’da yıkıldı. Akaryakıt istasyon sahipleri çok düşük kâr marjları karşısında bir nevi vergi memuru görevi kendilerini yüklenmiş olarak gördükleri, yan işlerden kazandıklarını çoğu kez akaryakıt istasyonlarını ayakta tutmak için aktardıkları, eski dönemlerde kaçak, faturasız ürün satışı ile oluşan iyi kazanç boşluğu tolere edilsede, günümüz teknoloji imkanları sayesinde bunun imkansız hale geldiği… 

EPDK dağıtıcılar arası satışlar ve akaryakıt taşıma araçlarının hareketleri dahil olmak üzere, ürün ve belge hareketleri üzerinden anlık izleyebiliyor, yeni nesil ödeme kaydedici cihaz (ÖKC) ve e-belge (e-fatura, e-irsaliye, e-arşiv fatura) verileriyle karşılaştırılabilir ve risk analizine uygun toplulaştırılmış veriyi üreten bir sistemi tek merkezden, hangi akaryakıt istasyonunda günlük, aylık tüketimini izleyerek, doldurma tanklarına aktarılmış yakıt oranıyla satılan oranı kıyaslama yaparak kaçak yada ulusal markır kodu taşımayan yakıtları derhal tespit etme ve büyük cezalarla cezalandırma sürecini titizlikle sürdürüyor.

Şöyle bir örnek vermek gerekirse, 10’larca milyon’luk yatırımla oluşturulmuş akaryakıt istasyonlarının kar marjı ile ortalama 100 bin bütçeli bir döner dükkanı kadar kâr  yapamadığı veri farkını varın siz hesaplayın.  

Dolayısıyla mazot demek, üretim demek! Tesis demek? Ticaret demek! Belirleyici demek, fiyat aritmetiği demek, güç demek, nakliye demek. Nakliye ise her şeye yansıyan bir ortalama bedeldir. Mazot yoksa üretici değilsin, mazot olmayınca ticaret yapamazsın. Mazot fiyatlarının yüksekliği çiftçi ve tarımı bitirmektir. Mazot fiyatları yüksek ise o ülkede yaşam standartları hayli düşer demektir. Vs. 

Ve ortalama bir depo mazotun 2000 TL tuttuğu ülkemiz koşullarını düşünün, korkunç bir mebla sayılan mazot tutarı ile attığın her adımın geriye ve üretim hacminde pahalı dönüşler yapacağı aşikar. 

Onun için sınırlarda katır-pet’lerin yaygınlaşması da yine gündeme gelebilir. Hele de Afganistan, Pakistan, Suriye’lilerin son zamanlarda sınırımızdan istedikleri gibi gelip geçtikleri ve hiç bir barikata takılmadan ülkenin içleri hatta en batı metropol şehirlerine ulaştıkları gerçeği; katır-pet ve türevi kaçakçılık modellerini hulasa önünü açacağını nasıl pas geçebiliriz. Hele de mazotun altınla yarıştığı bu dönemde. Hele de az hacimli mazotla büyük kazançlar elde edileceği bu karmakarışık ortamda, hele de kaçakçılıkta 1/20 kat gibi kâr marjı bırakan bir sektörde.

Sınırlarımızda akın akın gelen mülteci boyutu  işin görülen tarafı. Birde görünmeyen yönü, gözlerden ve herkesten uzak, kapalı kapılar arkasında dönen tezgahları kim görüyor acaba? Böylelikle bir çok kaçak ürün, uyuşturucu, elektronik eşya, sigara, tıbbi ilaç ve içki türleri sevkiyatlarının da yapılmasının kaçınılmaz kıldığı gerçek. Pasta o kadar büyükki, uluslararası kaçakçılıkta tekelleşmiş bazı terör örgütleri, gizli servisler, feodal yapılar, mafyatik gruplar böylesine iştah kabartan uçuk fiyatları muhakkak kendi lehine ve kasalarına doğru çevireceklerinden şüphemiz kalmadı.  

Yani, siyasette sık sık gündeme gelen mülteci sorunu sadece bireysel ve kişi bazlı düşünmek büyük bir hata olur. Asıl göze çarpmayan, görünmeyen, perde arkasında sessiz sedasız çalışan korkunç büyüklükte rant ve bu kaçakçılık organize mekanizmasının ahtapot’vari kolları asıl siyasilerin ilgi alanı olmalıdır. Şimdilik kimsenin gündeminde yer almıyor. 

Biz Mazot dedik, ama benzin diğer kimyevi petrol ürünlerin hepsini bu analize dahil edebilirsiniz. Geçen Eylül ayında, Ankara’da yaşayan hatrı sayılır bir dostumuzla sohbetimiz esnasında Haziran 2022’de mazot fiyatını 25’e sabitleyecekler demişti. Fiyatların o dönem 8.5 TL olduğu bir zamanda doğrusu hiç ihtimal vermemiştim ve sıradan bir komploteori şeklinde yorumladım. Haziran 1 denildiği gün benzin pompa satış fiyatı 25 TL demişti. Mazot’da: 24.5’larda. 

Aynı dostumla geçen gece bir daha konuştum, bildin dedim, muhakkak bundan sonrası içinde bir öngörün vardır. Evet, dedi kısık ve umutsuz bir ses tonu ile. Oyunu kuranlar daha yeni başladı dedi. Katır-pet mevzusunu açtım. Bir daha o köye git, bu kez insan-pet’le karşılaşacaksın deyiverdi. Nasıl yani? Katır’larla kaçakçılık zor iş, riski var, ortada bir ürün ve maliyeti var. Yakalanırsan, yakalatırırsan hepsi gider. Mayını, sakat kalmanı ise saymıyorum. Ceza yatarsın. Bir katırın sakatlanması veya kaybolması büyük kayıptır. İnsan satıyorlar dedi, İnsan! İkinci kez nasıl yani demiştim. Mülteciler geliyor para karşılığı sınırdan geçiriyorlar. Suya sabuna hiç dokunmadan. Katırla, mazotla ne diye daha uğraşsınlarki. Hem riski yok, hem daha çok kazanıyorlar. 

Zamlar ne zaman duracak peki? Durmayacak dedi kararlı bir şekilde. İktidar kontrolü kaybetti. Ama tek bir kurtuluş yolu görünüyor. Nedir? Tüm çiftçiye, üreticiye mazotu bedava verecek, gör o zaman Türkiye’yi. 2 yılda toparlanacak. Ama uluslararası konjukturla başa çıkabilirler mi onu bilemem. Onun için yapmazlar. Şeker pancarı, tütünü kotalı ektirenler buna hiç izin verirler mi derken bir sigara yakacağım dedi. Sigarasını yakarken her şeyi betona bağladılar. Vay be dedim. Evet, fatura git gide ağırlaşacak. ĞBunlar iyi günlerimiz. O dostum anlattı ben araya sıkıştırdığım neden, nasıl, ne zamanlı sorularla dinledim. En son nereye kadar devam eder bu zamlar? Ardından ONLAR dur diyenekadar cevabını verdi. İşte ‘onlar” dediği cevap bende saklı kalsın şimdilik. 

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

Başa dön tuşu