Köşe YazılarıMalatyaManşet

Malatya’yı hangi güç konsolide ediyor

Özal’ın kenti, Doğunun Paris’i, Seyit Battal Gazinin otağı, Kayısının başkenti, Türkiye’nin incisi, yiğit insanların diyarı…’ gibi Malatya ilini diğer iller ve bölgesel hinterlanta avantajlı gösteren yakıştırmalar son 10 yıl içinde neredeyse hepsi gizli bir el tarafından deport edildi. 

Öyleki Wikipedia Malatya açıklamasında ‘Aynı zamanda Malatya 2 Cumhurbaşkanı çıkarmış tek şehirdir, bu kişiler, İsmet İnönü ve Turgut Özal‘dır’ şeklinde söz ederken; günümüzde ise içerik ve format bakımından çok farklı bir kalıp giydirilen Malatya doğal işleyişinden sapmış, tarihi oryantalist kuşağın dışına çıkmış, zeki insanların yurdu olma çizgisini terk etmiş, aslında hiç bir amacı olmayan, aslında herhangi bir felsefe ortaya koyamamış, sıradanlık ile bayağılık arasında sıkışıp kalmış bir merhaleye geldi son 10 yılda. 

Farkında mısınız bilmem ilçelerin kendine has özelikleriyle markalaşma serüvenlerinden de vazgeçildi. Arguvan’ın Türkiye’deki o sazı sözü kendine has deyiş dili, Pütürge’nin mert yürekli insanları, Kale’nin yalancı bir cennet imajı, Darende’nin Kayseri’ye rakip görülen ticari deha yeteneği, Arapgir’in zengin dokusu, Doğanşehir’in hakikati savunan insanları, Akçadağın engin bilge insanları özelliklerinden ne kaldı!? Hangisi var şimdi? 

Bomboş, içi boşaltılmış, rant ve menfaatten başka bir şeyin ortada olmadığı, zenginliğin yolunun sırf ihale almaktan geçtiğini düşünen ‘ye kürküm ye’ türevi bir model aldı yerini. ‘Passat’ marka bir araba alayım derdi ile birde bir kaç daire alıp kiradan vereyim, kiralarla keyif çatayım, böylece bana dokunmayan yılan bin yaşasın küçücük düşünceler ile isterse kıyamet kopsun modunda sofistike bir görüşten başka hatrı sayılır hiçbir realitemiz kalmadı. Kaldıysa buyur söyleyin.  

Eskiyle yeni arasındaki dengeleyici tavrı hepsi dağıtıldı. Anadoluluk ile modernitenin buluştuğu adres olma safhası iç edildi. Kavramlarının içi boşaltıldı. Hayatın kalıcılığını sağlayacak bir sosyal habitata çevirebileceği, en azından bu süreçlere katkı sunabileceğini hesap eden yok. Siyasetin yapıldığı en başarılı il olma unvanı neo-bölgesel tahayyülleriyle de uyumlu ilkelerini terk etti yada kaybetti. 

Malatya’yı siyasiler değil, iş adamları değil, bilim ve aydınları değil sanki dışarıdan uzaktan kumandayla farklı bir güç konsolide ediyor. Kim olduğunu bilmiyoruz. Tek bildiğimiz sönük, kendi içinde kavga eden, gergin ve çatışma ortamına müsait yapısının böyle birilerinin işine geliyor olmasının doğurduğu –asıl sorgulanması gereken– hazin vaziyettidir.  

Düşünün 5000 yıllık kökleri bulunan geç ve genç Hitit dönemlerinden beri, Denışmendbeyliği’ne uzanan tarihsel formu, heybetli Selçuklu sultanlarının divanı, oradan tarih içinde makas değiştirerek Osmanlı’nın kalbine inmiş, Cumhuriyet dönemini içine alarak günümüze ulaşmış kadim tarihçesini bu son 10 yıl içinde küçük hesaplar uğruna tükettilmesi vasatlığında ilerliyoruz. 

Fotoğraf: Wikipedia

İsmet paşa, Turgut Özal, Eşref Bitlis paşa gibi markaları ülkeye kazandırmış yapısında şimdi tartıştığımız ve konuşutuğumuz konulara bakın hele. Hangi vizyonel projede adımız yer alıyor? Sıradan bir Anadolu kentinin ötesine geçebildik mi? 2’ci bir Özal yetiştirip bu ülkeye armağan edebildik mi? Bölgesel konumun ne? Hangi kulvardasın, kimle yarışıyorsun, dahası bir amacın yok! Bir heyecanın yok, ortaya koyduğun gelecek ile ilgili bir perspektifin yok. 

Halbuki bu şehrin insanları dünyanın en güzel ırk’ı. Cesur ve zehir gibi kafası çalışan bir toplum iken; şimdi tüm duyguları bastırılmış, elindeki bir çok değeri alınmış, sosyo kültürel mantığı iflas etmiş, en büyük değeri kayısısına dahi sahip çıkamamıştır. Oysa kendine has bir davası vardı Malatya’mızın. Türkiye geneli toplumsal bir ağırlığı bulunan, ülke politikalarını belirleyici rolünden 20 yılda –bir kuzey çevre yolunu– bitiremeyen takviye vitesi hızında paradigmaya indirgendi ne yazık.  

Sorsan herkesin kolları uzun, herkes milletvekili olabilecek potansiyelde, herkesin derdi ‘şehir ve insanlarımız der durur’ fakat arka planda markalaşmak, basit geçici bir şöhret hastalığı yatıyor. Onun için parası olan liyakatsizler ile parası olmayan donanımlıların kavgasına henüz sıra gelmedi. Bu savaş bir gün başlarsa Malatya’nın hikayesini en başından yazmamız gerekecek. 

Artık yerine hamaset dilinin egemen olduğu sokakları nasıl inşa ettiğimizi konuşalım diyorum. Kendi siyasi görüşünden başka bir görüşe tahammül edemeyen kolektif bir akıl’ın nasıl icad edildiğini, muhalif siyasileri yuhalayarak sağduyuya tecavüz eden bir konuma nerden gelip düştüğümüzü, efsane olmuş popületirliğimizi klişe bir kaç basit başlığa sıkıştırmakla yetinen, evrensel tarzdaki hafızamızı at gözlükleri ile olaylara bakan travmatolojik bir sosyolojinin yanı sıra bütün başarı öykülerini terk etmiş, yalın, yüzeysel, kof bir şehir aritmetiğinin elimizde kaldığına ne zaman dönüp bakacağız acaba? 

Sanırım hiç bir zaman. 

Bu köşeyi takip edenler biliyor, başlıktaki meseleyi bir iki paragrafla geçiştirmek kolaycıların işi ancak. ‘Çok uzundu okumadım‘cılar için yazıların özetini TikTok’ta geçme niyetimiz de yok. Asıl meseleyi nefesi yetenlerle konuşalım istiyorum. Bu şehri o sabırlı insanlarla bir yere getirebileceğimiz konusunda da hala umudum var. Onun için daha çok anlatacağız. 

Örnek; geçen bir dostum Malatya’ya bir kaç yüz bin liralık bir yatırım yapacaktı. Söyledikleri karşısında hem utanç duydum hem de bir o kadar ürküttücüydü. ‘Malatya artık eski Malatya değil, talancı, emeğine çöken bir sınıfın ortaya çıktığından söz ediyordu. Hele de hesabında bir kaç milyon para olsun nasıl birileri yanaşacak’ şeklinde ifadeleri duyunca daha bir sendeledim. ‘90’lı yıllardaki Mersin, Adana, Samsun, Gaziantep tehlikeli yerler algısı yer değiştirmiş, bu listede sadece Malatya kaldı’ diyordu. Kırk yıldan beri şıra pazarında organize hırsızlar resmen köylüyü soyuyor, bu duruma dahi bir çözüm bulunamadı. Siz neyin aklındasınız! Malatya güvenli bir yer değil, İstanbula yatırımı mı yapacağım deyip gitti. 

Elbette burada suçu siyasilere yıkmak ucuz bir davranış olur. Toplum ait olduğu genetik kodlardan ayrıldığı gibi ait olmak istediği verileri de bir türlü oluşturamadı. Ama siyasilerde halkla aralarında sürekli duvarlar ördü. Ayrıştırıcı, sığ siyaset dili, ideolojik saplantılı bir tarz geliştirdiler. Bütünlük, birliktelik sağlamak yerine ideoloji kavgasını şırıngayla zerk ettiler şehrin en hassas dokuları arasına. Her gün öncekinden çelişkili hale geldi. Suç oranı son 10 yolda hortladı adeta. Sadece iktidar partisi değil muhalif partiler de bir o kadar suçlu. Kenarda durup seyretmek işlevselliği siyasi retoriğin samimiyetsiz olduğu tezini ön plana çıkardı. İnsanlar uçsuz bucaksız bir ummanda ne yapacaklarını bilemediklerinden savruldukları yerler en riskli, tehlikeli kıyılar oldu. Şimdi toplum mühendisliğinin ortaya çıkardığı projenin hiç bir alt yapısı yok. Yıllardan beri süregelen siyasetin çok kaygan ama tutarsız hegemonyasına rağmen değiştirmeyi başardığı sosyal ve kültürel bilinç oranını sindirmek üzerinden o hasass dengelerle oynayarak dönüştürmeye çalıştı, çalışıyor.

Sürekli halı altınına süpürülerek bahsedilmeyen, bu toplumsal kültürel krizin hemen başındayız, yan etkileri bundan sonraki süreçlerde peyderpey ama ağır şekilde karşımıza çıkacaktır. Hangi alanda daha çok sirayet eder, bilmiyoruz! Bildiğimiz şey şehrimizin ülke çapındaki saygınlık grafiğinde git gide azalma olduğu… Yani değersizleşiyoruz! Şayet böyle devam ederse 10 yıl sonra adı bilinmeyen bir ilçe statüsüne düşeriz herhalde. 

Başlangıçta, imkanlar ve olayları doğru okuyamama hakimdi. Şu an beceriksizlik ve öngörüsüzlük hakim olmaya başladı. Flu bir düşünce biçimi, tartışmayı ve araştırmayı hatta eleştirme yetilerini tümden kaybetmiş Malatya genlerinde meşruiyet iddiasını çürütecek artık bir çok başlık birikmiş görünüyor. Söylemiş olduklarıma elbet katılmama konusunda özgürsünüz. Gelin görünki zaman ve şu pek konuşulmayan yüzleştiğimiz gerçekler korkarım beni haklı çıkarmak için yeterli. 

Her zaman diyorum.  Bu şehir bizim. Biz bu şehrin çocuklarıyız. Ve iyiki ben bu şehrin bir çocuğuyum. Ben ve bizim jenerasyon ile bizden öncekiler bir çok acımasız koşulara bağışıklık gösterecek yapıdayız. Asıl sorun, bizden sonraki jenerasyonun karşılaşacağı zorluklar karşısında korkunç travma yaşayacak olması ile alakalı. Bizim yaptıklarımızın 10/1’ni yapamayacak bu nötr jenerasyona tertemiz, bir çok sorun giderilmiş, hazır hale getirilmiş bir Malatya hikayesini bırakmamız gerekecek. Buna mecburuz. Yoksa hem bir geleceğimiz hem Malatya diye bir şey kalmayacak ortada. Bunu sizde çok iyi biliyorsunuz. 

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu