AnalizDünyaGenelGündemKöşe YazılarıMalatyaSiyaset

HİZMET NE ZAMAN BAŞLAYACAK, HİZMET!

Uzun yıllar sonra Malatya’da CHP’den başkanlığı ele geçiren iktidar bloku şansının yaver gitmesini bekliyor.

Yanlış okumadınız Büyükşehir belediyesi başkanı Sami Er ve ekibi sanki belediyeyi CHP’nin elinden almış gibi süreci yönetiyor, eleştiriler yapıyor, muhalefetmiş gibi bir tavırla yazıyı yazdığım saatlerde (31.05.24) iki ay doldu hala mazeretlerle gündemi tamamlamaya çalışıyor. 

Tek yaptıkları şey belediyenin kozmik odasını didikleyerek mazeret üretmek için envanter biriktirmek, bir de arada hani şu Malatyayı tek başına dizayn eden mimar Hilmi Güler’le çalışıyorlarmış gibi sosyal medyaya pozlar eklemek… (o X’i daha sonra sildiler.)

Tüm bunlar yaşanırken vatandaşın gündeminde sorduğu asıl soru başka. “Hizmet ne zaman başlayacak, Hizmet?”

Bu paramparça halimiz ne olacak bizim, ne zaman evlerimiz kavuşacağız” diyor.

Hizmetten kasıt Sami başkanın seçimi kazanması üzerinden tam iki ay gibi kritik bir zaman geçmesine rağmen yerinde patinaj yapıp durması. 

Eskiler bilir. 1950’lerde ABD menşeli Pıleymut (Plymouth) araçlar vardı. İri cüsseli oldukça hantal bir araba çeşidiydi. Kalkış yapmadan önce tekerlekler yerinde bir kaç tur atardı!

O misal… 

Arka aks ile ön’de motor ağırlığının mekanik merkezi tüm şaseye dengeli dağıtılmaması ile alakalı bir sorun yaşıyordu sanırım. 

Peki, Sami başkan nasıl bir sorun yaşıyor dersiniz? 

İlk günlerde hatırlarsınız, bir borç meselesi attılar ortaya. Bir ay boyunca borç oldu mu olmadı mı, tam olarak ne kadar, ne zaman, nasıl –5N1K– diye tartıştık durduk. Bir ay zamanı boşuna böyle yedik, bitirdik. Daha sonra kameralar önünde sarfettiği iddialarının arkasında durmayan başkan Er, kameralar önünde söylediğini inkar edip çekildi kenara. “Ben demedim” dedi. Ya efendi kameralar… Olsun, ben demedim. 

Hadi öyle olsun dedik bizde. 

Borç martavalı bitmemiştiki bu kez başkan Er’in derin bilge konsensusu “bankamatik fareleri tespit ettik” şeklinde yeni bir paparazziyi gündeme şimşek hızıyla sürdüler. Güya 13 tanesini tespit etmişler. Daha da aradıklarını, bulacaklarını “şak” diye ifşanın mahremiyetine yapıştırdılar peşinden. Peki kim bunlar, birer ismi, cismi var mı? Ee devlet sırrı. Devlet sırrı açıklanmaz tabiki. Verin el altından biz yayınlayalım, herkes tanısın bilsin bu hokkabazları. Olmaz, devlet sırrı. O zaman mahkemeye verin, 5-10 yıl boyunca aldıkları paralar her neyse faiziyle birlikte tahsil edilsin, o da olmaz. Neden? Devlet sırrı dedik ya!!

Anladık patron, tamam kızma, bizde sormamıştık zaten. 

Anlayacağınız 2 aydan beri Büyükşehir’de ifşalarla, iddialarla, istihbaratçılıklarla, mağduriyetlik devşirmelerle, kavgalar, kumpaslarla, seçimi elinden aldıkları CHP partisine haddini bildirmekle geçiyor. 

Bizde bunlar zirvede seyir ederken aynı depremim diğer şubeleri Hatay’da, Maraş’ta, Adıyaman’da yapılan konut sayıları bizdekinin üç-dört katını geçtiği haberini alıyoruz. 

Şimdi de bir rezerv alanı tutturmuş gidiyorlar. Herkes bir ağızdan, çok sesli koro halinde “rezerv alanı” türküsünü dillerine pelesenk yapmışlar ama gelin görünki ortada bir icraat yok. Olan da kaplumbağa hızında ilerliyor. Üstelik Kışla caddesi esnafına attıkları gol’ün stratejik boyutuna girmeyeceğim. Kışla esnafını gerçekten kötü katakolleye getirdiler. Seçim öncesi adamlara söyledikleri başka, seçimden sonra başka. Halk dilinde buna “anarya” diyorlar. Yani R, geri vites. Kışla esnafı şaşırmış kalmış, çıksalar gidip yerleşecekleri bir yer yok, çıkmasalar iş yerlerini başına yıkacaklar. 

İki ayın sonunda sorunların çözümünün garantisi var mı? Toplumun en mağdur kesimlerinin sorunlarını hafifletmek adına iktidar ile önceki selefi muhalefet arasında bir savaşın sürekli gündemde kalması gerekli mi?

Memleketin normalleşmeye ihtiyacı var. Memleket önünü görmek istiyor artık. Dahası, AK Partili yeni başkanın ısrarla CHP’nin eski başkanının izole etme çabası, koca bir labirentte izini sürdürmesinin böyle bir süreçte kazançlı çıkmasını halen mümkün görüyor olması…

Yakmış bir meşale karanlık dar koridorlarda saman yığını içerisinde iğne avına çıkmış. 

Yahu dön sırtını, bak orada koca bir halk kitlesi var. 

Zaten şimdilik tek amacı zaman kazanmak olan başkan sürekli karşıt bir muhatap îcâd etmenin gayretinde. Herhangi bir sorun neticesinde ‘aleyhine’ yeni salfolar oluşturmak sanırım yeni çiçeği burnunda Ak Partili başkanın gördüğü, kabul ettiği normalleşme süreci. Ve bu sunni salfolar arasında bir ‘mucize’ süreci yaşanmak zorunda. Yaşanır mı bekleyip göreceğiz. 

Tüm bunlar yetmezmiş gibi bir de şu “34 yıla özelEsenlik patentli indirim günleri rezaletini eklediler üzerine. 

Esenlik kuruluşunun 34 yılı imiş, bunu bir kampanyaya çevirmek istemişler. Daha doğrusu izdihama. 

Neymiş efendim, indirim yapmışlar da, hakkımız ucuz ucuz evine eşya alabilsinler. Bir de çadır kurmuşlar belediyenin altına… Hayat pahalılığı, bitmiş ekonomi ile çarpışan ahali üç-beş kuruş evine-ailesine ucuza bir şeyler almak için çadıra akın edince izdihama neden olmuş. Olacak tabiki. 

AK Partin çiçeği burnunda iki aylık yeni başkanı CHP’den devr aldığı yönetimiyle halkın yararına bir şeyler yapmak istemiş böylece. Tıka basa doldurmuş çadırın içine ahaliyi, alan almış almayan yine ortada kalmış. Daha doğrusu sportmen, iyi koşabilenler, adrenalini sevenler bir kaç parça öteberiyi alabilmeyi başarmışlar ama hasta, bitkin, kadın çoluk çocuklar kenarda kıyıda apalarını seyretmekle yetinmişler. 

Yahu, hiç mi içinizde az kafası çalışan kimse yok? Hani ekip kurdum diye koca listeyi verdiniz başına. Bunlar içinde “uygulama yanlış” diyen biri çıkmadı mı? Hiç mi vicdan muhakemesi yapmayı bilmezsiniz? Siz ne istiyorsunuz bu fakir fukaradan, derdiniz ne sizin? Madem indirim yapacaksın, belediye iştiraki Esenlik marketlerinin bildiğim kadarıyla 40 şubesi var. İndirimini yap, şubelerde vatandaş gitsin rahat rahat alışverişini yapsınlar. 

Madem ekonomik krizi görmüş, geniş kesimler için bir iyileşme modeli sağlamaya çalışıyorsunuz. O halde bunun bir tek yolu var. O da şubelerde indirim yapmanızdı. Beş kalem, on kalem her neyse indirim yaptığını açıklarsın, zaten belediyede reklamda sıkıntı yok çok şükür. Bilboardları, sosyal medyayı, yerel basını şişirin gitsin. En iyi ve bol kepçeden çalışan tek birim reklam bölümü. Çadır hangi salt aklın ürünü? Çadırda alış veriş mi olur? 

Reklam demişken üç belediyenin seçimlerde reklama ayırdığı 30 milyon borç ne oldu, hakkaten ya? Onu da önceki selefiniz CHP’nin üzerine mi yıkacaksınız yoksa denk getirip bir ödeme yolu bulacak mısınız? Yerel medya teyakkuzda bekliyor, gözü üzerinizde, yakında verin lan paralarımızı derlerse çarşı karışır. Gerçi çarşı da kalmadı ki!

Tek başınıza aldığınız kimlik sorunlu ve güvenlik dışı siyasetin doğuracağı sonuçların hepsi yıkarıdaki yazıda ek’tedir. Depremle birlikte ekonomik krizin derinleştiği ve süreklileştiği bir ortamda çadır rezaleti başlı başına bir fiyaskoydu. Seçimi kazanmak yetmiyor bay başkan. İleriye dönük, toplumun çıkarları, yaşam standartlarını iyileştirmede de teknik ve bilimsel veriler göstermek gerekiyor. Durup durup selefin CHP başkanına sarmakla bu gemi yürümez. 31 Mart sonuçları ortada, gösterdiki vatandaş umut bağladı size veya partinize. Ama böyle bir patinaj beklemiyordu. Müstakbel antika Pıleymod gibi patinajla olmaz. Yolunuz yanlış bay başkan. 

Üstelik, ekonomik sıkıntılar arasında sıkışıp kalmış vatandaşın umutlarını heba etme  parantezinde tutmayı kolaylaştırıyorsunuz. 

Unutmadan, bu yazıya bir beden büyük gelen “istifa etmek için Ankara’da ayak diremeniz” girişiminizi pek fazla Malatya’ya yansımadı ama halk çoktan not etti onu bir kenara. Ne oluyor, dakika bir gol bir. Bu ne acele, biraz mücadele gösterseydiniz bari. Selefin CHP partisinden Gürkan depremin en krize ulaştığı boyutta dahi ceketini alıp kaçmayı düşünmedi hiç. Öyle yada böyle şehrin başında duruyordu. Bir sonraki yazı da bırakıp kaçmak hamlenizi belki şöyle bir esahlıcsa bu köşeye iliştirebiliriz. 

Neyse, çok şey yapmayalım. Sonra küsüyorsunuz, çocukların oyun oynarken mızıkçılığı tutar misali ben oynamaktan vazgeçtim der gidersiniz. Vallahi vicdan yaparım sonra. 

Özetle, Malatya’nın hali ortada başkan, küsme kırılma, ceketi alıp kaçma vakti değil. Patinajda kalma zamanı hiç değil. Herhangi Büyükşehirin yolunu tuttuğu altınızdaki Mercedes gibi hareket etme vakti. Hazır CHP’li selefini yenmişken size oy vermiş, güvenen Ak Partili seçmenin “duygu anksiyetesi”ni düşünmeniz gerek derim. Deprem insanlarımızın ruh dünyasında derin yaralar açtı. Siyaset samimi davranmadı bu süreçte. Böylece insanlarımızın güven havuzu giderek daralırken suistimal edilme yönü git gide genişliyordu. Sonuçta insanız. Onun için bir şeylerin yapılması şart. 

Şehri düzeltmek için 2029’a kadar zamanımız var” yaklaşımı bu yüzden yanlış bir karar olur. İlk günler, ilk adımlar, ilk belirleyici rasyonel politikalar çok önemli. Devreye konulan ilk çaba fazlasıyla değerlidir. Sonrası beyhude biçimde zaman sarfiyatına dönüşmekten öte bir şey olmaz. Askeri doktrinde bir kavram vardır. “Baskın basanındır!” O yüzden şehirle uyumlu, genele eşit hizmet, hukuka uygun, öngörülebilir başlıklar etrafında ilerlemek en doğal ve doğrusu olur. Ancak o zaman kendiliğinden birliktelik iklim oluşur ve de halkımızda beklenen o katkı gelir.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

Başa dön tuşu